Orucun Fayda ve Bereketi


İhlası Elde Etmenin Yolları



Yüklə 3,4 Mb.
səhifə14/42
tarix02.01.2022
ölçüsü3,4 Mb.
#32394
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   42
İhlası Elde Etmenin Yolları

1 – Allah’ın ilim ve kudretine teveccüh etmek.

Eğer tüm kudret, izzet ve rızkın Allah’ın elinde olduğunu bilseydik asla bunları elde etmek için O’ndan başkasının kapısına gitmezdik.

2 – Allah’ın iradesiyle tüm varlık âleminin yaratıldığına ve ancak O’nun iradesiyle her şeyin yok olacağına, her şeyin sebebini yaratanın da yok edenin de O olduğuna teveccüh etmek. Yani kuru ağacın Hz. Meryem (s.a) için taze hurma vermesini sağlayan da, yakıcı ateşin Hz. İbrahim (a.s) için bir gül bahçesine dönüşmüşmesini mümkün kılan da O’dur ve bizler O’ndan başkasına tevessül etmemeliyiz.

Kur’an’da yüzlerce ayet ve kıssa, insanları Allah’ın kudretinin bilincine varmaya davet etmiştir ki böylelikle insanlar Allah’tan başka varlıklara değil halisane bir şekilde O’na yönelsinler.

2 – İhlasın Bereketine Teveccüh

İhlaslı insanın sadece bir tek hedefi vardır ki, o da Allah’ın rızasını kazanmaktır. Ve sadece hedefi Allah’ın rızasını kazanmak olan kimsenin başka şeye meyletme düşüncesi olmaz. Azarlanmaktan korkmaz, yalnız kalmaktan ürpermez, davasından geri çekilmez, asla pişman olmaz, insanların itina etmemesinden dolayı üzülmez, ümitsizliğe yer vermez ve Hak yolunu katederken azlık ya da çokluğa aldırış etmez.

Kur’an, iİhlaslı savaşçıların düşmanı öldürmek ya da Allah yolunda şehit olmaktan korkuları olmadığını anlatır. İmam Hüseyin (a.s), Kerbela’ya hareketinden hemen önce şöyle buyurdular: “Biz Kerbela’ya gidiyoruz. İster şehid olalım, ister muzaffer. Hedef, görevin yerine getirilmesidir.”

3 – Allah’ın lütfuna teveccüh

Bizi ihlasa yaklaştıran yollardan bir diğeri de Allah’ın lütfunu hatırlamaktır. Unutmayalım ki, biz yok idik; topraktan sonra yemeklerin eseri olan nütfeden yaratıldık; annelerin içlerinde beslenir olduk ve birbiri ardına çeşitli merhaleler aştıktan sonra kâmil bir insan suretinde dünyaya geldik. O anda hiçbir şeyi bilmiyorduk. Tek bildiğimiz ve hünerimiz annelerimizin sütüyle doyabilmek idi. Tüm bedenin ihtiyaçlarını temin edebilen mükemmel bir gıda olan anne sütünün yanında her daim anne şefkati. Öyle bir anne ki, 24 saat evladının hizmetinde. Acaba vicdanı olan bir kimse bu kadar nimete, kudrete ve bilgiye ulaştıktan sonra başkalarına itaat etmeye izin verir mi? Üzerimizde bir hakkı bile olmayan ya da bir lütufta bulunmayan kimselere niye kendimizi satalım?

4 – Allah’ın isteklerine teveccüh

Eğer insanların kalplerinin, kalplerde inkılap yaratan Allah’ın elinde olduğunu bilseydik; işlerimizi Allah için yapardık; ne zaman insanların himayesine ihtiyacımız olsa bunu Allah’tan isterdik. Böylelikle insanların hakkımızdaki iyi düşünmeleri ve kalpten muhabbetleri nasibimiz olurdu.

Hz. İbrahim (a.s) o yakıcı, sıcak Hicaz çöllerinde Kâbe’nin sütunlarını yükseltti ve Allah’tan insanların kalplerini zürriyetine mütemayil kılmasını istedi. Bu hadisenin üzerinden binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen her yıl adeta milyonlarca insan bir kelebeğin heyecanından daha fazla bir şekilde gönülden Allah’ın evini tavaf etmektedir.

Nice kimseler insanları razı etmek için kendilerini ateşe atıyorlar ama yine de insanların sevgisini kazanamıyorlar. Ve nice kimseler insanların maddiyatlarına, isimlerine, ekmek ve makamlarına göz dikmeden Allah’a gönülden bağlanırlar ve ihlasla tekliflerini yerine getirirler. Bununla birlikte bu kimseler insanların nazarında istisnai bir büyüklüğe ve makama sahiptirler. Öyleyse hedef Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır ve insanların bizden razı olmasını da Allah’tan dilemeliyiz.

5 – İşlerin Bekasına Olan Teveccüh

İşler eğer Allah için olursa kalıcı ve baki olurlar. Zira Allah’ın rengi o işi çevrelemiştir. Eğer işler Allah için olmazsa son kullanım süresi er geç dolacak olan ürünler gibi olurlar. Kuran şöyle buyurur: “Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır…”525 Hiçbir akıl sahibi, baki olanı fani olana tercih etmez.

6 – Ödüllendirilmenin Mukayesesi

İnsanların ödüllendirmesinde pek çok sınır ve kısıtlılık söz konusudur. Örneğin eğer insanlar bir peygambere ödül vermek isteseler en iyi elbise, yemek ve meskeni huzuruna sunarlar. Ancak bu tüm nimetler sınırlı ve kısıtlıdır, üstelik bu nimetler gerçekte hakketmeyen kimselerde de bulunmaktadır. Bu nimetleri hakketmeyen kimseler türlü türlü ziynetlerden, saraylardan, bağlardan ve görkemli şahsi bineklerinden istifade etmektedirler. Ancak işler eğer Allah için olursa, sonu olmayan, üstelik maddi ve manevi tüm mükafatlar, ödül sahiplerini beklemektedir.

İşte burada eğer doğru bir düşünce olursa, akıl bize sonu olmayan ve çok daha geniş içeriğe sahip ödülleri insanların sınırlı ve kısıtlı ödülleriyle değişmemize izin vermez.

93.
Kamil İnsanın Vazifeleri

 اِنَّ الْمُسْلِمٖينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتٖينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقٖينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرٖينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعٖينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقٖينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمٖينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظٖينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرٖينَ اللّٰهَ كَثٖيرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظٖيمًا 

“Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”

Ahzab, 35

Kâmil insan, dil ile (İslam’ın) ikrarının yanı sıra kalbi ile inanmalı (iman etmeli) ve midesini, şehvetini ve dilini kontrol etmelidir.



Midenin kontrolü oruçladır. “…oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar…”

Dilin kontrolü doğrulukladır. “…doğru erkeklerle doğru kadınlar…”

Şehvetin kontrolü, haramdan uzaklaşmayladır. “…namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar…”

Gurur ile mücadele, tevazuya sahip olmakladır. “…itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar...”

Gafletin kaldırılması Allah’ın zikri ve hatırlanmasıyla mümkündür. “…Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar...”

Zehir ve panzehirlere karşı mukavemet sabırladır. “…sabreden erkeklerle sabreden kadınlar…”

Mahrum ve ihtiyaç sahiplerine karşı duyarsız kalmamak infakladır. “…sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar...”

94.
En Son Din

 مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا 

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”

Ahzab, 40

En son din ile ilgili birkaç soru;

1 – İslam’dan sonra neden insanların yeni bir peygambere ihtiyaçları yoktur?

Cevap: Nübüvvetin idame etmesi ve yeni peygamberlerin gelmesi esasında iki delile dayanır. Birinci delil, Allah’ın insanların arasında olan önceki dinin kitabı ve geçmiş peygamberin öğretilerinin birçoğunun tahrif olmasıdır. İkinci delil ise, tarih süresi boyunca beşerin tekâmülü kanunların daha geniş ve daha kâmil olarak nüzul olmasına bağlıdır.

Ancak İslam Peygamberinden (s.a.a) sonra bu iki hadise de vuku bulmamıştır. Çünkü evvela Kur’an’ı Kerim bir kelimesi dahi değişmeden insanların arasında baki kalmıştır. İkinci olarak Allah’ın kitabında en geniş ve en kâmil şekilde hükümler yer almıştır. Allah’ın ilminin esası üzerine kıyamet gününe kadar beşeriyetin ihtiyaç duyacağı tüm hükümler İslam’da beyan edilmiştir.

2 – İnsanın değişen ihtiyaçları dinin son bulmasıyla nasıl uygun olabilir?

Cevap: İnsan tahsil ederken içtihat ve profesörlük derecelerine ulaşabilmesi için eğitmene ihtiyacı olur. Bunlardan sonra öyle bir dereceye varır ki; eğitmene ihtiyaç duymadan öğrendiği ilimlerden gerekli konuları elde edebilir. İçtihat kapısı açıktır ve gerekli olan hükümleri külli kaidelerden çıkartmak mümkündür. Ancak bunun için fakihler, hükümlerin istihraç edilmesi için belirlenmiş usule (yöntem, metedoloji) dayanmalıdırlar.

3 – Beşeriyetin gayb ilmiyle olan irtibatı neden kesildi?

Cevap: Vahiy nazil olmasa da gayb ile irtibat aynen bakidir. Masum İmam (a.s) âlemde hâzırdır ve Allah’ın melekleri ona nazil olmaktadır.526 Liyakati olan insanlara gaybi yardımlar ulaşmaktadır; hatta sıradan insanlar eğer muttaki olurlarsa ilahi nura sahip olabilirler ve Allah hak yolunu onlara bir şekilde göstermektedir:

Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin…”527

95.
Örtünme ve Açık Olmanın Afetleri

 يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا 

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”

Ahzab, 59

Örtünmemenin ve hicaba sahip olmamanın yarattığı birçok sorun vardır. Bazıları şöyledir:

1 – Çapkın ve nefsine düşkün kimselerin arzularının canlanmasını sağlar.

2 – Fesat ve çirkinliğin yayılmasını sağlar.

3 – Kötü niyet ve hadsizlik, şiddetle birlikte vuku bulur.

4 – Gayrimeşru gebelikler ve düşüklere neden olur.

5 – Psikolojik ve zührevi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.

6 – Hoş olmayan olaylar neticesinde intihar ve evden kaçmalara yol açar.

7 – İnsanın eşine namahrem erkekler tarafından uygun gözle bakılmamasına sebebiyet verir.

8 – Boşanmaların artması ve ailevi münasebetlerin zayıflamasına neden olur.

9 – Güzellik hususunda saçma bir rekabete girilmesine sebep olur.

10 – İffetli ailelerin sıkıntı ve şikayetlerine neden olur.

96.
Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ödül ve Mükâfatı

 قُلْ مَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدٌ 

“De ki: ‘Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah’a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir’”

Sebe, 47

Kur’an’ı Kerim’de defalarca Peygamberlerin insanlardan bir mükâfat ve ücret istemediğine dair ayetler tebliğ edilmiştir. Şuara suresinin 100. ayetinden 180. ayetine kadar çeşitli peygamberlerin bu husustaki ifadeleri beyan edilmiştir. Ancak İslam Peygamber’i (s.a.a) iki ayrı yerde ücret ve zahmetinin karşılığını talep etmiştir. Kur’an şöyle buyurur: “De ki: ‘Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum...”528 Diğer bir ayette şöyle buyurur: “De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.”529

Konu edilen ayet, yukarıda beyan edilen iki ayetin mecmu ve cemidir ki, Hz. Peygamber (s.a.a) insanlara şunu bildirmek istemektedir: Eğer ben sizden bir ücret istiyorsam ve Ehl-i Beyt’imi (a.s) seviniz diyorsam bu ücretin faydası size geri döneceği içindir. Çünkü Hz. Peygamber’in (s.a.a) masum Ehl-i Beyt’ine kim ilgi duyar da onlara itaat ederek masum rehberlerin emrine uyarsa Allah’ın yoluna uymuş demektir. “De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.”530 Öyleyse bu ücretin faydası insanın kendisine dönmektedir. Bir muallimin öğrencisine ‘sizden bir ücret istemiyorum ancak verdiğim dersi iyi öğrenin’ sözünde olduğu gibi, bu emrin faydası öğrencinin kendisine dönmektedir.

97.
Amaç ve Niyetin Önemi

 فَلَمَّا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبٖينِ وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَا اِبْرٰهٖيمُ قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَا اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنٖينَ 

“Böylece ikisi de Allah’ a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: ‘Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükâfatlandırırız’ diye seslendik.”

Saffat, 103 – 105

Kur’an kültürü ve Ehl-i Beyt (a.s) mektebinde amellere asıl değer verilme sebebi o amelin yapılma niyeti ve gayesidir. Müminin hayır işlerini yerine getirmedeki niyetinin, yaptığı amelden daha kıymetli kabul edilmiş olduğu geçmiş bölümlerde açıklanmıştı. “Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır.”531 Bu rivayete göre birçok hayırlı iş yapılamamış olsa da, doğru ve hayırlı olarak niyet edilmesinden ötürü övülmüştür. Ve birçok yapılan menfi iş, kötü niyetlerden dolayı kınanmıştır. Şimdi yerine getirilememiş ancak sevap ve ecir kazandıran güzel işlerden birkaç tane örnek zikredelim:



Hz. İbrahim’in (a.s) oğlunu kurban etmesi için Allah’a takdim etmesi… “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin…”532

Veysel Karani, Hz. Peygamber’i (s.a.a) görmek için Medine’ye gider ancak kendisini ziyaret etmeye muvaffak olmamasına rağmen ziyareti kabul olur. Bununla birlikte, Hz. Peygamber’in (s.a.a) yanında olup, O’na eziyet eden kimseler de bulunmaktaydı.

Hz. Peygamber’in (s.a.a) ashabından bir grup savaşa gidecek binekleri olmadığından üzülüp göz yaşı dökmüşlerdi.533

Allah, kimi insanların kötülüklerini güzelliklere tebdil edip, değiştirmektir. “…Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir…”534

Her kim Ehl-i Beyt’in (a.s) muhabbetiyle dünyadan ayrılırsa, şehid olmuş kimsenin sevabını alacaktır. “Her kim Âl-i Muhammed (Ehl-i Beyt) sevgisiyle ölürse, şehid olarak ölmüştür.”535

Bir grup kimseye de yapacağı eylemin misli ile karşılık verilir: “Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin…”536


Yüklə 3,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin