MİLLÎ KİMLİĞİN ÖTESİ Mİ?
Bugün insanoğlunun paylaştığı bütün kollektif kimlikler
arasında millî kimlik, belki de en temelli ve kapsamlı olanıdır.
İdeolojik bir hareket olarak milliyetçilik sadece yerkürenin
her köşesine nüfuz etmiş olmakla kalmıyor; dünya evvela
"millî-devletler" (millet olduğu iddiasındaki devletler) halinde
bölünmüştür ve millî kimlik her yerde, zaman zaman pek
özel bir tiranlık biçimine sebep olmanın yanında, halk ege
menliği ve demokrasi yönündeki sürekli yinelenen güdüye
de payandalarını veriyor. Diğer -sınıf, cins, ırk, din gibi-
kollektif kimlik türleri millî kimlikle örtüşebilir veya terkibe
girebilirler ama yönünü etkileyebilmiş olsalar da, altını oy-
makta nadiren başarılı olmuşlardır.
Hükümetler ve devletler belli bir süre millî emellerin ifade
edilmelerini önleyebilirler, ama muhtemelen yüksek maliyetli
ve nihai bakımdan etkisiz bir tedbir olacaktır bu. Zira millî
bağlılık hislerini besleyen güçler mukabil her eğilimden çok
daha güçlü olduğunu göstermişlerdir ve büyük bir olasılıkla
da göstermeye devam edeceklerdir.
Neden millî kimlik ve milliyetçilik, modern dünyada böylesi
221
temel bir konuma oturdu? Birincisi, her yerde hazır ve nazır
oluşundan. Eğer gerçekten küresel bir görüngü varsa bu millet
ve milliyetçilik olmalı. Yeryüzünde, etnik ve millî çatışmaların
damgasını vurmadığı, seçilmiş halkı için millî bağımsızlık
isteyen hareketlerin doğuşuna tanık olunmadığı hemen hiçbir
yer yoktur. Gerçekleşmekten çok uzak bile olsa her biri türdeş,
birleşmiş ve özgür olan milletlerden oluşan bir dünyaya ilişkin
milliyetçi hayal, dünyanın dört bir yanındaki halklarca
devralınmış ve halk direnişlerine, çabalara ve çatışmalara ilham
kaynağı olmuştur. Milletin türdeşliği değilse bile milliyetçiliğin
küreselleşmesi, kültürel manzaramızı ve siyasî çabalarımızı
koşullayan güçlü bir gerçekliktir.
1
Ama bugün millî kimlik sadece küresel değil aynı zamanda
kaplayıcıdır da. Daha önemli olduğu düşünülen belli bazı
durumlar varsa da, faaliyetlerinin pek çok noktasında bi
reylerin ve toplulukların yaşamını kapladığı söylenebilir. Dil,
hukuk, kurumlar ve seremonilerde olduğu kadar, gurur verici
olaylardan ve mitlerden değer ve anılara dek bütün bir kültür
sahasında boy gösterir millî kimlik. Toplumsal bakımdan
millî bağ en şümullü topluluğu, toplumsal iletişimin normal
olarak içinde geçtiği genel olarak kabul görmüş sınırları ve
"dışardakı"ni ayırdetmenin sınırını oluşturur. Aynı zamanda
millet, gerek ülke gerekse kaynak ve beceriler itibariyle temel
bir moral ekonomi birimi olarak da görülebilir.
Millî kimlik bugün siyaseten sadece rejimin personelinin
bileşimini belirlemekle kalmaz aynı zamanda her yurttaşın
gündelik yaşamını düzenleyen siyasî hedefleri ve idarî uy
gulamaları da etkiler. Son olarak millet ve millî kimlik,
yurttaşlara temel bir siyasî bağlılık buyurarak, "milletler-arası"
1 Sibirya, Papua Yeni Ginesi ve Malezya gibi görünüşte hiç beklenmedik yerlerde
bile millî hareketler ortaya çıkmıştır. Örneğin Sibirya ve Orta Asya için Kolarz'a
(1954) ve Papua Yeni Ginesi için May'e (1982) bakın.
222
meşruiyetin, her bir bölge ve kıtada, nihayetinde bütün olarak
dünyada, bir devletler sisteminin geçerliliğinin yegâne kabul
görmüş kaynağı haline gelmiştir. Devletler topluluğunda böyle
bir düzenin kurulabilmesi, millet normunun siyasal sadakat
ve eylemin biricik kaynağını oluşturması halinde mümkün
dür.
Üçüncüsü, "millet" ile "millî kimlik"in arzettiği derin
karmaşıklık ve çeşitliliktir. Birinci bölümde gördüğümüz gibi
millî kimlik, yaşamın hemen her alanına temas eden ve sayısız
bileşim ve alışverişlilik sergileyen, soyut ve çok boyutlu bir
yapıdır. Bugünkü tarihçiler, eski nesil bilim adamlarının
kavramı şişirme eğilimlerine tepki olarak "milliyetçilik"in
alanını daraltma temayülündedirler. Ama millet ve milliyetçilik
ne "tembel tarihçi"nin kavramsal sığınağı olarak görülmeli
ne de biz bu kavramların bukalemunvari doğaları ile başka
mesele ve ideolojilerle terkibe girme ve hattâ ekseriyetle onları
kendine dahil etmedeki ustalıklarını hafife almalıyız. Çin
komünizmi ilk bakışta Batı Marksizminin sahici bir çeşidi
olarak görülmüştü, ta ki Mao'nun hareketinin Çin mil
liyetçiliğine gerek doktriner gerekse uygulama bakımından
ne kadar çok şey borçlu olduğu anlaşılıncaya dek. Bugün öne
çıkartılan, Maoizmin milliyetçi bileşeni ile Mao'nun Mark-
sizmini 1937'deki Japon istilasına karşı direnişinde Çin
köylülüğünün millî görünümüyle telif etme tarzıdır. Ya da
tersine, 1989'da Doğu Avrupa'daki anti-komünist hareketler
başlangıçta Batılıvari siyasî ve ekonomik hareketler gibi gö
rüldüler, ta ki halk seferberliğindeki milliyetçi boyutların ne
denli güçlü olduğu anlaşılıncaya kadar.
2
Sıklıkla gözden kaçırılan mesele millî emellerin, öteki gayrı
millî ekonomik, toplumsal veya siyasî meselelerle terkibe
2 Milliyetçilik enflasyonuna dair bir eleştiri için Breuilly'e (1982, 8-11) bakın.
Komünist Çin örneği için Johnson'a (1969) bakın.
223
girme eğiliminde oldukları ve sözkonusu hareketin gücünü
çoğunlukla bu terkipten devşirdiğidir. Bu, kimi zaman sanıldığı
gibi, milliyetçiliğin başka "rasyonel" meseleleri ve çıkarları
beslemediği anlamına gelmez. İşin doğrusu şudur; ihmale
uğramış, baskı altına alınmış ya da marjinalleştirilmiş etnik
topluluk veya kategoriler millî şikayet ve emellerini, diğer
millî olmayan emel ve şikayetlerle kaynaştırırlar; öyle ki çoğu
zaman, zaman içinde belli bir anda, belli bir nüfusun takipçisi
olduğu, bizim tahlili amaçlarla, "millî etkeni" diğerlerinden
soyutlamak üzere "millî" ve "gayri millî" diye ayırdığımız tek
bir çıkar dizisi sözkonusudur.
3
Dostları ilə paylaş: |