2008
Hazırlayan: İsmail Yavuz ÖZTÜRK
NOKTALAMA İŞARETLERİ
Konuya başlamadan önce noktalama işaretlerinin hayatımızdaki öneminden bahsedelim;
Duygu, düşünce ve isteklerimizi karşımızdaki insanlara aktarırken iki yol kullanırız. Bunlardan birincisi olan sözlü anlatımda önemli olan; duygu, düşünce veya isteklerimizi karşımızdakilere doğru aktarmak, onları etkileyecek şekilde sunmaktır. Bunu gerçekleştirmek için gerektiğinde sesimizi yük- seltir, gerektiğinde alçaltır, vurgu ve tonlamalara dikkat eder ve bu anlattıklarımızı vücut hareketleri- mizle (jest ve mimikler) destekleriz. İkinci yol olan yazılı anlatımda ise durum biraz farklıdır. Çünkü bu anlatım tekniği, sözlü anlatım tekniğindeki imkânlara sahip değildir. İşte sözlü anlatımdaki bu imkânlar, yerini yazılı anlatımdaki noktalama işaretlerine bırakır. “Noktalama işaretleri olmasa, her şeyden önce tam bir iletişim kurulamaz. Çünkü bu işaretler, yazının tam anlaşılmasını kolaylaştırır. Anlatımın temel birimi olan cümleleri ayırır, anlatımı etkili kılar. Yine bu işaretler okumanın düzenli yapılmasını, anlamın aydınlığa kavuşmasını ve okuyucunun ilgisini uyanık tutmasını sağlar. Yazılar- dan noktalama işaretlerini atarsak anlam karışır. Anlama da zorlaşır. Ortaya yanlış ve ters anlamlar çıkar.”( Kavcar vd. 1995:84 ) Fikirler arasındaki bağı belirtmek, anlamı iyi ifade etmek noktalama işaretlerini kullanmak şarttır. Çünkü bu işaretlere dikkat edilmezse yazı, önemini ve etkisini kaybe- der; kelimelerin karmakarışık dizildiği anlamsız bir yığın olur.
Şimdi de dünya üzerinde her milletin hemen hemen aynı şekilde kullandığı noktalama işaret- lerini inceleyelim;
-
NOKTA ( . )
-
Hüküm, yargı bildiren, tamamlanmış cümlelerin sonuna konur:
Türk’üm.
Okul açıldı.
“Artık ana dili büsbütün işitilmez olmuştu. Hasan, köşeye büzüldü; bir şeyler soran olsa da susuyordu, yanakları pençe pençe, al al olarak susuyordu. Portakal bahçele- rine dalmış, göğsünde bir katılık, gırtlağında lokmasını yutamamış gibi bir sert dü- ğüm, daima susuyordu.” (Eskici; Refik Halit Karay)
-
Bazı kısaltmaların sonuna konur:
Prof., Doç., Dr., İst., s., vb., Cad., Sok., Alm., Ar., Far., Fr., İng.
Nokta kullanılmayan kısaltmalar:
TBMM, TDK, D, B, K, G, KB, GB, KD, GD (sekizi de yön),
m, cm, g, kg, l, C, Fe
-
Sayılardan sonra sıra belirtmek için “-nci, -ncı, -ncü, -ncu” eklerinin yerlerine kullanılır:
50. yıl kutlamaları, Cumhuriyet’in 75. yılı, yılın 365. günü, II. Mehmet, XV. yüzyıl
-
Üçlü gruplara ayrılan sayılar arasına konur:
12.584.000, 325.355.254
-
Tarihlerde gün, ay ve yıl rakamlarının arasına konur.
05.02.1972, 119.12.1996, 29.X.1923
Ay adları harfle yazılırsa nokta kullanılmaz:
29 Ekim 1923
-
Saat bildiren sayılarda saat ile dakika arasına konur:
08.30, 14.40, 23.58, 00.20
-
Bir yazının maddelerini gösteren rakam ve harflerden sonra konur:
I. II. A. B. 1. 2. a. b. i. ii.
-
Bibliyografyada her künyenin sonuna konur:
Agâh Sırrı Levent, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ankara 1960.
-
Matematikte çarpı işareti yerine konur: 4.5=20
2. VİRGÜL ( , )
-
Cümlede birbiri ardınca sıralanan, eş görevdeki kelime ve kelime grupları arasına konur:
Uzun boylu, sarışın, gözlüklü ve sevimli bir çocuktu. (sıfatlar arasına)
Kalemini, defterini, çantasını ve hırkasını alıp gitti. (nesneler arasına)
Ali, Veli, Selâmi! Kivi getirin! (hitap kelimeleri arasına)
Babası, annesi, dayısı ve halası onu sürekli şımartıyorlardı. (özneler arasına)
Eve gelirken insanlara, arabalara, evlere, atlara, ağaçlara onları bir daha göremeyecekmiş gibi bakıyordu. (dolaylı tümleçler arasına)
-
Aralarında biçimce ve anlamca ilgi bulunan (sıralı) cümlelerin arasına konur:
Umduk, bekledik, düşündük.
Cemal Bey çantasını kapattı, yerinden kalktı, mahcup bir şekilde oradan ayrıldı.
Tozlu ve soluk kırmızı perdelerden yakıcı bir güneş taşıyor, bütün odayı dolduruyordu.
-
Cümlede özel olarak vurgulanması gereken öğelerden sonra konur:
Derslerde, yalnız ve ancak, çok çalışanlar başarılı olur.
-
Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için (özne ile yüklem arasına başka öğeler girmişse) özneden sonra kullanılır:
Çocuk, soğuk bir kış günü ayrıldığı ve uzun zaman haberini dahi alamadığı köyünü artık unut-muştu.
-
Cümlede isim olarak kullanılan adlaşmış sıfatlar, kendinden sonra gelen kelimenin sıfatı şeklinde anlaşılacaksa bu kelimelerden sonra virgül konur. Yani bir kelimenin kendinden sonraki kelimeyle ilgisi olmadığını göstermek için kullanılır.
Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır.
İhtiyar, bekçiye müdür beyin içeride olup olmadığını sordu.
Bu cümlede ihtiyar kelimesinden sonra virgül olmasaydı bekçinin ihtiyar olduğu ve başka biri- nin bu ihtiyar bekçiye soru sorduğu anlaşılacaktı ( İhtiyar bekçiye müdür beyin içeride olup ol- madığını sordu ).
-
Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur:
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu den bir kamış olsam. (Ahmet HÂŞİM)
-
Kendisinden sonraki cümleye bağlı olan “hayır, yok, yoo, evet, peki pekâlâ, tamam, olur, hayhay, baş üstüne, öyle, haydi, elbette” gibi kelimelerden sonra konur:
Evet, kırk seneden beri Türkçe kademe kademe Türkçeleşiyor.
Yoo, güvercinlerime dokunmayın, dedi.
-
Hitaplardan sonra kullanılır:
Muhterem Hocam, (mektubun hitap kısmını yazarken)
Arkadaşlar, bu sorular yarına kadar çözülmeli!
Efendiler, bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele, müsademe demektir.
-
Arasözlerin ve ara cümlelerin (içe içe birleşik cümlelerde iç cümlenin) başında ve sonun- da kullanılır:
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.
Bu söz, ister inanın ister inanmayın, doğrudur.
Arka sıradakilerden biri, gözlüklü olanı, bir soru sordu.
Dün Ali amcalara, eski komşumuza, gittik.
Doğup, büyüdüğü yerleri, memleketini, çok özlemişti.
Onu dün akşama doğru, saat beş gibi, Kızılay’da gördüm.
-
Başkalarının sözlerinden yapılan veya yazanın kendine ait başka sözlerinden yaptığı alıntılar tırnak içine alınmamışsa iki virgül arasında verilir, cümle alıntı bir sözle baş- lıyorsa bu alıntı cümlesinden sonra virgül konur:
Hepinizi çok iyi tanıyorum, dedi.
Onlar da, eğitimi en yüksek seviyeye çıkaracağız, demişlerdi.
Ben, buna ihtiyacım yok, dediysem de o dinlemedi.
-
Yazışmalarda, başvurulan makamın adından sonra konur:
Türk Tarih Kurumu Başkanlığına,
-
Yazıların sonuna düşülen notlarda yer adıyla tarih arasına konur:
Kuşadası, 7 Şubat
-
Sayıların yazımında ondalık bölümleri ayırmak için kullanılır. Nokta kullanılmaz:
22,4 2,5 125,255
-
Bibliyografik künyelerde yazar adı, eser adı, basım evi vb. maddelerin arasına konur. Basım yeri ile tarihi arasına virgül konmaz:
Falih Rıfkı Atay, Tuna Kıyıları, Remzi Kitap Evi, İstanbul 1938
Cümle içinde “ve, veya, yahut” bağlaçlarından önce ve sonra virgül kullanılmaz; başka nok- talama işaretleri de kullanılmaz.
3. NOKTALI VİRGÜL ( ; )
1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur:
Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.
2. Öğeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:
Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum. Sabahtan beri bekliyorum; ne gelen var, ne giden. İş işten geçti; artık gelse de olur, gelmese de.
3. Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur:
Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; İstanbul, Londra, Bakû.
4. Kendilerinden evvelki cümleyle ilgi kuran ancak, yalnız, fakat, lâkin, çünkü, yoksa, bundan dolayı, binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, öyleyse vb. cümle başı bağlaçlarından önce konur:
Halis bir şiir fena okunabilir; lâkin sahte bir şiir iyi okunamaz.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir.
(Nihal Atsız, Türk Ülküsü)
* * *
Sıralı cümleler arasında ancak, fakat, çünkü vb. cümle başı bağlayıcılarından önce yazar, araya nokta, virgül, noktalı virgül koymakta serbesttir. Bu husus, yazarın üslûptaki tercihiyle ilgilidir.
4. İKİ NOKTA ( : )
1. Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.
Yeni harfler alındıktan sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmayan iki kişi görmüşümdür: Atatürk ve İnönü!
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya)
– Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?
Ziraatçı sayar:
– Yulaf, pancar, zerzevat, tütün...
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya)
2. Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur:
Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
(Mustafa Kemal Atatürk)
Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim.
(Falih Rıfkı Atay, Denizaşırı)
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.
(Yahya Kemal Beyatlı)
3. Kütüphanecilik alanında yazar adı ile eser başlığı arasına konur:
Yahya Kemal Beyatlı: Kendi Gök Kubbemiz, Falih Rıfkı Atay: Çankaya, Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Yaban, Faruk Nafiz Çamlıbel: Bir Ömür Böyle Geçti (bk. Virgül 14).
4. Ses biliminde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat.
5. Edebî eserlerdeki karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişinin adından sonra konur:
Bilge Kağan: Türklerim, işitin!
Üstten gök çökmedikçe
alttan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?
Koro : Göğe erer başımız
başınla senin !
Bilge Kağan: Ulusum birleşip yücelsin diye
gece uyumadım, gündüz oturmadım.
Türklerim Bilge Kağan der bana.
Ben her şeyi onlar için bildim.
Nöbetteyim !
(A. Turan Oflazoğlu, Anıtkabir)
6. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 56:8=7, 100:2=50.
5. ÜÇ NOKTA ( ... )
1. Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:
Ne çare ki, çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da, bu yanı...
(Tarık Buğra, Dönemeçte)
2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten ötürü açıklanmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur:
Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.
B..., 7 Nisan (Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu)
Arabacı B...'a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviri- yordu.
(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur)
3. Alıntılarda; başta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur:
Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé'nin mısraını hatırladı: "Meçhul bir felâketten buraya düşmüş..."
(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur)
Alınmayan kelime ve bölümlerin yerine yay ayraç içinde üç nokta konması da mümkündür.
4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun muhayyilesine bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur:
Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altındaki dağlar, korular, beyaz yalılar... Ve bütün bunların üzerinde bir esatir rüyasının havaî hakikati gibi uçan martı sürüleri...
(Ömer Seyfettin, Bahar ve Kelebekler)
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
(Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları)
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!
(Faruk Nafiz Çamlıbel, Sanat)
5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:
— Koca Ali... Koca Ali, be!...
(Ömer Seyfettin, Diyet)
6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:
— Yabancı yok!
— Kimsin?
— Ali...
— Hangi Ali?
— ...
— Sen misin, Ali usta?
— Benim!...
— Ne arıyorsun bu vakit buralarda?
— Hiç...
— Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa !...
— !...
(Ömer Seyfettin, Diyet)
UYARI: Türk imlâsında iki nokta yan yana kullanılmaz.
6. SORU İŞARETİ ( ? )
1. Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna konur:
Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı?
(Faruk Nafiz Çamlıbel, Yolcu ile Arabacı)
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
(Ahmet Haşim, Merdiven)
Atatürk bana sordu:
— Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz?
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya)
Soru, vurguyla belirtildiği zaman da soru işareti kullanılır:
Gümrükteki memur başını kaldırdı:
— Adınız?
Soru bildiren cümle veya sözlerde bazen cevabın ne olacağı sözün gelişinden belli olur. Bu tür cümle ve sözlerin sonunda da soru işareti kullanılır:
Bu havada dışarı mı çıkılır? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)
Böyle bir adama nasıl güvenirsin? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)
Seni hiç sevmez olur muyum? (cevap beklemiyor:sözde soru cümlesi)
2. Bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar için kullanılır:
Yunus Emre (1240?-1320), (Doğum yeri: ?).
Türk halk felsefesinin, Türk nükteciliğinin ve mizah dehasının büyük mümessili Nasreddin Hoca da (Hâce Nasirüddin) bu asırda yaşamıştır (1208 ?-1284).
(Türk Dünyası El Kitabı)
3. Bir bilginin şüpheyle karşılandığı veya kesin olmadığı durumlarda yay ayraç içinde soru işareti kullanılır:
Ankara'dan Konya'ya 1,5 (?) saatte gitmiş.
1496 (?) yılında doğan Fuzulî ...
UYARI : mı / mi eki -ınca / -ince anlamında zarf-fiil işleviyle kullanıldığı zaman soru işareti kon- maz:
Akşam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz.
Alp Er Tonga öldi mü
Esiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur.
Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya başlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluğu kaplardı.
(Haldun Taner, Onikiye Bir Var)
UYARI : Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur:
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı, Hisar'dan mı, Kavaklar'dan mı?
(Yahya Kemal Beyatlı)
Ruhunu karartan neydi, yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakıyordu?
7. ÜNLEM İŞARETİ ( ! )
1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur:
Ne mutlu Türküm diyene! (Mustafa Kemal Atatürk)
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde!
(Kemalettin Kâmi Kamu)
Hava ne kadar da sıcak!
Aşkolsun!
Ne kadar akıllı adamlar var!
2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir, ileri!
(Mustafa Kemal Atatürk)
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. (Mustafa Kemal Atatürk)
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! (Yahya Kemal Beyatlı)
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
(Necmettin Halil Onan)
Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
3. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için ayraç içinde ünlem işareti kulla- nılır:
İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!)
Bu kasabada onun ne kadar akıllı(!) olduğunu bilmeyen mi var?
8. KISA ÇİZGİ ( - )
1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bilmem. Havuzun suyu bulanık. Kapı- nın saatleri 12'yi geçmiş. Kanepelerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki a- dam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı? Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboşlar mı oturur?
(Sait Faik Abasıyanık, Havuz Başı)
2. Ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır:
Örnek olsun diye -örnek istemez ya- söylüyorum.
3. Dil bilgisinde kökleri ve ekleri ayırmak için konur:
al-ış, dur-ak, Dur-sun, Dur-muş, gör-gü-süz-lük.
4. Dil bilgisinde fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır:
al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-, okut-, taşla-, yazdır-.
5. Dil bilgisinde eklerin başına konur:
-den, -lık, -ış, -ak.
6. Dil bilgisinde heceleri göstermek için kullanılır:
a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk, ya-zar-lık, prog-ram.
7. Eski harfli metinlerin yeni yazıya aktarılmasında Arapça ve Farsça kurallara göre yapılmış tamlamaların, birleşik ve türemiş kelimelerin ögelerini ayırmak için kullanılır:
dârü'l-fünûn, resm-i geçit, resm-i kabûl, Cemiyet-i Akvâm, Hâkimiyet-i Milliye, Servet-i Fünûn, hokka-bâz, âteş-perest, menfaat-perest, bî-bedel, nâ-mağlûb, fî-sebîlillâh, min-tarafillâh, bilâ-ücret.
8. Kelimeler arasında “-den...-a, ve, ile, ilâ, arasında” anlamlarını vermek üzere kullanılır:
Türkçe-Fransızca Sözlük, Aydın-İzmir yolu, Ankara-İstanbul uçak seferleri, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, 09.30 - 10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşması, Manas Destanı'nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, 1995-1996 öğretim yılı.
9. Bazı terim ve kuruluş adlarında kelimeler arasına konur:
sıfat-fiil, zarf-fiil; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi.
10. Yabancı özel adlarda ve henüz dilimize mal olmadığı için özgün imlâlarıyla yazılan yabancı kelimelerde kullanılır:
Joliot-Curie, Lévy-Bruhl, Saint-Gotthard, Sainte-Beuve, Boulogne-sur-Mer, Bouches-du-Rhône, Salins-les-Bains, by-pass, check-up, Aix-en-Provence.
11. Adres yazarken semt ile şehir arasına konur:
Kurtuluş – ANKARA
12. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 50 - 20 = 30
Dostları ilə paylaş: |