2 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 6,49 Mb.
səhifə42/84
tarix30.04.2018
ölçüsü6,49 Mb.
#49645
növüYazi
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   84

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir kere neden getirdiğimizi çok kısaca söyleyeyim. Biz sistemi kurgulamaya başlarken demin Ali Hoca’nın söylediğinden yola çıkarak, zaten hepimizin de aşağı yukarı söylediğinden yola çıkarak şöyle şey yapmıştık: “Kuvvetler ayrılığını, güçler ayrılığını mümkün olduğu kadar sağlayabilelim. Denge ve fren olarak sistemleri kuralım.” diye. Bunu kurarken de Parlamentonun içinde de bir “450 milletvekili ve bir ikinci Meclis olur mu, olmaz mı?” diye çok düşündük. İkinci Meclis olmayacağına veyahut da genel kabul görmeyince böyle bir “Türkiye milletvekilliği” diye ayrı bir şey kuralım. Seçim sistemleri farklı olabilir, seçiliş usulleri farklı olabilir. Böylece bir içinde hem çoğulculuğu sağlasın hem de bir denge mekanizması içinde oluşturabilsin diye böyle kurgulama yoluna gittik. Başlangıçta bizim birkaçımızın hedefi “İkinci bir Meclis oluşturabilir miyiz?di” ama bu genel olarak partide de kabul görmeyince böyle bir sistemi öngördük.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Anladım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim tamamlamak için söz almak istiyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Tabii, buyurun Rıza Bey.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onun bıraktığı yerden hani devam edersem.

Bizim endişemiz, bugünkü Meclis denetim görevini yerine getirememektedir. Bugünkü Meclis, tamamen yürütmeye tabi bir Meclis hâline gelmiş. O nedenle Meclis yapısında ne gibi bir değişiklikler yapalım ki, Meclis daha fonksiyonel, kendi görevini yerine getirebilecek bir Meclis olsun. Yani yürütmeden daha ayrı ve yürütmeyi denetleyecek bir fonksiyona sahip olsun. Bunun arayışı içindeyiz. Bu çerçevede biz 100 milletvekilini bu amaca hizmet ettiğini düşünerek getirdik.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Buyurun Selin Hanım.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Teşekkür ediyorum.

Özellikle bu 100 milletvekilliğini buraya koymamızın nedenlerinden biri de tabii Anayasa Mahkemesinin bu ülke seçim çevresi biçimindeki seçim yöntemini, sistemini Anayasa’ya aykırı bulması. Özellikle şimdiki Anayasa’nın 80’inci maddesine aykırı bulmuştu. Dolayısıyla, aslında kanımca böyle bir aykırılık yoktu, Anayasa Mahkemesinin bu kararı eleştiriye çok açık kanımca. Ancak hani bu kararı da göz önünde bulundurarak, bir de Süheyl Hoca’nın söylediği gibi “temsilde adalet” ilkesini zedelememek adına, tabii ki yönetimde istikrar önemli ama uygulamaya baktığımızda hep yönetimde istikrar, temsilde adalete tercih ediliyor. Dolayısıyla bunu dengelemek amacıyla böyle bir anayasal düzenlemenin uygun olacağını düşündük.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet.

Bu konuyla ilgili, özellikle Türkiye milletvekilliği konusuyla ilgili buyurun Faruk Bey.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, tabii “Türkiye milletvekilliği” lafı hukuken sıkıntılı olduğu için o laf kullanılmamış.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet kullanılmamış yani…

FARUK BAL (Konya) – Şimdi iki cins… Tabii özü itibarıyla değil ama yapıyı doğru kurma itibarıyla…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ama şey diyor burada “ülke seçim çevresi esas alınarak” deyince bu Türkiye milletvekilliği anlamına gelmiyor mu?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Doğrudur.

FARUK BAL (Konya) – Eski adı o ama Anayasa Mahkemesi “Böyle bir vekillik olmaz.” diyor.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Anladım.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bu aynı zamanda iki ayrı oylamadan geçiyor değil mi? Seçmen bir defa oy kullanmıyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bravo, biz öyle istedik.

FARUK BAL (Konya) – İki ayrı oyla geliyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Bravo” dedim kusura bakmayın, çok özür dilerim.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, o zaman yapı itibarıyla Mecliste…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “Ayrı oyla seçilir” ne demek yani?

FARUK BAL (Konya) – … iki ayrı sonuçtan, iki ayrı seçimden çıkmış. Tabir yerindeyse iki cins milletvekili oluyor. Biri işte örneğin, Konya milletvekili biri de genel milletvekili. Şimdi, bunun ikisinin aynı Mecliste olması…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Herkes Türkiye milletvekili olmak ister değil mi Sayın Milletvekilim?

FARUK BAL (Konya) – Tabii, partilerin vay hâline. Herkes ilk on sıraya girmek ister tabii o bir ayrı sorun.

Şimdi, iki ayrı cins milletvekili Meclise gelecek. Bu iki ayrı cins milletvekilinin varlığı Mecliste ne gibi bir sorun yaratır?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Çok.

FARUK BAL (Konya) – Bence çok ciddi sorun yaratır. Bir grup Türkiye milletvekilliğinden gelen, kendisini üstün olarak, partiye yakın, parti genel merkezine yakın olarak tanımlar; böyle bir tavır alır. Diğeri de “Ben üstünüm, ben halktan geldim, seçmenin oyunu alarak geldim, tırnaklarımla geldim:” der böyle bir sorun yaratır. Bunu iyi düşünmek lazım yani özü itibarıyla çok karşı olduğumuz bir iş değil tartışılmasını bizim de arzu ettiğimiz bir iş. Fakat böyle sonuçlarını yani bu sakıncaları biz bertaraf edemedik. Bertaraf edemediğimiz için öneri hâline getiremedik. Dolayısıyla, “bBunu başka türlü nasıl formüle edebiliriz?”i araştıralım diye düşünüyorum. Yani aynı oyla seçildiği zaman da yani bir oyla seçildiği zaman da başka sonuç çıkacak. O zaman da denilecek ki işte illerden gelen milletvekilleri “Bizim sırtımızdan geldiniz siz kardeşim.”, onlar da “Ben profesörüm onun için geldim, ben genel müdürüm onun için geldim, ben büyükelçiyim onun için geldim” filan diyecekler. Dolayısıyla bu Meclis de…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Mecliste hakiki meclis, Adıyamanlılar olarak mecliste…

FARUK BAL (Konya) – … böyle bir sorun doğacak diye endişem var. Tartışalım bunu, makul bir nokta bulabilir miyiz, bunu araştıralım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yüzde 5 konusundaki düşüncelerinizi de…

FARUK BAL (Konya) – O konuya gelmeyeceğim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – CHP’nin önerisinde “Seçim barajı, yüzde 5’i aşamaz.” diyor.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Özgür Hanım, buyurun.

ÖZGÜR SEVGİ BORAL – Şimdi, bu CHP’nin önerisindeki kaygı… Yani ben bu ikinci Türkiye milletvekilliği de denilen, genelde aslında başka bir yapı oluşturularak ya ikinci Meclis ya da senato tarzı bir yapı falan. Hani ikisinin aynı Mecliste olması değil, farklı bir yapı oluşturularak bu genelde tartışılıyor. Ben bu öneriyi, biz hem seçim barajının yüzde 5’i aşamaması hem de nispi temsil prensibiyle birlikte okuyoruz. Yani bu üç şeyi birlikte okuduğumuzda temsilde adaletin güçlendirilmesine ilişkin bir öneri olarak yapıyor. Selin Hanım da ifade etti zaten.

Şimdi, bunun arkasındaki fikir yani temsilde adalet fikri, bizim de parti olarak çok savunduğumuz ve hani canımızı da yakan bir mesele olduğu için biz de buna benzer şeyler önerdik. Biz diyoruz ki CHP’nin bu ikinci fıkrasıyla bizim ikiyi ve üçü birlikte tartışalım çünkü orada bizim vurguladığımız üç şey var.

Birincisi: Seçim barajı yasağı getirdik biz. Yani “Ülkesel ve yerel düzeyde seçim barajı konulamaz.” dedik.

İkincisi: Biz de nispi temsili getirdik. Çünkü temsilde adalet ilkesinin uygulanması için nispi temsil sistemi çok daha uygun bir sistem.

Üçüncüsü de sadece baraj yasağı ve nispi temsil sistemiyle değil aynı zamanda seçim çevreleri oluşturulurken de temsilde adalet prensiplerinin dikkate alınması yani azınlık haklarını koruyarak…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Cinsiyet.

ÖZGÜR SEVGİ BORAL – Aynen öyle.

Üçüncüsü de onu ayrı bir şey olarak söyledim, bunu çünkü bütün meclis olarak öneriyoruz, “cinsiyetler arası eşitlik” prensibine uygun olarak. Bize kalırsa bu iki öneriyi birlikte konuşabiliriz. Çünkü arkasındaki mantık temsilde adaletin sağlanması işte nispi temsil yoluyla barajın kaldırılması ya da düşürülmesi yoluyla -biz kaldırılmasından yanayız CHP düşürülmeyi öneriyor- ve seçim çevrelerinin antidemokratik bir şekilde oluşturulmasının engellenmesi. Bunların hepsinin arkasındaki mantık, seçim sürecinin daha fazla çoğulcu bir yapıya kavuşması. İşte temsilde adalet ilkesinin desteklenmesi vesaire. Onun için CHP’nin bu ikinci fıkrasıyla bizim ikinci ve üçüncü fıkramızı birlikte tartışalım diye öneriyoruz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet tartışabiliriz tabii, tartışalım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey söyleyebilir miyim?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Buyurun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, şimdi, iki değerli arkadaşımızın da söylediğine, sadece tartışma konusunda Sayın Bal ile Özgür Hanım’ın söyledikleri açısından düşüncemizi… Birincisi: Seçim barajı yüzde 5’i aşmasın dedik her hâlükarda, fakat seçim barajını sıfır yaparsak, istikrar gerekçesiyle burada sağlayamayabiliriz uzlaşmayı diye düşündük. Bize göre de seçim barajı olmasa daha iyi sistem olur ama Türkiye’ye bir görüş yerleşti “Baraj mutlaka olmalı, istikrar açısından lazım.” diye. Anayasa Mahkemesi de bu görüşü maalesef bütün kararlarında ileri sürdüğü için biz o zaman dedik ki tamam, bari 5’i aşmasın. Ha ama 3 getirilebilir, 2 getirilebilir, 1 getirilebilir neyse 4 getirilebilir ama 5’i aşmasın dedik. Fakat buradan çıkabilecek zararı da şöyle önleyelim dedik. Aynen, Türkiye milletvekilini iptal etmiş olduğu için biz bunu bir ülke seçim çevresi diye çözelim dedik. Bir de dikkat ederseniz, diğer maddelerde aynen sizin söylemiş olduğunuz, kusurları gidermek açısından, işte partilerin iç işleyişleri, aday göstermeleri, demokratik esaslara mutlaka uygun olmalıdır falan dedik.

Şöyle düşündük: Eğer yine de genel başkanlar bazı kişileri Parlamentoya sokmak istiyorsa buradan soksun diye, bunu bulabildik ama dediğim gibi tartışırız. Bari böyle Türkiye milletvekilliğine soksun, evet bir ayrıcalık olacaktır ama o zaman da hiç olmazsa birinin birini taşıdığı, birini birinin taşıttığı gibi… Ki bize göre her zaman profesörü oraya öbür adam taşıyor, farkında değil belki ama öbür adam taşıyor; bilinen orada görünen, şey yapan insan taşıyor. O bakımdan da ayrı oyla gitsin, ayrı oyla seçilsin, böylece bir seçmene de bir tek oyla 2 tane vekil belirleme şeyini vermeyiz dedik. Böylece bütün mahzurları kendi kafamızdaki mahzurları böyle giderebiliriz diye düşündük. Ayrı mı? Ayrı. Kimse, sen aday mı göstermek istiyorsun, bunu mutlaka sokacağım Parlamentoya mı diyorsun? Tamam. Türkiye milletvekilliği diye bir şey koyduk, sok oradan 100 tane adam. Demokratik mi olsun? Seçim sistemi yüzde 5 barajını aşamaz dedik. Nispi temsil hepsi için öngörüyoruz dedik. Böylece bir hem demokratikleşmeye hem katılımı hem istikrarı bir anlamda istikrarı hem de belirli insanların oraya girmesini sağlayabiliriz dedik. Dediğim gibi tartışmaya açık ama bu amaçlarla getirdik yani Özgür Hanım’ın söylediği gibi de hepsini beraber değerlendirmemizde bize göre de bir engel yok diye düşünüyoruz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi iyi anlaşılsın diye bir şey sormak istiyorum. “Bu ülke seçim çevresi esasına göre seçilecek olanlar, ayrı oyla seçilir.” derken, ayrı liste mi demektir bu?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet, ikinci oyla yani biraz Almanya sistemine benzer. İkinci…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – İkinci bir sandık olacak.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Seçmenler iki ayrı oy kullanacaklar.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki, ülke seçim çevresinden milletvekili çıkarabilmesi için bir siyasi partinin oy oranının Türkiye genelinde yüzde 5’i aşması gerekiyor değil mi sizin bu önerinize göre?.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sıfır.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, bizim onun için…

FARUK BAL (Konya) – Yazım şeklinde yanlışlık var.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki tamam düzeltiriz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Kamuoyunda bilinen ismiyle Türkiye milletvekili olarak bilinen, sizin önerinizle ülke seçim çevresi esasına göre seçilen milletvekilleri, aslında bir noktada siyasi istikrarı sağlamak için önerilmiş ve düşünülmüş bir modeldir bu bildiğim kadarıyla. Çünkü, diyelim ki şu anda yüzde 10 baraj var, yüzde 8, yüzde 9,5 oy alıyor siyasi parti, hiç milletvekili çıkaramıyor. Ama bu sisteme göre 9 tane milletvekili çıkarır. Yüzde 1 oy alan parti bir tane milletvekiliyle Parlamentoda temsil edilir. Yüzde 2 almışsa 2 tane milletvekili çıkarır buradan.

Şimdi, o zaman baraja ne gerek var?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bunda yok. Biz onda yanlış yazmışız yani bizim kafamızdaki şey Meclisteki seçim barajı. Evet, 450 milletvekili için.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Madem ki seçimlere katılıp da barajı aşamayan partilerin Parlamentoya girmesini sağlamak için böyle bir model önermişsek nasıl olsa zaten giriyorlar yani yüzde 1 de olsa temsil ediliyor parlamentoda. Değil mi?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, doğru.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yüzde 5’i birinci cümlenin sonuna koymak lazım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Zaten amacımız aynen söylediğiniz gibiydi yani biz bağımsız milletvekili olarak girmenin yani zül olduğunu düşünüyoruz. 1 bile alabilse, yüzde 1 bile oy alsa girsin. Ha yüzde 1’le 1 tane milletvekili çıkartsın, oraya getirsin, 2 tane çıkartsın amma velakin aynı zamanda 450’de de baraj olsun, istikrar içinse ama 5’i aşamasın.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir şey söyleyebilir miyim?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Tabii buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şimdi, CHP’nin yaklaşımı bu temsilde adalet sağlamaya dönük bir çaba ama “Bunu 550 milletvekili için değil bari 100 tanesini böyle kurtaralım.” gibi bir şey içeriyor. Kaygı doğru, öneri eksik. Kaygı haklı bir kaygı, öneri bu kaygıyı karşılamaya yetmiyor. Bizim üçüncü maddemizde yer alan şeyi şimdi dile getirme ihtiyacı doğdu dolayısıyla, diğer partilerde de üçüncü bir fıkra önerisi olmadığı için… “Üyeler seçim yasalarında belirlenmiş seçim çevrelerinden seçilir. Seçim çevreleri oluşturulurken, oyların temsilde adaleti sağlayacak biçimde sandalye sayısına dönüşmesi esas alınır. Temsilde adalet ve çoğulculuk ilkesine aykırı, azınlık siyasi grupların aleyhine, siyasi hakların etkin kullanımını engelleyecek yasa çıkartılamaz. Ulusal ve yerel düzeyde seçim barajı konulamaz. Kimse aynı anda iki Mecliste üye olamaz”. Dolayısıyla, bu iki Meclis ne ve bu temsildeki adalet meselesine derman olabilir mi? Bunu dikkatinize sunmak istiyorum.

FARUK BAL (Konya) – İkinci Meclis ne Meclisi?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bölge Meclisi.

Çok kısa bunu da başkanlık sistemi gibi tartışmaya açmak istiyoruz, AK PARTİ gibi çabucak pes etmeye de niyetimiz yok. Üstelik bu başkanlık… O latifeydi Sayın Başkanım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Zabıtlara geçti. Böyle bir ifade kullanmadım ben, “pes ettik”, “vazgeçtik” diye. Arkadaşlarla değerlendiririz sırası gelince, dedim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu önereceğimiz sistem, başkanlık sistemiyle birlikte de parlamenter sistem esasına göre de uygulanabilir olduğu için dikkatinize sunmak istiyorum.

“Türkiye 20 özerk bölgesel kamu idaresinden oluşur.”

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Var mı daha devamı var mı bunun?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yok yok, yarım paragraf yani hemencecik bir dikkatinize sunmak istiyorum.

Devam edebilir miyim?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Tabii, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – “Bölgesel kamu idarelerinin coğrafi sınırları kanunla düzenlenir.” Bölgesel kamu idaresi diyoruz buna. “Bölgesel kamu idaresi, bölge meclisi ve bölge başkanlığından oluşur. Bölge meclisi; o bölge sınırları içerisindeki illerin toplam milletvekili sayısının 3 katı kadar üyeden oluşur.” Yani diyelim ki Karadeniz’in 60 milletvekili varsa, 180 milletvekilinden oluşur bölge meclisi. “Bölge meclisi, Anayasa ve kanunlar tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine ve başka bir kamu idaresine bırakılmayan yetkiler ile ortak yetkiler dışında kalan bütün yetkileri münhasıran kullanır. Bölge meclisi kanuni düzenleme yapma ve karar alma yetkisine sahiptir. Mali özerklik çerçevesinde merkezî bütçeden aktarılan kaynaklar ile yerel mali kaynakların bütçesini yapma yetkisine sahiptir. Bölge başkanlığı, bölge başkanı ve bölge yürütme kurulundan oluşur. Bölge başkanı, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip vatandaşlar arasından halk tarafından seçilir. Bölge başkanı, bölge meclisi tarafından kabul edilen kanun ve kararları yürütmekle görevlidir. Bölge başkanı, bu görevi yerine getirirken kendisine yardımcı olacak bölge yürütme kurulu üyelerini meclis üyeleri arasından atar ve gerektiğinde görevden alır.” Başkanlık gibi bir şey.

“Bölge başkanı tarafından atanan yürütme kurulu atamadan sonraki ilk oturumda bölge meclisinin güven oyuna sunulur. Bölge yürütme kurulu üye sayısı, bölge meclisi üye sayısının 5/2’sinden fazla olamaz. Bölge kamu idaresi yetki ve görevlerini ülkenin bütünlüğüyle illerin ve diğer kademeli birimlerin yetkilerine saygı çerçevesinde kullanmakla yükümlüdür.”

Teşekkür ederim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet. Bunu görüşmüyoruz ama tabii buradaki Meclisin oluşumunun devamı olarak ileride herhâlde önereceğiniz bir hususu…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İki meclis yani Türkiye milletvekilliği gelince, bunun hani yeri geldi, bir de biz bu yasama önerisinde iki Meclise üye olunamaz şeyi var.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Siz bu öneriyle Türkiye’yi 20 bölgeye ayırıyorsunuz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet, pazarlığa açık.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bölgelerde, bölge meclisleri oluşuyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bunu dağıtacak mısınız?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yok bu önümde, bilmiyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Dağıtabiliriz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yok, yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Dağıtamıyormuşuz. Ya okuduk bir kere ne olacak?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Zabıtlara geçti.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ben bir düzeltme yapmak yani teyit etmek açısından söylemiştim. O şu anda taslak gerçekten haklı bunu konuştuk, tartışıyoruz yani biz de ama iki Meclis olacağı kesin. Birbirimizin beyanatı içinde değiliz yani orada son fıkramızda iki Meclisten aynı anda üye olamaz dediğimiz için “O Meclis”ten ne kastettiğimizi…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “Kimse aynı anda iki mecliste üye olamaz.” derken, kastınızın, ben doğrusu onu duyunca şunu anlamıştım: Bir kişi aynı zamanda belediye meclisinde, il genel meclisinde olabilir ama bir de Parlamentoda olamaz anlamıştım. Tabii, böyle bir öneride bulunacağınızı hiç tahmin etmemiştim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sırrı Bey onu açıklamak açısından şey yaptı.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Anlaşıldı, tamam yani “aynı anda iki meclis” derken meclislerden biri bölge meclisleri oluyor ve Türkiye’yi 20’ye bölüyorsunuz.

Ne gerek var böyle bir şeye?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Başkanlığa ne gerek varsa en az onun 10 katı kadar gerek var.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Durup dururken yani niye bölüyorsunuz yirmiye kardeşim durup dururken ya Türkiye’yi?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Pazarlığa açık Başkanım, “18” de el sıkışalım hemen iki dakikada.

Coğrafi ve etnik tabanlı olmasın diye yani bu 20 ila 25 arası düşünüyorduk.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, efendim biz mesafe alalım. Şimdi bizim, dikkat ederseniz ülke seçim çevresi esasına dayalı olarak bir önerimiz olmadı. Çünkü biz başkanlık sistemini önermiştik, başkanlık sisteminde zaten baraj olmuyor yani baraj diye bir sorun yok ve dolayısıyla, orada siyasi partilerin Parlamentoda temsil edilmeme gibi bir durumu söz konusu olmayacağı için biz böyle bir öneride bulunmadık. Barajla ilgili de bir hüküm getirmedik.

Ancak şimdi bu Türkiye milletvekilliği konusuna -tabii siz başka bir öneride bulundunuz Sırrı Bey- yani ülke seçim çevresi esasına dayalı olarak Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisine yani 450’nin dışındaki 100 milletvekilinin bu yolla seçilmesi hususuna Milliyetçi Hareket Partimiz ne diyor? Türkiye milletvekilliği konusunda, Faruk Bey sizin…

FARUK BAL (Konya) – Düşüncelerimi arz ettim yani tartışılması lazım, olumsuz yönlerini biz parti içinde tartıştık, olumsuz yönlerine çare makul bir şekilde uzlaşma sağlayamadık o bakımdan tartışılsın. Akıl akıldan üstündür, bakalım yani bu mahzurlar ciddi mahzurlar.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, evet bu tartışılsın. Yani biz de tekrar söylüyorum, şu ülke milletvekilliğini biz çift meclis isterken bu çift meclisin işlevini bir ölçüde olsun yerine getirsin yani biraz Parlamentonun içinde tek kaynaktan seçilen 550 kişi olmasın diye düşünüyoruz. Bir, demokratik katılım.

Bir ikincisi, her parti yüzde 5 barajı olsa bile 4,5 alan temsilci sokamayacak hiç olmazsa 1 milletvekili soksun, 2 milletvekili. Söyledikleri oradan doğru ama istikrar nedeniyle baraj da getirilirse 5’i aşamasın. Şimdi, bunun üstünde anlaşırsak, dediğim gibi baraj sayısında da anlaşabiliriz ama 2 oyla dememizin nedeni şuydu; başta söylediğimiz yani herkes , parti içinde de bunu tartışırken kale alsın diye söylüyorum, sadece amacımız şuydu: Farklı bir oyla seçilsin, 1 seçmene 1 oyla 2 milletvekili belirleyebilme imkânı vermeyelim istedik. Çünkü öbür türlü ne yapıyor? Düşünün bir parti yüzde 50 aldı. Zaten 450’nin 200-300’ünü çıkartıyor barajlı bir sistemde bir de 50’sini oradan çıkartıyor. Böylece yüzde 2 alan zaten milletvekili çıkartamıyor. Buradan da sadece 2 tane milletvekili çıkartabiliyor, öbürü 50 çıkartırken tek oyla. Bunu, bu mahzuru giderelim diye Almanya’daki gibi, adam istiyorsa şu partiye oy verebilir, burada öbür partiye oy verebilir benim bir adamım da orada olsun diye. Böyle bir şey için öngördük ama “hayır” diyebiliriz, kabul edebiliriz bunu, öbürlerini partilerle görüşmek lazım tabii ki.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Sayın Başkanım aslında yukarıdaki maddelerin yeşile daha müsait olanları kabul ederek gidersek mesafe almış oluruz. “Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen 550 milletvekilinden olur ve milletin bütününü temsil eder.” Şimdi, ikincisi…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, bir saniye, “Milletin bütününü temsil eder.” Cümlesini bir yerde görmedim ben.

FARUK BAL (Konya) – Var, ikinci fıkra diye aldıkları için yazmamışlar.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Öyle mi? Evet, bir saniye o zaman şöyle yapalım. Bizde de öyle, ikinci madde olarak var bizde. “Milletvekilleri sadece seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.” Zaten mevcut Anayasa’mızda bu var aynen.

FARUK BAL (Konya) – Bu var ve bu bir sorun değil sanıyorum. Dolayısıyla bunda anlaşmış oluruz, bundan sonra diğerlerine geçelim.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, o zaman biz bunu ayrı bir madde olarak düzenlemiştik ve bu temsile ilişkin cümlenin yanına da kadın ve erkeklerin eşit temsiline ilişkin bir başka cümle eklemiştik. Eğer bunu konuşacaksak o zaman bizim bu ikinci cümleyle birlikte konuşalım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet, temsili isterseniz şeye alın, o kuruluş maddesine alalım. Orada bir madde hâline geçirelim. O olabilir ama evet kadın ve erkeklerin eşit temsili şart.

ÖZGÜR SEVGİ BORAL – Bizim içinde cinsiyetler arası eşit temsil, çoğulculuk, nispi temsil…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) - Evet, şimdi, aynı maddenin içerisine yani 1’inci maddenin devamı olarak, ikinci bir fıkra olarak ayrı bir madde olmaksızın şöyle yazabiliriz diye düşünüyoruz herhâlde: Mesela, bizim 2’nci maddede, “Milletvekilleri sadece seçildikleri bölgeyi veya kendileri seçenleri değil bütün milleti temsil ederler.” Cumhuriyet Halk Partisi de şöyle önermiş: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün ulusu temsil ederler. Kadın ve erkeklerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde eşit temsiline ilişkin esaslar ve bu esaslara ilişkin yaptırımlar kanunla düzenlenir.” demiş. Milliyetçi Hareket Partisi de “Milletvekilleri bütün milleti temsil eder.” demiş. Barış ve Demokrasi Partisi “Milletvekilleri seçildikleri seçim çevresini değil bütün vatandaşları temsil eder.” demiş. Yani birbirine yakın ancak burada Cumhuriyet Halk Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisinin kadın ve erkeklerin temsiliyle ilgili önerileri var.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Eşit temsil, evet.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Eğer o şekilde yapılacaksa, Başkanım, maddenin başlığının da değişmesi gerekiyor. Çünkü biz 1’inci maddede Meclisin kuruluşunu, 2’ncisinde de milletin temsilini önerdik. Onun için ayrı madde olması…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Olabilir, kuruluş ve temsilde, milleti temsil diyebiliriz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Kuruluşu ve temsil” diye birleştirmek gerekir.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani ben anayasanın mümkün olduğu kadar daha az maddeden oluşmasını düşündüğüm için böyle önerdim yani bir mutabakat olursa ne âlâ, olmazsa gene ayrı bir madde olarak yazılabilir.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletin temsili diye ayrı bir madde… Milletin temsili dediğimiz, işte, bu meşhur millet egemenliği, halk egemenliği şeyinden… Yani kuruluş içinde yazsak bunu bir şey de olmaz, yani milletin temsili diye ayrı bir madde yapmamıza…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bizim ayrı bir sistematiğimiz vardı, şöyle göstersem. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kuruluşunu bir madde. Sonra, ikinci alt bölümde, milletvekilliği ile ilgili hükümler; hükümlerin içerisinde önce temsili sonra seçilme yeterliliği...

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam bizde de öyle.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – O bağlamda bir kategorik ayrım vardı ama şimdi madde sayısını azaltmak adına bunları birleştiriyorsak başlıklarını da değiştirmek lazım, belki bu sistematiğin de biraz daha değişmesi lazım.

FARUK BAL (Konya) – “Kuruluşu ve temsili” diyebiliriz yani.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, yani, bana göre de olabilir.

FARUK BAL (Konya) – Yani, bir maddeden tasarruf etmiş oluruz.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve milletin temsili.”

FARUK BAL (Konya) – Evet.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, yapalım arkadaşlar o şekilde: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve milletin temsili.” Öyle mi diyelim başlığa?

FARUK BAL (Konya) – Evet.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Biraz uzun oldu ama.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani ayırırsak daha kısa olacak.

FARUK BAL (Konya) – Ya da başlığı zaten yasama organı olacağına göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin” çık, kuruluşu ve temsili.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım, ayrı ayrı tutmakta fayda var diye düşünüyoruz biz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim önerimizde, milletvekillerinin -AK PARTİ’yle aynı- hakları ve yükümlülükleri bölümünün ilk fıkrası, ilk cümlesi.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Doğru olanı tercih etmek lazım, daha uzun daha iyi.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bence de.

FARUK BAL (Konya) – Nasıl?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Nasıl, ayrı mı olsun?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, hayır, başlık bu şekilde uzun olsun yani daha kısalttığımız zaman anlam bozuluyor, yani varsın doğru söylensin ama uzun olsun.

BAŞKAN – Meral Hanım, anlayamadım, ne dediniz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz, şimdi, kuruluşunda yer almasındansa milletvekillerinin hakları ve yükümlülükleri bölümünün ilk fıkrası olarak önerdik. Burada meclisin kuruluşu var yani burada temsil yok ve bence eklemeye de gerek yok, ayrı bölümlerde olabilir, temsiliyet mekanizması ayrı, 3 parti de öyle önermiş şu anda.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Öyle olabilir, evet. O daha doğru ama bu da olur.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Evet, daha doğru.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ama teknik olarak o daha doğru.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, 1’inci maddeyi, o zaman, birkaç fıkradan oluşacak şekilde -anladığım kadarıyla, bu önerilerden çıkan sonuç o- düşünüyoruz. Şimdi, birinci fıkramız milletvekili sayısıyla ilgilidir. Ancak, burada Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye seçim çevresi esasına dayalı olarak önerisine henüz daha bir karar vermedik. Yani demin biz farklı bir sistem önerdiğimiz için böyle bir düşüncemiz yoktu. Faruk Bey de dedi ki: “Bu tartışılabilir, bizim tartışmamız lazım.” Siz bu öneriyi getirdiniz.

Bu Türkiye milletvekilliği, Meral Hanım daha kolay anlaşılsın diye söylüyorum. Meral Hanım, siz ne düşünüyorsunuz burada? Yani o 100 milletvekilinin Türkiye seçim çevresi kabul edilerek seçilmesi konusuna siz nasıl yaklaşıyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani -demin Özgür Hanım izah etti- bizim üçüncü fıkramız, iki ve üç yani birlikte düşünüldüğünde, Cumhuriyet Halk Partisinin hangi kaygı ve arka planla hazırladığını öğrendik, biliyorduk okuyunca. Biz bunların hepsini gidermek adına o fıkraları tanzim ettik. Bu yüzden, bizim fıkralarımız bütün vekiller için bu nispi temsil sistemi, çoğulculuk, temsilde adalet, hepsi için getirdiğimizden, ayrıca 100 milletvekilindense bizim fıkramız üzerinde tartışıp o şeyi giderelim diye öneriyoruz.

Bir de şeyi önereceğim, bizim ilk fıkramız kimsede olmadığı için bir daha söyleyelim. Birinci fıkra -çünkü kuruluş başlığında konuşuyoruz- ilk fıkramız şu: “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden en yüksek karar organıdır.” Yani, biz, bu hâliyle burada böyle bir cümlenin ilk fıkrada yer almasını öneriyoruz, tercih ediyoruz ve doğru buluyoruz. Yani temsil bölümünü ayrıca milletvekilliğiyle ilgili bölümde yazmamız daha doğru olur diye düşünüyoruz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Sizin başka bir öneriniz daha var: “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden en yüksek karar organıdır.”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – İşte o, evet, evet.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onu söylüyor.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “…en yüksek karar organıdır.” Sadece karar organı mıdır?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Aynı zamanda, hani, en yüksek karar organı yasamadır yani.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O konuda, Sayın Başkan…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, buyurun.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bu cümle gerçekten etkileyici bir cümle olmakla birlikte…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Etkilendiğinizi itiraf ediyorsunuz yani.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ancak, şimdi, yasama organlarının zaten işlevleri bellidir, burada biraz daraltıyoruz aslında. Dolayısıyla, böyle bir cümleyi buraya yazmak yasama organının diğer işlevlerini göz ardı etmemize yol açabilir. Dolayısıyla, az önce Sırrı Bey’in işaret ettiği gibi, kaygınızı anlıyoruz ama bu cümle burada olursa belki sizin istediğinizin dışında, Meclis sanki sadece karar alır, başka işlevi yok gibi algılanabilir. Yani anayasa hukuku teorisi bakımından zaten parlamentoların ne olduğu bellidir, o yüzden yazılmaması yeğdir diye düşünüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, “…iradesinin temsil eden organdır.” diyelim, “en yüksek organdır.”

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, böyle bir cümleye gerek yok diye düşünüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Karar”ı çıkaralım yani “organ” olarak yazabiliriz.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, Selin Hanım, buyurun.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi vatandaşların iradesini temsil ediyor ama bu iradeyi temsil eden başka organlar ve makamlar da var. Yani ben de sizin ne demek istediğinizi anlıyorum ama burada Yavuz Bey’e katılıyorum, bu ifade yasama organının diğer yetkilerini ya da diğer görev alanını daraltıcı bir ifade.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Karar” kelimesini çıkarırsak…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “…en yüksek karar organıdır.” dediğimizde…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bir de bütün vatandaşların iradesini vurgulamak orada esas.

DOÇ. DR. SELİN ESEN - O zaman da bu iradeyi kullanan diğer temsilî organları dışarıda tutuyoruz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – 1921 veya 24 Anayasası’na bir bakar mısınız? Orada bunu anımsatan bir cümle olacaktı.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz 21’e ve 24’e tekrar dönmek istemiyoruz. “…en yüksek organdır.” Yargı organı da yüksek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, ama burada “karar”ı çıkarırsak “…iradesini temsil eden…” Yasama, Meclisten söz ediyoruz yani; yargının fonksiyonu ayrı, kuvvetler ayrılığına göre onun yeri ayrı.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Egemenlik yetkisini sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi kullanır fakat yürütme veya yargıya da…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, Meral Hanım, sizin bu önerinizde kastınız, milletin egemenliğini temsil eden tek organ Türkiye Büyük Millet Meclisidir, buna vurgu yapmak için mi önerdiniz bunu? Sanıyorum 1921 Anayasası…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Karar”ı çıkarabiliriz, hani karar mercileri farklılık arz edebiliyor.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, hayır, zaten temel ilkelerde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diye bir cümlemiz olacak. O yüzden onu, burada tekrar bir de daraltarak vurgulamanın gereği var mı? Bir daha tezekkür edebilir misiniz?

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bir de Başkanın sorduğu şey şu: Yani burada yaptığımız vurguyla birlikte egemenlik yetkisini sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi mi millet adına kullanır? Ona mı vurgu yapmak istiyorsunuz? Yoksa sadece sembolik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Aslında, saklı olarak kabul edilen bir olguyu burada resmen yazmak, anayasaya yazmaktır yani.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, şu çok tartışıldı da onun için soruyorum: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenlik yetkisini yetkili organlar eliyle kullanır.”

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Anayasanın koyduğu esaslara göre.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – O zaman, tabii, birçok egemenlik kullanan organlar oluyor. Bunların büyük bir çoğunluğu da seçimle gelmemiş olan organlar oluyor. Bunlar daha çok darbelerden sonra yapılmış olan anayasalarda oldu, değil mi, 1961, 1982.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tabii, Millî Güvenlik Kurulu mesela.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani, millet adına egemenlik yetkisine sahip olan bir tek organ vardır, o da Türkiye Büyük Millet Meclisidir düşüncesinin ürünü olarak mı bunu düzenlediniz? Onu öğrenmeye çalışıyorum. Anladınız mı ne demek istediğimi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Anladım, tabii.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Evet aşağı yukarı. Şunu demek istedik… Şimdi, buradaki kaygılarda tabii şu ifade ediliyor: Kuvvetler ayrılığı var, yürütme ve yargı da belirli oranda yetki kullanıyor. Şimdi, ama temel bir fark var. Birincisi Meclisin bütün vatandaşların iradesini temsil etme gücü şuradan geliyor: Söylediğiniz gibi, seçimle oluşturuluyor; diğerleri seçimle oluşturulmuyor. Şimdi, buradan şöyle bir kaygı çıkabilir: Hani, Meclise özel olarak çok ciddi bir sembolik anlam atfetti… Eninde sonunda zaten sembolik bir cümledir bu ama meclisin o ülkede yaşayan tüm yurttaşların iradesini, seçimle oluşturulduğu için, demokratik biçimde kristalize yer olarak söylersek…

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şöyle bir revizyon…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yavuz Bey, bir saniye…

Tek kaygı şu olabilir burada, onu da Süheyl Hoca söyledi: Mesela, yargı daha mı az önemli ya da daha mı az… Şimdi, o da yargı bölümünün nasıl yazılacağıyla ilgilidir. Onu öyle bir formüle ederiz ki, yargı bağımsızlığını ve yargının yetkisini kullanmasını, o da dört başı mamur şekilde ifade edilir.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani revizyon adına şöyle bir öneri yapabilir miyim kabul görürse? “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden yasama organıdır.” Yasamanın ne olduğu belli.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama bu hiçbir şey anlamına gelmiyor, değil mi yani?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Evet, hiçbir anlama gelmez.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yasama olduğunu belirtiyor.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Çok zayıf kalır bu cümle.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkanım, burada bir mesele var. Mesela, bu usul seçimlerde milletin iradesinin yarısı bir partide, yarısı başka partilerde yansıyor yani burada temsil…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ama bütünü millî iradeyi temsil ediyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bütünü milleti temsil ediyor ama iradeyi değil. İrade oy verilirken ortaya çıkan bir şey. Ve yarısı da bir partiye oy vermiyor, başka partilere oy veriyor. Seçildikten sonra, tabii, milletvekili bütün milletin temsilcisi oluyor ama oy verirken tezahür eden irade farklı bir şey. Onun için “…irade” değil de “…milleti temsil eder.” demek lazım, ulusu yani.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Rıza Hocam, çok haklısınız, doğru söylüyorsunuz, “…iradesi” dediğinizde, mesela, ne bileyim, yüzde 30 oyla gelip yüzde 60 temsil… Ama biz zaten ikinci ve üçüncü fıkralarda da temsilde adaletin bütün mekanizmalarını, kendi bakış açımızı ifade ettik. Ne o? Bir: Cinsiyetler arası eşitlik. İki: Çoğulculuk. Üç: Nispi temsil. Ülke barajının yasaklanması, seçim çevrelerinin demokratik bir şekilde ve azınlık haklarına zarar vermeyecek bir şekilde oluşturulması. Şimdi, bunların bütününü düşündüğümüzde, böyle bir mecliste anlaştığımızda -bizim baktığımız yerden tabii bunu söylüyorum- bizim bakış açımıza göre, o parlamento zaten, seçim barajı olmayacak, ülke çapında, seçim çevresinde birtakım barajlar, kısıtlamalar konulmayacak, adil temsil en önemli kriter olacak. Dolayısıyla, vatandaşların iradesinin neredeyse bire bir yansıdığı bir meclis görünümünde olacak, bizim taslağın üç fıkrasına bütünlükle bakarsanız. O nedenle birinci fıkra bize o anlamda uygundur yani bizim diğer iki fıkrayla birlikte değerlendirirseniz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim? Şimdi, evet, kendi içinde son derece tutarlı çünkü BDP sonuç itibarıyla, bize önerirken, iki meclisli yani bir Türkiye Büyük Millet Meclisini, bir de bölge kamu idarelerini oluşturmuş bir meclis olarak. Şimdi, bunları oluşturduğu zaman da Türkiye Büyük Millet Meclisi esasta daha yetkilidir diye, daha önemli bir kuruluştur diye buraya yazmasında yarar var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Merkezi idareyi temsil eder.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani merkezi idareyi bu temsil eder diye. Fakat, bu konuda anlaşmamız sonuç itibarıyla alttaki fıkralarda anlaşmamızı da zorunlu kılacaktır. O yüzden, biz bir şey yapıyorsak, şu “550 milletvekilinden oluşur.”da anlaştıysak bunu yeşil yazalım, arkasından Türkiye milletvekilliğinden -adını söylemiyoruz da- ülke çevresinden seçilen milletvekilinden tutun, yüzde 5’ten onların barajsızlığına ve şu şeyleri şimdilik kırmızıyla yazalım, bir madde sonraya geçelim ama herkes kendi içerisinde bu… Hem genel konuşalım. Biz, bir kere, ülke barajının 5’e inmesini kabul ediyor muyuz? İki, Türkiye milletvekilliğini kabul ediyor muyuz? Üç, bölgesel meclisleri kabul ediyor muyuz? Bunları ayrı ayrı konuşalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yüzde 5 barajından fazla olamayacak.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Olamayacak işte.

Bunları kabul ediyor muyuz? Sonra ona göre gideriz, devam ederiz. Şimdilik anlaştığımız noktası, 550 milletvekilinden oluşması. Bunu yazalım, kırmızı bırakalım öbür maddeye geçelim. Ama bunu, yarın geldiğimizde, tekrardan, Türkiye milletvekilliği, baraj ya da barajsızlık ya da hiçbir şey söylememek… Ve şu Parlamento, parlamentoya karar verirsek bölgeye, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüksek olduğuna yönelik yazmak kendi içinde tutarlı olacaktır ama zannediyorum ki biz böyle bir şeyi kabul etmeyeceğiz. Yani parti olarak diyorum ben şahsım olarak demiyorum, bakacağız ona. Dolayısıyla bunları konuşalım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, kaça kadar çalışmayı düşünüyoruz?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Biliyorsunuz bizim daha önce almış olduğumuz karar gereği altıya kadardır bizim çalışma saatimiz. Bildiğim kadarıyla öyledir. Yazılı metni çıkarabilirim, başlangıçtaki yol haritamızda 18.00’di.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yapmayın ya, çok koymuşuz Başkanım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Öyle koyuldu.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Darbe Komisyonunu altıda bir şey verecek, onun için ben biraz erken…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ne verecek, ödül mü verecek?

FARUK BAL (Konya) – Muhtıra mı veriyor?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Uzman arkadaşlara bir yemek veriyoruz, katkıda bulunan uzman arkadaşlara.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ha, yemek veriyor, siz de orada olacaksınız. Biraz sonra toparlarız, altıdan önce toparlarız.

Şimdi, arkadaşlar, 1’inci madde yani yasama bölümünün milletvekili sayısı konusunda 4 siyasi parti de anlaştılar. Ancak, daha sonra temsil ile ilgili, acaba bunları yukarıda yazıldığı gibi bir tek maddede toparlayabilir miyiz dedik, yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve milletin temsili başlığı şeklinde 1’inci madde olarak düşünebilir miyiz dedik. Var mı buna itirazımız, böyle yazamaz mıyız arkadaşlar?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bizim ilk maddemiz daha yakışıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim ilk fıkrayı öneriyoruz biz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bakın, sizin ilk fıkranız “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden en yüksek karar organıdır.”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Karar”ı çıkarabiliriz, “…en yüksek organdır.” deriz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “…en yüksek organdır.”la kastınız eğer bölgelere ayrıldı, bölge meclisleri de var, bu bölge meclislerinin üstünde ondan daha üstün bir meclis vardır anlamındaysa biz Türkiye’nin bölgelere ayrılmasını doğru bulmuyoruz, onu hemen söyleyeyim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Daha o bölüme gelmedik Başkan, daha gelmedik.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ama eğer bu cümleyi siz bu amaçla kullanmışsanız… Ki öyle bir sonuç çıkardım ben açıklamalardan, yani böyle bir cümleyi buraya koymanın gerekçesini düşündüğümüzde o gerekçenin olduğunu zannediyorum. O bakımdan, böyle bir cümleye yani AK PARTİ temsilcileri olarak bizim muvafakatimiz yok, onu söyleyeyim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yarın öbür gün Sayın Başbakan tam tersini söyleyebiliyor, bu konuda bence…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani katılmıyorsanız eğer bizim önerimiz olarak orada kırmızıyla kalsın.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, sizin öneriniz olarak kalabilir.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, efendim “…en yüksek karar organıdır.” derken bölge meclislerinin düşünüldüğü anlaşılıyor. Buradan da amaç, yani biz merkezi idareye üstünlük tanıyoruz gibi de bir gayriresmî, zımni anlamı olduğu da ortada. Eğer milletin temsili açısından söylüyorsak “…yegâne organdır.” falan gibi bir şey dememiz lazım, o da çok sıkıntılı olur. Çünkü, yargının durumu çok zayıflatılmış olur vesaire. Yani böyle bir fıkrayı sorunlu bir fıkra olarak değerlendiriyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Biz de doğrusu böylesi bir fıkraya ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Benim Hocama ilave söyleyeceğim bir tek cümle var, o da diğer bir çelişki “…milleti temsil eder.” diyoruz, BDP’nin önerisi “…vatandaşı temsil eder.” Hâlbuki millet dediğimiz kavramın geçmişi var, hâli var, geleceği var. Dolayısıyla, böyle bir kül bakış açısından “millet” kavramı doğru bir kavramdır, “vatandaş” kavramı doğru değildir.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – “…Türkiye halklarını…” dersek olabilir.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Teorik açıdan Sayın Başkanım şöyle de bir sıkıntısı olur: Bilindiği üzere, iki genel yaklaşım var; bu genel irade teorisi, genel idarenin bölünmezliği. Zaten “…bütün milleti temsil eder.” şeyi de oradan geliyor. Burada halkın temsiline yönelik yani sermayesi paylara bölünmüş bir anonim şirket yönetimi anlayışı, Amerikan yönetimi. Dolayısıyla, teorik açıdan da kendi içinde çelişmiş oluruz. Yani bir yandan vatandaşı temsil ettiriyoruz, bir yandan bütün milleti temsil ettiriyoruz, milletvekili milleti temsil ederken parlamento vatandaşı temsil ediyor. Burada terimsel bazda da teorik bazda da sıkıntılar var efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, yani bir iş yapalım, mesafe alalım diye gayret ediyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Belki küçük bir açıklamaya ihtiyacı Sayın Başkanım. Yani biz bu konuda, özerkliği dillendirme konusunda herhangi bir mahcubiyet ya da temkinlilik içerisinde değiliz. Bu ülkenin bütünlüğünü, birliğini, beraberliğini zedeleyecek, hırpalayacak bir şey olduğunu da düşünmüyoruz; tam tersine, gelinen paradigmada bütünleşmeye hizmet edeceğini düşünüyoruz. Onun için, böyle söylediğimizin ardında bir şey var ya da bunu yeterince dillendirmiyoruz olarak anlaşılmasın.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Anladım.

Şimdi, bu temsille ilgili şöyle 4 tane görüşe baktığımda, Cumhuriyet Halk Partisi “bütün ulusu” ibaresini kullanmış, AK PARTİ “millet” ibaresini kullanmış, Milliyetçi Hareket Partisi de “millet” ibaresini kullanmış, Barış ve Demokrasi Partisi de “vatandaş” ibaresini kullanmış. Sırrı Bey ayrıca “Türkiye halkları” da olabilir bunun yerine dedi.

“Milletvekilleri seçildikleri seçim çevresini değil bütün Türkiye halklarını temsil eder.” Öyle mi, o anlamda mı?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Güzel geliyor kulağa değil mi Başkan?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Pek kulağa hoş gelmedi de onun için.

Evet, siz bu ulusta ısrarlı mısınız?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Değiliz, “millet” olabilir.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlar, o zaman şöyle yapabiliriz… Yalnız, Faruk Bey, sizinki çok kısaltılmış “Milletvekilleri bütün milleti temsil eder.” diyor “…sadece seçildikleri bölge veya kendilerini seçenleri değil…” ibaresini yazsak nasıl olur?

FARUK BAL (Konya) – Biz fazlalık olur diye, tasarruf açısından söyledik.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Aslında tasarruf değil, bu emredici vekaleti yasaklamaya yönelik bir şey. Yani “…bütün milleti temsil eder.” derseniz ve bunu kaldırırsanız, o zaman emredici vekalete anayasa kapı açmış olur. Bence bir sakıncası yok ama bunu düşünmek lazım.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Değil” vurgusunu yapmakta fayda var.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Değil mi? Evet. Bunu değil, şunu temsil eder.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bunu düşünmek lazım.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “…seçildikleri bölgeyi değil…” vurgusunu yapmak lazım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – O zaman, arkadaşlar, şöyle yapalım: Barış ve Demokrasi Partisi “…Türkiye halklarını temsil eder.”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim önerimiz “…vatandaşları temsil eder.” İkame olarak onu söyledik yani diğerinde anlaşırsak…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki, onu paranteze alıyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi burada “bütün vatandaşları” ibaresinin konmasını istiyor, o şekilde düzenlersek… Tekrar okuyabilir miyiz? Evet, ikinci fıkra olarak da buraya yazdık.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yalnız, Başkanım, bir şey söyleyebilir miyim?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Buyurun.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bu 1’inci maddede “…genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur.” diye yazdık ya -çünkü cümlenin o kısmında sadece hepimiz anlaşıyoruz- ama bizim o cümleye üç, dört tane ekimiz var; cinsiyetler arası eşit temsil, çoğulculuk… Bunlar bizim için ayrıntı değil, o nedenle eklensin bizim…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi oraya geleceğim. Cumhuriyet Halk Partisinin de öyle bir önerisi, sıra oraya geliyor şimdi.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Tamam, yani onu geçmiş olmayalım anlamında diyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Efendim, adım adım gidiyoruz. Ben, önümde liste, bakıyorum; buraya bakarak devam etmek istiyorum.

AK PARTİ’nin ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu temsille ilgili başka önerileri gözükmüyor ancak Cumhuriyet Halk Partisi bunu söyledikten sonra, “…bütün milleti temsil eder.” dedikten sonra “Kadın ve erkeklerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde eşit temsiline ilişkin esaslar ve bu esaslara ilişkin yaptırımlar kanunla düzenlenir.” diye bir başka fıkra önerisi daha var.

Bunun dışında Barış ve Demokrasi Partisi de şöyle diyor: “Cinsiyetler arası eşit temsil, çoğulculuk ve nispi temsil esaslarına göre oluşur.” diye bir ibareniz var. Yani bu şu mu demek…

FARUK BAL (Konya) – 225, 225.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – O zaman 450 olur, 550 milletvekilimiz var.

FARUK BAL (Konya) – Yani 275, 275.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – 275, 275. 275’i kadın, 275’i erkek olacak demek mi bu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Evet.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bunu nasıl sağlayacağız?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani mümkünse sağlayacağız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sağlarız.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ama öyle diyor.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Esaslar bu, buna ilişkin esaslar.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Öyle seçeceğiz onları işte.

FARUK BAL (Konya) – Değerli arkadaşlar, yani, ülkenin siyasi kültürünü dikkate alarak hüküm koymamız lazım. Bizim bakış açımızdan baktığımızda, biz milliyetçi bir partiyiz. Millet dediğimiz olay da kadın ve erkekten meydana geliyor. Bunun istatistikleri ne? Kadınlar yüzde 50’nin üzerinde yani 1 puana yakın üzerinde. Dolayısıyla, kadın milletvekillerini reddetmek gibi bir düşünce bizim en azından ideolojik felsefemize aykırıdır. Fakat, anayasada emredici 275, 275 dediğiniz zaman, karşımıza ehliyet, liyakat, siyasette elbette ki seçmenden oy alabilme kapasitesi gibi kavramlar da ortaya çıkacak ya da aday bulunup bulunmayacağı… Buraya emredici hükmü koyduğunuz zaman Yüksek Seçim Kuruluna gitti veya hangi kurul olacaksa, bakacak, “Seninki 275 değil, 270 tane kadın göndermişsin, anayasaya aykırı, iptal ettim listeni.” diyebilir. Dolayısıyla, biz buraya teşvik edici bir hüküm koyalım yani emredici bir hüküm yerine teşvik edici bir hüküm koyalım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, öyle.

Meral Hanım, evet…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sayın Başkan, bu Komisyonda herhâlde en çok kadın erkek ve cinsiyet eşitliğini tartıştık, daha çok da tartışacağız öyle görünüyor.

Şimdi, şöyle, biz şu yaklaşımı gerçekten kabul edilemez buluyoruz; şu an sadece sizin beyanınıza göre değil kamuoyunda da şöyle bir algı, bilinçli bir algı yaratılıyor, aynı zamanda var: Kadınlarda, işte, liyakat, temsil edebilir mi? Bu kadar kadın var mı? Sadece Mecliste değil, rektörlük seçiminde, valilik atamasında, kaymakamlıkta, belediye başkanlığında, ya kadın olsun ama acaba uygun kadın var mı tartışması Türkiye’nin on yıllardır uğraştığı bir problem ve kadın hakları alanında, insan hakları alanında bu yine en çok tartışılan başlıklardan biridir. Yani Faruk Bey’e cevap vermek anlamında söylemiyorum, lütfen. Sayın Bal şimdi bazen bana söyledi diyor, ona değil ama şu cümleyi ben gerçekten kabul etmiyorum: Türkiye’de 275 milletvekili yapabilecek kadın yok mu, olabilir mi böyle bir şey?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Var efendim, niye olmasın?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Niye erkekler seçildiğinde, vali olduğunda, kaymakam olduğunda, belediye başkanı olduğunda, vekil olduğunda, hatta başbakan, cumhurbaşkanı olduğunda uygun liyakatte yüzlerce, binlerce, milyonlarca erkek var da kadınlar olunca liyakati tartışıyor? Kimse erkeğin liyakatini tartışmıyor. Yani şu anda Mecliste -hani burası off the record konuştuğumuz için rahat konuşuyorum- bütün milletvekillerinin o liyakatte olduğu ya da o belediye başkanlarının ya da bütün rektörlerin o vasıflara sahip olduğunu kim iddia edebilir yani böyle bir şey olabilir mi? Niye kadınlarda bu tartışılıyor? O zaman şunu da diyelim: Yani, erkeklerde de o liyakat var mı? Bizim parti de tartışılan, eminim diğer partilerde de tartışılan şey, seçim dönemlerinde nedense kadınların şeyi tartışılır: Ya, acaba üniversiteyi bitirdi mi? Bunu konuşabilir mi? Mitingde konuşabilir mi? Toplantı yönetebilir mi? Neden yönetemesin yani? Kadına o olanaklar kapatıldığı için zaten bu tartışmayı yapıyoruz ve pozitif ayrımcılık uluslararası alanda kabul edilen bir ilke. Tam da bu nedenledir ki biz emredici hüküm düzenliyoruz çünkü “teşvik eder” dediğimizde, işte, bilmem kaç rektörden bir tanesi kadın olmuyor. Kaç büyükşehir belediye başkanından, il belediye başkanından bir tanesi, Tunceli (Dersim) Belediye Başkanı kadın, başka da yok.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir de Aydın, var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bir de Aydın var pardon.

Baro başkanı… Kaç tane baro başkanı var? Bildiğim kadarıyla 3, yanlış söyleyebilirim. Ya, hani, bunu çok tartıştığımız için kısa kesiyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bunlar Meral Hanım, nasıl olacak?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bu tam da bu hükümlerle olacak.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Evet, zorlayarak. Başka türlü yetişmez.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani, zorlamayla?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, hayır, partilere emredecek anayasa, diyecek ki: “Sayın AK PARTİ yetkilileri, siz 100 milletvekili adayları içerisinde 50’sini kadın göstermek zorundasınız.” Çünkü, aksi hâlde erkekler kadınlara yol vermiyor; vallahi de vermiyor, billahi de vermiyor. Erkekler yarışıyor, kadınlar geride kalıyor yani bu da çok…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Anayasa Uzlaşma Komisyonu öyle değil ama bak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bir kere eşit değiller. Demokrasilerde eşit hak ve özgürlüklere, eşit fırsatlara sahip olmayan cinsiyetlerin ve kişilerin eşitliği demokratik değildir. Kadınlar ve erkekler eşit hak ve özgürlüklere sahip değil. Önce o eşitliği bir verelim, bir bakalım ne kadınlar çıkacak milletvekili. Yani hep birlikte göreceğiz gelecek seçimlerde. Bilerek emredici koyuyoruz yani bilmeden değil.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki, anladım. Yani, siz, milletvekillerinin yarısı kadın yarısı erkek olacak, emredici şekilde, bunu buraya koyalım diyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Toplumun yarısı da kadın bu arada.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yarısından fazla.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yalnız teknik bir sorun var Sayın Başkan…

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, bir dakika, Selin Hanım söz istedi, sırayla.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Teşekkür ediyorum.

Meral Hanımın bıraktığı yerden devam edeyim. Yani bu siyasal partilere aynı zamanda bir yükümlülük de getirecek. Eğer, kadınları bu işe layık bulmuyorsanız, o zaman eğiteceksiniz; parti içi eğitim programları mı yaparsınız, kadınları doğrudan siyasete yönlendirecek başka araçlar mı bulursunuz… Yani buna inanıyorsanız, “Yeterince kadın yok, nereden bulacağız biz 550’nin yarısı sayıdaki kadın adayı?” diyorsanız, o zaman bunu bulacak başka araçları düşünmeye başlayacaksınız. Yani, anayasa ya da anayasada kadın-erkek eşitliğine ilişkin böyle bir emredici düzenleme bunu sağlayacak. Aksi takdirde, biz bunu toplumun gelişmesini beklemek, toplumun bu yönde evrilmesini beklemek biçiminde yaparsak çok uzun zaman alır.

Üstüne üstlük, örneğin Fransa’da 99 yılında anayasa değişikliği oldu, Fransız Anayasası şöyle bir düzenleme getirdi: Bütün siyasal partiler seçim listelerinde bir kadın, bir erkek ya da bir erkeğin arkasından bir kadın gelecek şekilde bu listeleri yapmak zorunda, yani kısaca eşit bir şekilde, kadın-erkek eşitliğini sağlayacak şekilde bu listeyi yapmak zorunda dediler. Üstüne üstlük, hani böyle bir kültürel yapı vesaire diye konuşuyoruz, herhâlde Fransa, bu anlamda, kadın-erkek eşitliği anlamında Türkiye’den çok daha fazla yol almış bir ülke, ona rağmen Anayasası’na böyle bir düzenlemeyi koymuş.

Kota, biz parti olarak kadınlara kota işine bütünüyle karşıyız. Biz bunun tamamıyla kadın-erkek eşitliği, yüzde 50-yüzde 50 üzerinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Hani denebilir ki: “Bu kadın-erkek eşitliği olmasın ama yüzde 30 kota koyalım, yüzde 35 kota koyalım.” Biz bunun da doğru olmadığını düşünüyoruz. Üstelik Türkiye’den siyasal kültür anlamında çok daha geri gözüken ülkelerde, Afrika ülkelerinde bu tür önlemler, yani siyasete ve siyaset dışında toplumsal ve ekonomik alanlarda kadınların katılımını sağlayacak, eşit katılımını sağlayacak düzenlemelerin uygulamada çok da iyi sonuçlar verdiğine ilişkin elimizde çok geniş ölçüde veriler var. Bunları da göz önünde bulundurduğumuzda biz bu ibarenin anayasaya eklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “Teşvik” kelimesini kullandınız, yani teşvik edici…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, bizimki esaslar, buna ilişkin esaslar. Biz de teşvik yok, hayır.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yalnız Meral Hanım’ın önerisi teşvik değil. Efendim, 275 hanım, 275 erkek olacak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Kadın” Başkanım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Affedersiniz, kadın… Bayan, kadın, hangisi daha sempatikse…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Kadın.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bana “bayan” daha sempatik geliyor örneğin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Erkeklere “bay” demiyoruz, “erkek” diyoruz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki “kadın” diyelim, hadi bakalım.

Efendim, milletvekili listelerini oluşturdunuz, işte “Biz şu ilden şu kadar milletvekili çıkaracağız.” dediniz ama oradan eksik çıkardınız, bir hanım eksik çıktı, ne olacak arkadaşlar?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir yerden de kadın fazla çıkar.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, bu sizin yazdığınıza göre emredici, bu olmaz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Emredici dediğiniz zaman onu tutturamazsan arkadaş. Tutturamayınca ne olacak seçim sonucu?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Meclisin bütünü için cinsiyetler arası eşitlik.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlar, burada mantığıma uymayan şeyler var.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yani, toplamda cinsiyetler arası eşitlik. Bir ilden bir tane kadın çıkar, bir ilden bir tane erkek çıkar.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yorumlarını farklı yazmak lazım.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hayır, olur mu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, Meclisin bütünü için.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bütün diğer özellikler, çoğulculuk, nispi temsil Meclisin bütünlüğü için, dolayısıyla cinsiyetler arası eşitlik de Meclisin bütünlüğü için.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O zaman gerekçesine şunu yazmak lazım, yani illa 275-275…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Siz kabul edin, gerekçesine yazarız.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani, sizin teklifin şeyi açısından.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz öyle öneriyoruz zaten.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Eşit çıkmazsa seçim iptal edilmez.” gibi bir şey yazın filan da…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır canım, bu ulaşılması gereken şey.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yok yok, o bence daha tali bir mesele.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlar, bir saniye, Rıza Bey’e söz verdim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani, bu tabii bir toplumsal cinsiyet meselesi. Yani, toplum kadına böyle bir rol biçiyor “Efendim, sen işte bilmem kaymakam olmamalısın, sen milletvekili olmamalısın çünkü senin yeteri kadar ehliyetin yoktur, liyakatin yoktur.”

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır hayır, özür dilerim “Ata binemez” diyor. Kaymakamlığı engelleyecek… Ona “Ata binemez” diyor Nene Hatun menkıbeleri anlatıyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Filan… Şimdi, bu toplumsal cinsiyetin, yani kadına toplumun biçtiği rolle ilgili bir şey, bunu değiştirmek tabii gerekir. İşte, böyle bir hükümle zaten bunu, toplumu eğitmek bakımından, toplumu değiştirmek bakımından böyle bir hükmün anayasada olması çok önemli.

Fakat, yani bir uzlaşı sağlamak için bir çaba gösterilecekse o zaman şey de diyebiliriz: Bizim önerimizde eşit temsile ilişkin esaslar cümlesinde eşit temsili sağlamaya yönelik, eşit temsil amacına yönelik esaslar…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Biraz daha yumuşatarak…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, biraz daha yumuşatıp “Eşit temsil amacına yönelik esaslar.” diyebiliriz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kesinlikle karşıyız.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman bunu bir hedef olarak koymuş oluruz, emredici tarafını biraz azaltmış oluruz, yani bir uzlaşı sağlansın.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani, biz doğrusu belki bunu sağlayacak, sağlamaya yönelik teşvik amaçlı bir cümle bulabiliriz belki, teşvik amaçlı… Ama eğer öyle mutlaka zorunlu olarak uyulacak bir kriter getirirseniz arkadaşlar, ben dünyanın hiçbir ülkesinde öyle bir düzenleme olacağını düşünmüyorum.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım, tek bir şey sorabilir miyim, gerçekten meraktan soruyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani “275 kadın-275 erkek “derseniz, yani sizinkinden o çıkıyor, dünyanın hiçbir yerinde yoktur böyle bir şey.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bir şey söyleyeceğim sadece.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Buyurun.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Dünyanın çok az yerinde Türkiye’deki cinsiyet eşitsizliği var, özellikle mecliste. Türkiye’deki Meclisin durumu kadın-erkek eşitliği açısından içler acısı bir durumdur.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Tamam, kabul ediyoruz onu.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şu masadan bile belli işte, yani 1 tane kadın vekil var, Ayla Hanım. Bu kadar yani. Bunun yarı yarıya olması gerekir. Ben sadece şunu merak ediyorum, gerçekten bunu da…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Danışmanlar esas…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – İşte, aynı şey değil ama.

Tartışmak için ya da bir şey için sormuyorum, gerçekten merak ediyorum, yani zihniyet dünyamızı sorgulamak bakımından. Ya kadınlar bu toplumun yarısını oluşturuyor, hatta galiba yarısından birazcık da fazlasını oluşturuyor.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 54…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Neden toplumun yarısından fazlasını oluşturan bir grubun Mecliste de yarı yarıya söz sahibi olması -çünkü toplumu yöneten- bu kadar bize uzak geliyor? Gerçekten hani kendi zihniyet dünyamızla ilgili de bir şey söylüyor bence bunun kendisi bize. Bu, bu kadar tuhaf bir şey değil ki, çok basit bir şey. Toplumun yarısı erkek, yarısı kadın, e o zaman Meclisin de yarısı erkek, yarısı kadın olsun ki yasalarda kadınların da temsilcileri olsun vesaire. Bunu bu kadar yadırgatıcı bulmak da bence yadırgatıcı bir şey.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Efendim, bunu yadırgamıyoruz. Bunun uygulaması o kadar çok zor ki, böyle bir şey koyarsanız bunu uygulamaya koyamayız.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – O yola bir girelim hele, uygulamadaki meseleler hallolur.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Çok kolay, bir erkek bir kadın… İlk sıraya kadın yazma zorunluluğu getirirsiniz, bir kadın bir erkek, bir kadın bir erkek… “Alt alta iki erkek yazılamaz” dersin biter gider. Üç eksik beş fazla kaderimize razı oluruz. Vaktiyken yapalım bunu. Yoksa bu konuda hiçbir yumuşama teklifine açık değiliz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Faruk Bey, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, dört partinin de eşitlik düzlemi içerisinde teşvik edici bazda görüşleri aşağı yukarı aynı, ancak “Emredici hüküm geldiği zaman sorun ortaya çıkacak.” demiştim. Çıkacak olan sorunun başında kullandığım iki kelimeyi de, ikisini Rıza Bey ve Meral Hanım kullanarak benim ifade ettiğim hususları, hedef gözettiğim anlamda değerlendirmedi. Yani, milletvekilliği yapamayacak mı Türkiye’deki kadınlar, böyle bir ehliyet ve liyakatleri yok mu? Ben bunu kastetmedim. Kastettiğim şu: Her parti mutlaka en çok oy almak isteyecek, iktidar olmak isteyecek. En çok oyu nasıl alacaktır? En çok milletvekilini çıkararak alacaktır. İşte, o en çok milletvekili çıkararak alacağı, gireceği seçimde daha çok vatandaştan oy alabilecek kişileri tercih edecektir. Bu anlamda bir zafiyet ortaya çıkarsa, bunu seçim sistemi içerisinde çözmek mümkün değil.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kadın vatandaştan sayılmıyor mu? O da çok oy alır.

FARUK BAL (Konya) – Buyur işte yani, buyur şimdi yani…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teessüf ediyorum size Faruk Bey.

FARUK BAL (Konya) – Yani, sen de lafı tersinden anlıyorsun Sırrı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kayıtlara geçiyor, dikkatini çekerim.

FARUK BAL (Konya) – Hayır, tersinden anladın lafı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Tarihe kalacak, uyarıyorum sizi.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bunu şaka olarak alıyorum Sırrı, yoksa beni anlayabileceğin zekâda olduğunu düşünüyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kadın söz konusu olduğunda zekâ şeylerini bir kenara bırakıyorum. Eşitlik, mutlak eşitlik, daima eşitlik, hep eşitlik, hemen şimdi.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Faruk Bey tamamlayın, bitti mi, bu kadar mı?

FARUK BAL (Konya) – Bitti efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlar, iş biraz tavsadı. Şimdi kapatacağım toplantıyı.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, bu maddeyi yazalım, şöyle yazalım: Bizce de önerirken şunu düşündük, bizim söylediğimiz formül, yani “Eşit temsile ve bunların yaptırımlarına yönelik esaslar kanunla düzenlenir.” derken tamamıyla bunu kastetmiştik.

Şimdi, İngiltere’de parlamentoyu oluşturdular -kendileri de anlatıyor- 1295’te model parlamentoyu kurdular, içine sadece burjuvazinin veya aristokrasinin temsilcilerini aldılar. Çok uzun süre dediler ki: “Biz sizin için yasa yaparız, merak etmeyin.” Sonunda olmadığı çıktığı için, 1834’ten itibaren yasalar yaparak kadınların temsilini, işçilerin temsilini artırdılar ki orada, böylece herkes için karar verebilsin.

Şimdi, biz de bunu görüyoruz. Evet, kadınlar Türkiye’de her yerde var, rektör oluyor filan ama kendi için karar alabileceği mekanizmalarda maalesef eksik. Yani, Parlamentoda eksik, şeyde eksik ve buna birtakım gerekçeler…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bakanlarda eksik.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bakanlarda eksik, işte valide eksik, vali olunmuyor. Dolayısıyla, biz bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak da önerdik, dedik ki: “Bunu, eşit temsili koyalım ve böylece topluma da bir hedef gösterelim.” Yani, artık “Ben senin yerine karar veriyorum, merak etme, en iyisini veririm.” değil, “Gel kardeşim, sen karar ver.” diye ama Fransızlar 1999’da aynı formülü getirdiler, anayasaya koydular fakat -hepimiz biliyoruz- sağlayamadıkları için 2000’de yasayı “fermuar yöntemi” diye getirdiler. Bugün bak ama Parlamentoda 577 milletvekili vardır, 200 işte bilmem neye 200, ortası neyse, maalesef böyle değil ama artık hiçbir Fransız partisi adaylarını gösterirken şöyle yapamıyor: “Ben 577 göstereceğim, 40 tane kadın göstereceğim, 517’yi erkek göstereceğim.” diyemiyor.

Biz de bu, sizin de söylediğiniz, aday gösterirken ya bir yerde çok değerli 3 kişi var, muhakkak ben 1-1 mi göstereyim diye, kadın-erkek mi göstereyim diye böyle bir şey çıkar, 3’ü de birbirinden değerlidir, “Ya, ben burada daha iyi oy alırım” diye erkek gösterir diye diyoruz ki: “Eşit temsiline yönelik esaslar ve bu esaslara yönelik yaptırımlar kanunla düzenlenir.” Böylece 277’ye 77 çıktı diye hiçbir parlamentoyu Yüksek Seçim Kurulu iptal edemez. Amma velakin bir seçim yasası, bunu tamamıyla dışlayacak bir şekilde bir şu kadınların eşit temsilini nasıl sağlayacağını belirlemeyen bir yasayı yaparsa onu iptal edebilir, anayasaya aykırı bulur ama hiçbir şeyde Anayasa Mahkemesi sonra “Sen bunu yanlış yapmışsın, bak 272 kadın var” veya “193 kadın var” veya “158 kadın var 250 erkek var” diyemez. Bu esası benimsemek için bunu getirelim dedik. Bence de hepimizin amacı ise -yani amacın iyi olduğunu biliyorum- bunun bir zorunluluk… Zorunluluk da şöyle zorunluluk, eşit temsil zorunluluğu getirin ama 275’e 75 getirmediğini de bilerek, bence bir şey yoktur, kabul edelim diyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ayrıca rahmetli de böyle isterdi.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman akar sular durdu, o zaman bitti, yapalım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlar, toplantıyı bitireceğim, şöyle diyelim: Yasama bölümüyle ilgili birinci maddeyi iki fıkra olarak yazdık, sadece Barış ve Demokrasi Partisinin “millet” yerine “bütün vatandaşlar” ibaresi parantez içerisine alındı. Tabii diğer fıkralar, kadın-erkek eşitliği noktasında…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kırmızı mı hepsi?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Hayır, orayı yazamadık daha henüz veya ikiye devam edeceğiz. Buna yarın devam etmemiz lazım. Diğer grupların da eğer bu konuda, yani bizim de, Milliyetçi Hareket Partisinin de önerileri var çünkü iki partinin bu konuda önerileri var birbirine yakın ama ayrılan yönleri de var.

Ayrıca bu şey önemli, bu “Türkiye milletvekilliği” dediğimiz, Türkiye seçim çevresi esasına göre 100 milletvekilinin seçilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin bir önerisi var, diğer siyasi partilerin böyle bir önerisi yok, biz zaten önermemiştik. Eğer böyle bir öneri gelmezse sizin o önerinizi de herhâlde paranteze alıp geçmemiz gerekiyor.

Yine, 1’inci maddeyle ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin önerisindeki bir üçüncü fıkra var, üçüncü fıkrayı da yarınki toplantıda tekrar görüşmemiz gerekebilir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Toplantı saati?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Saat ve yarın tek komisyon toplanabiliyoruz, ben tek vekil buradayım, o yüzden…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yarın için biz sabahleyin 1 no.lu Komisyonda oluyoruz. 1 no.lu Komisyonda 10.30 diye kararlaştırmıştık.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama işte biz tek vekil olduğumuz için…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Eğer tek komisyon olacaksa hangi komisyon çalışacağına da karar verelim Başkanım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bir dakika, yarın tek komisyon mu çalışacak bu durumda?

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yani, BDP tek milletvekiliyle katılıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Olmazsa sabah Haklar Komisyonu, öğleden sonra yine Yasama olur.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Onu da burada kararlaştırırsak iyi olur Başkanım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – O zaman 1 numaralı Komisyon sabahleyin, 2 numaralı Komisyon öğleden sonra yine iki… Bu 2 numaralı Komisyon öğleden sonra iki.

Tamam, hayırlı akşamlar.


Kapanma Saati: 17.45


Yüklə 6,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   84




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin