Is he (to be counted equal with them) who relieth on a clear proof from his Lord, and a witness from Him reciteth it, and before it was the Book of Moses, an example and a mercy? such believe therein, and Whoso disbelieveth therein of the clans, the Fire is his appointed place. So be not thou in doubt concerning it. Lo! it is the Truth from thy Lord; but most of mankind believe not.
Hûd Suresi 96
وَلَقَدْ
andolsun
أَرْسَلْنَا
gönderdik
مُوسَىٰ
Musa'yı
بِآيَاتِنَا
ayetlerimizle
وَسُلْطَانٍ
ve bir belgeyle
مُبِينٍ
apaçık
Türkçe Transcript (*)
Velekaderselnâmûsâbi-âyâtinâvesultâninmubîn(in)
Ali Bulaç Meali
Andolsun, Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik.
Edip Yüksel Meali
Musa'yı ayetlerimizle (mucize ve vahyimizle) ve kesin bir yetkiyle gönderdik
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Andolsun Musa'yı da âyetlerimizle ve apaçık bir belge ile gönderdik.
Süleyman Ateş Meali
Andolsun, Musa'yı da ayetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Yemin olsun, Mûsa'yı ayetlerimizle ve açık bir kanıtla gönderdik;
Yusuf Ali (English)
Andwe sent Moses,(1598) withOurClear (Signs) and an authoritymanifest, *
M. Pickthall (English)
AndverilyWe sent MoseswithOurrevelationsand a clearwarrant.
O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir..
Edip Yüksel Meali
Diriliş gününde halkına öncülük edip onları ateşe sokacaktır. Girdikleri yer ne kötü bir mekandır!
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Kıyamet günü, kavminin önüne düşer. Artık o bunları ateşe götürmüştür. O varılan yer, ne kötü bir yerdir.
Süleyman Ateş Meali
(Fir'avn), kıyamet günü kavminin önünde gidiyor. İşte onları ateşe getirdi. O varılan yer de ne fena bir yerdir!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Kıyamet günü kavmine önderlik eder. İşte onları suya götürür gibi ateşe götürdü. Ne kötü varış yeridir o götürüldükleri yer!
Yusuf Ali (English)
He willgobefore his people on theDay of Judgment, andleadthemintothe Fire (as cattleareledtowater):(1600) But woefulindeedwill be theplacetowhichtheyareled! *
M. Pickthall (English)
He willgobefore his people on theDay of Resurrectionandwillleadthemtothe Fire forwateringplace. Ah, hapless is thewateringplace (whithertheyare) led.
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Edip Yüksel Meali
Burada da, ahirette de peşlerine lanet takılmıştır. Aldıkları armağan ne kötü armağandır!
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hem burada, hem de kıyamet gününde lanetle izlendiler. Onlara verilen bu karşı destek ne fena bir destektir!
Süleyman Ateş Meali
Bu dünyada da (onların) ardına la'net takılmıştır, kıyamet gününde de (burada da la'netle anılacaklardır, ahirette de)! Bu vergi, ne kötü bir vergidir!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Peşlerine lanet takılmıştır: Hem burada hem kıyamet gününde ne kötü destektir o arkalarına takılmış olan!
Yusuf Ali (English)
Andtheyarefollowedby a curse in this (life) and on theDay of Judgment: andwoeful is thegiftwhichshall be given (untothem)!
M. Pickthall (English)
A. curse is madetofollowthem in theworldand on theDay of Resurrection. Hapless is thegift (thatwill be) given (them).
Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hâlâ izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir.
Edip Yüksel Meali
Sana bu aktardıklarımız, o kentlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hala ayakta, kimi de biçilmiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
İşte bu helâk olmuş memleketlerin önemli haberlerindendir. Sana onu kıssa olarak anlatıyoruz. Onlardan yerinde duranlar da var, biçilenler (yok olup gidenler) de.
Süleyman Ateş Meali
(Ey Muhammed), bu sana anlattıklarımız, o kentlerin haberlerinden(başlarına gelen olaylardan)dır. Onlardan kimi hala ayakta, kimi de biçilmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İşte bunlar o kentlerin/medeniyetlerin haberlerinden bir kısmı, anlatıyoruz sana. Kimi hâlâ ayakta onların, kimi kökünden biçilip gitmiştir.
Yusuf Ali (English)
Thesearesome of thestories of communitieswhichWerelateuntothee: of themsomearestanding,(1601) andsomehavebeenmowndown (bythesickle of time).(1602) *
M. Pickthall (English)
That is (something) of thetidings of thetownships' (whichweredestroyed of old). Werelate it untothee (Muhammad). Some of themarestandingandsome (already) reaped.