Orijinal adı: Şerh-i Hadis-i Cunud-i Akl ve Cehl Merhum İmam Humeyni (r a)


Dördüncü Bölüm Ateş Alevlendiği Sırada Gazap Kuvvesini Tedavi Etmek



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə55/66
tarix24.02.2018
ölçüsü1,28 Mb.
#43328
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   66

Dördüncü Bölüm

Ateş Alevlendiği Sırada Gazap Kuvvesini Tedavi Etmek


Bilmek gerekir ki insan, gazap ateşlerinin insanın göz ve kulaklarını kapatmadığı ve akıl nurlarını söndürmediği nefsin sükunet halinde, insan kendini ıslah etmeye çalışmalıdır. Zira, gazap ateşi alevlendiği zaman onu tedavi etmek mümkün değildir. Lakin alevlendiği zaman da bu yakıcı ateşi söndürmenin geçici bir takım ilaçları vardır ki eğer insan, tümüyle deli ve idraksiz hale gelmemişse bu çözümlere baş vurmalıdır ki, daha fazla şiddetlenmesine ve alevlenmesine engel olsun.

Bu esnada çözüm, nefsin vazgeçme nedenlerini temin etmesi ve kendi haline teveccüh etmesidir. Böylece işin başında haleti değişebilsin ve henüz dizginlerini tam koparmadan, kendini tedavi edebilsin. Eğer yapabiliyorsa insan o gazaplandığı yerden dışarı çıkmalı ve kendisini farklı işlere yönlendirmelidir. Eğer çıkamıyorsa, orada haletini değiştirmelidir. Örneğin, ayakta ise oturmalı ve oturuyorsa uzanmalı, nefsini gazap sebeplerine aykırı işlerle meşgul etmelidir.

Kafi’de yer alan bir rivayette şöyle buyurmuştur: “Eğer şeytanın közü olan gazaptan korkarsanız, yere sarılınız.” (Yani yerinizden hareket etmeyiniz). Zira bu esnada şeytanın pisliği ortadan kalkar. 1

Hakeza İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Eğer bir kimse bir topluluğa gazaplanırsa, ayakta durduğu taktirde hemen oturmalıdır ki şeytanın pisliği ondan uzaklaşsın, eğer akrabalarına gazaplandıysa, ileri gitmeli ve ona dokunmalıdır. Zira rahim (akrabalık duygusu) dokununca sakinleşir. 2

Ehl-i Sünnet yoluyla da Resulullah’ın (s.a.a) gazap anında şöyle davrandığı nakledilmiştir: “Eğer ayakta duruyorduysa oturuyor ve eğer oturuyorduysa sırt üstü uzanıyordu ki gazabı sakinleşsin.”3

Eğer insanın gazabı alevlenir, dizginlerini koparır ve şiddetlenirse, başkaları onu tedavi etmelidir. Bu esnada tedavi etmek elbette çok zordur. Bu durumda nasihat fazla etkili değildir. Dolayısıyla korkutmak veya gazaplanan şahsın çekindiği kimseleri, hazır bulundurmak yoluyla tedavi koyulmalıdır. Zira, insan büyük gördüğü kimsenin önünde zahiren gazaplanmaz ve gazap ateşi sinesinde söner, sadece batında hüzünlenmesine yol açar.

Bazen de bu gazap ateşi, insanın içinde boğulunca ister istemez helak edici bir takım hastalıklara maruz kalır. Bu açıdan bu esnada gazaplanan kimseyi kendi haline bırakmak ve onları pratik çözümlerle geri çevirmek daha uygundur. Aynı zamanda bu çok zor bir iştir.

Beşinci Bölüm

Beyinsizliğin ve Gazabın İfratının Heyecanlandırıcı Sebeplerle Çözümü Hakkında


Bunun da bir çok yolları vardır. Biz burada esas teşkil eden önemli çözümlerden birine işaret edeceğiz.

Gazabı heyecanlandırıcı sebeplerin en önemlilerinden biri nefsin isteklerinden biriyle çatışmasıdır. Köpekler, bir leşin etrafına toplandığında çatışma ortaya çıktığı için gazaplanır birbirine saldırırlar. Hz. Ali’den (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Dünya bir leştir, talipleri ise köpeklerdir.”4 Bu en güzel benzetmelerden biridir. Zira dünya talipleri bu kokmuş leş üzerinde köpekler gibi birbirine saldırmaktadır. Bu açıdan asıl hastalığın bütün hataların başı olan dünya sevgisi olduğunu bilmek gerekir. Dünya sevgisi kalpte yer ettiği müddetçe dünyevi isteklerden birisine karşı konulunca hemen gazap kuvvesi alevlenir, insanın dizginlerini elinden alır, nefse hakim olur, insanı şeriat ve akıl caddesinden saptırır.

O halde, bu kuvveyi temelden çözmek, bu maddeyi kökten söküp atmakla mümkündür. Bu madde ise dünya sevgisidir. Eğer insan, nefsini bu sevgiden temizlerse, dünya işlerine karşı rahat davranır, mal ve makamını kaybetmekle nefis itminanını kaybetmez, insanda hilim, sabır ve itminanın hakikati yer eder, nefsin sebat ve kararlılığı gün gittikçe artmaya başlar.

Bütün fesatların başı olan bu maddeyi nefisten söküp atmak için insan ne kadar riyazet çekerse çeksin, yerinde ve gerekli bir çabadır ve gerçekten bunun çok büyük bir değeri vardır. Bu maddeyi söküp atmak için geçmiştekilerin haletini düşünmek ve Kur’an kıssaları üzerinde tefekkür etmek en iyi çözümdür. Saltanat, azamet, mal ve makam sahibi kimselerin hallerinden ibret almak, onların sınırlı birkaç gün zarfında bu saltanattan istifade ettiğini, sonunda sonsuz pişmanlıklar içinde bu arzularını mezara götürdüklerini ve bir çok günahlara düştüklerini düşünmek, uyanık olan insan için en iyi ders konumundadır.

Akıllı insan, dünyada yaşacağı zamanı, ve ahiret hayatında bu dünyevi süslere duyacağı ihtiyaç miktarını, ahiret alemindeki nimetlere olan ihtiyacıyla mukayese etmeli ve dünyevi ve uhrevi hayat için gerekli şeyleri elde etme yolunda ciddiyetini bölüştürmeli, farzen yüz yıllık hayatı için ne miktarda çalışması gerektiğini ve sonu olmayan ebedi hayat için ne ölçüde azık temin etmesi gerektiğini göz önüne almalı, ne tür hasletler ve pişmanlıklarla karşılaşacağına dikkatle bakmalıdır.”Asra andolsun ki şüphesiz insan hüsran içindedir.”1

Allah’a yemin olsun ki, insanın hasarları o kadar büyüktür ki eğer hakikaten bunu bilecek olursa asla yerinde duramaz, zira insan bütün saadet sermayesini kaybetmekle kalmamış, bunları şekavet elde etme yolunda harcamış, ter dökerek ve emek vererek, kendisi için cehennemi ve ateşini temin etmiş bulunmaktadır. Dünya hayatında birkaç yıllık ihtiyacı için ebedi hayatı elde etmesi yolunda harcaması gereken tüm vakitlerini kaybetmiş ve birkaç gün sonra kaybedeceği bir yere bağlanmıştır. Dolayısıyla da hasret ve pişmanlık dışında bir nasibi olmayacaktır.

Halil gibi ilm’ul-yakine koyul

Ben batanları sevmem nidasını yükselt.”

İnsan eğer, insanlığın pratik öğretmenleri olan velilerin (a.s) haline dikkatle bakacak olursa, kendi hüsranlarını açıkça görür.

Ey Allah’ım! Biz uykudayız, ömrümüzü tümüyle boş yollarda harcadık, sen bizleri ağır uykudan uyandır, gözümüze doğru yolu göster, kalbimizi bu aldanma yolundan soyutla, bizleri kendinden başkasından kör kıl, kalbimizi cemil cemalinle aydınlat, şüphesiz sen büyük bir ihsan sahibisin.”


Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   66




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin