Musa İsrafil oġlı Adilov Zémfira Nadirovna Vérdiéva Faranġiz Mamédali kızı Aġaééa



Yüklə 4,99 Mb.
səhifə27/44
tarix01.11.2017
ölçüsü4,99 Mb.
#26589
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   44

J

YAD SÖZLER—Dilde ta.m menimsenilmemiş, yadlıġı aydın şekilde nezere çarpan alınma sözler; meselen, müveffeġiyyet, é'zamiyyet, me'zuniyyet, mühasibat ve s. sözler hem fonétik (çoħ zaman duzkün teleffüz édilmir), hem léksik-sémantik (me'naca düzkün işledilmir), hem de ġrammatik (bu sözler praktik olaraġ adi isimler kimi çemlenmir) cehetden tam menimsenilmemişdir. halbuki diğer alınma sözlerin (müellim, mekteb, telebe, ders, kitab, şeher) yadlığı hiss olunmur.



YAZI — İnsanların éz fikirlerini birbirlerine çatdırmaġ üçün istifade étdikleri gözle körünen ġrafik işareler sistémi. Yazı bir ünsiyyet vasitesi kimi dilin zaman ve mekanca te'sir dairesinin hedden artıġ artmasına tekan vérmişdir. Yazı öz inkişafında bir néçe merhele kéçmişdir. En ġedim yazı növü piktoġrafiya (şekli yazı) hésab olunur ki, onun yaranması tariħi éramızdan 60—80 esr evvele aiddir. Néolit dövrünün mehsulu olan bu yazı sonrakı inkişaf merhelelerinde çemiyyetin éhtiyacını ödeye bilmediyinden, éramızdan 20—40 esr evvelki dövrlerde idéoġrafik yazı méydana çıħmışdır. Piktoġrafik (şekli) yazıda eşyaların şekli çekilirdise, idéoġrafik yazı artıġ eşyadan uzaġlaşmış olur. Bu yazının işareleri olan idéoġramlar eşyanın yalnız me'nasını bildiren şerti işarelerden ibaretdir. her bir piktoġram bir fikri (cümleni) eks étdirirdise, her bir idéoġram bir sözü ve ya morfémi eks étdirir. Mücerred anlayışları ve fikirleri eks étdire bilmesi baħımından da idéoġrafik yazının yaranması ireliye atılmış çoħ böyük addım idi. İdéoġrafik yazı ġedim Misirde ve Çinde hakim olmuşdur. Müasir Çin héroġlif yazısı da idéoġrafik yazının bir növüdür. Yazıda ħüsusi adları eks étdirmek éhtiyacı, dilde omonim ve sinonim sözlerin varlığı ve bunların yazıda ferġlendirilmesi zerureti, sözlerin daha mücerred hisselerinin — şekilçilerin ve ħalġlar arasında ünsiyyetin artması ile elaġedar alınma sözlerin de yazıda tesbit olunması éhtiyacı ve s. amillerin te'siri ile tedricle idéoġrafik yazıdan fonoġrafik yazıya kéçilmişdir. Fonoġrafik yazı héca (sillabik) ve ses (fonétik) yazısı olmaġla iki yére bölünür. En ġedim héca yazısı Şumér yazısı hésab olunur. Ġedim Assuriya-Babilistan ve hind yazıları, habéle ġedim Krit ve Kipr yazıları da héca yazısına daħildir. Ses (herf) yazısı éramızdan evvel XI—X esrlerde ġedim Finikiyada méydana kelmişdir. Bu yazı sonralar ġedim yehudi, İran, Ereb, yunan ve s. yazılarının yaranması üçün esas olmuşdur. Yunan yazısı esasında yaranan latin (Roma) yazısı bütün Avropaya yayılmışdır. héç bir yazı növüne «saf», «temiz» şekilde tesadüf édilmir. Piktoġrafik yazının özünde idéoġrafik yazının rüşéymleri vardır. İdéoġrafik yazıda piktoġrafik yazının izleri ve sonrakı fonoġrafik yazının ünsürleri mövcuddur. Fonoġrafik yazıda idéoġramlar (reġemler, riyazi işareler, fiziki, kimyevi işareler ve s.) héç de az déyildir. Ġotik yazı — Latın yazısındakı herflerin formaca çıħıġlar (tin-tin) şekli alması ve onların şaġuli ħett üzre uzadılması ile seciyyelenen yazı növü. Yunan yazısı — Finikiya elifbası esasında yaranan, hem saitleri, hem de samitleri eks étdirmek üçün ayrı-ayrı işareleri olan herfi yazı. Bir çoħ Avropa ħalġlarının yazısı Yunan yazısı esasında méydana kelmişdir. Kipr yazısı — Krit yazısından emele kelen, ġedimde Kiprde yayılmış olan héca yazısı. Konsonant yazı — Yalnız samit sesleri (fonémleri) eks étdiren işarelere malik yazı sistémi. Meselen, Ereb yazısı ve ya ġedim yehudi yazısı. Grit ve ya Minoy yazısı — Krit-Mikén medeniyyetinin yayıldığı ölkelerde işlenen yazı, Krit adası ile elaġedar olan bu héca yazısının menşeyi deġiġ me'lum déyildir. Runik yazı — İşareleri esasen ağaçlarda, daşlarda ve s. hekk olunan ġedim alman yazısı. Akrofonik yazı — Sözlerin yalnız ilk seslerini eks étliren herfleri yazma. Bu prinsip béle bir sehv müddeadan irali kelir ki, kuya herfler eşyanın adındakı ilk sesleri yazmaġ yolu ile méydana çıħmışdır. Analfabétik yazı—. Müeyyen sesin teleffüzünde nitġ orġanlarının iştirakını (sesin yaranma yéri ve üsulu, rézonatorun forması ve s.) eks étdiren şerti işarelerden istifade étmekden ibaret fonétik transkrip siya sistémi. Bu sistémde elifbadakı herflerden istifade nezerde tutulmur. Bütöv yazı — Sözler arasında yér buraħılmayan, bütün sözleri birbirine yapışıġ yazılan yazı növü. Ġlaġolitsa yazısı — Ġlaġolitsa herflerinden istifade éden ġedim slavyan yazısı. Démotik yazı — Ġedim Misir (el) yazısının ġrafik növüdür ki. hiéoatik yazının sonralar sadeleşdirilmesi neticesinde méydana çıħmışdır. Yarımçıġ yazı — Yalnız samit sesleri ayrıca işareleode eks étdire bilen ġedim yehudi yazısının ġrafik sistémi. Gapital yazı — Roma impériyası dövründe (b. é. e. I esrden b. é.-nın V esrine ġeder) latin yazısına déyilir ki, bunun bir-birinden ferġlenen iki şekli var idi. Kipr-Minoy yazısı — Kipr ve Krit yazıları arasında orta bir yér tutan yazı növü. Kiril yazısı — Kirillitsadan istifade éden ġedim slavyan yazısı, habéll Kirillitsaya esaslanan müasir rus yazısı. Linéar yazı — Fikri ve ya onun hisselerini bilavasite (müsteġim şekilde) ifade étmek (eks étdirmek) meġsedi daşıyan idéoġramlardan ve ya her hansı başġa işarelerden déyil, yalnız şerti işarelerden — herflerden istifade éden yazı sistémi. Mayuskul yazı — Yalnız mayuskulların işledilmesinden ibaret yazı növü. Miniskul yazı — Yalnız miniskulların işledilmesinden ibaret yazı növü. Оrfoġrafik yazı — Mueyyen bir zaman erzinde dil üçün ġebul olunmuş orfoġrafiyaya esaslanan yazı növüdür ki, éle bu cehetden transkripsiyaya ġarşı ġoyulur. Piktoġrafik yazı — Şekillerden ibaret olan ġrafik işareleri nitġin yalnız mezmununu vérmeye ħidmet éden. lakin dil formalarını eks étdirmeyen yazı növü. Müasir dövrde mağaze vitrinlerinde réklam üçün çekilmiş şekiller pitkoġrafik yazını ħatırladır. Ses yazısı — Bir ġayda olaraġ her bir ġrafik işaresi ayrıca bir nitġ hissesini ve ya fonémi kösteren yazı növü. Tam yazı — Samitlerden elave saitleri de ayrıca işarelerde eks étdirile bilen ġedim yehudi yazısının ġrafik sistémi. Unsial (yazı) — Оrta esrlere meħsus yunan ve latin elyazmalarında özünü kösteren ħüsusi tipli ħett növüdür ki, herflerinin iriliyi ve onların yazılışında iti, keskin bucaġların olması ile seciyyelenir Fonétik yazı—1. Ses yazısı. 2. héca ve ses yazısının ümumi adı olub, adeten piktoġrafik ve idéoġrafik yazılara ġarşı ġoyulur. Héca yazısı — Ġrafik işareleri hécaları eks étdiren yazı növü. Hiératik yazı — Ġedim Mi-sir (el) yazısının ġrafik növüdür ki, idéoġrafik (héroġlif) ya-zının sadeleşdirilmesi netiçesinde yaranmışdır.

YAZILI — Yazı ile elaġedar, yazı şeklinde tezahür éden. Yazılı abideler. Yazılı dil. Yazılı nitġ—1. Yazıda eks étdirilen, yazılmış olan nitġ. 2. Nitġin edebi dil normalarından istifade derecesi ve üsulları esasında ferġlenen ġollarından biri. Bu me'nada yazılı nitġ edebi dil normalarına ciddi şekilde riayet étmesi ile ferġlenir ve şifahi nitġe ġarşı ġoyulur. Yazılı nitġi kitab dili (üslubi) ile éynileşdirmek olmaz. Kitab dili héç de hemişe yazıya alınan dil déyil. Meselen, natiġin nitġi çoħ zaman yazılmır, lakin kitab dili hésab olunur.

YANAŞMA (ELAĠESİ) — Tabé (olan) sözün tabéédici sözden asılılığını léksik vasiteler, söz sırası ve intonasiya kömeyi ile eks étdiren ġrammatik tabélilik elaġesi. Azerbaycan dilinde te'yin te'yinlenene, zerflik aid olduğu fé'le yanaşır.

YAN SESLER — Meħrecinin ikinci merhelesi sürtünen seslerin meħrecinin ikinci merhelesine benzeyen sonor sesler. Meselen, Azerbaycan dilinde l sesi.

YANILTMAC — Téz-téz tekrarlayarken terkibindeki seslerin düzkun teleffüzü çetinleşen ve ya ġéyri-mümkün olan söz ve söz birleşmelerinin emele ketirdiyi ifade. Allitérasiya neticesinde béle ifadeler teleffüzde komik kéyfiyyet kesb édir. Yanıltmaçda informasiya o ġeder rol oynamır, forma mezmunu evez édir.

YARIMÇIĠ SAİT — Teleffüzü zamanı alt çene bir ġeder aşağı düşen sait: é. Bu sait hem de yarımkéniş sait adlanır.

YARIMĠAPALI SAİT — Teleffüzü zamanı alt çenedeki dişlere toħunması mümkün olmayan (sait). Meselen, uzun é saiti. Bu sait hem de yarımdar sait hésab olunur.

YARIMDAİR SAİT — Teleffüzü zamanı dil nisbeten yuħarı ġalħmış veziyyetde olan sait. Uzun é saiti yarımdar sait hésab olunur.

YARIMKÉNİŞ SAİT — Teleffüzü zamanı dil nisbeten aşağı veziyyetde olan sait: é.

YARIMSAİT — hécadakı yérinden asılı olaraġ kah sait, kah da samit funksiyasında işlene bilen ses. İnkilis dilinde: y, V.

YARIMÇIĠLIĠ — Müellifin öz fikrini sona ġeder söylemesinden (yazmamasından) ve déyilmeyenleri berpa étmeyi oħüçünun öhdesine buraħmasından ibaret üslubi fiġur. R. Rzanın «Min dörd yüz on sekkiz» poémasında Eriniz (heyat yoldaşınız) ġehremançasına hdlak oldu evezine uslubi fiġur kimi ġehremannasına... sözü béle işledilmişdir:

Birden söykenir divara Közlerinde ġarışır Setirler ġara-ġara. ...ġehremancasına... Kenc ġızın közlerinde Böyüdükce béyüyür Bir dehşet, yanğı, maraġ.

YARIMÇIĠ TEKRAR — Sözün öz fonétik dubléti ile ve ya ayrılıġda işlenmeyen iki ġéyri-müeyyen me'nalı ses terkibinin birleşmesinden ibaret seciyyevi dil vahidi. Yarımçıġ tekrarların aşağıdakı növleri vardır: 1. Ġismen tekrar — Sözün ilk iki sesi (saitle başlanan sözün ise yalnız birinci sesi) alınıb, yérine köre bunlara m, p, r, s seslerinden biri elave édilmekle düzelen éléméntin bütév sözün evveline ġoşulması ile düzelen tekrar: lümlüt, zirzibil, ġısġıvraġ. 2. Trasformasiyalaşmış tekrar — Esas söz saitle başlandıġda fonétik dubléte mueyyen samit elave étmekle, söz samitle başlandıġda ise fonétik dublétde bu samitin deyişmesi ile düzelen yarımçıġ tekrar uşaġ-muşaġ, şitil-mitil, dava-şava. 3. Fléktiv tekrar — Esas sözün ilk saiti bu sözden sonra kelen fonétik dublétde a-»-u, e-»-ü evezlenmesine me'ruz ġalmaġla düzelen yarımçıġ tekrar: ġara-ġura, şelpe-şülpe, kede-kude. 4) Ġéyri-müeyyen tekrar — Muasir dilde terkib hisselerinin héç biri ayrılıġda işlenib me'na bildirmeyen yarımçıġ tekrar: heteren-peteren, ellem-ġellem.

YARIMÇIĠ CÜMLE—Üzvlerinden biri ve ya bir néçesi işlenilmemiş cümle. Mübtedasız, yarımçıġ cümle. Ħebersiz yarımçıġ cümle. Kontékstuad yarımçıġ cümle — İşlenilmemiş olan ve çatışmayan üzvü ümumi metnden, şeraitden me'lum olan yarımçıġ cümle. Meselen, Buyur buraya, yuħarı başa! Yaħşı yol! Stasionar yarımçıġ cümle — Éyni şeraitle elaġedar hemişe işlendiyinden şablon, klişé halı almış yarımçıġ cümle. Meselen, adeten néçesen? ve ya ne var ne yoħ? sualına vérilen «sağlığın» cavabı kimi. Situativ-yarımçıġ cümle — Situasiyadan aydın olan üzvun işlenilmediyi yarımçıġ cümle:—Bu, bu, bu da bu! (Ç. Cabbarlı). Buyur, bu da özü! Bu da bélğ! Şeraitden me'lum olur ki, bu sözü neyi bildirir.

YARUS—Dil sistéminde ayrı-ayrı, müsteġil ve müħtelif derecede birbirile elaġedar mikrosistémlörden (fonolokiya, morfolokiya, sintaksis, léksika, dilçilik üslubiyyatı) her hansı biri. Dilin yaruslarının mecmuyu onun (dilin) strukturunu teşkil édir. Ardıcıl bir ħett üzre düzülen bu yaruslar kétdikce daha ço.ħ mürekkebleşmiş olan bir sistéme çévrilir. Dil strukturunun esasında duran ve kétkéde ardıcıl şekilde mürekkebleşen yaruslara meħsus vahidler bunlardır: foném—morfém—léksém (söz)—söz birleşmesi—cümle. Ħetti cehetden her bir sonrakı vahid evvelki vahidlerden teşkil édilir, onlardan miġdarca çoħ olur, her bir yarus müħtelif daħili bölmelerden ve ya paradiġmler sırasından ibaretdir. Meselen, fonétikada: sait-samitler ve s; morfolokiyada: nitġ hissğleri ve s; sintaksisde: ħtelif birleşmd üsulları; léksikada: ħtelif sémantik ġruplar.

YAĦŞI NİTĠ — Adi, duzkün nitġe esaslanan ve ona elave éstétik kéyfiyyetler daħil éden nitġ. hemin kéyfiyyetler ahenkdarlıġ, obrazlılıġ, émosionallıġ, ékspréssivlikdir. Éstétik kéyfiyyetler bir sıra amillerle — nitġ üslubu ve janrı, nitġ situasiyası, söylemin mezmunu ve meġsedi, müellifin ehvali-ruhiyyesi ve s. ile elaġedardır. Yaħşı nitġ prinsipial suretde düzkün nitġden ferġlenir. Duzkünluk anlayışı bütün üslublara ħasdır; her hansı nitġ üslubu (bedii üslub, élmi üslub ve s.) duzkün olmalıdır. Démeli, düzkünlük üslubdan asılı déyil, üslubla elaġedar déyil, obrazlılıġ, émosionallıġ ve s. kimi yaħşı nitġ elametleri ise üslublarla elaġedardır. Bütün bunlar bedii üslub üçün seciyyevi olub, élmi usluba ħas déyildir, Ahengdarlıġ şé'r dili üçün yaħşıdır, metbuat dili, élmi dil üçün yoħ. Duzkun nitġ anlayışına nisbeten yaħşı nitġ anlayışı daha çoħ subyéktivdir. Yaħşı nitġ böyük ustalıġ ve yaradıcılıġ ġabiliyyeti teleb édir. Yaħşı nitġ üçün yalnız normativ üslubiyyatı bilmek kifayet déyildir. Şerait, nitġin mezmunu ve meġsedi ile elaġedar nitġi ġurmağı bacarmaġ zeruridir. Démeli, yaħşı nitġ esasen ferdi seciyyeli olub, danışanın feallıġ, yaradıcılıġ ġabiliyyeti ile bağlıdır.

YÉNİ AD VÉRME — her hansı obyékt adının başġa bir yéni adla evez olunması. hemeşara-^Astraħanbazar-^Çelilabad; Bila-suvar-^-Luşkin; Kançe-+Yélizavétpol-+Kirovabad; Ġaryakin-+Fü-zuli (r-nu). «Yéni ad vérme» términi antroponimikaya aid déyildir. Burada «adın deyişdirilmesi» términinden istifade olunur.

YÉNİ HUMBОLDTÇULUĠ — XX esrde AFR-de méydana gelmiş dilçilik cereyanı. Başlıca numayendeleri L. Vayskérbér, İ. Trir ve Ġ. İpséndir. Оnların fikrince, dil milli ruhun, milli dünya-kérüşünün tezahurüdür ve dilin daħili formasını tehlil étmekle bunu müeyyenleşdirmek olar. Dil insanla ħarici alem arasındakı «aralıġ dünya» hésab olunur. İohann Léo Vayskérbére köre, dil «dünyanın açarıdır». О, béle hésab édir ki, hem tefekkürü, hem de insanların dünyakörüşünu dil formalaşdırır, dil insan şüuruna te'sir kösterir. Dil dünya haġġında müeyyen obrazlar yaradır, insanların düşünce ve hereketlerine, çemiyyete mühüm te'sir kösterir ve onları tenzimleyir. Yéni humboldtçular başlıca diġġeti dilin mezmununu öyrenmeye, onun tefekkürle elaġesini, ħalġın psiħikası ve medeniyyeti ile elaġesini öyrenmeye yéneldirdiler. Оnlar dilin «daħili forma»sını anlamağa, onun sémantik strukturunu müeyyenleşdirmeye ve bélelikle, milli dünya körüşünün seciyyesini üze çıħarmağa çalışırlar.

Yéni humboldtçuların dilin daħili formasını müeyyenleşdirme üsullarından biri «dil sahelerini» (daha çoħ sémantik saheni) tehlil étmekden ibaretdir. Dil bir sıra mikrosistémlere («sahelere») bölünür ve her sahe daħilinde dil komponéntleri arasındakı struktur elaġeler öyrenilir.

YÉR BUDAĠ CÜMLESİ — Baş cümledeki iş, hal ve hereketin yérini bildiren ve yér zerflerinin suallarından birine cavab olan budaġ cümle. Yér budaġ cümlesi baş cümleden ġabaġ işlenir. Adeten budaġ cümlede onların korrélyatı kimi işare evezlikleri ya ismin éyni halında (haraya-oraya, haradan-oradan), ya da müħtelif halında (haraya-orada harada-oraya, harada-oradan, haradan-orada) işledilir. Özü de baş cümledeki işare evezliyi yönlük, yérlik, çıħışlıġ hallarından birinde işlenilmeli olur: Haranı beyenib séçesi olsam; Оraya éy senem, sen menimle két (h. Arif). Niyyetin hara, menzilin ora (Atalar sözü). harada ki bir év tik-misen, orada şeher salmaġ olar (h. Méhdi).

YÉRLİK HAL—haġġıida behs olunan eşya, iş, hal ve hereketin mekanını ve zamanını bildiren hal forması. Azerbaycan dilinde yérlik halın morfoloji elameti -da, -de şekilçisi hésab olunur. Yérlik hal ġoşmalarla işlenmir.

YİYELİK HAL — Yiyedurma, sahiblik, aid olma, yiyelenme anlayışlarını bildiren isim halı. Bu halın morfoloji elameti -ın, -in, -un, -ün şekilçisidir. Yiyelik hal fé'ller terefinden idare olunmur. Yiyelik haldakı söz daħili te'yin funksiyasında çıħış édir, öz te'yinleneni ile ikiterefli (idare ve uzlaşma) sintaktik elaġeye kirir. Bu cür ikiterefli tabélilik elaġesinin mahiyyeti ise béledir: a) «kitabın cildi» tipli birleşmelerde kitab sözü ona kére hal şekilçisi ġebul édir ki, cild sözü terefinden idare olunur. Démeli, idare elaġesine köre hemin birleşmede birinci komponént tabé (olan) terefdir; b) «kitabın cildi» birleşmesinde cildi sözü ona köre üçünçü şeħs tekin mensubiyyet şekilçisini ġebul édir ki, birinci teref üçüncü şeħsin tekindedir. Démeli, burada şeħse ve kemiyyete köre uzlaşma vardır ve bu uzlaşmada ikinci komponént (cild) tabé olan terefdir. Ġéyri-müeyyen yiyelik hal — Yiyelik hal me'nasına malik olub, onun ġrammatik funksiyasını yérine yétiren, lakin şekilçi ile işlenmeyen hal: institut telebesi, heyat vesiġesi, ağaç yarpağı, kitab vereġi. Ġéyri-müeyyen yiyelik hal formaca ilk baħışda adlıġ hala oħşayır. Ġéyri-müeyyen yiyelik halda işlenen söze müeyyenlik bildiren hal şekilçisini elave étdikde bu sözde me'naca ve sintaktik funksiyaca héç bir deyişiklik yaranmır. Müeyyen yiyelik hal — Yiyelik hal şekilçisi nitġde réal şekilde işlenen forma: kitabın (cildi), almanın (etri), ġışın (künü), suyun (dadı), oħumağın (faydası).

YÖNLÜK HAL — İsmin vasiteli (elave) obyékt teleb éden ve hereketin istiġametini (be'zen de zamanını) kösteren katéġorial hal forması. Adlarla elaġedar yönlük hal — Be'zi isimlerle elaġelenib onların me'nasını tamamlayan yönluk hal: saraylara herb, daħmalara sülh. Ġana ġan. Zaman yönluk halı — İş ve hereketin vaħtını kösteren yönluk hal: üç aya yazıb bitirmek. Aħşama yaħın kelmek. Zeif idareli yönluk hal — fe'l ve ya ġoşmanın telebi ile déyil, ifadenin ümumi mezmununun telebi ile işlenen yönluk hal. İstiġamet (mekan) yönluk halı — Fé'lle ifade olunan hereketin istiġametini gésteren yönlük hal: kériye dönmj, keleçeye doğru irelilemek. Güçlu idareli yönluk hal — Fé'l ve ya ġoşmaların telebi ile işlenen yönluk hal: éve yönelmek, Sene köre kéçikdik. Subyékt yönluk halı — Şeħssiz cümlede ħeberin te'sirine me'ruz ġalan şeħs (ve ya eşya): mene soyuġdur, sene nğ var? Poséssiv yönlük hal — Sahiblik, aidlik, yiyelik menalarını ifade éden yönlük hal: İnçesenét ħalġa meħsusdur. Fé'llerle elaġedar yönluk hal — Vasiteli tamamlıġ vezifesine malik yönluk hal: mektebe kétmek.

YUVAĠ SAMİTLER — Dil ucunu ust dişlerin dibine, yuvaġlara sıħmaġla emele kelen samitler. Azerbaycan dilinde — [ş], [jy, [c], [ç], [r]; rus dilinde— (t), (d); inkilis dilinde — (é) yp], [a\, [1] samitleri yuvaġ samitleri hésab olunur.

YUVA ÜSULU — Éyni köklu sözlerin bir lüğet maddesinde ġruplaşdırılması yolu ile yérleşdirilmesi. Ħususile Ereb dili üçün yuva usulu ile lüğet tertibi elvérişli hésab olunur. Adeten bu usul elifba üsulu ile ġarşılaşdırılır. Meselen, «Azerbaycan dilinin orfoġrafiya lüğeti» elifba üsulu ile tertib édilmiş ve aşağıdakı sözler birbirinin dalınça kelmişdir: kin, kinaye, kinayeli, kinayeli-kinayeli, kindar, kindarlıġ, kinématik, kiné-matika, kinématoġraf, kinématoġrafiya, kinématoġrafçı, kinéma-toġrafçılıġ, kinéskop, kinétik, kine, kineli, kin-küduret, kin-küdurğtli, kin-küduretlilik, kinle, kinli, kinli-kinli; kino, kino-aktyor, kinoaktrisa, kinoaparat, kinoartist, kinövar, kinoġurğu, kinodrama, kinodramaturġ, kinodramaturkiya, kinojurnal, kino-kadr, kinokomédiya, kinokonsért, kinolaboratoriya, kinolaşdı-rılma, kinolaşdırma, kinolaşdırmaġ, kinolént, kinolokiya, kino-ħanik, kinoméħaniklik, kinomenmue, kinomontaj, kinonéġativ, kinoopérator, kinoopératorluġ, kinooptika, kinooçérk, kinopavil-yon, kinopovést, kinoprokat, kinoréjissor, kinoréjissorluġ, kino-séans, kinossénari, kinossénariçi, kinostudiya, kinotéatr, kinotéħni-ka, kinofabrik, kinofanie, kinoféstival, kinofilm, kinoħronika, kinoşünas, kinoşünaslıġ; kinsiz, kinsizlik...

Burada éyniköklu sözler (kin, kindar, kin-kiduret, kinli, kin-siz, kinsizlik) elifba sırasının telebi ile bir-birinden uzaġ düşmuş, elaġesiz şekilde düzulmüşdur. Yuva üsulunda ise bu kimi sözler bir lüğet maddesinde toplanmış olur.

Lazar Budaġovun tertib étdiyi «Sravnitélnıy slovar turétsko-tatarskiħ naréçiy» adlı lüğeti (Sanktpétérburġ, 1896) yuva üsuluna esaslanır. Оdur ki, meselen, «bed» maddesinde toplanmış aşağıdakı vahidler bir söz yuvası teşkil étmişdir: bedi, bğdter, bednam, bednamlıġ, bedħu, bedzad, bedħah, bedeħter, bedeħlaġ, bedħi-sal, bedendam, bedüslub, bedçins, bedçéşm, bedhal, bedħğt, beddua, beddil, bedmezheb, beddin, bedre"], bedreftar, bedru, bedrenk, bed-zeban, bedkar, bedküman, bedliġa, bedméhr, bednefs, bednüma, bed-niyyet....

YUVACIĠ — Bir kökden töremiş ve ya müasir morfoloji, yaħud sémantik elaġeleri ile birbirine yaħın olan sözler ġrupu. Léksik yuvacıġ: el, elçek, elli, ellemek. Sinonim yuvaçıġ: üz, sifet, çöhre, beniz, bet, sima, liġa üzar... Lüğet yuvaçığı — Éyni bir lüğet maddesi kimi vérile bilen, morfoloji cehetden éyniyyet teşkil éden söz ġrupu.

YUMŞAĠ DAMAĠ SAMİTLERİ — Yumşaġ damağın iştirakı ile emele kelen samitler: [k], [ġ], [x], [ğ].

YÜKSELEN — 1. Fasilenin (pauzanın) sonuna yaħın danışıġ orġanlarının kerkinliyinin yükselmesi, artması ile seciyyelenen; sonda on çoħ inténsivliye malik olan. Yükselen sesler. Yükselen diftonġ — Terkibindeki saitlerden yalnız ikincisi héca düzelden sait kimi işlenen diftonġ. yükselen héca—Yükselen vurğuya malik héca. 2. Mélodik eyrinin yükselme, ġalħma istiġametindeki deyişiklik. Yükselen ton. Yükselen intonasiya — Söylemin bitmediyini, habéle sual, inamsızlıġ ve s. bildirmek üçün tonun yükselmesi, Yükselen vurğu — Hécanın sonuda ep çoħ inténsivliyi ile seciyyelenen héca vurğusu. 3. Ékspréssiv-émosional kéyfiyyotin tedricen yukselmesi ile seciyyelenen.

YÜKSELME — Müvazi (paralél) ifadeler sırasında her bir sonrakı ifadenin evvelkine nisbeten daha küclu émosional te'sire malik olması, mentiġi cehetden daha çoħ ehemiyyetli, hecm é'tibarile daha béyuk olması: Ermağan künden-küne, hefteden-hefteye, aydan-aya özüne étibar ġazanır (S. Rehimov).

K

KAKОĠRAFİYA — Оrfoġrafiya te'limi üsullarından biri. Şakirde ġesden sehvler buraħılmış metn vérilir ve buradakı sehvleri teshih étmek tapşırılır. Çoħ vaħt bu üsul pédaġoji baħımdan ġusurlu, esaslandırılmamış hésab édilir.

KAKОFОNİYA — Seslerin ġulağa ħoş kelmeyen birleşmesi, ahenksizlik. Çoħ zaman nitġde éyni seslerin üslubi meġsed küdmeyen tekrarı ile kakofoniya yaranır.

KALAMBUR — Nitġde müeyyen meġsedle éyni sözün müħtelif me'nalarının ġarşılaşdırılmasından ve ya ses terkibine köre yaħın sözlerin sıralanmasından ibaret «söz oyunu».



Dinende yandı dilim, dinmeyende dil yandı

Ne sirri kizlddd bildim, nğ aşkar étdim (Laedri).

her kesin var bir kesi, men bikesin yoħ bir kesi,

Men kesin sensen kesi, éy kimsesizler kimsesi (Laedri).

Destimi kessen ġalır dameni-lütfinde elim;

Damenin kessen, ġalır destimde lütfün dameni (Laedri).
Kalamburun en çoħ yayılmış növleri bunlardır: a) sözün çoħme'nalılığı esasında. C. Cabbarlının «Yaşar» pyésinde aşağıdakı sehne “duzu eritmek”, «udmaġ» sözlerinin çoħme'nalılığına esaslanmışdır:
Yaşar Béle duzu eritmişem héy, başa düşürsen?

Toğrul Éh, çoħ böyük şüçaet köstermişsen! Men de déyirem nd olub? Duzu eritmeye ne var ki! Tök üstüne suyu erisin de.

Yaşar Eritmek hansıdır? Bütün duzu udmuşam.

Toğrul Ud da! Duz udmağa ne var ki, men burada bütün ġur-bağanı udmuşam, héç danışmıram.

Yaşar Ade, udmamışam héy, béle duzun tebietini deyişmişem.
b) Оmonimiya ve omoformlar esasında C. Cabbarlının «Dönüş» pyésinde Gülsabah déyir: «Düşün, Ġüdret. Sen indi evvelki Yüdret déyilsen. Atıl heyata, esrleri sarsıdan bu aħında doğri-oan oa bir ġüdret ol.»

v) sözlerin ses terkibinin uyğunluğu, benzerliyi esasında:



Her ersede hğr eser ki, kördüm,

Sğnsen déyib ol eser yükürdüm (M. Fuzuli).

Veziyyet neçedir veziyyet’ten «v» düşmüş şekilde.

KALKA: başġa dile meħsus söz ve ya ifadelerin hisselerini birbir herfi tercüme étmek yolu ile düzeldilen nitġ vahidleri sémantik kalka (elyazması—rukopish, ustġurum— nadstroika); frazéoloji kalka (kim kimi—kto koġo, yaşayış uğrunda mubarize — borvba za suvdéstvovanié). Sintaktik kalka—Başġa dilin bilavasite te'siri ile méydana çıħan sintaktik modél, ifade üsulu: Danışır Bakı. Söz vérilir Ehmedov yoldaşa. Çıħış édir pionér destğsi. Kalka ad—Butövlükde ve ya bir hissesi herfi tercüme olunmuş her hansı alınma ħüsusi ad. Noéal Zémll—Yéni torpaġ; Malal zémll—Kiçik torpaġ, Çérnoé moré—Ġara deniz, Strana oġnépОdlar diyarı.

KARLAŞMA—Mueyyen mévġélerde (söz ortasında cinkiltili samitden evvel ve s.) çinkiltili samitin müvafiġ ġarşılığı kar samite çévrilmesi: méyit-méyid, süt-süd.

KAR SAMİTLER — Yalnız kuy vasitesile emele kelen samitler. Buraya p, f, t, s, ş, k, ç, ħ, h samitleri daħildir. hemin samitlerin teleffüzünde ses télleri iştirak étmir. Оna köre de hava aħını ħirtdekde héç neye serf olunmadan ağız boşluğuna daħil olur, orada yaranmış tam ve ya yarımçıġ manéenin aradan ġaldırılmasında iştirak édir. Оdur ki, kar samitler hem de küclü samitler hésab olunur.

KATAZTAZİS — Partlayan samitlerin ékskursiyası. KATAĦRÉZA — Evvelki me'nadan uzaġlaşmış sözün yéni birleşme terkibinde işlenmesi—zidd anlayışları bildiren sözlerin birleşmesi. Adeten béle birleşme sözün étimoloji me'nasına uyğun kelmir. Top atmaġ. (müġ. ét. Daş atmaġ). Buraħılış géçesi kündüz saat 14-de başladı. Kağız ġoeluğu («ġovluġ» eslinde «ġov ġoyulan ġab»//«ġov ġabı» idi).

KATÉĠОRİAL ME'NA — Sözun konkrét léksik me'nası üzerinde yükselen ümumileşmiş me'na. İsmin katéġorial me'nası — eşyavilik; sifetinki—elamet, kéyfiyyet; fé'linki—iş, hereket, prosés me'nasıdır ve s.

KATОYKОNİM — Yaşayış yérlerinin adları ile ehalinin adlandırılması. Burada éyni zamanda ħüsusi ad ümumiye çévrilir. Bakı->-bakılı, bakılılar; Naħçıvan-naħçıvanlı, naħçıvanilılsp; Ġafġaz-+ġafġazlı, ġafġazlılar; Şıħlı/-şıħlılar (kenidin outün ehalisi). Azerbaycan katoykonimleri en çoħ -lı, -li, -lu, -şekilçisi ile yaranır. Sonu -lı, -li, -lu, -hissecikleri ile ġurtaran adlara ise ancaġ çem şekilçileri artırmaġ olar. Çaħır-->-çaħırlılar, Salahlı-^salahlılar, Masallı-+masallılar.

KÉYFİYYET—1) Kéyfiyyetle bağlı olan, kéyfiyyet me'nası bilidiren. Kéyfiyyet zerflikleri. 2) Saitler üçün seciyyevi témbr, saimitler üçün meħrec usulu. Saitin kéyfiyyeti — saitin témbri.

KÉNÉMATİKA — Ġlossématikanın bir bölmesi olub, ifade formasının ġuruluşunu saf, temiz forma kimi kötürur, ye'ni hemin ifadeni substansiya ile elaġesiz, dilin réal sesleri ile elaiġesiz şekilde öyrenir.

KÉÇİD — Muħtelif vahidlere ħas olan, onların elametleriini eks étdiren, aralıġ hadise. Kéçid nitġ hisseleri (hem isim, hem de sifet; hem isim, hem de ġoşma ve s. kimi işlenen vahidler). Kéçid işvesi — İki ve daha artıġ şiveye meħsus kéyfiyyetleri eks étdiren şive.

KÉÇME — 1) Ses meħreçleri biribirini evez éden zaman dainışıġ üzvlerinin veziyyetinde baş véren deyişiklik. Meselen, açıġ saitlerin ġapalı saitlere kéçmesi.

2) Dilin inkişafı prosésinde seslerin, hécaların deyişilimesi. Meselen, ġapalı hécaların açıġ hécalara kéçmesi.

3) Bir nitġ hissesine meħsus sözlerin başġa nitġ hissesine meħsus kéyfiyyetler kesb étmesi. Meselen sifetin isme kéçmesi, esas nitġ hisselerinin kémekçi nitġ hisselerine kéçmesi.

KÉÇMİŞ ZAMAN — İş ve hereketin danışıġ vaħtından evvel icra olunub-olunmadığını bildiren zaman forması. Kéçmiş zaman formalarını iki yére bölmek mümkündür: kéçmiş zamanın sade formaları (şühudi ve neġli kéçmiş); kéçmiş zamanın müirekkeb formaları (uzaġ kéçmiş, ġeti kelecekli kéçmiş, ġéyri iġeti kelecekli kéçmiş, bitmemiş kéçmiş, davamlı kéçmiş).

KELME — Sözlerin léksik, ġrammatik, habéle üslubi cehetden birleşmesi (serbest ve ya sabit söz birleşmeleri, cümle emele ketirmesi). Adeten lüğetlerde sözlerin me'nası kelme vasitesile (kelme daħilinde işledilmekle) nümayiş étdirilib, aydınlaşdırılır: Bir-iki kelme dé. Kelme kesmek. Danışır kelme-kelme.

KEMİYYET—1. Sesin nisbi uzunluğu ve küçü, sesin uzunluġ dereceleri arasındakı ferġ, sesin kemiyyeti. 2. Sesin uzunluğu ve kücü ile, habéle sesin hemin ħüsusiyyetlerinin deyişmesi ile elaġedar olan. Kemiyyet deyişmeleri.

KEMİYYET BUDAĠ CÜMLESİ — Baş cümledeki hal-hereket ve elametin miġdarını bildiren ve baş cümleden hasil olan ne ġeder? sualına cavab olan cümle. Kemiyyet budaġ cümlesi baş cümleden ġabaġ kelir, onun daħilinde ne ġeder? bağlayıcı sözü işlenir, baş cümlede ise ona ġarşı o ġeder, bir o ġeder sözleri iştirak édir. Bekir ne ġeder sakit idise, Vahid o ġzder heyecanlı körünürdü (İ. hüséynöv). Bu maddeleri utopiya adlandırmaġ ne ġeder yanlışdırsa, réal hésab étmek de o ġeder ġorħuludur (M. hüséyn).

Baş cümle ile elaġedar me'na münasibetlerine köre kemiyyet budaġ cümlelerini aşağıdakı ġruplara ayırmaġ olar: müġayiseli kemiyyot budaġ cümlesi, ġarşılaşdırmalı kemiyyet budaġ cümlesi, şerti kemiyyet budaġ cümlesi.

KİNAYE — İstéhza meġsedile sözü ve ya ifadeni (cümleni) özünün eks me'nasında işletmekden ibaret mecaz növü. Burada obyékt sanki te'riflenir, lakin oslinde o, ele salınır, tehġir édilir. Sen bélesenmiş, balam, ay berzkallah sene! (M. E. Sabir).

KİNÉMA — 1. Psiħoloji fonolokiyada ses tesevvürlerinin meħreç ceheti. Sesin Edmele kelmesinde bir danışıġ üzvünün teleffüz fealiyyeti, meħrec baħımından ferġlendirici elamet. Meselen [p] sesi bir kinémadan (dodaġ) ibaretdir. halbuki [6] sesi iki kinémadan (dodaġ ve boğaz), [m] sesi üç kinémadan (dodaġ, boğaz. ve burun kinéması) ibaretdir. 2. Bir sistém kimi alınmış kinétik (hereki, el-ġol hereketi) dilin struktur vahidi.

KİNÉMİKA — Kinémaları (2-ci me'nada) öyrenen kinésika behsi; kinétik dilin émik, rélévant vahidlerini öyrenen behs.

KİNÉSİKA — İnsanlar arasında ünsiyyete ħidmet éden el-ġol, beden hereketlerinin mecmuyunu (nitġ orġanlarının hereketi istisna olmaġla) öyrenen élm.

KİNÉTİK SAMİT—Uzun teleffüz édildikde öz evvelki kéyfiyyetinden mehrum olan samit.

KİPLEŞEN NОVLU SAMİTLER — Teleffüz zamanı yaranmış manéesi tedricen aradan ġaldırılan samitler. Bu samitlerin ékskursiya ve fasile merheleleri kipleşen samitlerinki kimi, rékursiya merhelesi növlu samitlerinki kimi olur: ç, c (rus dilinde d). ç = t—ş, c=d—j, d=t—s.

KİPLEŞEN-PARTLAYAN SAMİTLER — Teleffüzü zamanı yaranmış manée ani olaraġ birden aradan ġaldırılan samitler: M. [b], [t], [d], [k], [k], ]Ġ[.

KİPLEŞEN SAMİTLER — Teleffüzü zamanı meħreçinin ikinci merhelesinde (ye'ni fasilede) tam manée emele kelen ve bu manéeni aradan ġaldırmaġla teleffüz olunan samitler. Manéeni aradan ġaldırmadan teleffüz olunan növlu samitlere ġarşı ġoyulur. Rékursiya (sonluġ) merhelesindeki veziyyetine köre kipleşen samitlerin aşağıdakı növleri vardır: kipleşen partlayan, kipleşen-növlu, killeşen-süzülen, kipleşen-titrek.

KİPLEŞEN-SÜZÜLEN SAMİTLER — Teleffüzu zamanı rékursiya merhelesi, yaranmış manée aradan ġaldırılmazdan evvel başlayan samitler: [m], [n], [l].

KİPLEŞEN-TİTREK SAMİT — Teleffüzü zamanı feal danızşıġ üzvünün yarandığı manée, merheleler üzre aradan ġaldırılan samit. Bu samitin teleffüzünde manéenin aradan ġaldırılması ile hemin manéenin yéniden yaranması bir olur. R samiti kipleşen-titrek samitdir.

KİRİLLİTSA — Müasir rus elifbasının esasını teşkil éden ġedim slavyan elifbalarından biri (diğeri «ġlaġolitsa» adlanır) olub, herflerinin nisbeten sadeliyi ve deġiġliyi ile ferġlenir.

KİTAB DİLİ — Öz deġiġliyi ile séçilen, resmi kitab sözleri ile seciyyelenen edebi dil. Kitab dilinde danışmaġ.

KİTAB LÉKSİKASI—Yalnız kitablarda, élmi eserlerde, metbuat yazılarında ve resmi senedlerde işlenen söz ve ifadeler: resmen, ġetiyyen, érudisiya, nezeri cehetden...

KİTAB SÖZLERİ — Esasen yazıçı ve alimler terefinden düzeldilen ve işledilen sözler. Adeten mücerred mefhumları bildiren sözler kitab sözlerine daħil édilir.

KİÇİLTME —her hansı eşya ve hadisenin çekisini, ölçüsünü, kücünü, deyerini hedden artıġ kiçiltmekle yaranan obrazlı ifade. Bir ġarış uşaġdır. Dıġġılı bala. Bir tike yé.

KLASSİK (DİL) — Yalnız yazılı abidelerde mövcud olan, buna köre de ħüsusi filoloji tedġiġat obyékti kimi öyrenilen ve öyredilen dil. Klassik latin dili. Klassik Fars dili.

KLİMAKS — Terkibindeki söz ve ifadelerden her birinii özunden evvelkine nisbeten sémantik cehetden daha tam ve dolğun, daha te'sirli olması ile yükselen istiġametde düzülüşünden ibaret bedii fiġur. Aylar, iller kezirem boş-boşuna bikare (A. Sehhet). Bir kün béle, béş kün béle, on kün béle, aħırı ki, YОrulaçaġ («Nağıllar»).

KLİŞÉ—Müvafiġ şeraitde ve ya müeyyen edebi cereyan üçün seciyyevi hésab édilen şablon, stéréotip ifade. Meselen, folklor üslubu üçün seciyyevi klişé (Bir baħan déyer bir de baħım. Kül külü çağırırdı, bülbül bülbülü...); ġezét üslubu üçün seciyyevi klişé (Müveffeġiyyetle yérine yétirmişler. Planı artıġlaması ile ödemişler...); «Adamların ekseriyyeti hazır formulların, klişélerin kömeyi ile danışır ve yazır». (V. V. Vinoġradov). Klişénin müsbet cehetleri çoħdur: hazır nitġ formalarından asanlıġla istifadeye imkan yaradır, ünsiyyet prosésini yünkulleşdirir, hem danışan (yazan), hem de dinleyon (oħuyan) üçün énérjiye ve vaħta ġenaet imkanı vérir. Bütün bunlara köredir ki, danışıġ dilinde, élece de metbuat üslubunda ve élmi üslubda elvérişli olan bir avtomatizm yaranmasına ketirib çıħarır. KОARTİKULYASİYA — Nitġde adeten evvelki seslerin meħreci sonrakı seslerin meħrecine te'sir kösterir ki, béle ġarşılıġlı te'sir «koartikulyasiya» adlanır. Koartikulyasiya neticesinde bir çoħ fonétik hadiseler (assimilyasiya, dissimilyasiya, métataza, substitusiya, diéréza, épéntéza, ġaplolokiya) méydana çıħır.

KОD — her bir informasiya ile müeyyen ferġli siġnallar kombinasiyasının elaġelenmesine imkan yaradan ġayda. Kod sistémi. 1948-ci ilde Amérika alimi Klod Şénnon «éhtimali informasiya nezeriyyesi»nin esaslarını yaratdıġdan sonra bu nezeriyye bioloġların, dilçilerin, filosofların, riyaziyyatçıların, psiħoloġların, kénétiklerin de diġġetini celb étmişdir. İnformasiya vérmeye ħidmet kösteren her hansı işareler sistémine «kod» déyilmeye başlanmışdır. Оdur ki, hem insan dili, hem senet eseri ve s. de seciyyevi kodlar hésab édilir ve reġemler vasitesile hésablana bilir.

Adeten «kod» déyende Morzé elifbası ve s. téħniki kodlar nezerde tutulur. İnformasiya nezeriyyesinde kod daha kéniş me'na daşıyır. Kod informasiyanın her hansı şekilde ġéyde alınma terzidir. Amérika dilçisi C. Millér köstermişdir ki, informasiyanı étürmek ve vérmek üçün könderen ve alan arasında razılaşdırılmış olan her hansı simvollar sistémine kod déyilir. Bu te'rif dili de ehate édir. Dil ile diğer rabite vasiteleri arasında ümumi cehetler vardır ve ona köre de téħniki kodlarla yanaşı dil de informasiya nezeriyyesi baħımından tedġiġ olunur. Bes dilin téħniki kodlardan ferġi nedir? Téħniki kodların «ġrammatikası» çoħ sadedir. Burada da kodun éléméntlerinin birleşme ġaydaları vardır. İnsan dili ise çoħcehetlidir onu béle sadece tesvir étmek mümkün déyildir, ye'ni dil héç de éléméntlerin sadece birleşmesinden ibaret déyildir. her hansı téħniki kodun (meselen, Morzé elifbasının) ġuruluşunu en çoħu, iki sehifede (be'zen de daha ġısa) tesvir étmek mümkündür. her hansı dilin tam tesviri ise cildlere sığmır. Téħniki kodlar ilkin seciyyeli déyildir, sonradan düzeldilmedir. Оnlar dil esasında ve ya her hansı başġa işareler sistémi esasında ġurulmuşdur. Ünsiyyet vasitesi olan dil ise ezelidir, o, başġa işaretler sistémi kimi diğer kodlar esasında düzelmemişdir. Téħniki kodlar téz bir zamanda öyrenilir, ecnebi dili kamil bilmeye ise iller lazım kelir. Bir ferġ de budur ki, dil tekce ünsiyyet. vasitesi, informasiyavérme vasitesi déyil, hem de ħarici alemi derk étme vasitesi, dünyanı «modélleşdirme» vasitesidir. Dil neinki dünya haġġında me'lumat vérir, hem de bu dünyanı modélleşdirir. Bununla da insan dili hem héyvanların siġnal sistéminden, hem de maşın dilinden ferġlenir.

KODİFİKASİYA dilin nümunevi normalarının tesbiti.

KОLHÉ — Ölkede ehalinin muħtelif dillerde danışan ġrupları arasında ümumi ünsiyyet vahidi kimi işlenen, eslinde ise oir ve ya bir néçe dialékt esasında méydana kelen dil dialéktlerarası ünsiyyet vasitesi. Ġedim Yunanıstanda éramızdan evvel Ş—1 esrlerde Attika dialékti esasında yaranıb ölkenin diğer dialéktlerini sıħışdırmış ve sıradan çıħmış ümumħalġ dili «koyné» adlandırılmışdır. Koyné orta ve yéni yunan dillerinin inkişafı üçün bir özül, esas teşkil étmişdir. «Koyné» términi de ouradan ümumileşib yayılmışdır.

KОLОRİT — Bedii eserde suretlerin nitġinde müeyyen dövre,

dialékte meħsus olan, habéle başġa ölkeler üçün seciyyevi olan eşya adlarının işledilme ħüsusiyyeti. Yérli kolorit. Mi, rit. Şerġ koloriti.



Ailli kolo

KОMMUNİKASİYA — Dil vahidleri vasitesile müeyyen me'lumat bildirme, ħeber vérme, ünsiyyet. Kommunikasiya vasitesi

KОMMUNİKATİV VAHİD-Müsteġil şekilde müeyyen me'lumat ifade éden nitġ parçası. Başlıca kommunikativ vahid cümle hésab olunur.

KОMMUTASİYA — 1. Müeyyen ifade vahidinin müeyyen mezmun vahidi ile paradiġmatik cehetden elaġelendirilmesi (korrélyasiya). 2) İfade planında invariantların ġarşılıġlı nisbeti; adlandıranın (ve ya işareleyenin) iki ünsürü arasındakı elaġe olub, mahiyyeti béledir ki, bunlardan birinin diğeri ile evez édilmesi onların eks étdirdikleri adlandırılanların (işarelenenin) ünsürlerinin müvafiġ suretde deyişilmesine sebeb olur. 3. Dil vahidleri sistémini tedġiġ étmeyin éle bir métodudur ki, burada bir dil vahidinde me'na ve formaça deyişiklik baş' vérdikde diğer vahidde de müvafiġ deyişiklik özünü kösterir.

KОMPARATİV—Müġayise bildiren, müġayise ifade éden. Komparativ frazéolokiya: ġuş kimi uçmaġ, alimane davranmaġ, şaire benzemek...

KОMPARATİVİSTİKA—Ġohum dilleri muġayiseli-tariħi mé-tod esasında öyrenen dilçilik bélmesi; müġayiseli-tariħi dilçilik; müġayiseli-tariħi métod.

KОMPОNÉNT — Dil vahidini teşkil éden terkib hisselerinden biri. Meselen, aşağıdakı söz birleşmeleri ve mürekkeb sözler iki komponéntden ibaretdir: kitab almaġ, kitabın cildi, kitaba aludeçilik, maraġlı kitab, künebaħan, ġaraköz, devedabanı.

KОNVÉRKÉNSİYA—1. Dilin müħtelif sesleri arasındakı oħşarlığın, benzeyişin artmasına, hetta bu seslerin birbirine tam uyğunlaşmasına sebeb olan deyişmeler. 2. Menşe ümumiliyinden asılı olmayaraġ ve adeten erazi yaħınlığı ve ya sıħ medeni elaġeler neticesinde iki ve daha artıġ dilde benzer, oħşar elametlerin inkişafı; müħtelif dillerde ümumi cehetlerin artması.

KОNVÉRSİYA — Sözün öz morfoloji ve fonétik terkibini saħlamaġla, bir nitġ hissesinden başġasına kéçmesi. Ħususile inkilis dilinde çoħlu isimlerin sifete kéçib, sifet kimi işlenmesi hadisesi kéniş yayılmışdır. Meselen, demir ġapı, ġızıl saat birleşmelerinde ksim olan birinci tereflerin sifet funksiyasında işlenmesi kimi. Ereb dilinde artikller her hansı söze ġoşulduġda onun isme çévrilmesine sebeb olur. Élece de alman dilindeki (Zshġéyvép «yazmaġ» — <1az Zshġéyvép «yazı»), inkilis dilindeki (r1au «oyna» — Şé r1au «oyun»), fransız dilindeki (oIpéġ «yémek» — 1é ohşéġ «yéme») sözleri buna misal ola biler.

Artikl olan dillerde (artikl sayesinde) bütün cümleni de isme çévirmek mümkündür.

KОNNОTASİYA—1. Sözün (ve ifadenin) esas mezmununa daħil édilmiş elave mezmun; sözü müşayiet éden sémantik ve ya üslubi çalarlar. Sözün esas me'nasına daħil olan konnotasiya ifadeye bir tentenelilik, ġéyri resmilik ve s. ketirir. 2. İnvariant olaraġ kötürülmüş me'na, inténsional me'na, siġnifikasiya; müvafiġ référént ile elaġe, bağlılıġ.

KОNNОTATİV—Neinki eşyanın özünü, hem de onun ferġlendirici elametlerini kösteren. Meselen, ümumi isimler (ħüsusi isimlerden ferġli olaraġ) konnotativ adlardır.

KОNSОNANT — 1. Funksiyaca héca emele ketirmeyen ses. 2. Samitlere aid, samitler ile elaġedar olan. Konsonant yazı Konsonant ġarşılaşdırma.

KОNSОNANTİZM — Müeyyen dile meħsus samitler sistémi; bu samitlerin ħüsusiyyetleri ve birbirile ġarşılıġlı elaġeleri. Minimal konsonantizm — Uşaġ dilinde minimal samitler sistéminin ümumi esası kimi r/t ve m/n samitleri arasında iki esas ġarşılaşdırma.

K.ОNSTRUKSİYA — Müeyyen ġrammatik elaġelerine esasen dil vahidlerinin nitġ prosésinde birbirile elaġelenmesi, birleşmesi neticesinde méydana çıħan sintaktik tam, bütöv (söz birleşmesi, terkib). Apokoyni konstruksiya — Hemcins olmayan iki tamamlığın bir tabééden söz terefinden idare olunmasından ibaret konstruksiya. Men kitabı sene vérdim. Atributiv konstruksiya — Te'yin ve te'yinolunandan ibaret konstruksiya; te'yini söz birleşmeleri. Kağız ġovluğu (Müġ. ét: kağız üçün ġovluġ). heyat vesiġğsi (Muġ. ét: heyata vesiġe). Birleşdiriçi konstruksiya — Esas séyleme elave édilen sade cümle üzvleri, habéle tam cümle şeklinde tezahür éden konstruksiya. Danışıġ dili üçün daha çoħ seciyyevi olan birleşdirici konstruksiyalar nitġde mentiġi ve intonasion baħımdan ferġlendirilir, daha artıġ ékspréssiv olması ile seciyyelenir. Birleşdirici konstruksiyalar séylemin esas hissesine ya bağlayıcıların, ya da yalnız intonasiyanın kömeyi ile bağlanır. Bağlayıcılı birleşdiriçi konstruksiya — Birleşdirici tabésiz ve tabéli bağlayıcılar vasitesile formalaşır. Tahir de Ġendaba-ġurban. Selbi, sen de, Selbi, sen dğ («Azerbaycan dastanları»). Men ona çoħ inanıram. Özüm kimi. Üreyim kimi. Bağlayıcısız birleşdiriçi ko»S|'ruksiya — Yalnız intonasiya vasitesile esas hisseye bağlanan konstruksiya. Bizde bir kişi var; Ħor-ħor yatışı var (Tapmaça). Mene müraçiğt éde bilersen. İstediyin vaħt (E. Sadıġ). Morfoloji konstruksiya—1) Düzeltme ve ya mürekkeb sözü teşkil éden morfémlerin ġanunauyğun düzümü. 2) Müeyyen ġrup sözlerin hamısının umumi ġuruluşu. Şeħssiz konstruksiya — İşi kören şeħs name'lum ġalan, ifade édilmeyen konstruksiya. İşıġlaşır. Ġaranlıġlaşır. İş kéreni köstormeyen söylem. Plan yérine yétirilmişdir. Atanın borşu ödenilmişdir.

KОNSTRUKTLAR — Élmin bilavasite müşahide édilmeyen obyéktleri haġġında nezeri anlayışdır ki, müşahide édilen faktları izah étmek üçün bunlara istinad édilir. Konstruktlar merhelesi — Dil hadiselerini mücerred sémioloji strukturlar sħémi esasında nezeri mentiġ baħımından şerh étme. Strukturun mücerred tesviri.

KОNTAKT — Dil vahidlerinin yanaşı, bir birinin ardınca kelmesi ile müeyyen sintaktik elaġenin ifade olunması. Meselen, ikinci növ te'yini söz birleşmesi, habéle daħili obyéktli fé'ller emele getiren vahidler kontakt yérleşir. Bunların komponéntle ri arasına başġa vahidler elave édile bilmir.

KОNTAMİNASİYA — İki sözün ve ya iki ifadenin hissele rinin birleşmesi, çarpazlaşması neticesinde alınan yéni söz ve ya ifade. Meselen, «İntérnasional»ın dilimize tercümesinde Açlar ve ġullar dünyası, M. Y. Lérmontovun bir şé'rinde Ağalar ölkesi, ġullar ölkesi nümunelerinden birincisinde dünya, ikinci sinde «ağalar-ġullar» sözlerini götürerek S. Vurğun «Yaşadı ağalar-ġullar dünyası» déyir ki, burada kontaminasiya vardır.

KОNTÉKST — 1. Metnin (yazılı nitġin) me'naca éle bir bit kin parçasıdır ki, bu parçanın terkibindeki ayrıca bir sözün ve ya cümlenin me'nasını deġiġ şekilde müeyyenleşdirmeye imkan vérir. Adeten dil vahidinin me'nası «söz kontéksti» ile déyil, «réal kontékst» ile müeyyenleşdirilir. Bu réal kontékst birdefelik situasiyanı eks étdirdikde (tekrarlanmadıġda) sözün me'nasından déyil, işlenilmesinden (burada bu me'nada işlenib) danışmaġ olar. Kontékst muntezem şekilde tekrarlanan situasiyadan ibaret olduġda, sözün me'nası özünü kösterir. 2. Dil vahidinin linġvistik ehatesi, nitġ éléméntinin işlenme şeraiti ve ħüsusiyyetleri; dil vahidinin nitġde işlenme şeraiti; nitġ ünsiyyeti situasiyası. Métaforik kontékst — Ardıcıl şekilde kénişlendirilen, inkişaf étdirilen mecazlar toplusudur ki, bedii dilde «sémantik ikiplanlılığa» esaslanır. Ġuzğun bir de kördün milletin pullarını dimdiyine alıb uçub kétdi (S. Rehimov). Burada sözler métaforik kontékstde işledilmişdir. Meçazi işlenen «ġuzğun» sözünün dalınca «dimdiyine almaġ», «uçub gétmek» de métaforik me'na kesb édir. Meişet kontéksti — Şifahi nitġde sözlerin ve struktur modéllerin séçilmesine te'sir kösteren ünsiyyet şeraiti; nitġde aydın olduğundan bir çoħ sözlerin işlenmemesine imkan yaradan şerait. Kündelik menşetde işlenen bu kontékstde iħtisar üçün kéniş imkanlar yaradılır: Salam vérib, eléyküm salam alandan sonra- salam vérib, salam alandan sonra-+salam-+-kalamdan sonra...

KОNTÉKSTUAL — Kontékst ile bağlı ve ya elaġedar olan, kontékstden asılı olan. Sözün kontékstual me'nası. Kontékstual yarımçıġ cümle — «Çatmayan» üzvleri situasiya ile elaġedar «berpa oluna bilen» yarımçıġ cümle. Kontékstual sinonimler—Yalnız kontékstde me'naca birbirine yaħınlaşan vahidler. Dér idim éametinğ serv, veli özke imiş; herekatü revişü şivevü reftar sana (M. Füzuli).

KОPULYATİV TEKRAR — Birleşdirici ünsüru olan tekrar: üzbeüz; yanbayan; kelhakdl; basabas; ġız ne ġız; keldi ne keldi; ġalmaġal; dédi ki, dédi; keldim ha keldim; yandım néne yandım.

KОRRÉLYASİYA — 1. İki ve daha çoħ dil vahidinin ġarşılıġlı asılılığı, sémioloji asılılıġ. Terz korrélyasiyası — Müeyyen fé'lde bitmiş-bitmemiş fé'l terzleri kimi iki katéġorial formanın ġarşılaşdırılması. Meselen, rus dilinde. Fonoloji korrélyasiya—Birbirile bir elamet esasında ġarşılaşdırılan ve bütün ġalan elametleri umumi ferġlendirici elamet olması ile seciyyelendirilen iki foném sırası. Saitlerin ġalınlıġ- inçelik korrélyasiyası: kel-kal. Samitlerin cinkiltililik—karlıġ korrélyasiyası: méyit-méyid [t, d]. Növ korrélyasiyası — Fé'lin müħtelif növlerde işlenmesinden ibaret ġarşılaşdırma: kül-kül-dur-külüş yaz-yazıl-yazış-yazdır. 2. Tabélilik ve tabésizlik arasında orta bir mövġé tutan sintaktik elaġe növü. Éléméntlerin ġarşılıġlı elaġesi me'nasında «korrélyasiya» términi dilçiliye tebietşünaslıġdan ketirilmişdir. Bu términin müellifi fransız tebietşünası J. Küvyé hésab olunur. Оnun ireli sürdüyü ġanuna köre orġanizm ġapalı bir sistém teşkil édir ve bu orġanizmin her bir hissesi öz ġuruluşuna ve funksiyasına köre orġanizmin başġa hisseleri ile ġarşılıġlı şekilde elaġedardır. Bu ġarşılıġlı asılılıġ (korrélyasiya) anlayışı sonralar dilin de éyrenilmesine tetbiġ édilmişdir.

KОRRÉLYASİYA İYÉRARĦİYASI — Éléméntlerin sistém daħilindeki ġarşılıġlı asılılığı, paradiġmatik asılılıġ.

KОRRÉLYATİV ĠОŞALIĠ — Éyni seviyyenin sémioloji cehetden ġarşılaşdırılan iki sonuncu (aħırınçı) iştirakçısı. Baħ: Vasitesiz iştirakçı.

KОRRÉLYATİV ELAMET — Fonoloji korrélyasiya üçün bir esas teşkil éden diférénsial elamet.

KОRRÉLYATİV SÖZ — Başġa sözle her hansı bir cehetden— ya sinonimlik, ya antonimlik baħımından, ya éyni sözdüzeltme modéline malik olması, ya da éyni sémantik saheye aid olması cehetinden elaġedar olan söz; korrélyat.

KОSMОNİM — Kosmik feza, ġalaktika, ulduzlar sistéminin (bürclerin) ħüsusi adı: Böyük Ayı Bürçü. Kiçik Ayı bürçü. Vénéra. Yupitér. Saturn...

KÖK — Sözün şekilçileri atıldıġdan sonra ġalan ve sözün eşyavi me'nasını bildiren hissesi. Dilin ümumi morfoloji ġuruluşundan (köksözlü, iltisaġi, fléktiv) asılı olaraġ kök müħtelif seciyye daşıyır. hele éramızdan evvel V—IV esrlerde hindliler sözün kökünü ferġlendire bilirdiler. Avropada ise yalnız XI esrde yehudi dilçisi İona ibn Ġannaħ, XVI esrde ise fransız Anri Étyén söz kékünü ferġlendirme prinsiplerini ireli sürmüşler. hind dilçiliyi ile tanışlıġdan evvel sözün kékü anlayışının Avropada méydana çıħması Ereb dilçiliyinin te'siri ile elaġedar olmuşdur. Étimoloji kök — Dilin inkişafının evvelki dévrleri baħımından müeyyenleşdirilen kök. Meselen, ketir, apar, barış fé'lleri bu baħımdan hele kök hésab olunmur. Bunların étimoloji kékleri kel[tir], a[lıb] bar, bar[maġ] şeklindedir. Morfoloji kék—Dilin müasir inkişaf veziyyeti baħımından müeyyen édilen kök. Meselen, paħlava, çeyirtke, ildırım ve s. sözler morfoloji köklerdir. Üçsamitli kök — Sami dillerde mévcud olan esas söz kökleri. Meselen, k, t, b samitlerinden ibaret kök katib, kitab, kütüb kimi sözler üçün esas vérir.

KÖMEKÇİ—1) İkinci dereceli rolu olan, Tabé olan, esas olmayan. 2) Müeyyen sözün mürekkeb (tesviri, périfrastik, analitik) formasını emele ketirmek üçün ona ġoşulan (söz). Adeten bu ġoşulan kömekçi söz azçoħ öz léksik (eşyavi) me'nasından mehrum olur. Kömekçi fé l. Kömekçi söz — Ġoşulduğu sözün mürekkeb formasını emele ketiren ve léksik me'nadan mehrum olan söz. Fé'liv bacarıġ forması «bilmek» kömekçi sözü vasitesile emele ketirilir. 3) Elaġelendirme, ferġlendirme, ġarşılaşdırma ve s. kimi sintaktik funksiya daşıyan.

KÖMEKÇİ SÖZLER (Ġrammatik sözler, asılı sözler, müsteġil olmayan sözler, boş sözler, léksik me'nadan mehrum sözler, yardımçı sözler, sinsémantik sözler)—Müsteġil cümle üzvu vezifesinde işlene bilmeyen, esas nitġ hisselerine meħsus sözler arasında sémantik-sintaktik elaġe yaradan sözler

KÖMEKÇİ NİTĠ HİSSELERİ — ġoşma, bağlayıcı, edat.

KÖMEKÇİ FÉ'L —1) Adeten fé'llerle işlenib onların analitik formalarını méydana ketiren (yaradan) fé'l. Meselen, başlamaġ, bilmek fé'lleri: oħumağa başlamaġ, yazmağa başlamaġ, işleye bilmek, yata bilmek. 2) Esasen isimlere ġoşulub analitik konstruksiyalar emele ketiren fé'l. Meselen, olmaġ, étmek /élemek/ ve arħaik ġılmaġ fé'lleri: söz étmek, köz olmaġ, zl éle.çek, nezer ġılmaġ, zerer étmj, ħeber élemek.

KRİPTОĠRAM — Kriptoġrafik üsulla yazılmış yazı, ħususi işarelerle yazılmış, şerti, kizli yazı.

KRİPTОĠRAFİYA — Şifrelerden istifade éden yazı növu, şifr.

KRİPTОĠRAFİK — Kriptoġrafiya seciyyeli, kriptoġrafiya seciyyesine malik olan.

KRİPTОLAMİYA—Müvafiġ ictimai tebeġeye mensub olmayan cemiyyet üzvlerinin başa düşmediyi gizli dil. Meselen, oğru jarġonu, aşıġlar jarġonu, ġurd dili ve s.

KRİPTОLОKİYA — Kizli diller ve onların ġuruluşu haġġında, béle dillerin «şifrelerinin» açılması ġaydaları haġġında élm.

KRİPTОNİM — Psévdonim vezifesinde işledilen inisial ve ya kizli ad. Vladimir İliç Ulyanövun (Léninin) psévdonimlerinden biri olan K- Tulin evezine bir sıra hallarda K. T.; T.; K.; T-n ve s. kriptonimleri işledilmişdir. İkinci dünya müharibesi zamanı Moskvanın kizli adı (kriptonimi) Batus, Batusya idi.

KURSİV — El yazısına oħşayan metbee şriftidir ki, düz (şaġuli terzde) yığılmış metnin terkibinde müeyyen hisseni séçmek, ferġlendirmek üçün istifade olunur.

KÜY — Dodaġ, dil, dilçek ve s. danışıġ üzvlerinin ġéyriritmik titreyişinden alınan akustik veziyyet, kéyfiyyet.

KÜNYE — Ġohumluġ münasibetini köstermek üçün ħüsusi adlara elave édilen ümumi sözler. Ebu Yusif (Yusifin atası), Ümm Ħanım (ħanımın anası), Ebül Hesen (hesenin atası). Dilimizde Ereb diline meħsus kunyeler esas adlarla birleşib bir vahid ad kimi (daħili formadan mehrum şekilde) işledilir. Ebuyusif, Ümkülsün, Umuħanım, Ümminise. Оrta esrlerde şeħse kunye adı ile müraciet étmek hörmet elameti hésab édilirdi. Şeħsin sadeçe adını söylemekle muraciet ise hérmetsizlik, saymazlıġ kimi ġiymetlendirilirdi. Démeli, künye şeħsin esl adının evveline dbuyy ebül kömekçi ünsürü ile birlikde artırılaraġ onun kimin atası olduğunu bildiren kömekçi ħüsusi addır. Atanı oğula köre adlandırmadır. Ebülġasım (Ġasımın atası), Ebülhesen (hesenin ata. sı).

KÜTLEVİ KОMMUNİKASİYA — Ħalġ kütlelerinin heyatının en muħtelif sahelerinden behs éden, çoħ kéniş dairede yayılmış dil unsiyyeti. Kütlevi kommunikasiya vasitelerine metbuat, téléviziya ve radio vérilişleri, sesli kino daħildir.


Yüklə 4,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin