MüSLÜmanin ahlâKI


Vakitten Faydalanmak Ve Zamandan Ders Almak



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə27/29
tarix09.01.2019
ölçüsü1,06 Mb.
#94126
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29

Vakitten Faydalanmak Ve Zamandan Ders Almak

Vakitten başka herşeyin telafi edilmesi mümkündür. Zaman kaybı oldu mu onu hiçbir şey geri çeviremez. Bunun içindir ki, zaman insanın sahip olduğu en kıymetli unsurdur. Akıllı kişi günlerini cimrinin kıymetli malını sevdiği gibi değerlendirebilmelidir. Zamanın en kısa süresini bile boşa harcamamalı. Ehemmiyetsiz olsa bile her şeyi yerli yerine koy­malıdır, insan geçmişi hesaplamak maksadıyla varlığını bir düşünüp geçmişine şöyle bir nazar eder. Hayata atılış anını gözönüne getirebilirse bu andaki düşüncesi fazla süremez. Çünkü o sadece meçhul bir bidayeti tefekkür edebilecektir. Bundan sonra da gün ve yıllarını bir arada düşündüğünde onları, hadislerle dolu, su gibi akan bir gün gibi kısa bu­lacaktır. Bunlar insanın şimdilik veya kıyamet gününde hesap esnasında hatırlayabileceği hususlardır.



"O gün Allah hepsini bir araya toplayacak, sanki onlar gündüzün bir saatinden başka bir müddet eğlenmemişlerdir, birbirini tanıyacaklardır."636

"Aralarında gizli gizli konuşacaklar. Dünyada on ge­ceden fazla eğlenmediniz, diye aralarında ne konuşacaklarını biz daha iyi bileniz. Onların gidiş ve aklı daha üstün olanları da, o zaman "Bir günden fazla eğlenmediniz" diyecek. "637

"Onlar bunu görecekleri gün sanki günün bir akşamında veya bir kuşluğundan başka dur­mamışlardır. "638

Bu hatırlatma dünyada ebedi kalacaklarını zannedip herşeyleri ile ona bağlananların kulağını çınlatıyor. Aslında böyle bir hatırlayış, şayet dünya günleri ahiret günleri ile kıyas edilecek olursa doğrudur. Fakat gece ve gündüz, ay ve yıllar üzerinden geçtiği halde gaflet içinde gezip dolaşan, eğ­lenen, yorulan, rahat bulmaya çalışan fakat ölüm çattığında istemîyerek uyananlar için böyle bir hatırlatma elbette ki hoş olmayacaktır. Heyhat... İş işten geçtikten sonra bunlar uyanmıştır. İnsanların dünyadaki durumları acayiptir. Tak­diri ilahi onları takip ettiği halde onlar gaflet içindeler. On­ların her şeyleri yazıldığı halde kendilerinden habersizdirler. "O günde ki; Allah hepsini diriltecek de kendilerine neler yaptıklarını haber verecektir. Allah bütün onları saymıştır. Onlarsa bunu unutmuşlardır. Allah her şeye hakkı ile şahittir. "639

Gerçek müslüman vakti çok iyi değerlendirir. Çünkü vakit onun ömrüdür. Eğer boş vakit geçirir, fırsatları değerlendirmezse hayatın azgın dalgalan arasında Ölüme git­miş olarak uyanır, insan, gerçekten Allah'a (c.c.) sür'atli bir şekilde gitmektedir. Hergün, bizler için ebedi hayata doğru yol aldığımız merhalelerden bir tanesidir, insanın gerçeği idrak edip devamlı olarak önceden yaptıklarını ve istikbalde ne yapacaklarını gözönünde bulundurması akıl kan değil midir? İnsanın zaman akışı karşısında hareketsiz durması, trende giden yolcunun dışardaki eşyaları beraberinde gidiyor görmesi gibi bir aldatmacadır. Vakıa şudur ki: Zaman insanı esas barınağına doğru getirmektedir, İslam, zamanın de­ğerini boşuna harcamanın zararlarını bilen bir dindir. O, beliğ bir vecize ile bu hakikati ifade eder: "Vakit kılıç gibidir.

Onu yerinde kullanmazsak bizleri yaralayacaktır".

İslam, bu gerçeğin anlaşılmasını, mü'min için imkan ve takva alameti olarak kabul eder.

"Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde gök­lerde ve yerde Allah'ın yarattığı şeylerde, sakınacak bir kavim için nice ibretler vardır."640

İslam, yarınlarından habersiz bulundukları zaman içinde dehşete düşmüş, dünya lezzetleriyle zehirlenmiş insanları da hüsrana uğramış sefihler olarak kabul eder.



"Bize kavuşacağını ummayan, dünya hayatına razı olan ve onunla sükuna dalan kimselere bunca ayet­lerimizden gafil olanlar (yok mu?) işte onların itikat etmekte oldukları masiyetler yüzünden varacakları yer ateştir."641

İslam, ibadetlerini gün ve senenin bölümlerine göre ayar­lamıştır. Beş vakit namazı günün tüm zamanını kuşatmış ve akışına göre ayarlanmışlardır. Cebrail (a.s.) Allah (c.c.) ka­tından namaz vakitlerinin ilk ve son vakitlerini belirlemek ve bu vesile ile de sabahtan akşama kadar olan zamanı en has­sas ve İslami bir biçimde ayarlamak maksadıyla yere in­miştir:



"Haydi akşama girerken, sabaha erken Allah'ı tenzih edin (namaz kılın). Göklerde ve yerde hamd O'nundur. Gündüzün nihayetinde de öyle vaktine vardığınız va­kitte de namaz kılın."642

Zamana kısa bir bakış ile insana vaktin kıymetli açık delil ve belirtilerini gösterir. Nitekim zaman insana şöyle seslenir: "Ben sabah ve akşamları devretmekle çocuğu gençleştirir, büyüğü de fani kılarım. İnsan günlerin geçmesiyle sevinir. Halbuki onların geçmesi onun da gitmesi demektir."

Boyu büken ecelleri yaklaştıran, medeniyetleri yıkan insanları, acaiplikleri karşısında hayrete düşüren zaman, akıl­larını uyanıp hayır ve iyilikleri yaymak lazım olanı sağ­lamaları için bir fırsattır. Allah (c.c.) şöyle buyurur:

"Gökte burçlar yaratan, onların içinde bir çerağ ve nurlu bir ayak barındıran Allah'ın şanı ne yücedir. O iyice düşünüp ibret almak arzusunda bulunan kim­seler yahut şükür etmekle dileyenler için gece ile gün­düzü birbiri ardınca getirendir."643 Gezen feleklerle beraber gece gündüzü gündüzü de geceyi kovalar. Alemlerin Rabbi boşuna hiçbir şey yaratmamıştır. İnsanların bu ahenk­li dünyaya başıboş yaratıldıklarını düşünmeleri çok abestir. Bu alem uzun bir yarış ve ancak Allah'ın hakkını bilenlerin ona şükredenlerin büyük rahat yeri olan cennet için zamanın akışı içinde bazı zorluklara katılabilenlerin başarabilecekleri bir meydandır. Bu hakikatlerden gafîl bulunup men­faatlerinin peşine düşenler ise hiçbir şeyden ders ve nasihat alamayan ahmaklardır.

"Münafıklar görmüyorlar mı ki onlar her yıl ya bir ya iki kere çeşitli belalara çarpılıyorlar da yine nifaklarından tövbe etmiyorlar ve onlar ibret de almıyorlar". Ömrün en büyük sermayendir... Bunu nasıl harcayıp tasarruf ettiğinden so­rulacaksın... Nitekim Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde bir insan şu dört şeyden sorulmadıkça hiç­bir yere gidemez.



1. Ömrünü nerede tükettiğinden,

2. Gençliğini nasıl harcadığından,

3. Malını nereden kazanıp nereye sarfettiğinden,

4. ilmiyle nasıl amel ettiğinden."644

İslâm emir ve yasaklarının çoğunda zaman mefhumunu gözönünde bulundurmuştur. O boş lakırtılardan yüz çevirmenin iman gereği olduğunu belirtmekle ve birbirine:

"Gelin vaktimizi teselli verici şeylerle öldürelim" diyen iş­sizlerin bu hareketi ile muharebe etmekle hakimane dav­ranmıştır. Bu ahmaklar böyle bir hareketin ömrü boşuna öl­dürmek, zamanı boşa geçirmenin de fert ve cemiyetlerin ölümü demek olduğunu anlayamamışlardır. İnsanların gafil bulunduğu hikmetlerden bazıları da şunlardır:

"Görevler zamandan daha çoktur."

Zaman tarafsız değil, o ya sevgili bir dost veya azılı bir düşmandır".

Hasan'ül Basri'nin (r.a.) hikmetli sözlerinden birisi de şudur:

"Her sabah Allah (c.c.) tarafından bir münadi şöyle ses­lenir:

"Ey Ademoğlu! Ben yeni bir alemim senin yaptıklarına da şahidim. İyi amel yapmak suretiyle benden faydalan çünkü kıyamete kadar bir daha dönmeyeceğim."

Bu hikmetli sözler, ahirete daha bu dünyada iken ha­zırlanmak maksadıyla söylenmiş olup, İslâm'ın ruh ve terbiyesine muvafıktırlar. Kişinin bütün vakitlerini de­ğerlendirebilmesi veya önündeki bir işi hazırlamak gayesiyle istirahata ayrılması, Allah'ın (c.c.) kendisine nasip ettiği bir nimet ve onu dünyada muvaffak ettiğine dair bir işaret sa­yılır.

"Onun rahmeti cümlesindendir ki O sizin faydanız için de, sükun ve istirahat etmeniz için geceyi ve gün­düzü fazlu kereminden rızkınızı aramanız için ya­ratmıştır. Taki şükredesiniz" (el- Kasas: 73)

Ne yazıktır ki halk tabakası, kendisiyle beraber, baş­kalarını da zamanını boşa harcamaktan geri durmaz. Onlar, iş sahibi kişilerin değerli vakitlerini de basit mes'elelerle har­carlar. Resululah (s.a.v.) ne güzel buyurmuş:

"İnsanların çoğu iki büyük nimetten gafildirler"

1. Sıhhat,

2. Boş vakit."645

İslâm'ın vakti en güzel şekilde değerlendirme usullerinden biri de az da olsa amellere devam etmeyi teşvik etmesi, çok olsa da aralıklı amelleri hoş karşılamamasıdır. Çünkü küçük amellere devam etmek, zaman akışı içerisinde değersiz şey­leri biriktirir ve hiç farkına varmadan dağlar kadar büyük kılar...

Bir heyecen sonucu yersiz ve israfil bir biçimde işlere gi­rişip sonra da onu yarıda bırakmak, İslam'ın hoş arşılamadığı bir husustur. Hadisi şerif şöyledir:

"Ey İnsanlar! Yapabildiğiniz amelleri yapın. Siz usanmadıkça,Allah (c.c.) usanmaz.Allah (c.c.) indinde amellerin en makbulü az da olsa devamlı olanıdır. "646

Diğer bir rivayette de şöyle denilmiştir:



"İbadetlerinizde orta yolu tercih ediniz. Hiç olmazsa buna yakın olmaya gayret ediniz. Yolculuk esnasında sabah biraz, akşama doğru biraz, gece sonunda da biraz yol alınız. Bir de itidalden ayrılmayın konağınıza varmış olacaksınız. "647

Aişe'den (r.a.) rivayet edilmiştir:"Yanımda Beni Esed ka­bilesinden bir hanım bulunuyorken Resulullah (s.a.v.) içeri girip, şöyle buyurdu: "Bu kim?" Geceleri uyumayan falanca kadındır, dedim. Resulullah (s.a.v.) "Olmaz öyle şey, bırak onu. Yapabileceğiniz şeyler yapınız" buyurdu. Resulullah'ın (s.a.v.) yanında amellerin en hayırlısı, "Sahibi tarafından kendisine devam edilen ameldir." (Müslim)

İslâm'ın zamanı korumadaki diğer bir metodu, erken kalk­maya teşvik etmesi ve Müslümanlara günlük işlerini, dinç, azimli, ve morali tam yerinde olduğu bir zamanda ifa et­mesidir. Çünkü günün ilk vaktinde istekli ve dinç olarak işe başlamak günün geri kalan vakitlerinde de çalışma rağ­betinin devam etmesine ve zamanın boş geçmemesine vesile olur.

İslâm'ın hayat nizamı, çalışma mesaisini fecirden önce baş­latıp, güneş doğmazdan önce uyumamayı farz kılmış ve sabah namazının gecikmesine sebep olabilecek geç uyumayı da kerih görmüştür. Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulur:



"Allah'ım! Ümmetim için sabahın erken saatlerini be­reketli kıl!.."(Ebu Dâvûd)

Bazı kişilerin kuşluk vaktine kadar, diğerleri dünya ve ahiretiyle ilgili işlerle meşgul bulunurlarken onların uyuması, gaflet eseri ve mahrum olmaktan başka bir şey de­ğildir. Fatma b. Muhammed'den rivayet edildi ki:

"Ben sabah vaktinde uyuyorken babam yanıma gelerek, ayaklarıyla beni uyardı: "Sevgili kızım kalk da Rabbinden (rızkını) taleb et ve gafillerden olma. Çünkü Allah (c.c.) kul­larının rızıklarını, fecirden güneş doğmasına kadar taksim eder" buyurdu.648

Gerçekten çalışkanlar ile tembeller bu vakitte birbirinden ayrılıp herkese kabiliyetine göre dünya ve ahiret kazancı da­ğıtılır...

Zaman, insanlara yüklenen mükellefiyetleri içine aldığı gibi, Allah'ın (c.c.) insanlara gönderdiği ve kaza ile takdir edilen hayır ve şerri ihata eder. Öyle ilahi kaza ki in­sanlardan ibret alanlara nice dersler ve gerçek ibretler da­ğıtmaktadır...

"Allah gece ile gündüzü evirip çeviriyor. Bütün bun­larda görür gözlere malik olanlar için elbette birer ibret vardır"649

İnsanlar hadiselere bakıp bunların yaratanı karşısında dehşete kapılırlar. Çeşitli bolluk ve darlıklara düçar olurlar...

Bunları kendilerine kimin tattırdığım bilmezler. Herhangi bir mes'ele hakkında sıkıntıya düştüklerinde günlere ve ge­tirdiklerine lanet okumaya başlarlar.

Bu durum Allah'ı (c.c.) bilmenin ve kullarına uyguladığı takdirden de gaflet içinde bulunmanın bir neticesidir. Resulullah (s.a.v.) bizlere şu kudsi hadisi nakleder:



"Ademoğlu zamana sabretmekle beni gazaplandırmış olur. Zamanı çevirip eviren benim, Onun takdiri benim elimdedir. Gece ile gündüzü evirip çeviren benim."650

Yani: Zamanın insanların üzülüp sevindikleri hayır ve şer­den te'sir namına hiçbir şeyi yoktur. Tüm bunları zaman ve mekan'ın Rabbi (c.c.) takdir etmektedir.



"Her can ölümü tadıcıdır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz"651

Allah'ın (c.c.) insanlara takdir ettiği çeşitli durumlar, çe­şitli hikmetlere binaendir ki, bunları arif olanlar bilir ve bu vesile ile iman ve inançları artar:



"Her işi yerli yerinde O takdir eder, ayetleri O açık­lar. Ta ki Rabbinize kavuşacağınız iyice bilesiniz. "652

Haksızların başına nice iyi-kötü durumlar gelir, yine onlar bundan istifade etmesini bilmezler. Nitekim Hadis-i Şerifte şöyle denilmiştir:



"Münafık kişi hastalandığında bağlanan, iyileştiğinde de salıverilen davar gibidir. O niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini bilmez." 653

Evet tecrübelerden ibret almayan ve zamanın akışıyla ken­dine çeki düzen vermeyen, kâmil bir mü'min değildir...

Zaten musibetler, cahilin öğrenmesi, gafilin uyanması ve Allah'dan (c.c.) uzaklaşanın da başka bir maksatla mı mey­dana gelirler? Hayır... Allah (c.c.) şöyle buyurur:

"And olsun ki biz, senden evvelki ümmetlere de pegamber gönderdik de (küfürlerinden) dolayı ken­dilerini çetin bir yoksullukla, çeşitli hastalıkla ya­kaladık, olur ki yalvarırlar. İşte onlar kendilerine (öyle) bir azabımız gelip çattığı zaman yalvarmalı değil miydiler?..654

İnsanlık, yaratılış icabı şiddet anlarında veya musibetlere düçar oldukları durumlarda, Allah'a (c.c.) yalvarırlar. Akıllı kişi, musibet anında Allah'a yalvararak O'na bağladığı bu ir­tibatını, musibeti hafifleşip afiyete kavuştuğu zamanda da devam ettirir. Allah'tan (c.c.) müstağni olmaya işaret ettiği için, Allah'ın (c.c.) nimetlerini inkar etmek nankörlüktür.

Musibet ve başlarına gelen hadiselerden ders almayan ve nimetlerin değerini bilmeyen, haddi aşanlara gelince, on­larda darlık zamanlarında Allah'a (c.c.) yalvarırlar. Em­niyetli durumlarda ise Allah'dan (c.c.) kaçarlar.

"İnsana sıkıntı dokunduğu zaman yanı üstü yahud otururken veya ayakta iken bize dua eder. Fakat biz onun sıkıntısını açıp giderdik mi, sanki kendisine do­kunan bir sıkıntıya bizi çağırmamış gibi (eski yoluna) gider. İşte haddi aşanların yapar oldukları ameller böyle süslenmiştir."655

Böyle kötü bir hareket, nimetlerinde yüzdüğü Allah'a karşı akıllı bir kişiye yakışmaz.

Zamandan ibret almanın bir yolu da insanlık tarihini ib­retle okumak ve Allah'ın (c.c.) kainatta ki delilleriyle milletlerin başına gelenleri düşünmektir. Milletler nasıl yük­selir? Nasıl yıkılır? Nimetlere nasıl boğulup, sonradan bu nimetlerden nasıl olur da mahrum bırakılırlar?

Allah (c.c.) birbirini ta'kib eden bu durumlarla, insanların düşünmelerini ve bu vesile ile akıllarıyla onlardan ibret almalarını ve ders görmelerini taleb etmiştir.

Yerde gezip dolaşmadılar mı? Bu sebeple dü­şünecek kalblere bu suretle işitecek kulaklara malik olsunlar. Fakat hakikat şudur ki, (yalnız maddî) gözler kör olmaz. Fakat asıl sinelerin içindeki kalbler kör olur."656

İnsan iki durumla karşı karşıyadır:



a) Ya onun bazı özel tecrübeleri vardır, ki bunlar va­sıtasıyla îmanını takviye eder ve düşüncelerini düzeltir.

b) Veya ilmi olur. Bu durumda da başkalarının tecrübe ve ilimlerinden istifade edebilmelidir. Fakat dalgalı dünya ha­diseleri için gözü açıp tefekkür ve ibret almamak, karanlık ve körlük olup mü'mine yakışmayan bir husustur. Ömür kısa, insanın içinde yaşadığı ortam dar. Aklında büzülme ve kabuğuna çekilebilmesinden dolayı da nüfuz ve varlığı pek olmaz. Onun için insan aklıyla uzun hayat asırlarından is­tifade edebilmelidir.

İnsan, şurada, burada yapacağı derin bir (fikri) seyahatle kıssa, fikir, olay ve çeşitli görüşlerden meydana .gelmiş bir servet ile dönebilir... Bunlar vasıtası ile kainat hakkında tec­rübeleri artar. Allah'a (c.c.) olan ma'rifeti yükselir.

İslam, güçlü imanın araştırma, düşünme, tedebbür ve sağ­lam temellere dayanmasını ister. İşte bundan dolayıdır ki O, müslümanlardan uzun seferler ve geniş manada seyahatlar düzenlemelerini istemiş ve onlardan; oyun, eğlence, teselli, boş vakit öldürmek için değil de; ilim, isttiade, araştırma, ders, sağ ve ölülerden ibret almaları için dünyanın dört ta­rafını gezmelerini taleb etmiştir:

"Gerçekten sizden evvel birçok vakalar, şeriatlar gelip geçmiştir. Onun için yeryüzünde gezin dolaşın da (peygamberleri) yalan sayanların âkibeti nice oldu görün. Bu Kur'an insanlar için bir beyandır. Sa­kınanlar için de bir hidayet, bir öğüttür."657

"Onlar yerde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilernden evvelkilerin akibetinin nice olduğuna baksınlar? Onlar kuvvet ve yerdeki eserleriyle bundan daha üs­tündü. Böyle iken, Allah, onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın (azabından) bir koruyan da olmadı." 658

İşte Kur'an, yıkılmış medeniyetler ile yıkılış sebeplerine bakıp ders alınmasını ve bu sebep ile eskilerin yıkılmasına sebep olan bataklıklara yenilerin düşmemesini istemiştir. Gerçekten de tarihe gömülü nice acaiplikler vardır.

ŞİİR:

"Gece ile gündüzler zamandan hamile olup, her türlü acaipliği doğurur".



Zaman, aklın çözmekten aciz kaldığı bir delildir. Bizler, onun hakkında, geriye bırakmış olduğu eser ve vesikalardan başka birşey bilmeyiz. Zamanın künhünde belki kurtuluş ve yıkılış sırları mevcuttur. Fakat bunları ancak zamanın gizli ve açık durumlarından haberdar olanlar bilir.

"O, sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Hepiniz O'na toplanacaksınız. O, hem dirilten hem öldürendir. Gece ile gündüzün ihtilafı da onun eseridir. Hala ak­lınızı kullanmayacak mısınız?”659

Bilmemiz gereken husus şudur: İçinde yaşadığımız hayat başıboş değildir. Allah (c.c.) böyle bir şeyi yaratmaktan münezzehdir. Zamanın akışından hayırlı neticeler elde ede­bilirsek, kendimiz için Allah (c.c.) katında hiçbir zaman ve mekanın yıpratamıyacağı daimi mevkiler elde ederiz...660




Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin