Üçüncü Bölüm Anlayış Yoğrulmuş Fıtratın Gereklerinden ve Aklın Askerlerinden Ahmaklık ise Örtülü Fıtratın Gereklerinden ve Cehaletin Askerlerinden Biridir
Eğer anlayıştan maksat, zekanın şiddeti, hızlı intikal veya gereği hızlı intikal olan batın sefası ise, fıtri oluşu da vücut nimetinin ve vücut kemalinin Allah-u Teala tarafından ihsan edilmesindendir. Allah tarafından olan her şey, temiz saf, bütün ve kemaldir. Bu kendi yerinde de delillerle ispat edilmiştir.1 Pislikler, bulanıklıklar ve benzeri şeyler ise, ilinekseldir. İlginç işlerin karışımından ve fıtratın örtülmesindendir.
Eğer anlayıştan maksat, cemilin cemalini ve ruhani hakikatleri derk etmek için batın sefası ise, bu daha açık bir anlam ifade etmektedir. Zira fıtrat bizzat mutlak kemale yönelmektedir ve kamil varlığın cemaline aşıktır. Eğer, tabiat örtünmesi olmazsa, insan, mutlak cemal dışında hiçbir varlığa, bizzat ve mukaddes zata ait şeylere ise ilineksel olarak teveccüh etmez, kalp gözleri kainatta hiç kimseyi görmez. Ruhunun batının saf aynasında Hak Teala’dan, isimlerinden, sıfatlarından ve O’nun olması açısından eserlerinden başka hiçbir şey yer etmez ve kalbin esenlik içinde oluşunun anlamı da budur.
Belki de , “Tanyeri ağarıncaya kadar bir selamettir.”2 ayeti de bu anlama işaret etmektedir. Zira bu sure-i şerife, nubuvvet ve velayet makamına işaret etmektedir ve Ehl-i Beyt’in suresidir. Nitekim bu rivayetlerde de yer almıştır. 3 O halde bu ayet, yaratışsal örtünmeler gecesine girişim başlangıcında, mutlak veli için hasıl olan mutlak esenliğe işaret olabilir ki mutlak veli için mutlak şafak sökünceye kadar, kadir gecesidir ve de kamil velinin örtüleri terk etmek olan “Araları iki yay aralığı kadar belki daha da yakın oldu” makamına dönüşüdür.
Allah-u Teala’nın “Allah’a selim bir kalp ile gelen dışında…”4 ayeti hakkında Kafi’de İmam Sadık’tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: “Selim (esenlik içinde olan) kalp, içinde Allah’tan başka hiç kimsenin olmadığı bir şekilde Allah ile mülakat eden kalptir.”1
Hakeza, İmam Sadık’tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Kalb-i selim, dünya muhabbetinden salim olan kalp demektir.”2 Zira dünyanın hakikati Allah’tan gayrisidir. Bu açıdan bu anlam, sadece mutlak velide gerçekleşir.
Bu ayetin her iki şekilde tefsiri de bir anlamda Kadir suresinin ayet,i şerifesine dönmektedir ve onunla örtüşmektedir.
Bu zikredilenlerden, cehalet ve İblis’in askerlerinden ve örtülü fıtratın gereklerinden biri olan ahmaklığın anlamı da kendiliğinden anlaşılmaktadır. Fıtrat örtüldüğü zaman, ilahi askerlerden olan ruhani hak varlıkları ve Hak Teala’yı idrakten uzak düşer. Dünyaya ve kendisine yönelir, enaniyet ve benlik örtüsünde –hem de kendi hakikati olmayan dünyevi enaniyette- maneviyatın bütün mertebelerinden ve bütün ilahi marifetlerden mahrum kalır. Bu da ahmaklığın en üstün mertebelerinden biridir ki insan bu duruma düştüğünde kendisinden ve ruhaniyetinden örtülü olmaktadır. Bundan Allah’a sığınırız.
On Dördüncü Maksat
İffet ve de Zıddı Olan Ahlaksızlık Hakkında
Burada da beş bölüm vardır:
Birinci Bölüm
İffetin Anlamı Hakkında
Daha önce de işaret edildiği gibi insan için akleden (düşünen) kuvveden sonra üç kuvve vardır: Birincisi şeytani olarak adlandırılan vahime kuvvesidir, diğeri ise yırtıcı nefis olarak adlandırılan gazap kuvvesidir, üçüncüsü ise hayvani nefis olarak adlandırılan şehevi kuvvetir.
Fazilet ve rezaletler türündeki ölçü, bu kuvvelerdir. Her birinde ifrat ve tefrit noktası, rezalettir. Her birinde itidal sınırı ise nefsani faziletlerden biridir.
O halde, “şereh” olarak ifade edilen ifrat cihedindeki hayvani nefis, şehveti kendi başına bırakmak ve hayvani nefsi aşırılık yapsın diye başı boş salmaktır. Böylece nefis her zaman ve her şeyle lezzetini elde etmeye çalışır. Zira, insani kuvvelerden her birinde ilgili olduğu her şube hakkında başı boşluk ve dizginlerini koparma söz konusudur. Bu da şu anlamdadır ki örneğin şehvet kuvvesinin tabiat cevherinde mutlak şekilde lezzetine erişmek vardır. Bu şeriat ve akıl düzenine aykırı olsa dahi, fark etmez. Bu nefis şehvetini gidermek için haram yiyeceklerden, içeceklerden ve mahremleri ve anneleriyle zina ile sonuçlansa da haram ilişkide bulunmaktan kaçınmaz. O halde, “şereh” şehvetin ifrat noktasına erişmesi, akli ve şer’i sınırların ötesinde lezzetlerine düşkün olmak ve farz ölçüsünü aşmaktır.
Hayvani nefsin tefrit ciheti de vardır ki bu da “hemud” olarak ifade edilmektedir. Bu da şehvet kuvvesini itidal ve gerekli ölçüden alı koymak ve şahıs ve türü korumak için kendisine merhamet edilen bu değerli kuvveyi başı boş sanmaktır. Bu kuvve akıl ve şeriat ölçüsü altında riyazet elde eder, ifrat ve tefrit çizgisinden çıkar, akli ve şer’i hareketlerle harekete geçer, ilahi memurların tasarrufu altına girer ve şeytan ve vehimin hilelerinden kurtulursa, onda bir sükunet ve itminan hali hasıl olur ve onda itidal ve orta halli bir meleke oluşur ki akli, hatta ilahi renge bürünen bu kuvve ise iffet olarak adlandırılmıştır.
Bu açıklamadan da anlaşıldığı üzere hayasızlığın manası rivayet,i şerifelerde iffetin karşıtı olarak karar kılınan şeydir ve zahiren ifrat ve aşırılık boyutunu ifade etmektedir. Bu tarafın özellikle zikredilmesi ise tür olarak insanların daha çok bu boyuta saplanmasıdır. Zira insanların kendi iradesiyle itidal çizgisinden tefrit ve kusur haddine düşmesi çok enderdir ve ifrat ve tefrit boyutlarını bu ahlaksızlık ölçüsü içinde değerlendirmek biraz zordur. Zira ahlaksızlık, perdeyi yırtmaktır. Dolayısıyla itidal perdesini yırtmak, zıddından ibarettir ve o da iki tarafı kapsamaktadır.
Tamamlama
Geçen ve gelecek bölümlerden elde edilen sonuç şudur ki iffet, fıtri işlerden, yoğrulmuş fıtratın gereklerinden ve aklın askerlerinden biridir. Ahlaksızlık ise örtülü fıtratın gereklerinden, İblis ve cehaletin askerlerinden biridir. Zira, kuvvelerde iffet için bir tür mesabesinde olan adalet, fıtridir, zulüm ise fıtrata aykırıdır. Nitekim bu gerçek daha önce de zikredilmiştir.
Hakeza tam bir itaat, huzu ve kamil kimselere uymak da fıtri işlerdendir. Nitekim bunun karşıtı ise fıtrata aykırıdır. Aynı şekilde iffet, haya ve utanma da bütün insanların içinde yer alan fıtri işlerden biridir. Nitekim perdesini yırtmak, sövmek, hayasızlık da bütün fıtratlara aykırıdır. Bu yüzden bütün beşer ailesinin yapısı, iffet ve hayaya aşk duymayla yoğrulmuştur. Hayasızlıktan ve iffetsizlikten nefret de yoğrulmuş fıtrattır.
Dostları ilə paylaş: |