Sakarya üNİversitesi yayin no: kuruluş ve çÖKÜŞ SÜREÇlerinde tüRK DEVLETleri sempozyumu biLDİRİleri



Yüklə 2,09 Mb.
səhifə9/26
tarix28.10.2017
ölçüsü2,09 Mb.
#17505
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26

Bağımsız Hükmeden Vezir

İsfahanî’nin icad ettiği bu üçlü müşterek saltanat kararına rağmen, kardeşler arasındaki saltanat mücadeleleri sonunda, Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un tek başına saltanat tahtına oturduğu329 konusunda kaynaklar arasında ihtilaf yoktur. Bu sonuca göre, Sâhib Şemseddin İsfahani makamında kuvvetlenmiş ve devlet işleri de düzene girmiş oluyordu. Fakat bir süre sonra Sâhib Şemseddin’in, Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un annesi ile evlenmesi Emir Şerefeddin ile aralarının açılmasına neden oldu. Emir Şerefeddin ile diğer bazı emirler, bu durumu öğrendikleri zaman öfkelenip, hanedana karşı bir saygısızlık olarak kabul ettikleri bu evlilik dolayısıyla veziri kınadılar330. Bu nedenle Şemseddin İsfahanî, kendisine muhalefet eden emirlerin çoğunu ortadan kaldırdı331.

Ancak Vezir Şemseddin İsfahanî’nin Moğollara dayanarak sürdürdüğü otorite iki yıl kadar sürdü. Güyük Han’ın (1241–1248) Karakurum’da Moğol tahtına geçişi vesilesiyle, 1246’da merasime ve büyük kurultaya katılmak üzere Moğolistan’a gitmiş olan IV. Rükneddin Kılıçarslan, yaklaşık üç yıl süren bu seyâhâtinden sonra Moğol kaanından almış olduğu Sâhib Şemseddin’i tutuklama emri içeren ve kendisini de Anadolu sultanı tayin eden bir yarlığla gelmişti. Ayrıca kaan, onun yanına iki bin Moğol askeri de katmıştı332. Böylece Güyük Han’ın yarlığı gereği işbirlikçi vezir Şemseddin İsfahanî yakalanıp, öldürüldü (8 Zilhicce 646/24 Mart 1249)333.

Yeni İdari Yapılanma ve Mali Islahat Tecrübesi

Bu Selçuklu vezirinin öldürülmesinden sonra, Anadolu’daki Selçuklu-Moğol idaresi yeni bir buhran dönemine girdi. Bu dönemde devlet yönetiminde kudretli bir kişilik olarak, Rum asıllı ve kölelikten yetişme Celâleddin Karatay’ı görüyoruz334. Moğol kaanının yarlığı, Sultanlığı IV. Rükneddin Kılıçarslan’a vermekle beraber, Selçuklu yönetiminde söz sahibi olması gereken iki kardeş daha vardı. Devletin ileri gelen ricâlinin katıldığı bir toplantıda Celâleddin Karatay, büyük kardeş dururken, küçüğünün saltanatı devralmasının devlet geleneğine uygun düşmeyeceğini söyleyerek, bir orta yol bulmaya çalıştı. Buna göre üç kardeşin müşterek yönetimine karar verildi. Sikkede ve hutbede her üç kardeşin adı yer alacaktı335. Nitekim daha sonra bu girişim gerçekleşince H. 647, 648 ve 653 (1248–1249, 1250 ve 1256) yıllarına ait her üç kardeş adına Konya ve Sivas’ta ortak olarak üç sikke basılmıştır336.

Celâleddin Karatay’ın bu olumlu girişimine rağmen, maiyetlerindeki adamların da kışkırtmalarıyla iki kardeş anlaşmadan vaz geçip, Konya’nın Rûzbe Ovası’nda karşı karşıya geldiler. 1 Rebiülevvel 647 (14 Haziran 1249)’de yapılan savaşta IV. Kılıçarslan’ın ordusu mağlup oldu ve kendisi de esir düştü, fakat buna rağmen II. İzzeddin Keykâvus kardeşini iyi karşıladı ve onu alıp, birlikte Konya’ya götürdü337.

Devletin içine düştüğü buhran Celâleddin Karatay’ın ustaca siyasetiyle bertaraf edilip, Aksaray Ovası savaşından dönüldükten sonra, devlet düzeninde yeni bir ahenk kurulmaya çalışıldı. Bilhassa fermanlarda ve menşurlarda “veliyullâh fi’l-arz” diye hitap edilen Celâleddin Karatay, “atabeg-i Rûm” unvanı ve her üç kardeşin atabegi sıfatıyla devleti yönetmeğe başladı338.

Üç sultanın aynı anda eşit yetkilerle devleti yönetmesi, işlerliği açısından çok zor bir çözüm yolu olmakla beraber, bu idari sistem Celâleddin Karatay’ın her üç sultanın üzerinde bir otorite kurmasıyla bir süreliğine yürümüştür.

Nitekim Aksaray savaşından dönüldükten sonra onun bilgili, faziletli, dürüst ve çalışkan aynı zamanda devrin âlimlerinden biri olan Kadı Necmeddin Nahcevânî’yi vezirliğe razı edip, bu göreve getirmesi339 bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Kadı Necmeddin, hazineden kendisine günde iki dirhemden yılda yedi yüz yirmi dirhemden fazla ödeme yapılmaması, diğer devlet erkânına da bununla karşılaştırma yapılarak maaş ödenmesi şartlarıyla bu görevi kabul ederken, devletin bütün görevlileri bu durumdan rahatsız olmuşlardı. Bu yüzden Karatay, veziri yılda kırk bin dirheme razı ederken, diğer devlet erkânının maaşı da yarı yarıya indirildi. Hazinenin geri kalan geliri ise Moğollara haraç olarak ödenecekti340.

Ancak bu mali tedbirlerin bir işe yaramadığı, Amid sipehsâlârı Şemseddin Atun-Aba’nın, Karatay’ı devletin içinde bulunduğu israf dolayısıyla sert bir şekilde uyarmasından anlaşılıyor. Altun-Aba’nın uyarısı üzerine devlet görevindeki tercüman ve münşîlerin sayısı azaltıldı, maaşlarda tasarrufa gidildi, hazine değerli mücevherler ve nakit paralarla dolduruldu ise de buna karşılık, Altun-Aba zehirletilmek suretiyle öldürüldü341.

Aslında artan Moğol baskısı, mali bir düzenlemeye ve tasarrufa imkân vermiyordu. Bu arada Sahib Şemseddin’in katlini araştırmak ve vergileri toplamak üzere Batu Han tarafından görevlendirilen Hutu-kör, Kelegec ve Kutlu Melik gibi Moğollardan meydana gelen bir elçi gurubu geldi. Bunun üzerine öldürülen vezirin yakınlarından Tuğracı Şemseddin Mahmud, birtakım emirler ve Şemseddin’i öldüren cellatlarla beraber, sorulara cevap vermek üzere Batu Han’ın huzuruna gitti. Soruşturulanların her biri, sorulanlara büyük bir ustalık ve incelikle cevap verdi. Bunlar geri dönüşlerinde Batu Han’dan birer atama yarlığı alarak geldiler. Şemseddin Mahmud’a vezirlik, Reisü’l-bahr Şücâeddin’e nâiblik, Necibeddin Delihanî’ye istifa makamı, Reşideddin Ebû Bekr Cüveynî’ye Emir-i ariz-i cüyûş-u memâliklik (ordu müfettişliği), Hatıreddin Zekeriyyâ’ya Çorum Emirliği ve subaşılığı (emâret-i serleşkerlik) verilmişti. Vezir Necmeddin İsfahanî ise sonunun kötü olacağını anlayınca, vezirliği bırakıp Haleb tarafına gitti342.



Müşterek Sultanlar Mücadelesi

Bunlar olurken Beglerbegi Şemseddin Yavtaş ile Anadolu’nun diğer kıdemli emirleri o zamana kadar Selçuklu sultanından başka birinden emir almaya alışık olmadıkları için, bazı devlet adamlarının Moğol kaanından kendilerini tayin ettiren ferman getirmelerini çok çirkin buldular ve bu davranışı kendilerine yediremediler343.

İhtiraslı Selçuklu devlet adamlarının Moğol hükümdarlarından elde ettikleri yarlığlarla, merkezî yönetim tarafından atanan devlet adamlarının makamlarına sahip çıkması, Selçuklu devlet yönetimini iki başlı bir duruma soktuğu gibi, Moğol idari sisteminin çok başlılığı da işleri daha çok karıştırıyordu. Özellikle Baycu Noyan’ın Anadolu üzerindeki baskısı gittikçe artmaya başladı ve vergi istekleri çoğaldı. Peşpeşe gidip, gelen elçilerin ağırlanması da ayrıca mali sorunlar yarattı. Son zamanlarda devletin gelirleri azalıp, masraflar artınca Karatay, Baycu Noyan’ın zulmünü ortadan kaldırmak, vergi işini bir düzene bağlamak ve elçilerin gidiş, gelişini durdurmak amacıyla, o sırada adalet divânı sâhib- azamı olan Fahreddin Ali’yi Karakurum’a Möngke Kaan’a (1248–1259) göndermeye karar verdi344. Karatay’ın bu girişimi bir sonuç vermekle -Büyük Kaan’dan Baycu Noyan ve diğer Moğol emirlerinin elçilerinin Anadolu’ya girmelerini yasaklayan bir ferman çıkmakla- beraber, bu kez Moğol kaanından Sultan II. İzzeddin Keykâvus’a peş peşe elçiler gelerek, onun Karakurum’a giderek vassallık görevini yerine getirmesini istiyorlardı. Sultan İzzeddin makul özürler ileri sürerek, elçileri türlü hediyelerle geri gönderiyor, fakat ileri sürdüğü özürler kaanın huzurunda bir türlü kabul görmüyordu. Sonunda bu işi halletmek için sultan kaanın yanına gitmeye niyetlenince, iki kardeşi IV. Kılıçarslan ile II. Alâaddin Keykubâd’ı yanlarında Celâleddin Karatay, Şemseddin Yavtaş ve Fahreddin Arslan Doğmuş olduğu halde Kayseri’de bırakıp, Sivas tarafına hareket etti345. Bunlar olurken Celâleddin Karatay’ın Kayseri Mahrûsesi’nde vefat ettiği346 haberi geldi. Onsuz ülkenin halinin bozulacağını anlayan Sultan İzzeddin, Moğol elçilerinden özür dileyip, onları gönderdikten sonra Kayseri’ye döndü. Sultan bu durumda II. Alâaddin Keykubâd’ı kaana göndermeye karar verdi. Kendisi de IV. Kılıçarslan ile birlikte Konya’ya hareket etti347. Bu sırada II. Alâaddin Keykubâd Erzurum’da bilinmeyen bir nedenle öldü348.

Ancak, Konya’da devlet adamlarıyla arası açıldığından kendisini emniyette hissetmeyen IV. Kılıçarslan, buradan kaçarak Kayseri’ye hareket etti349. Onun Konya’dan ayrıldığını öğrenen Sultan II. İzzeddin ise, onu geri çevirmek için bir ordu gönderdi. Bunlar uzun bir mesafe kat ettikten sonra, IV. Kılıçarslan’ın Develi’ye varmış olduğu haberini aldılar ve durumu Sultan II. İzzeddin’e arz ettiler. Sultan devlet erkânının da görüşlerini alarak, Beglerbegi Şemseddin Yavtaş’ı onları geri döndürüp getirmesi için yola çıkardı. Yavtaş, Kayseri’ye gidince tutuklanarak IV. Kılıçarslan’a bağlılık yemini ettirildikten sonra serbest bırakıldı. Sonra Elbistan subaşısı Felekeddin Halil ile Hüsâmeddin Baycar’dan da biat aldılar. Böylece IV. Kılıçarslan’ın ordusunun kalabalıklığı bir hayli arttı. Muvazzaf askerin dışında çok sayıda Arap, Gence, Kürt, Yıva ve Kıpçak askeri toplayıp, kardeşiyle hesaplaşmak üzere harekete geçti. İki taraf arasında Ahmethisar mevkiinde yapılan savaşta yenilen ve esir edilen IV. Kılıçarslan bir süre Amasya’da, sonra Uluborlu’da hapsedildi (1254)350.



Kaybedilen Son Bir İstiklal Savaşı

Müşterek sultanlar arasında siyaset bakımından en belirleyici fark, bu sultanlardan IV. Kılıçarslan’ın Moğollara dayanması, II. İzzeddin Keykâvus’un ise başı sıkıştıkça Bizans ile ittifak kurmasıdır. Keykâvus’un Bizans sempatizanlığı Hristiyan olan Rum dayıları Kir Kedid ve Kir Haye’nin etkisinde kalmasından ileri geliyordu351. İktidara tek başına sahip olan ve Bizans ile ittifakını yenileyerek sürdüren sultan, böylece devlete yeni bir ivme kazandırmaya çalıştı.

Fakat bu sıralarda Maraş düzlüğü ve ormanlarında yerleşmiş olan Ağaçeriler352 Anadolu, Suriye (Şam) ve Ermeni ülkelerinde yol kesmeye, kervanları soymaya başlayınca Sâhip Kâdı İzzeddin ve Şemseddin Yavtaş ile diğer bazı ileri gelen devlet adamları Ağaçerileri ortadan kaldırmak için Kayseri’ye hareket ettiler. Fakat Baycu Noyan’ın kalabalık bir orduyla Anadolu’ya girdiği ve öncü birliklerinin Erzincan’a ulaştıkları haberi gelince, Agaçerilerin üzerine Elbistan tarafına gitmiş olan askerlerden bazıları acele olarak Kayseri’ye döndüler. Sultan da Kalanda’dan kalkıp Konya’ya döndü353.

Devlet büyükleriyle yapılan toplantıda Pervâne Nizameddin Hurşid’in, Baycu Noyan’ın niyetini öğrenmesi için gönderilmesine karar verildi. Nizameddin gittikten sonra sultan, ülkenin her tarafına ferman gönderip, asker topladı354. Nizameddin geri dönünce, sultanı Baycu ile anlaşmaya ikna etti. Fakat sultanın yakın köle emirleri onu savaşa tahrik ettiler. Nihayet sultan, ordunun hazırlanması için ferman hazırlattı ve Beglerbegi Yavtaş ile Fahreddin Arslan Doğmuş komutasındaki orduyu yola çıkardı355. Alâaddin Kervansarayı düzlüğünde yapılan savaşta Selçuklu ordusu 23 Ramazan 654 (14 Ekim 1256)’de Moğollar karşısında perişan oldu356.

Nihayet Moğollara dayanan ve onları maharetle idare eden Pervâne Muineddin Süleyman357. Moğollardan sağladığı yardım ile 1262 yılında II. İzzeddin Keykâvus’u Konya tahtından atarak, Rükneddin IV. Kılıçarslan’ı tek başına Selçuklu Sultanlığına getirdi. Kılıçarslan’ın bu bağımsız ve gerçek saltanatı fermanlar ile bütün ülkeye duyuruldu358. II. İzzeddin Keykâvus uç vilayetleri tarafından İstanbul’a giderek Bizans imparatoruna sığındı359.

Görülüyor ki Moğollara karşı istiklal savaşı tecrübelerinde bulunan II. Keykâvus’un bertaraf edilmesiyle on dokuz seneden beri Anadolu’daki Moğol tahakkümüne karşı direnmekte olan cephe çok büyük bir darbe almıştır. Yani Muineddin Süleyman’ın elde etmiş olduğu bu sonuç, Kösedağ Savaşı’ndan sonra bir kısım Selçuklu yöneticileri tarafından ister istemez benimsenmiş olan Moğol yanlısı siyasetin bir zaferi sayılırdı.



Pervâne Muineddin Süleyman Devri ve Türkmen Ayaklanmaları

Pervâne Muineddin, IV. Kılıçarslan’a tahta çıkarmakla Aksarayî’nin ifadesiyle ülkede “mutlak iktidar sahibi” oldu. Ancak, bu iktidarın devamı için, II. Keykâvus devrinden kalan muhalefet unsurlarının da temizlenmesi gerekiyordu. Pervâne Muineddin Süleyman, II. İzzeddin Keykâvus’la en ufak bir ilişiği olanları birer birer yakalatarak, Alıncak Noyan’a gönderiyor, o da onları öldürtüyordu. Anlaşıldığına göre Pervâne Muineddin’in yeni teşkil ettiği idari kadro, gerçekten de kendi iktidarlarını ve Moğol hâkimiyetini sürdürmek için, ortak çıkarlar esası üzerine kurulmuş bir dayanışma sistemi içerisinde çalışmaya koyuldu360.

Ancak, türlü entrikalarla II. İzzeddin Keykâvus’u tahtından ve ülkesinden uzaklaştırmayı başaran Pervâne tahta oturttuğu IV. Kılıçarslan’ı, onun tahakkümünden kurtulmaya çalıştığı için bundan dört yıl sonra 664 (1265–1266)’te Moğollar vasıtasıyla Aksaray’da verilen bir ziyafette önce zehirletmiş, sonra da yayının kirişiyle öldürtmüştü. Onun yerine henüz küçük yaştaki oğlu III. Gıyâseddin Keyhüsrev tahta oturtuldu361. V. Kılıçarslan’ın öldürülmesi Türkiye Selçuklularının Kösedağ mağlubiyetinden beri aldıkları en önemli ikinci darbe oluyordu. Çünkü henüz çok küçük yaşta bir çocuğun tahta çıkarılması ile birlikte, saltanat makamı ülke üzerindeki yönetim işlerliğini fiilen ve tamamen kaybetmiş, ülke çıkarcıların ellerine ve tamamen Moğol hâkimiyetine terkedilmiş bulunuyor ve böylece yönetimde Pervâne’ye de ortak kalmamış oluyordu362.

670 (1271–1272) yılının başlarına kadar hüküm süren ülkedeki emniyet ve adalet kayboldu. Aksarayî’ye göre bu ahenk Pervâne ile Sâhip Fahreddin Ali’nin aralarının açılması ile bozulmuştur. İleri gelen bütün devlet erkânı; Nâib Emîneddin Mikael, Müstevfî Mecdeddin Muhammed, Müşrifü’l-mülk363 Celâleddin Mahmud, Beglerbegi Şerefeddin Mesud ve diğerleri Pervâne’nin ya hısım ve akrabası ya da yetiştirdiği ve kayırdığı kimseler oldukları için bunlar, sadece Fahreddin Ali’yi yabancı görüp, onu azlettirmek için bahane aradılar. O sırada Kırım’da sürgün hayatı yaşayan Sultan II. İzzeddin Keykâvus’dan mali sıkıntı içerisinde bulunduğuna dair bir mektup gelmesi ve Fahreddin’in de ona bir miktar hediye göndermesi muhaliflerine aradıkları fırsatı vermişti. II. İzzeddin’in Kırım’dan getirtilmesi için ona hediye olarak altın bir maşrapa gönderilmesini ileri sürerek, vezire asi suçlamasında bulundular ve Moğol emirlerinin yardımıyla onu vezirlik makamından uzaklaştırdılar. Muineddin, Sâhib Fahreddin’i yakalatıp, Osmancık Kalesi’nde hapsettirdi (670/1271). Muineddin, Moğolları bir takım uydurma şeylerle kandırmak istediyse de onlar, Sâhib’in öldürülmesine yanaşmadılar, çünkü İlhanlı hükümdarı Abaka Han’dan (1265–1282) korkuyorlardı. Neticede Abaka’nın katına çağrılan Fahreddin Ali, kendisini affettirerek, tekrar vezirlik yarlığını elde etti ve yeniden Konya’ya dönüp, vezirlik görevine başlayınca, Pervâne Muineddin ile aralarında yeniden bir dostluk kuruldu364.

Daha önce IV. Kılıçarslan zamanında beglerbegi emirliği (emâret-i beglerbegi) yapmış olan Şerefeddin Hatir’in isyanı365 üzerine Moğol korkusu kalkınca, merkezden uçlara kadar bütün Anadolu’da girişilen isyanlarla bağımsızlık hareketleri başladı. Hatiroğlu isyanı ile başlayan, Memlûk Sultanı Baybars (1260–1277) ve İlhan Abaka’nın Anadolu seferleri ile devam eden tarihî hadiselerle iyice sarsılan Anadolu’da siyasi istikrarsızlık ve buhranlar had safhaya varmıştı. Bu cümleden olmak üzere Karamanoğulları ve uç Türkmenleri ayaklandılar. Divana vaat ettikleri vergileri ve harçları göndermeyi geciktirdiler. Ermenek Kalesi kumandanı (sipehdâr) olan Bedreddin Hutenî, Pervâne’nin razı olmamasına rağmen Tuku ve Tadavun’dan izin alarak, Moğol ve Tacik askeriyle birlikte Karamanlılar üzerine yürüdü. Karamanlılar yüz bin dinar göndermeyi ve serleşkerlik aidatını tamamen ödemeyi kabul ettiler. Fakat Bedreddin Hutenî, gururu yüzünden bu teklifleri kabul etmedi ve tedbirsizce Göksu derbendine girdi. Ancak, sığındığı Ermenek kalelerinden birinde kuşatıldı. Moğol ve Tacik ordusunun neyi varsa Türkmenlerin eline geçti.

Nâib Emîneddin Mikael, Hutenî’yi kurtarmak üzere Lârende’ye hareket etti. Her ne kadar Bedreddin Hutenî, Emîneddin’in o tarafa gelişi dolayısıyla kurtulduysa da sonuçta Emîneddin Mikael de bozguna uğrayarak Konya’ya çekildi.

Daha henüz isyan bastırılmadan uç Türkmenlerinden başka bir grup, bir Frenk kafilesini basıp, çok miktarda para ve malı yağmalamışlardı. O sırada Pervâne’nin dayısı olan Emir-i sevâhîl Hoca Yunus, Frenklerin mallarını almak için Türkmenlerin üzerine gitti. Barışa razı olmamakla beraber o da, birçok vuruşmadan sonra mağlup oldu. Bütün ağırlıkları Türkmenlerin ellerine geçti. Bu hareketle güçleri daha da artan Türkmenler her tarafı istilaya başladılar. Ele geçirdikleri vilayetleri Selçuklu emirleri geri almayı başaramadılar366.

Bu karışıklıklar esnasında Memlûk Sultanı Baybars’ın (1260–1277) büyük bir orduyla Anadolu üzerine yürümekte olduğu duyuldu. Kırşehir kışlağında bulunan Moğol ordusu ile Pervâne Muineddin’in topladığı ordu birleşerek, Mısır ordusuna karşı harekete geçti. Elbistan civarında yapılan savaşta (10 Zilkaade 675/15 Nisan 1277) Selçuklu ve Moğol birleşik ordusu bozuldu. Muineddin ve diğer Selçuklu emirleri kaçıp, canlarını kurtardılar. Mağlubiyeti duyan Abaka Han, bir ordu hazırlayarak Elbistan Ovası’na geldiğinde, Moğol ölülerinden başka bir şey göremeyince, çok hiddetlenip, bunun Pervâne Muineddin’in eliyle düzenlenmiş bir tuzak olduğunu düşünerek, onun derhal öldürülmesini buyurdu. Pervâne, 676 yılının Rebiyülevvelinin ilk günlerinde (Ağustos 1277) Aladağ’da öldürüldü367. Abaka’nın uyguladığı şiddet politikası öncelikle Selçuklu devlet nüfuzunu tamamen kırmaya ve sonra da Türkmenleri sindirmeye yönelikti. Nitekim Moğolları, Anadolu hâkimiyetinde en çok düşündüren ve uğraştıran mesele Karamanlılar başta olmak üzere Türkmen ayaklanmaları olmuştur368.



Karamanoğlu İsyanı ve Cimri (Siyavuş) Olayı

Daha önce bahsettiğimiz Şatiroğlu isyanı sırasında Karamanoğlu Mehmed Bey, Moğollara ve Selçuklu sultanına itaatten çıkarak sahillere doğru çekilmişti. Baybars’ın Moğolları mağlup etmesinden sonra ülkenin sahipsiz ve ordusuz kaldığını görünce, Türkmenlerden topladığı askerlerle Aksaray’a geldi. Burada bir iş yapamayarak Konya’ya gitti369. Bu olaylar sırasında Sultan Baybars Kayseri’ye gelirken III. Gıyâseddin Keyhüsrev Tokat’a kaçmıştı. Baybars Kayseri’de namına hutbe okutup, sikke kestirirken, Selçuklu hükümdarının yanında rehin tutulmakta olan Karamanoğlu Mehmed Bey’in kardeşi Ali Bey, Baybars’ın huzuruna çıkarıldı. Karamanoğlu Ali Bey, Baybars’dan kendisine ve Mehmed Bey’e sancak verilmesi halinde onları da alarak biraderinin yanına gideceğini söylemiş ve bu dileği kabul edilmişti. Böylece Ali Bey, Baybars’dan elde ettiği sancakla beraber Mehmed Bey’in yanına gitti. Konya halkı Karamanoğlu’nun yüzüne kapıları kapayınca o, Baybars’ın kendisine Kayseri’den göndermiş olduğu sancakları açtı ise de halk ona inanmadı370.

Diğer taraftan bu karışıklıklar sırasında Türkmen kabileleri arasında dolaşarak kendisini Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un oğlu olarak tanıtan Cimri adında biri ortaya çıktı. Etrafındaki kalabalık gittikçe artmaya başlayınca, Selçuklu emirleri, Konya’daki karışıklığı gidermek için harekete geçtiler, fakat aksine karışıklık günden güne artarak devam etti. Karamanoğlu Mehmed Bey de Cimri’ye inanarak371, ona biât etti. Türkmenler onun etrafında toplanarak Konya’ya hareket edip, Filobâd düzlüğüne indiler ve oradan saltanat nâibi Emîneddin Mikael’e elçi göndererek Cimri’yi sultan olarak tanımalarını istediler. Nâib ise onların öldürülmeleri konusunda emir (misâl) verdi.

Karamanoğulları Nâib Emîneddin’in kendilerine boyun eğmeyeceğini görünce şehre saldırdılar. Şehirdekiler asiler karşısında mukavemet edemedi. Türkmenler hendeğin kıyısına gelince, Atpazarı ve Çaşngîr kapılarını ateşe verdiler. Bir saat gibi kısa bir zamanda şehir yanıp kül oldu. Karamanoğulları 7 Zilhicce 675 (2 Mayıs 1277) Perşembe günü Konya’ya girdiler. Ertesi gün Cimri’yi şehre getirdiler ve devlethânede sultanlık makamına oturttular. Tekrar yağma ve talana başladılar. Karamanoğlu Mehmed Bey de vezir oldu372.

Bu arada Mehmed Bey, Cimri’nin sultanlığını meşrulaştırmak amacıyla onu sözde amcası IV. Kılıçarslan’ın kızıyla evlendirme teşebbüsünde bulunduysa da bu gerçekleşmedi373. Daha sonra Mehmed Bey ve Cimri, kendilerine karşı harekete geçen Vezir Fahreddin Ali (Sahip Ata)’nin oğulları olan Nusreteddin Hasan ve Tâceddin Hüseyin ile Akşehir’in bir köyü olan Kozağacı mevkiinde yaptıkları savaşı kazanıp, bu ikisini de öldürdüler (26 Mayıs 1277)374 ve hâkimiyet sahalarını Ankara’dan Ege sahillerine kadar genişletmiş oldular. Buna mukabil, işin peşini bırakmayan Moğol şehzadesi Kongurtay, İlhanlı veziri Cüveynî, Göhürge Noyan, III. Gıyâseddin Keyhüsrev ve Vezir Fahreddin Ali komutasındaki Selçuklu-Moğol müsterek ordusu, Karaman’da Türkmenleri bozguna uğratıp Konya’ya yönelince Mehmed Bey ile Cimri şehirden çıkıp kaçtılar. Cimri’den ayrılan Mehmed Bey, Mut tarafında yakalanarak öldürüldü375. Selçuklu-Moğol ordusu harekâtını sürdürerek, Cimri’nin izini takibe koyuldu ve onu Sakarya Irmağı taraflarında yakaladılar. Cimri sultanın huzuruna getirilip öldürüldü (17 Muharrem 676/21 Haziran 1277)376.

Moğol tahakkümünün zirveye ulaştığı bu dönemde Karaman Türkmenlerinin yaptığı bu çıkış hareketi, Şelçuklu Hanedanı adına Cimri’yi kullanmak suretiyle bir bağımsızlık denemesi niteliğini taşıyordu. Cimri’yi vasıta olarak kullanmaları, Türkmenlerin henüz Selçuklu Hanedanı’na bağlı olduklarını ve Moğollara karşı Selçuklu adına mukavemete kalkıştıklarını gösteriyor. Ancak, Moğolların gittikçe artan askerî, siyasi, mali baskıları ve devlet yönetiminde Selçuklu sultanlarının otoritesini iyice zayıflatmaları sonucunda Anadolu’nun bozulan ve parçalanan sosyal yapısı Türkmenlerin millî ve kültürel varlıklarını korumak için direnmelerine yol açmıştır.



Kukla Sultanlar ve Ülkenin Taksimi

Pervâne’nin ve Cimri’nin ölümünden sonra Şehzade Kongurtay, İlhanlı şehzadelerinin askerlerinin sayısını artırma yoluna gitti377. Bu şehzadeler Selçuklu idaresine fiilen hâkim oldular. Sahip Ata İlhanlıların Anadolu nâibi olarak görevine devam ettirildi. Babasının yerine mali vezir (sâhib divân) tayin edilen Mucîreddin Muhammed b. El-Mutez, 679 (1280–1281) yılında Abaka Han’dan hil’at, yarlığ ve Payza alarak Anadolu’ya geldi ve Moğollar adına eyaletlerin mali yönetimi ile Anadolu vergilerini toplama işlerini eline aldı378. Moğolların siyasi, idari ve mali baskıları giderek artarken, aynı tarihte II. İzzeddin Keykâvus’un Kırım’da bulunan oğlu Gıyâseddin Mesud, babasının ölümü üzerine Türkmenlerin desteğiyle Sinop ve Samsun üzerinden Erzincan’a gitti. Kastamonu uç Türkmenlerinin beyi olan Yavlak Arslan onu alıp, önce Samagar Noyan’ın sonra da Abaka Han’ın yanına götürdü. Abaka Anadolu’nun bir kısmını ona verdi ve bir müddet yanında tuttu379.

İlhanlı ve Selçuklu idarelerinde seri değişmeler oldu. 20 Zilhicce 680 (3 Nisan 1282)’de ölen Abaka Han’ın yerine geçen Teküdar (1282–1284), Cemâziyelevvel 681 (Ağustos-Eylül 1282)’de Mısır hükümdarı Kalavun (1280–1290)’a mektup yazarak Müslüman oldu380. Teküdar, tahta çıktıktan sonra Anadolu’yu Gıyaseddin Mesud ile III. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında paylaştırdı381.

Müslüman olduktan sonra Ahmed adını alan Teküdar’ın Müslümanlığı kabul etmesinin siyasi bir manevra olduğu, bununla Mısır’ın Müslümanlar üzerindeki nüfuzuna ortak olmak, Orta Doğu ve Anadolu’da Müslümanlarla uzlaşma amacını taşıdığı açıktır. Fakat Moğolların Anadolu’da aldığı vergilerde bir değişme olmadı. Bu arada henüz Müslüman olmayan Moğolların büyük bir kısmı ona karşı nefret duymaya başladı ve Teküdar’ın umduğu huzur ve sükûn bir türlü sağlanamadı.

Anadolu’da Şehzade Kongurtay isyan ederken, İlhanlı devlet büyükleri Teküdar’ı tahttan indirerek Argun Han’ı tahta çıkardılar (1284–1291)382. Argun Han, III. Gıyâseddin Keyhüsrev’i, Ahmed Teküdar ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle tahtından indirip, Erzincan’a sürgün etti ve görevlendirdiği adamlar vasıtasıyla da öldürttü383. Buna mukabil Argun Han, Anadolu iktidarını, karısının isteği üzerine III. Keyhüsrev’in iki çocuğu ile Gıyâseddin Mesud arasında taksim etti (17 Ramazan 683/18 Aralık 1284) ve bu şehzadeler 8 Rebiülevvel 684 Salı günü (14 Mayıs 1285) Konya’da tahta oturtuldular384. İlhan’ın yirmi bin askerle Anadolu’ya gelen Hulacu ve Geyhatu, bu taksimi uygulattılar385. Bu çocuklar sayesinde tahtı ele geçirmiş Hatun, Konya’da durumunu emniyete almak için Karamanlı ve Eşrefoğlu Türkmenleriyle anlaşma yolunu tuttu. Bu maksatla Hatun, Eşrefoğlu Süleyman Bey’e nâiblik, Karamanoğlu Güneri Bey’e de beylerbeyliği makamlarını verdi. Türkmenlerden destek alan Hatun’a karşı, Moğollardan destek alan Vezir Sahip Ata, Hatun’a karşı muhalefete başladı. Neticede Sultan Gıyaseddin Mesud’un annesi Argun Han’ın yanına giderek, çocuk sultanların öldürülmesi hususunda ondan ferman aldı ve bu emir yerine getirildi (1286)386.

Mesud’un tek başına saltanatı sırasında Karaman Türkleri sakin durmak ve sultanla iyi geçinmek yolunu tuttularsa da Germiyan Türkmenleri ayaklanarak Gorgorum (Beyşehir) bölgesine akınlar yaparak, yağmaladılar. Buna karşılık Sultan Mesud 1286 ve 1287 yıllarında Germiyanlılar üzerine iki sefer düzenledi ve onlarla bazan başarılı, bazan da başarısız savaşlar yaptı. Selçukluların Moğollarla beraber Germiyanlılara karşı harekete geçtiği için Karamanlılar Ermenilere dönerek, Tarsus bölgesini işgal ettiler. Ermeni kralı bu durumu Argun İlhan’a şikâyette bulununca, Geyhatu, Sahip Ata ve Mesud Karamanlılara karşı harekete geçtiler. Karamanoğulları sarp yerlere saklandıklarından ele geçirilemediler. Mesud ise Lârende’yi tahrip etti (9 Zilhicce 686/15 Ocak 1288). Sultanla baş edemeyeceklerini anlayan Karaman ve Eşrefoğulları, sonunda itaat etmek zorunda kaldılar387.

5 Şevval veya 25 Şevval 687 (22 Kasım 688)’de Sahip Ata öldü ve onun yerine Argun tarafından vezir olarak Fahreddin Kazvinî Anadolu’ya gönderildi388. Kazvinî de Anadolu’yu soymaya ve zulme devam etti. Vergi uğrunda yaptığı bütün zulümlere rağmen iki yıl sonra İlhan’ın fermanıyla öldürüldü389. Ancak, Argun Han’ın 22 Muharrem 690 (25 Ocak 1291)’da ölümüyle Anadolu’daki Moğol askerî gücüne dayanan ve 8 yıla yakın genel valilik yapmış olan Geyhatu (1291–1295)’nun Temmuz 1291’de tahta geçmesiyle390 İlhanlılar arasında başlayan iç mücadeleler, Türkiye Selçuklularını da etkiledi. Bu münasebetle Karamanlılar harekete geçerek Konya ve çevresinde saldırılarını genişlettiler. Bunun üzerine Geyhatu Anadolu’ya gelerek, Konya, Beyşehir, Denizli bölgelerindeki Karmanoğlu, Eşrefoğlu ve Menteşe beylikleri üzerinde acımasız bir kıyım uygulayarak duruma hâkim oldu391. Fakat Geyhatu’nun batı bölgesinde bulunduğu sıralarda, Sultan Gıyâseddin Mesud’un kardeşi Rükneddin Kılıçarslan Kastamonu Türkmenlerinin başına geçerek ayaklandı. Geyhatu’nun kardeşinin üzerine gönderdiği Sultan Mesud, bir ara esir düşmekle birlikte, Kastamonu ormanlarında cereyan eden mücadele, Kılıçarslan’ın ölümüyle sonuçlandı392.

Gün geçtikçe artan isyanlar karşısında, askerî otoriteyi elde tutabilmek amacıyla İlhanlılar’ın daha fazla ordular göndermek zorunda kaldıkları Anadolu’da, Selçuklu ordusunun yerini Moğol ordusu almaya başlamış, mücadele Türkmen-Moğol mücadelesi şekline dönüşmüştür.

Geyhatu, 1292 yılında İran’a döndü. Onun dönüşü üzerine yeniden Karamanoğullan ile Eşrefoğullan harekete geçtiler. Çok geçmeden İlhanlı Devleti’nde peş peşe taht değişiklikleri oldu. Geyhatu’nun öldürülmesi üzerine yerine Baydu Han, bir yıl sonra onun yerine Gazan Han (1295–1304) Tebriz’de İlhanlı tahtına geçti. Gazan Han, Sultan Mesud’u tahttan uzaklaştırarak Hemedan’a sürdü393. İlhanlı tarihinde Gazan Han’ın Müslüman olması bir dönüm noktası teşkil eder. Bu devreye kadar Karakurum’daki Büyük Moğol Hanlığı’na bağlı olan İlhanlılar, Kubilay Kaan (1259–1294)’ın 693 (1294)’deki ölümüyle394 ve Gazan Han’ın İslam’a girişiyle birlikte bu hegomonyadan uzaklaşmağa başladılar.


Yüklə 2,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin