Y. Küçük'ün bir erdemi var. Türkiye burjuvazisinin hafıza silme, solu hafızasız bırakma operasyonlarına karşı olağanüstü bir enerji ve kararlılıkla direniyor, bilinen çalışkanlığı ve üretkenliği ile önemli çalışma ve incelemeler koyuyor ortaya. Tüm devrimcilerin takdir etmesi gereken bir çaba ve hizmettir bu. Ama aynı Yalçın Küçük'ün bu aynı alanda bir de kusuru var. Solun kendi iç tarihi ve evrimi söz konusu olduğunda, bu tarihin özellikle kendi kişisel tarihi ile bağlantılı kesitlerinde, devrimcilere yönelik bir hafıza silme ve "telkin" yöntemleriyle karışıklık yaratma operasyonu da yürütüyor. Buna kendi düşünsel politik geçmişini aklama ve rasyonalize etme çabası da diyebiliriz. Y. Küçük'ün kendi geçmişini aklama kaygısı ve çabası, bir yerde çok önemli görülmeyebilir. Ama bunun solun tarihinin keyfi bir yorumuna ve "yeniden kurulması”na varması, dahası, tarihsel paralelliklerin inandırıcılığına duyulan inançla, Lenin'in Ne Yapmalı öncesi tarihini çarpıtmaya dönüşmesi, bu saçma, anlamsız ve gülünç çaba, görmezlikten gelinemez.(298)