Sovvetler Birliği'ne dün ve bugün "revizyonist" diyen birçok devrimci çevrenin, dün ve bugün en modası geçmiş Sovyet tezlerini savunma çelişkisi ve tutarsızlığını yaşadıklarına bir itirazımız yok. Ama bu aynı devrimci çevreler en pespaye Sovyet tezleri olan "barış içinde geçiş", "parlamenter yol", "ileri demokratik düzen" türünden tezleri savunmadıkları içindir ki devrimci oldular ve devrimci olarak kalabildiler. Zira bunlar, "politikada şiddeti bir yöntem olarak kullanmak" türünden "teknik" bir sorunla değil, "devlet ve devrim" gibi iki temel kavramla ilgili tezlerdi. "Devlet" sorununu gözden kaçırmak ve "devrim"i parlamenter yolla barışçıl geçiş ile değiştirmek, en kaba bir liberalizm demektir. Burda devrimciliğin zerresi yoktur. Bütün tutarsızlıklarına, kusurlarına, sığlığına rağmen, 71 Hareketi o "jakoben canlanmasını" Marksizmin devlet ve şiddete dayalı devrim teorilerinin etkisine borçluydu. M. Çayan,(303)THKP’de ifadesini bulan "jakoben" girişimine başlamadan önce "sizler"in eski sıradaşı, Emek grubu mensubu, Emek dergisi yazarı, 1960'ların "sosyalist devrimcisi Kenan Somer'le, Lenin'in Devlet ve İhtilal'ini tartışmak zorunda kaldı. (Bkz. Revizyonizmin Keskin Kokusu, Bütün Yazılar, Evren Yayınları s. 29-75)