dahilinde kalan herkes için bağlayıcı kararlar alma yetkisi
tanınmış bir dizi merkezî kuruma bırakılması yolunda gönüllü
bir anlaşmadan sözedebiliriz. Bu sorulara belli bir güvenle
yanıtlar vermek güçtür. Bu tarz bir kondominyum, yeni
doğmakta olan bir Avrupa'nın siyasî kalıbını tarif ediyorsa,
Avrupa'daki tekil millî kimliklerle birarada yaşıyabiliyor
olacaktır. Hattâ bunların güçlenmelerine de yardım edebilir,
zira bir kondominyumun çözmesi gereken ama muhtemelen
hiç bir zaman ortadan kaldıramayacağı çatışmalar, büyük bir
olasılıkla mevcut millî emelleri ve bilinci vurgulayacaktır -tıpkı
kültürel çapraz döllemenin, millî kültür ile millî kimliği dinç
bir yenilenmeye itmesinde olduğu gibi. Öte yandan kondo-
minyumdaki önderlik türüne bağlı olarak, çok merkezli
bölgesel kuruluşlar ve güç blokları dünyasına yeni Avrupa'ya
sadakat duygusu ve özlemi halkasının eklendiğini görebiliriz.
Ama bu da belli bir "Avrupa" mirası duygusunun doğmasına
ve kabul görmüş bir "Avrupa mitolojisi"nin ortaya çıkışına
bağlı olacaktır. Başka bir sorun daha var. Avrupa deneyimi
başka bölgeler ve birleşmeler için bir örnek oluşturabilir mi?
Yeni "Avrupa"ya ilişkin özel kurumsal ayarlamaların, talihsiz
"Westminster modeli" tarzında başka kıtalara aşılanmasının
mümkün olamayacağı kesindir. Ancak Avrupa Topluluğu
pekâla, başka yerlerdeki koşullar olgunlaşırsa veya olgun
laştığında türsel bir örnek olarak işlev görebilir; ve ileride ileri
süreceğim gibi bu olgunluk da, paradoksal olarak, belli kültürel
koşulların, özellikle de belli milliyetçilik türlerinin ilerlemesine
bağlı olabilir.
Dostları ilə paylaş: