Üçüncü Bölüm Rivayetlerde Susmanın Faziletleri ve Hezeyanın Ayıpları Hakkında
Bu konuda da bir çok hadis-i şerifler vardır. Bu konuda rivayet-i şerifeler buraya sığmayacak kadar oldukça çoktur ve biz bunlardan bir kaçını zikretmekle yetiniyoruz.
Vesail’de Şeyh Tusi’nin1 Mecalis kitabından naklen Resulullah’ın Ebuzer’e yaptığı vasiyetlerinde şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Ey Ebuzer! Güzel söz, sükuttan daha iyidir ve sükut ise kötü sözden daha iyidir. Ey Ebuzer! Fazla konuşmayı terk et, ihtiyacın olduğu kadar konuşmak sana yater. Ey Ebuzer! İnsana her işittiğini nakletmesi yalan olarak yeter. Ey Ebuzer! Hiçbir şey dilden daha çok uzun süre hapsedilmeye layık değildir. Ey Ebuzer! Allah her konuşanın dilinin yanındadır. O halde, insan Allah’tan korkmalı ve ne söylediğini bilmelidir.”2
Hz. Ali (a.s) ise Nehc’ül-Belağa’da şöyle buyurmuştur: “Hikmetli sözler söylemekten sessiz kalmakta hayır yoktur. Aynı şekilde cehalet üzere konuşmakta da hayır yoktur.”3
Hakeza şöyle buyurmuştur: “Çok konuşanın, hatası çok olur; hatası çok olanın, hayâsı azalır; hayâsı az olanın takvası (günahlardan çekinmesi) azalır; takvası azalanın, kalbi ölür; kalbi ölen ise ateşe girer.”4
Hakeza şöyle buyurmuştur: “Dil yırtıcıdır; serbest bırakılırsa ısırır.”5
Hakeza şöyle buyurmuştur: Akıl kamil olduğunda söz azalır.6
Hz. Ali (a.s) oğlu Muhammed b. Hanefiye’ye yaptığı vasiyetinde ise şöyle buyurmuştur: “Allah sözden daha güzel ve aynı zamanda daha çirkin bir şey yaratmamıştır. Yüzler sözle aklanır ve sözle kararır Bil ki konuşmadıkça söz senin esirindir. Ama konuşunca sen sözünün esiri olursun. O halde altın ve paranı sakladığın gibi dilini koru ve gizle. Şüphesiz dil kuduz köpek gibidir. Salıverirsen ısırır. Nice kelime vardır ki nimeti ortadan kaldırır.Kim dilini salıverirse, dili kendisini her türlü rezalete ve istenmeyen şeye doğru sürükler. Böyle olunca da hiçbir zaman dilinden dolayı Allah’ın gazabı ve insanların kınamsından kurtulamaz.”1 Hakeza şöyle buyurmuştur: “Dilini koruyan kimsenin Allah da ayıplarını örter.”2
Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Allah’ın zikrinden başka fazla söz konuşmayın. Zira Allah’ın zikrinden başka söz konuşmak, kalbi katılaştırır. Şüphesiz insanlardan Allah’a en uzak olanı, kalbi katı olandır.”3
İhticac-i Tebersi’de4 yer aldığına göre İmam Seccad’a (a.s), “Söz ve sükuttan hangisi daha üstündür?” diye sorulunca şöyle buyurduğu yer almıştır: “Onlardan her biri için bir takım afetler vardır. İnsan bunların afetlerinden uzak olduğu taktirde konuşmak, sükuttan daha üstündür.” Kendisine, “nasıl böyle olabilir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah, peygamberleri ve vasileri sükut için göndermemiştir. Aksine onları kelam ve beyan ile göndermiştir. Dolayısıyla da sükut ile insan, cennete hak kazanmaz ve velayetullah da sükut ile elde edilmez, sükutla ateşten korunulmaz ve sükutla Allah’ın gazabından sakınmak mümkün değildir. Bütün bunlar kelamla hasıl olmaktadır.”5
Dördüncü Bölüm Sükutun Hadiste Yer Aldığı Anlamıyla Aklın Askerlerinden ve Yoğrulmuş Fıtratın Gereklerinden, Gevezelik ve Hezeyan ise Cehaletin ve İblis’in Askerlerinden vede Örtülü Fıtrattandır
Bu kitapta da zikredildiği gibi insan iki fıtrata sahiptir. Bu fıtratlardan biri asil fıtrattır ve o da mutlak kemale aşk fıtratıdır ve mutlak kemal de yüce Allah’tır. Diğeri ise bağımlı fıtrattır. Bu fıtrat da noksanlıklardan nefret etme fıtratıdır ve noksanlık da Allah’tan gayrisi ve ayrısıyla ilgilidir. İnsana bu iki konuda yardım eden her şey fıtratın gereklerinden ve onunla ilgili hususlardandır.
Sükut insanı, boş konuşmaktan, hezeyandan alı koymakta, insanı batın ile meşguliyete ve tefekküre yönlendirmekte, bu pisliklerden tasfiye etmekte, fıtrat aşkının konusu olan kemal noktasına yakınlaştırmakta ve de yoldaki tüm engelleri ortadan kaldırmaktadır. Bu açıdan sükut, yoğrulmuş fıtratın gereklerinden, akıl ve rahmanın askerlerinden biridir.
Hezeyan, boş ve batıl konuşma ise insanı mutlak kemalden uzaklaşatırmakta, tabiat ve hükümlerine yakınlaştırmakta ve de fıtratından nefret ettiği bir husus sayılmaktadır. Aynı zamanda kemal kaynağından örtülmesine vasıta olmaktadır. Nefis kendi asıl fıtratından örtülü olur, tabiat ve arzularına ilişecek olursa bu durumda örtülme, boş ve batıl şeylere yalancı bir sevgi doğurur. Tıpkı hastanın zararlı yiyeceklere karşı duyduğu yalancı iştah gibi. İnsan bu örtülmeden sıyrılınca da bu halde doğal ilgisine konu olan şeylerin fıtratın nefret ettiği şey olduğunu anlar. Dolayısıyla da nefret edilen, zikir, fikir, sessizlik ve halvet, fıtratın sevdiği hususlardır.
Yirmi İkinci Maksat
Boyun Eğmek ve Bunun Zıddı Olan Böbürlenmek Hakkında
Burada iki bölüm vardır:
Birinci Bölüm Boyun Eğmek ve Böbürlenmenin Anlamı
“İstislam” kelimesi, hakka ve hakikate itaat etmek ve boyun eğmek anlamındadır. 1 İstikbar ise, büyüklenmek, isyan etmek, itaatsizlik göstermektir. 2
Bilmek gerekir ki insani kalp, afet ve ayıplardan esenlikte olursa, Hak Teala’yı salim bir fıtrat ile derk eder. Derk ettikten sonra da teslim olur, teslim olduğu zaman da suri ve zahiri amellerde boyun eğer. Daha sonra salim bir kalpten teslimiyet hasıl olur, kalbi teslimiyetten ise zahiri boyun eğme hasıl olur ve bu da “istislam” kelimesinin anlamıdır.
Nitekim kalp eğer ayıplı olur, bencilliğe bürünürse, onda kibir ortaya çıkar ve bu kibir de nefsani bir halet olup kendini diğerlerinden üstün görmek anlamındadır. Eğer bu nefsani halet üzere davranır, zahirde Allah’ın kullarına karşı büyüklük taslarsa, “tekebbür etti” denir. Eğer bu nefsani kibir üzere isyan edecek olursa, “istikbarda bulundu” denir. Dolayısıyla istikbar, kibirden kaynaklanan itaatsilziktir ve de Batıni teslimden kaynaklanan zahiri boyun eğme olan “istislam”ın karşıtıdır. Dolayısıyla her boyun eğme istislam ve her isyan da istikbar değildir.
Dostları ilə paylaş: |