Musa (Aleyhi-s-Selâm / Selâm O’na) : Ahkâf Suresi 12



Yüklə 8,04 Mb.
səhifə250/260
tarix07.01.2022
ölçüsü8,04 Mb.
#88301
1   ...   246   247   248   249   250   251   252   253   ...   260
Türkçe Transcript (*)

Ellâ tettebi’an(i)(s) efe’asayte emrî

Ali Bulaç Meali

'Niye bana uymadın, emrime baş mı kaldırdın?'

Edip Yüksel Meali

"Bana uymazlarken? Emrime karşı mı geldin?"

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"(Neden) benim yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?"

Süleyman Ateş Meali

Neden bana uymadın, buyruğuma karşı mı geldin? (Ve kardeşinin sakalından tutup çekmeğe başladı.)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Benim ardım sıra gelmedin. Emrime isyan mı ettin?"

Yusuf Ali (English)

"From following me? Didst thou then disobey my order?"(2617) *

M. Pickthall (English)

That thou followest me not? Hast thou then disobeyed my order?

Tâ-Hâ Suresi
94


قَالَ

dedi


يَبْنَؤُ۬مَّ

ey anamınoğlu



لَا تَأْخُذْ

tutma


بِلِحْيَتِي

sakalımı


وَلَا بِرَأْسِيۖ

başımı


إِنِّي

muhakkak ki ben



خَشِيتُ

korktum


أَنْ تَقُولَ

senin diyeceğinden



فَرَّقْتَ

ayrılık çıkardın



بَيْنَ

arasında


بَنِي

oğulları


إِسْرَائِيلَ

İsrail


وَلَمْ تَرْقُبْ

ve tutmadın



قَوْلِي

sözümü
















Türkçe Transcript (*)

Kâle yebne umme lâ te/ḣuż bilihyetî velâ bira/sî(s) innî ḣaşîtu en tekûle ferrakte beyne benî isrâ-île velem terkub kavlî

Ali Bulaç Meali

Dedi ki: 'Ey annemin oğlu, sakalımı ve başımı tutup-yolma. Ben, senin: 'İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü önemsemedin' demenden endişe edip korktum.'

Edip Yüksel Meali

Dedi ki, "Anamın oğlu, sakalımı ve başımı çekme. 'İsrail oğullarını neden böldün, neden sözümü tutmadın?' diye bana çıkışacağından korktum."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Harun: "Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin 'İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın' diyeceğinden korktum." dedi.

Süleyman Ateş Meali

(Harun, kardeşini yumuşatabilmek için): "Ey anamın oğlu, dedi, sakalımı, başımı tutma. Ben senin 'İsrail oğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü tutmadın' diyeceğinden korktum (da onun için idare yoluna gittim)."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Hârun dedi: "Ey annemin oğlu! Sakalımı, başımı tutma! Ben senin şöyle diyeceğinden korkmuştum: "Beniisrail arasına ayrılık soktun, sözüme bağlı kalmadın!"

Yusuf Ali (English)

(Aaron) replied: "O son of my mother! Seize (me) not by my beard nor by (the hair of) my head!(2618) Truly I feared lest thou shouldst say, ´Thou has caused a division among the children of Israel, and thou didst not respect my word!´"(2619) *

M. Pickthall (English)

He said: O son of my mother! Clutch not my beard nor my head! I feared lest thou shouldst say: Thou hast caused division among the Children of Israel, and hast not waited for my word.


Tâ-Hâ Suresi
95


قَالَ

dedi ki


فَمَا

nedir?


خَطْبُكَ

senin amacın



يَا سَامِرِيُّ

Ey Samiri





Türkçe Transcript (*)

Kâle femâ ḣatbuke yâ sâmiriyy(u)

Ali Bulaç Meali

(Musa) Dedi ki: 'Ya senin amacın nedir ey Samiri?'

Edip Yüksel Meali

Dedi ki, "Peki, senin savunman nedir, Samiri?"

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Hz. Musa bu defa Sâmirî'ye dönerek) "Ey Sâmirî! Senin bu yaptığın nedir?" dedi.

Süleyman Ateş Meali

(Musa, Samiri'ye döndü): "Ey Samiri, ya senin amacın nedir?" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa dedi: "Senin derdin neydi, ey Sâmirî?"

Yusuf Ali (English)

(Moses) said: "What then is thy case, O Samiri?"(2620) *

M. Pickthall (English)

(Moses) said: And what has thou to say, O Samiri?

Tâ-Hâ Suresi
96


قَالَ

dedi ki


بَصُرْتُ

ben gördüm



بِمَا

şeyleri


لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ

onların görmedikleri



فَقَبَضْتُ

aldım


قَبْضَةً

bir avuç


مِنْ أَثَرِ

eserinden



الرَّسُولِ

Elçinin


فَنَبَذْتُهَا

ve onu attım



وَكَذَٰلِكَ

böyle (yapmayı)



سَوَّلَتْ

hoş gösterdi



لِي

bana


نَفْسِي

nefsim



















Türkçe Transcript (*)

Kâle basurtu bimâ lem yebsurû bihi fekabedtu kabdaten min eśeri-rrasûli fenebeżtuhâ vekeżâlike sevvelet lî nefsî

Ali Bulaç Meali

Dedi ki: 'Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi.'

Edip Yüksel Meali

Dedi ki, "Onların görmediğini gördüm, elçinin öğretisinden bir kısmını alıp attım. Böyle uygun gördüm."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Sâmirî: "Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail'in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi" dedi.

Süleyman Ateş Meali

(Samiri): "Ben dedi, onların görmediklerini gördüm. Elçinin eserinden bir avuç aldım da attım; nefsim bana böyle (yapmayı) hoş gösterdi."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sâmirî dedi: "Onların görmediklerini gördüm. Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Nefsim bana böylesini hoş gösterdi."

Yusuf Ali (English)

He replied: "I saw what they saw not: so I took a handful (of dust) from the footprint of the Messenger, and threw it (into the calf): thus did my soul suggest to me."(2621) *

M. Pickthall (English)

He said: I perceived what they perceive not, so I seized a handful from the footsteps of the messenger, and then threw it in. Thus my soul commended to me.

Tâ-Hâ Suresi
97


قَالَ

(Musa) dedi



فَاذْهَبْ

git (defol)



فَإِنَّ

artık


لَكَ

sen


فِي الْحَيَاةِ

hayat boyunca



أَنْ تَقُولَ

diyeceksin



لَا مِسَاسَۖ

bana dokunmayın!



وَإِنَّ

ve şüphesiz



لَكَ

sana


مَوْعِدًا

va'dedilenden (ceza)



لَنْ تُخْلَفَهُۖ

asla şaşırılmayacaksın



وَانْظُرْ

şimdi bak



إِلَىٰ إِلَٰهِكَ

tanrına


الَّذِي ظَلْتَ

durup ısrarla



عَلَيْهِ

ona


عَاكِفًاۖ

taptığın


لَنُحَرِّقَنَّهُ

biz onu yakacağız



ثُمَّ

sonra


لَنَنْسِفَنَّهُ

onu savuracağız



فِي الْيَمِّ

denize


نَسْفًا

ufalayıp













Türkçe Transcript (*)

Kâle feżheb fe-inne leke fî-lhayâti en tekûle lâ misâs(e)(s) ve-inne leke mev’iden len tuḣlefeh(u)(s) venzur ilâ ilâhike-lleżî zalte ‘aleyhi ‘âkifâ(en)(s) lenuharrikannehu śümme lenensifennehu fî-lyemmi nesfâ(n)

Ali Bulaç Meali

Dedi ki: “Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: 'Bana dokunulmasın') deyip yerinmendir.' Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azab dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız.'

Edip Yüksel Meali

Dedi ki, "Defol! Hayatın boyunca yakına bile gelme. Sana söz verilen bir an var ki ondan kaçamıyacaksın. Tapmakta olduğun tanrına bak, biz onu yakıp denize savuracağız."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Musa ona şöyle) dedi: "Haydi çekil git. Artık senin için hayat boyunca, 'benimle temas yok' diye söylemen var (bir vahşi gibi yapayalnız yaşamağa mahkum olacaksın). Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Bir de ibadet edip durduğun ilâhına bak; elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edip muhakkak onu denize savuracağız."

Süleyman Ateş Meali

(Musa): "Git, dedi. Artık hayat boyunca sen: 'Bana dokunmayın!' diyeceksin (toplumdan refüze edilip yalnız başına kalacaksın), sana va'dedilen bir ceza var ki ondan asla şaşırılmayacaksın (mutlaka o cezanı tam zamanında bulacaksın). Şimdi durup taptığın tanrına bak. Biz onu yakacağız, sonra onu ufalayıp denize savuracağız."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa dedi: "Defol, çünkü sen, hayatın boyunca "Bana dokunmayın!" diyeceksin! Ve senin için asla kurtulamayacağın bir hesap zamanı da var. O başını bekleyip durduğun tanrına bir bak! Onu kesinlikle yakacağız, sonra da un-ufak edip denize dökeceğiz."


Yüklə 8,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   246   247   248   249   250   251   252   253   ...   260




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin