T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor


B. Uzlaşma Teolojisinin Dinamikleri



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə41/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   47

B. Uzlaşma Teolojisinin Dinamikleri


Uzlaşma teolojisinin amacı, farklı düşüncelere ve inançlara sahip bireylerin ve toplulukların, birlikte yaşama kültürünü geliştirmektir ki, İslam’ın temel hedefi söz konusu birlikte yaşamı garanti etmek olduğu söylenebilir.

1. Fırkalar Teolojisinden, Kur’an Teolojisine


Hz. Muhammed’in vefatından sonra Müslümanlar arasında fırkalaşmaların oluşması, her fırkanın kendi inançlarını oluşturması olgusunu da beraberinde getirmiştir. Kur’an’ın uzlaşma teolojisini sağlamak için “Allah’ın ipi” olarak tanımladığı, vahye bağlanmayı istemektedir. Çatışma daha çok mezhepsel görüşlerde ortaya çıktığından, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti761 ayetinde, birlikteliğin oluşma zemini vahiy olarak gösterilmektedir. Bu ayetteki ip/habl, kendisiyle ihtiyaçların giderildiği ve isteklere ulaşıldığı bir nesneyi,762 diğer bir deyişle insanın kurtuluşunu sağlayan araç olarak yer almaktadır. Bu anlatımda ifade edilen fırkalaşmanın, dinsel alandaki fırkalaşmalar olması muhtemeldir.

Bölünmeye karşıt bir tutum ise, birleşmektir/ülfet. Bu zeminde vahiy, herkesin mezhepsel görüşünü temellendirmek için başvurduğu bir kaynak olmanın ötesinde, önyargısız olarak yorumlanan bir kaynaktır. Kur’an’ın, tarihsel uygulamaları vahiy olarak aktarmasındaki bir amaç da, kendilerine apaçık bildirimler geldiği halde fırkalaşan toplulukların karşılaştıkları sosyal düzenin bozulması, yaşam güvenliğinin kalmaması vs. gibi olumsuz durumların ortaya çıktığına dikkat çekmektir. Nitekim “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır763 ayetinde, vahyin amacının insan arasında birliktelik sağlamak olduğu ve kendilerine indirilen apaçık delillere uymamak suretiyle ayrılığa düşenler için büyük bir azap olduğudur. Bu anlatımdaki azabın, ölümden sonraki dirilişte vad edilen bir azap olmanın ötesinde, bu insanların dünyada karşılaştıkları sıkıntılar olarak anlaşılması muhtemeldir. Fakat vahyin anlamları konusundaki bir uzlaşma, tarihsel olarak oluşmuş mezhepsel okuma ile olduğu sürece, bu birliktelik imkânsızlaşmaktadır.

Din konusunda farklılaşanlar hakkındaki olumsuz tutum, “Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir764 ayetinde yer almaktadır. Fakat geleneksel ve güncel olarak, bölünmelerin diğer sosyal, ekonomik, siyasal vs. alanlara göre dinsel alanda çok daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun nedeni, dinin, kutsal ile ilişki içerisinde gelişmesinden ötürü, dinsel görüşlere bağlılığın ileri düzeyde olmasıdır. Nitekim bu parçalanmanın taraftar/şia olarak sözcüğü ile ifade edilmesi, bu bağlılığın duygusal alanda gerçekleştiğine işaret etmektedir. Kur’an açısından düşünceyi ifade etme ve din seçme özgürlüğü mevcut olduğu gibi, dinsel yorum geliştirme özgürlüğü de mevcuttur.

Kur’an açısından, gerek amel ve gerekse inanç alanında herhangi bir mezhebe bağlılık gerekli değildir. Tarihsel süreçte mezheplerin oluşması, çeşitli siyasal ve sosyal nedenlere bağlıdır. Güncel bir tavır olarak, herhangi bir konuda mezhepsel görüşün dışında bir görüş ve eylemi benimsemek, nerdeyse din dışına çıkmak olarak nitelenmektedir. Kur’an, “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir765 ilkesiyle kişilerin din seçimine dışarıdan müdahaleyi kabul etmezken, bazı teoloji ekolleri bazı mezhepsel görüşlerin benimsenmesinin gerekliliğini ileri sürmektedirler. Anadolu Aleviliğindeki “yol bir, sürek bin bir” ilkesi, her ne kadar çeşitli bölgelerdeki Türkmen, Yörük, Tahtacı, Aşiret, Çepni, Kızılbaş, Şii adlarıyla var olan farklı Alevilik anlayışlarını içerdiği şeklinde yorumlansa766 da, bu ilkeyi diğer dinsel anlayışları içerecek şekilde genişletmek mümkündür. Bu içerikteki bir ilkenin yapılanmasında yol, çeşitli Alevilik anlayışlarını değil de, insanın doğasına uygun hükümleri içeren tek bir İslam yolunun, farklı yorumlarını ve bu yorumlar etrafında farklı kümeleşmeleri içermesi olarak anlaşılabilir.


2. Nakilci Teolojiden, Akılcı Teolojiye


Geleneksel teolojinin açmazlarından biri, akıl-nakil ilişkisinin etkin bir şekilde yapılandırılmamış olmasıdır. Hatta geleneksel İslam düşüncesinin temel karakteri, akıl-nakil ilişkisinde ortaya çıkmaktadır. Ehl-i Sünnet içerisinde dahi akıl-nakil ilişkisi konusunda ayrışmalar olmuş ve Eşarilik ve Maturidilik arasındaki temel farklılık, bu ilişkinin açıklanmasında ortaya çıkmıştır. İslam fırkaları içerisinde rasyonel bir temelde düşünce geliştiren bir ekol olarak Mutezile bilinirse de, Mutezile’nin inançlarının günümüzde temsilinin bir ekol olarak ve sistematik bir şekilde savunucuları olmadığından, günümüzde İslam düşüncesinin rasyonel açıklaması bazı akademik çevreler dışında neredeyse mevcut değildir.

Aklın ötelendiği toplumların din anlayışlarında nakil otoritesini kurmakta ve naklin olduğu yerde akıl işlevsiz bırakılmaktadır. Çünkü nakil, insanın gelişmesine ve çağın gereklerine uygun olarak yorumlanacak ham bir veri olarak değil, tarihsel yorumlarıyla birlikte var olmaktadır. Alevilik, içerisindeki gizemli ve içrek anlayışlarla birlikte rasyonel bir düşünce olarak yapılandırılabilir. Alevilikte aklın kullanılmasına ve dinsel inançların rasyonel temellerini kurmaya vurgu yapan, alevi ulularına ait sözler oldukça fazladır. Hz. Ali’ye atfedilen bir sözde o, “Akıl dindir, din de akıldır. Eğer dini akıl idrak edemezse, o akıl, akıl değildir. Eğer din akıl dairesinden uzak kalırsa, o din de, din değildir”767 demektedir.


3. Ayrışma Konularından, Ortak Paydalara


Müslümanlar arasında çatışma, asıl olarak temel inançlardaki bir ayrışmadan ortaya çıkmamaktadır. Ayrışma daha çok, ortak noktaların terk edilerek, farklı noktaların öncelenmesinden kaynaklanmaktadır. Halbuki Kur’an, “De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz Müslümanlarız768 ayetinde Müslümanlar arasındaki ortak noktada buluşmanın da ötesinde, kitap ehli ile Müslümanların inançlar arsındaki ortak noktalarda buluşmayı önermektedir. Bunun sağlanması, dinsel anlamda düşünce özgürlüğüne sahip olmakla mümkündür. Sosyal ilişkilerdeki ortak çıkarlar, diğer din ve mezhep mensuplarıyla ortak noktalar temelinde yürütülmelidir.

Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin