Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Yâni, “ilim”in başına kimliğini sokup, onu kilim etme!



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə14/17
tarix07.05.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#50232
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

Yâni, “ilim”in başına kimliğini sokup, onu kilim etme!. Herkes basıp geçmesin üstünden!.

Dün kamburuyla, bugün odasına giremezsin!.

Sen, nasibi varmış gibi vermeyi dene; o, nasibim yok, deyip geri çevirsin!. Böylece belki kendi kendine ettiğini farkeder!.

Küsen, kendine küser; karşısındakine küstüğünü sansa bile!.

Perdeyi dışarıda aramayın.... Perde, senin bilincin ile ilmin arasındadır!.

Yemin ederim ki, kimse seni cezalandırmıyor ve cezalandırmayacak... Yalnızca sen kendi kendini cezalandırıyorsun!.

Kozanı örmekte devam edip, sonra da yaptıklarıyla filanca beni kozaladı deyip, kendini tatmin ediyor ve aldatıyorsun!.



SİSTEMDE MÂZERETE YER YOKTUR!.

Yapmadığın çalışmanın karşılığının sana havadan ulaşacağını sanıyorsan, kendini ALDATIYORSUN!.



İLİM ŞEFÂATİ



İLİM ŞEFÂATİNDEN

YARARLANABİLMEK



Şefâat, edilen kişinin, şefâat edene inanmış olması şartıyla mümkündür!.

Anlaşıldı mı ŞEFÂATİN ne olduğu?... Eksik kalan yerleri varsa lütfen sorun, biliyorsam açıklamaya çalışayım...

Şefâatçilerin şefâati, edilecek kişinin ancak, şefâat edenlere, inanmış olması şartıyla mümkündür, demiştim...

Meselâ, bana inanmayan bir kişi benim verdiğim bilgileri değerlendiremez... Değerlendiremeyince de bu durum ilim şefâatinden yararlanmaması demektir!.



HEDEFE VARDIRAN, "İLİM"DİR...



ZİKİR İSE İLMİN GELİŞMESİ İÇİNDİR!

Zikir, arabanızın deposunu benzinle doldurmaktır. Ama, arabayı hedefine götürmek yol bilgisi ister. Yolu bilmiyorsan, hangi yoldan nereye gideceğini bilmiyorsan, arabaya ne kadar benzin doldurursan doldur. Hattâ, arkasına benzin dolu tank bağla istersen!.

Önemli olan ilimdir.

Zikir, ilmin gelişmesi için gereklidir. Zikir hedef değildir ama, onsuz bir yere varılmaz. İlerleyemezsin!. Mümkün değil!. Ne kadar yol bilirsen bil, arabanın deposunda benzin yoksa çakıldın kaldın bir yerde.



İLMİ DEĞERLENDİRMENİN YOLU,



İNSANIN HERŞEYE ÖNYARGISIZ

VE OBJEKTİF YAKLAŞMASINDAN GEÇER



"ALLAH gibi düşünmek" der Hz.İsa Aleyhisselâm. Bununla Allah Rasûlü`nün "Allah ahlâkıyla ahlâklanın" işareti aynı şeydir!. Bu işaretler hep, bizleri bulunduğumuz toplumun şartlanmalarından ve değer yargılarından arınarak, Allah`ın varlığı değerlendirişi gibi değerlendirmeye yönlendirmektedir.

Bütün bunların gerçekleşmesi ise, yalnızca beyin kapasitemizin arttırılması ve bu kapasitenin gerçek ilimle değerlendirilmesiyle mümkün olur.

İlmi değerlendirmenin yolu da insanın yeni öğrenmekte olduğu her şeye önyargısız ve objektif olarak yaklaşmasından geçer!.

KOZAYI delip, dışarıya bakmak!. Yeni düşüncelere açık olmak!.

"DÜN" KOZASINDAN ÇIKABİLMEK!



FAZİLET,



 “HERKES” GİBİ, “HERKES”E GÖRE DEĞİL;

İLME GÖRE-İLMİN DOĞRULTUSUNDA KENDİ

AKLI VE MANTIĞIYLA YAŞAMASIDIR!

Öyle ise, her birimize düşen, hayâle kapılmadan, gerçekçi biçimde ilmi değerlendirmek; insanları putlastırmadan, yalnızca bir dost kabul ederek, uyarıları dikkate almak; kendi mes'ûliyetlerimizi baskasının sırtına yükleme hayâlinden vazgeçerek, kendi yolumuzu kendimizin çizerek, yalnızca yaptıklarımızın sonucuna ulaşabileceğimiz gerçeğini kabullenebilmektir.



ALDIĞIN İLİM  KONUSUNDA



ZAN ÜZERİNDE OLMADIĞINI TESBİTİN YOLU…

Aldığın ilim konusunda ZAN üzere olmadığını tespit etmenin yolu; o aldığın ilmi, ‘’Sistem’’e uygulamaktan geçer!.

 

Kendinizi kandırarak, hayâli beklentilerle nefsinize zulmetmeyin!. Size ulaşacak şey ilimdir, şefaattir!.





İLMİN YAŞI YOKTUR

 

ALLAH BİR KİMSENİN HAYRINI DİLERSE,



ONU DİN’DE ANLAYIŞLI KILAR!

-İlim öğren!. İlmin yaşı yoktur! İlmi araştır ve nerede kimden olursa olsun gerçeğin ilminin talibi ol!. Kıyâmet gelmedikçe ilim yeryüzünden kalkmış olmayacaktır. İlmi daima kaynağından araştır.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin buyurduklarını bir yandan yap, diğer yandan da ilim gözüyle hikmetlerini araştır. Zirâ Allah bir kimsenin hayrını dilemiş ise, onu dinde anlayışlı kılar!. Daima hikmet peşinde ol. Dedikodu ile saatlerini harcama.



İLMİN SONU YOKTUR!



 Allah’a “yakin” kazandığın ölçüde, kendini tanırsın; kendini tanıdığın ölçüde de Allah’ı tanımış olursun!.

Hatırlayalım Rasùlullah (Salla’llâhu aleyhi ve sellem)in işaretini;



-Allah nerededir, yerde mi gökte mi?

-Mü’min kullarının kalbindedir! (Gazali-İhyâ)

Allah’a “vâsıl” olabilirsin; ama Allah’ı idrâk edebilir misin?..

Hayır!.

ONUN MİSLİ OLAN ŞEY YOKTUR”(Şùra-11)



İDRÂKLAR O’NU KAVRAYAMAZ”(En’âm-103)

“… VE ONA LEDÜNNÜMÜZDEN İLİM İHSAN ETTİK”

Evet, burada şu gerçeği kesinlikle tesbit edelim...

Şayet bizden bu ilmi dinliyorsanız, bu Allahû Teâlâ’nın bize ihsân ettiği “ilmin” den dolayıdır. Bu ilim, çalışmakla elde edilmiş bir ilim olmayıp; O’nun bizden zâhire çıkarmayı murad ettiği bir ilimdir... O’nun ilmidir!.

 O dilerse ,”ilmini” bir mahalde izhar eder... Yani, ilmin sende varoluşu, Allah’ın sende o ilmi izhar edişi yoluyladır!. İhâtan yoluyla değil.

İhâta yoluyla olmayışı demek; Allah’ın mânâlarını sonuna kadar ihâtanın, idrâkın mümkün olmadığına işarettir. Çünkü sonlu, kısıtlı, kayıtlı bir varlık değildir!. Olmayışı hasebiyle de ilmin sonu yoktur.



İLİM ÖĞRENMEKTE İKEN ÖLEN TALEBE



(Soru: "İlim öğrenmekte iken ölen talebe şehiddir" Hadisini, "Sistem”i OKUma konusunda nasıl değerlendirmeliyiz?.. Teşekkürler..)

İlim öğrenmek” demek, OKUmasını öğrenme çalışmaları demektir... Bilgi ezberlemek değil!.



İLİM,


HADDİNİ BİLMEYİ GETİRİR

Düşünün ki, evren içre nice nice evrenler, "ALLAH"ın indinde bir nokta!.

Sadece, algıladığımız evrende milyarlarla galaksi var!.

Milyarlarla galaksinin içinde yüzmilyarlarla yıldlzlar var.

O yüzmilyarlarla yıldızların her birinde hadsiz hesapsız sonsuz sayıda âlemler, varlıklar mevcut!.

Tüm bunların içinde senin yerin ne ki; sen tutup, "benlik" davası güdüp;

-ben dilediğimi yaparım, ben kendime böyle bir yön veririm, ben kendime şöyle yön veririm; ALLAH böyle istemiş ama benim de kendime göre irÂdem var, gücüm var, ben de böyle yaparım" diyebiliyorsun!?...

Bu gibi sözlerin bil ki, "ALLAH"ın hakikata erdirdiği kullarında, hoş bir tebessüm meydana getirir sadece!.

İSLÂM’ın şartı beştir, altıncısı da haddini bilmektir; derler ya!.

Bil ki edep, haddini bilmektir!.

İlmi olmayan, haddini bilemez!. lim haddini bilmeyi getirir!.

Odur ilim ki, "ALLAH" indinde "tüm âlemlerin bir hiç olduğunu" sana idrâk ettirir!.

Evet, "ALLAH" indinde kâinat bir "hiç"tir!.



İLMİ TEPEN,



GAFLETİ SEÇMİŞTİR!

Dünya yaşamı, “Senaryoyu Yazanın hükmü”dür.



Akıllı insan, olmuşun tartışmasını bırakır; içinde bulunduğu sıkıntıdan çıkmanın çarelerini arar.

Karşınızdakinin hükmünü değiştirtmeye kalkmayınız!. Onunla bunu tartışmayınız dahi!.

O öyle istiyorsa; “peki” deyip; kendi yolunuzu yeniden düzenleyiniz!.

Akan sudan ibret alınız… Karşısına kaya çıkınca, yolunu değiştirip ilerlemesine devam eder!.

Herkes, takdirindekine ulaşmak için, gerekeni yapmaktadır.

Nasibi olan, nasibini almak için; nasipsiz olan da elindeki nimeti tepmek için, gerekeni yapmaktadır!.

Siz hak bildiğiniz yolda, tek başınıza kalsanız da imanınız istikametinde yolunuza devam ediniz!.



Geçmişteki çeşitli Nebi ve Rasûllerin çeşitli mûcizelerine karşılık, son Nebi Hz. Muhammed Aleyhis-selâm’ın en büyük mûcizesi ise "İLİM"dir.

İnsana, varlığına, yapısına, dünyasına, ölümötesine, ebediyetine, dönük öylesine gerçeklerden sözetmiş, öyle bilgileri günün şartları içerisinde çeşitli benzetmeler ve misâller ile izah etmiş; öyle ilmî gerçeklere işaret etmiştir ki bir benzeri tarihte dünyaya gelmemiştir.

"Dünya öküzün boynuzundadır" derken astronomik yönden dünyanın o anda boğa burcunun etkisinde olduğuna; ya da "balığın sırtında" derken balık burcunda olduğuna işaret ederken; bunlardan çok daha öte bir şekilde, insanlığın ancak son elli yılda ilmen tesbit edebildiği bir gerçeği 1400 sene öncesinde şöyle açıklamıştır.



"GÜNEŞ KIYAMETTE DÜNYANIZA ÖYLE YAKLAŞACAKTIR Kİ BİR MİL MESAFE KALACAKTIR’.

Bu sözleri nakleden kişi anlayamadım diyor, mesafe -mil’ini mi yoksa göze sürme çekilen "mil"i mi kasdetti."

Şimdi insafı ele alıp düşünün. Güneşin bundan sonraki aşamasında büyük bir patlama ile çevresindeki Merkür, Venüs ve Dünyayı yutacağını. Dünyanın üzerindeki her şey ile birlikte, merkez sıcaklığı bugünkü verilere göre 6500 santigrat derece olan Güneşin, "karnına gidip buhar olacağını" 1950'lerin insanlık ilmi tesbit ederken.

1400 yıl öncesinde bir ZÂT çıkıyor ve o günden, Güneşin gelip dünyayı kuşatıp yutacağını;

"Dünyanın, Cehennem içine girdiğinde bir su damlası gibi buharlanacağını”

açıklıyor.

Ve insanların o günlere yönelik bir biçimde, bu dünya yaşantısı içindeyken tedbir almaları gerektiğini bildiriyor!!

Eğer bu ilmi değerlendirecek kadar beyinlerimizi çalıştıramıyorsak, elbette ki denecek hiçbir şey kalmaz!.

Evet, işte bu Zât. Böyle bir Zât, bize "İLİM" demiş!.

-Dünyanı da âhiretini de sana ancak ilim kazandırır; dünyayı istiyorsan İLME yönel, Âhireti istiyorsan ilme yönel, her ikisini de istiyorsan gene İLME yönel!." demiş.

"İLİM ÇİN'DE BİLE OLSA GİT AL." demiş.



"HİKMET" (her şeyin nedenini, niçinini, nasılını bilme ilmi) MÜ'MİNİN YİTİĞİDİR ONU NEREDE BULSA ALIR’ demiş.

Gerçek yetiştirici odur ki, tüm ilimlere açıktır. Çevresine günün seviyesinin üzerinde ilim sunar. Her yerde herkesle görüşün, tartışın, yeni şeyleri -sürekli öğrenin ve öğretin" der.

Şayet yanlış bilgiler ulaşırsa çevresine onların zararlarını yok edecek ilim gücüne sahiptir; bunun için de kimsenin kimseyle görüşmesini kısıtlamaz, kayıtlamaz, yasaklamaz.

Geçmişe ait sadece aynı yoldan, aynı koldan üç-beş zâtın kitabını okuyup onları bugünkülere nakletmek asla "İLİM" değildir. Bu insanları geçmişte yaşatmaktan başka bir şey değildir.

Hz. Ali:

-çocuklarınızı yaşadığınız zamana göre değil, yaşıyacakları zamana göre yetiştiriniz"

buyurmuştur. Bu, bizim, günümüz değil, yarının ilmi ile mücehhez olmamıza işaret etmektedir.

Günümüzde ise, bir takım kimseler bırakın yarının ilmini, bugünün ilminden bile haberleri olmadık bir biçimde çevrelerindekileri asırlarca geride yaşatmayı "mârifet" bilmektedirler!?..

Hangi devir olursa olsun, her devirde bir takım kimseler çıkmışlar ve artık "DİN"in günlerine hitâbetmediğinden sözetmişler ve bunun içinde günlerindeki ilmin ulaştığı seviyeyi şâhit tutmuşlardır.

Bunlarla başa çıkmaktan âciz olan "din nakledicileri" de, çevrelerindekileri bu tür zararlardan korumak için, onlara bu ilimlerden uzak kalmalarını tavsiye etmişlerdir. Günümüzde de bu böyledir.

Çare,kaçmak değil, üzerine gitmektir!.

Gözlerini kapamak değil; gözlerini dört açıp eksik ve yanlışları tesbit edip, onun fevkindeki bilgilerle, kişileri o zararlardan korumak ve geleceğe dönük bir şekilde yetiştirmektir.

"Din nakledicisi" olmaktan çıkıp; "Dini anlamış kişi olmak", gününe anına, yerine göre derhal kişide vesveseye sebep olacak soruların çevaplarını verebilmektir.

Kısacası, gücünü gerçeklerden alarak, madde dünyasında sayısız kayıtlar içinde yaşayanlara, maddeötesi yaşamı idrâk ettirecek ilim düzeyine ermek zarûreti sözkonusudur.

Bunun için de tek şey zorunludur... İLİM!.



İlmi tepen, gafleti seçmiştir!

Tercihinin sonuçlarını yaşamaya da mahkûmdur!.



İLİMSİZ İNSANIN KAYBI



Aç insan, açlıktan dünyasını kaybeder; ilimsiz insan, ilimsizlikten tüm ebedi hayatını kaybeder. Hangisi önemli öyle ise?.



(Soru: Bu boyutta yaptığımız arınma çalışmalarını mevcut %5-6-7 gibi kapasitelerle yapmaya çalışmaktayız... Boyut değiştirdiğimizde yani ölüm ötesindeki süreçte yeni bir kapasite gelişmesi olmayacağına göre arınma yani nârî bedenden nûri bedene geçiş nasıl olacak?.)



-Bu yüzde, bilgi kapasitesidir... beden kapasitesi değil... ikisi ayrı şeylerdir.



İLİM GÜCÜ



HER VARLIĞIN GÜCÜ,

İLMİNDEN KAYNAKLANIR



Allah ismiyle işaret edilen ve Âlemlerde tasarruf sahibi olan Zât, her an dilediğini tüm varlıklar adı altında ortaya koymaktadır; ve kendisine soru sorabilecek, kendi dışında ikinci bir varlık da mevcut değildir!.

Yaratmış olduğu sistemde geçerli anayasadaki en başta gelen kanunlardan biri, “güçlü olan kazanır”dır. Güçlü kıldığı, daha güçlü ile karşılaşıncaya kadar kazanmaya devam eder!. Çünkü “Kudret” sıfatı vardır, “acz” sıfatı yoktur!.

Her varlığın gücü ilminden kaynaklanır.  Her varlık, aklı kadar ilim sahibidir.. Her türün kendine özgü akıl düzeyi olduğu içindir ki, türler birbirlerini akılsız sanırlar!. Her akıl, kendi kapsamı içindekini de, dışındakini de “akılsız” nitelendirir!.

Oysa Allah, dilediklerinin oluşması için, her bir birimi, hangi amacını gerçekleştirsin diye yaratmışsa, ona, bu amaca göre hakkettiklerini verir; ve bu da “Allah’ın adaleti” denen şeyin ta kendisidir! Bu yüzdendir ki, evrende, ne geçmişte ne de gelecekte gerçek anlamda zulüm kesinlikle mevcut değildir!. Herkes ve her birim yaratılış amacına göre hakkettiğini, her an almaktadır!.

Öyle ise, eğer biz, hayâlimizde yarattığımız “Tanrı” kavramından arınıp, “Allah” ismiyle işaret edilen Zât’ı tanımak istiyorsak, O’nun kendi varlığıyla var kıldığı bu âlemleri ve sistemini “OKUMAYA” çalışmak zorundayız!. Yani eserlerinden, o eserleri meydana getireni tanıma yoluyla!.



İLİM VE MANTIK IŞIĞININ TUTULMASI



İNSANIN GELECEĞİNİ KARARTIR

Gökte Güneş'in tutulması değil; İlim ve mantık ışığının tutulması insanın geleceğini karartır!.

Güneş tutulmasının da, bu ışık ile bir bağlantısı vardır!

Güneş tutulumunun hemen akabinde gelen bir tür dalgalar, özellikle doğum haritası üzerindeki güneş üstüne rastlıyorsa, beyinde ŞOK etkisi yaparak, daha sonraki süreç içinde yanlış yorumlar ve önemli mantık hatalarına yol açar!.

Güneş tutulumunu gören bölgede yaşıyorsa, herkes, kendi beyin açılımına GÖRE, bu tesirlerden etkilenir.



Muhakkak ki bu durum Allah'ın yaratmış olduğu mekanizmanın işleyişi ve SİSTEMİN (Sünnetullah) sonucudur.



İMAN, İLME YÖNLENDİRİR…



İLME YÖNELEN DE,

İLMİN GEREĞİNİ YAŞAR...

İnsan, eline geçen imkânları kullanmadığı takdirde, geçmiş zamanı yitirir!. Geçen zamanın telâfisi diye bir şey yok!. Geri dönüş yok!.

(Soru: Peki o zaman insanın ne yapması gerekiyor?. İman kuvvetini nasıl elde edebilir?. Hangi hareketlerle, hangi düşünce sistemi ile neler yapılabilir?.)

İman, bir insanın ilimle hareket etmesini getirir. İlme yönlendirir. Buna mukabil vehim, beşeriyete ve kişiye dönük düşünce tarzına kişiyi yönlendirir.

Temelde iki ayrı nokta var;



İlme yönelen, kişi ve kişilikle uğraşmaz, ilmin gereğini yaşar.

Vehmin hükmü altında olan kişi ise, ilmi bir yere bırakır kişi ve kişilikle uğraşır.

Eğer kişi ve kişilikle uğraşıyorsa bilecek ki, o anda vehme tâbi. Tasavvufi tâbirle, şeytana tâbi.



ALLAH’I SEYR, "İLİM"DEN İBARETTİR…



Hakiki görme “İlim”dir…

İlmin dışındaki ise, hayâl!

Esas itibariyle Allah’ı seyir, ilimden ibarettir.

 Yani, rü’yet, ilimdir!.



İlmin dışındaki bir rü’yet ise hayale girer!. Tahayyül sùretiyledir!.

Çünkü görme mânâsındaki bir rü’yet ancak bir ilâh için, yaratılmış bir ilâh için söz konusu olur! Yaratılmış ilâh olmaz!.

Yaratılmış ilâh olmazsa, yaratılmamışın görülmesi zaten mümkün olmaz!. İnsan yaratılmıştır, bunu daha evvel konuştuk... Yani, belli isimlerin mânâsının aşikâre çıkışıyla varolan varlık, bu yönüyle yaratılmıştır!. Yaratılanın yaratanı ihata etmesi, görebilmesi zaten muhaldir!.

Ancak Allah kendisi, kendisini görür!. Ne anda, hangi anda sen Allah’ı gördüm, Allah’ı duydum dersin, o senin kendi hayâlinde sana açılan Rabbındır!.

Öyle ise, ”Allah’a vâsıl olmaktan” mâna, Allah’ın ilmini,”sen” adı altında izharından başka bir şey değildir!.



Gözle ‘’görüyorum’’ dediğin şey, bir hayâlden başka bir şey değildir!. Hakiki görme, idrâktır; ilimdir!.



Allah'ın Vechi, basiretle (ilimle) görülür!.



İLMİN NURU İLE PARLAMAK



Yunus aleyhisselâmın denizden çıkması demek, ilmin nuru ile parlaması demektir.  İlmin nuru ile parlayan nebinin, mutlaka beşeriyet yanı ile dengelenmesi lâzım ki, iman edilsin, İnkâr edilmesin...

İşte oradaki “kabak yaprağının gölgesi” de, Dünyanın gölgesidir. Dünyanın gölgesi de Allah nebisinin beşeriyet yanıdır.



Gemi ise, onun ilim üzerinde dünyayı gezmesidir. Yani, gemi zahîr yaşamı ifade eder.

Yunus Emre de bir şiirinde der ki;

Çokları gemiye bindi, lâkin denize dalmadılar.”

Yani, ilmin zâhirinde kalıp, zâhirin bâtını olan “hakikat”i müşahede edemediler.

Gemi, Şeriattır.. Deniz, Hakikattir.



Şeriat demek; İşin zâhir plânı demektir. İşin zâhiri ile oyalanmak, zâhiri ile yaşamı devam ettirmek anlamında kullanılmaktadır burada.



İLİMSİZ KERÂMET



Bkz."İlim Sıfatı"nın açığa çıkışı(topluma dönük olarak), Muhammed Aleyhisselâm ile gerçekleşmiştir... İlim Sıfatı ancak Zâtına seçtiklerinde(Muhammed Ümmetinde) açığa çıkar.)-(Bkz.S/Sıfat)

 


"İMAM"

  • Önder

  • Yol gösteren

  • Uyaran

  • Yönetici



“HAKİKAT”E ERDİREN ÖNDERLER

(Uyarıcılar-İmamlar-Yöneticiler)


  • Kulluklarının farkındalığında olanlar…

  • Allah yanı sıra tanrıya yönelmeyenler…

  • “Rahman’ın Kulları”…

  • Sâlihler…

  • İnsanları uyaranlar…

  • Korunmak isteyenlere uyulası önderler…

  • Hayırlı işler yapan-salâtı ikame eden-zekât verenler…

  • Rabbinin kendisindeki işaretlerine ikan sahibi olanlar…

  • İlmi nedeniyle kendisine uyulanlar…

  • “Hakikat”i hatırlatma çağrısı yapanlar…

(İbrahim) dedi ki: "Allah dûnunda size hiçbir yarar ya da zarar da veremeyen şeylere mi tapınıyorsunuz?"



"Yazık size! Allah dûnunda taptıklarınıza! Aklınızı kullanamıyor musunuz?"

Dediler ki: "Onu (İbrahim'i) yakarak tanrılarınıza destek verin... Eğer elinizden bir şey gelirse (bunu yapın)."

Dedik: "Ey Ateş... İbrahim'e serin ve selâm (selâmet) ol!"

Ona bir tuzak kurmak istediler; onların yaptığını geçersiz kıldık!

Biz Onu (İbrahim'i) da Lût'u da, insanlar için bereketlendirdiğimiz o bölgeye eriştirip, kurtardık.

Biz Ona İshak'ı bağışladık, fazladan da Yakup'u verdik... Hepsini sâlihler kıldık.

Onları hükmümüzce hakikate erdiren önderler kıldık... Onlara hayırlı işler yapmayı, salâtı ikame etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik... Kulluklarının farkındalığında idiler. (Enbiya/66-73)



HZ.İBRAHİM’İN “İNSAN”LARA İMAM KILINMASI



“(Rasûlüm) hani Rabbi İbrahim’i KELİMELER ile İBTİLÂ / imtihan etmiş; O da onları itmam etmişti (hakkıyla tamamlamıştı)... (Rabbi):Ben, seni insanlara İMAM kılacağım” demişti... (İbrahim): “zürriyyetimden de”, demişti... (Rabbi de): “ahdim erişmez zalimlere” buyurdu.” (Bakara/124)



“HAKİKAT”E ERDİREN ÖNDERLER,



RABBİNİN KENDİSİNDEKİ İŞARETLERİNE

İKAN SAHİBİDİRLER



İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar için yaptıkları çalışmaların sonucu olarak, nüzûl yollu (hakikatlerinden açığa çıkarak yaşanılan) Me'va Cennetleri vardır.

İnancı bozuk olanlara gelince, onların yaşam boyutu ateştir! Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya iade olunurlar ve kendilerine: "Yalanladığınız o ateşin azabını tadın!" denilir.

Belki dönerler diye onlara, en büyük (sonsuz) azaptan önce en yakın (dünyalarından) bir azaptan mutlaka tattıracağız.

Rabbinin kendisindeki işaretleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Muhakkak ki biz suçlulara yaptıklarının sonucunu yaşatırız!

Andolsun ki Musa'ya Bilgi (Kitap) verdik... (Şimdi sen de) Ona (Bilgiye) ermiş olmaktan kuşku duyma! Onu İsrailoğulları için bir hakikat kılavuzu kıldık.

Onlardan, sabrettiklerinde, emrimizle hakikate erdiren önderler oluşturduk! Onlar işaretlerimize ikân sahibi oldular!

Muhakkak ki senin Rabbin O, hakkında karşı çıktıkları konularda kıyamet sürecinde onların aralarında hüküm verecektir.

Meskenleri üzerinde yürüdükleri hâlde, kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmiş olmamız onlara gerçeği göstermedi mi? Muhakkak ki bu olayda dersler vardır... Hâlâ mı algılamıyorlar?

Görmediler mi ki biz suyu çorak-kupkuru arza sevk ederiz de, o suyla, onların hayvanlarının ve kendi nefslerinin yediği ekini çıkarırız? Hâlâ mı görmüyorlar? (Secde/19-27)



NAMAZ(Salât) VE İMAM



  • İmam, cemaat adına besmele çekemez...(Kişinin “Besmele”yi bizzat yaşaması zorunludur urûç yapabilmek için!.)-(Bkz.Namaz)

  • Cenâze namazı ve İmam(Bkz.Namaz)

  • Yöneticinin(İmamın) toplumsal tebliğ toplantısı(Bkz.Cuma namazı)

  • Kadının imama uyarak Cuma namazı kılması(Bkz.Cuma Namazı)



 CUM’A SALÂTININ İMAMI…

(Yöneticisi-Yol göstereni-Önderi)


  • Hz.Rasûlullah

  • Allah zikri (Hakikatinizi hatırlatma) çağrısı yapan…

Ey iman edenler!.. Cuma'nın günü'ndeki o salât için çağrıldığınızda, Allah zikrine (Hakikatinizi HATIRLATMA çağrısına) koşun ve alışverişi bırakın! İşte bu sizin için daha hayırlıdır; eğer (işin gerçeğini) kavrayabilirseniz.

O salât tamamlandığında arzda yayılın, Allah'ın fazlından talep edin ve (el Esmâ'sıyla hakikatiniz olan) Allah'ı çok zikredin (HATIRLAYIN) ki kurtuluşa eresiniz!

 (Allah'a yönelip hakikatlerini hatırlamak varken) bir ticaret yahut bir eğlence gördüklerinde, dağılıp ona gittiler de, seni (Cum'a salâtının imamı Hz. Rasûlullah'ı) kaîm hâlde terk ettiler! De ki: "Allah indîndeki, eğlenceden de ticaretten de daha hayırlıdır... Allah yaşam gıdasıyla besleyen, en hayırlıdır!" (Cum’a/9-11)



CÂMİ VE İMAM



CÂMİDE İMAMA GEREK YOK!

(SORU: Câmide imama gerek yok mu? )

Hayır, câmide imama gerek yok!

Namaz vakti geldiğinde câmiye insanlar toplanır, içlerinde en ehil oraya geçmeye kim varsa aralarında karar verirler, ”sen bu işi daha iyi biliyorsun” derler ve başa geçirirler, hep beraber cemaatle namaz kılınır.

Rasûlullah devrinde de Rasûlullah’ın uygulaması buydu!



MEZHEP İMAMLARI



Bkz.M/Mehdi



ÂCİZ BIRAKILIP AŞAĞILANANLARIN



ÖNDERLER  (ve vârisler) KILINMASI


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin