Güçlü işçi hareketi Dayanışma ve kilise sayesinde ideolojik ve politik denetim altına alınınca, Macaristan'a benzer bir biçimde, Polonya'da da geçiş nispeten yumuşak ve sarsıntısız oldu. "Devrim değil, evrim" formülü gerçekleşti. Batılı emperyalistler, Vatikan ve Sovyet revizyonistleri, bu sürecin sarsıntısız yaşanmasında hemfikirdiler ve bunu sağlayacak her türlü çabayı ortaklaşa gösterdiler. Ama kapitalist ilişkilerin egemen olduğu bu toplumda öyle derin bir iktisadi bunalım yaşanmaktadır ki, bu bunalımın kısa sürede hafifletilememesi durumunda, bu kez Dayanışma bürokratlarını da hedefleyecek yeni bir işçi hareketi dalgası kuvvetle muhtemeldir. Yeni hükümete yardım için tüm emperyalist merkezleri kapı kapı dolaşan Walesa, emperyalist burjuvazinin bu işçi kahyası, yardım dilenirken, "eğer evrimde başarılı olamazsak, bir devrim olur" diyerek kaygılarını dile getirmektedir. Mücadeleci geleneğine ve deneyimine rağmen Polonya işçi sınıfı içinde burjuva ve gerici bilincin hayli kuvvetli olduğu bir gerçektir. Ama iktisadi ve toplumsal olayların kendini kaçınılmaz olarak dayatan ve yığınların belli bir andaki mevcut bilincini aşarak, onu altüst ederek gerçekleşen mantığı da bir başka gerçektir. Olayların seyri, "devrim değil, evrim" formülünün Polonya'da henüz şimdilik kaydıyla başarı sağladığını, altüst oluş tehlikesinin henüz atlatılamadığını gösteriyor.