Ek 4c -- CDS’ler (Credit Default Swaps):
1997’de icat edilmiş ve bir tür “kredi-türevi” olan CDS’lerin toplam piyasa değeri, Haziran 2001’de sadece 0.63 trilyon iken 2007-sonuna dek yaklaşık 100 kat artarak ABD’nin GSMH’sinin dört katına (62.2 trilyon $’a) varmış; sonraki 6 ay içinde ise bunların toplam değerleri 8.8 trilyon düşmüştür.92
CDS sözleşmeleri; kamu veya özel tahviller, mortgage ve MBS’ler, şirket borçları ve Gelişmekte Olan Ülkeler kaynaklı kamu veya özel tahvil ve borçlara ilişkin her tür kredi-riskinin, sözleşmeye-giren-iki-aktör arasında el-değiştirmesini içerirler. Açılmış olan her tür kredinin geri dönmeme riskine karşı “sigorta” satma/satın-alma işlevini görürler. CDS’i satan oyuncu, sözleşmede belirtilen süre için kredi-riskini üstlenir; buna karşın CDS’i satın alan taraf “sigorta primi”ne benzer aylık ödemeler yapar.
Vurgulamak gerekir ki: bir CDS, sık-sık, tek bir kredi/borç sözleşmesi hakkında değil de, n sayıda kredi/borç sözleşmesini ihtiva eden bir paket halinde düzenlenir. Sözleşmenin geçerli olduğu süre içinde, borçlunun (paketse, borçluların) iflas etmemesi ve/veya ödemeleri aksatmaması halinde CDS sözleşmesini satmış olan taraf “primleri” toplayıp iyi bir kâr elde eder. Ama öte yandan, kredi (veya paketse, kredilerin bir kısmı) geri dönmediği takdirde önemli zarar riskini göze alır.
CDS, Morgan Stanley’deki uzmanlar tarafından hedging amacıyla kullanılmak üzere icat edilmiş ve başlangıçta öyle kullanılmıştı. Bankalar, açmış olduğu kredilerin geri-dönmeme veya satın almış olduğu tahvilleri çıkartmış olan şirketlerden bazısının iflas etme riskine karşı bir CDS sözleşmesi satın alarak, maruz kaldıkları toplam riski azaltacaklardı. Ama 2001-2008 arasında CDS piyasası işlem hacminde oluşan patlamanın en az %90’ı spekülasyon güdüsüyle yapılan işlemlerden kaynaklanmıştır. Bu piyasada oynayan spekülatör, CDS sözleşmesindeki “borçlu” (diyelim ki XX isimli) tüzel kişinin ödemelerini aksatacağını ve/veya XX’in kredi notunun yakında düşeceğini bekliyorsa, CDS sözleşmesini satın alır. Beklentisi gerçekleşirse kârlı çıkar. İyi para kazanması için XX şirketinin batması gerekmez. Kredi notunda gerçekleşen bir düşüş yeterli olur.
Aralık 1999’da “Derivatives Market Reform Act” (HR 7266) yürürlüğe girene dek, her tür kredi türevine ait opsiyon ve swap sözleşmelerinin alım-satımında taraflardan en az birinin, bu “kredi-türevi”nin temelinde yatan borcun yaratılışında krediyi-veren veya borçlanan taraf olması şarttı. “HR 7266” bu şartı ortadan kaldırdı ve akabinde, kredi türevinin temelinde yatan borç ile hiçbir ilgisi olmayan özel ve tüzel kişilerin spekülatif güdüyle bu piyasaya girmesi neticesinde, opsiyon ve swap işlemleri üstel hızla artarak “büyük balonun” oluşumuna çok önemli bir katkı yaptı. 2001 yılında 67 trilyon olan “faiz ve kredi türevleri” toplam piyasa değeri (FKTPD) 2007 sonunda yaklaşık 5.7 kat artarak 380 trilyona (ABD’in GSMH’sinin 24 katına) çıktı. CDS toplam piyasa değeri ise, aynı dönemde yaklaşık 100 kat (%10,000) artarak 0.6 trilyondan 2007 sonunda 62 trilyona çıkmıştır.93
Yukarıda kabaca özetlediğimiz bu yapılarıyla MBS’ler de, CDO’lar da, CDS’ler de göreli getiri ve risk hesaplamaları yeterince karmaşık türev-araçlardır. Fakat, çok daha karmaşık bir yapının bir parçası olarak da karşımıza çıkarlar: Bankalar, başka bankaların çıkardıkları MBS’leri alıp, bunları, bono, tahvil ve hisse senedi gibi geleneksel menkul değerlerin yanı-sıra bir sentetik ve egzotik türev-araçlar da içeren “havuz”lara atarlar ve bu havuzdaki varlıklara dayanarak sertifika diye anılan türev araçları ihraç ederler. Bu sertifikalar, bunları satın almış olan başka bankaların kurdukları havuzlarda yer alır. Dolayısıyla, her bir sertifikanın dayalı olduğu havuzun içindeki varlıklar arasında diğer bankaların çıkarmış olduğu sertifikalar da olduğu için türev-araçlar birbirine geçmiş bir ilişki içindedir ve bu durumda herhangi bir sertifikanın “dayandığı menkul ve gayri-menkullerin” değerlerini ve risklerini hesaplamak çok zor veya imkansızdır. (Bu konu için makalenin 3.-6 sayfalarına bkz.).
Dostları ilə paylaş: |