Eleştirilmeye Neden Olan Güzel Eylemler
Güzel olarak adlandırılan işlerden bazıları kimi nedenlerle Kur’an’da eleştirilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir;
〉 Bozgunculuk niyeti ya da riya ve kibirlenerek yapılan işler. “Eyvah olsun o namaz kılanların haline ki, onlar gösteriş yaparlar…” 537
〉 Hayırlı bir işle birlikte kötü bir eylemi içinde barından işler. Sadaka verildiği anda minnet ve başa kakmanın da yapılması örneğinde olduğu gibi. “… sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın…” 538
〉 Bir işin yanlış yöntem ve tarzlarla yerine getirilmesi. Kimileri savaş ve cihat edilmesinin yasaklandığı haram ayları kendi kendilerine değiştirmişlerdi. Savaşmayı bir yıl için helal, diğer bir yıl için haram saymışlar, kendi anlayışlarınca tarihler üzerinde oynama yapmışlardı. “Sapıtmak için hürmetli ayların yerlerini değiştirip geciktirmek, küfürde gerçekten ileri gitmektir…” 539
Kur’an, bu kimselerin amel ve eylemlerini şu şekilde özetlemiştir: “… Öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir…” 540 Onların yaptıkları işler görünürde hayır gözükse de gerçekte ve akıbetinde boş ve kıymetsizdir.
〉 Kur’an’ın bu kimselerin işleri hakkındaki bir başka ifadesi şöyledir: Onlar amellerinin bir kıymeti olduğunu ve güzel işler yaptıklarını zannederler: “Dünya hayatında, çalışmaları boşa gitmiştir, oysa onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı.” 541
98.
Kur’an’da Tedebbür Etmenin
(Düşünmenin) Önemi
كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُوا اٰيَاتِهٖ وَلِيَتَذَكَّرَ اُولُوا الْاَلْبَابِ
“Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”
Sad, 29
Kur’an’da tedebbür etmenin önemine oldukça geniş yer verilmiştir. Çünkü:
〉 Her kim Kur’an ayetleri hakkında tedebbür etmez ise, Allah’ın aşağılanmasına layıktır: “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?” 542
〉 Rabbani alim, işlerini Kur’an’a göre yapan kimsedir: “…Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz kitap uyarınca rabbaniler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.” 543
〉 İlahi kitapları ciddiyetle ele almak gerekir: “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl…” 544
〉 Her kim Kur’an’ı kendisinden uzaklaştırsa, kıyamet gününde Hz. Peygamber’in (s.a.a) şikayet edeceği kimselerden olacaktır: “Peygamber dedi ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terk ettiler.” 545
İmam Zeyne’l Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer tek olduğum zaman yanımda Kur’an olsa asla gariplik hissetmem.” 546
Hz. Emiru’l Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kur’an bir deniz gibidir ki hiç kimse onun derinliğine ulaşamaz.” 547
İmam Humeyni (r.a) ömrünün tümünü Kur’an üzerine tedebbüre ayıramamış olması hususunda müteessir olmuştur. 548 Molla Sadra da ‘Vakıa’ suresi tefsirinde benzer bir üzüntüyü dile getirmiştir.
99.
Tümüyle Lütuf ve Şefkat Dolu Bir Ayet
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
“De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Zümer, 53
Bu ayetin tüm kelimeleri ilahi lütuf ve şefkat ile bezenmiştir:
1 – Bu müjdeli haberin Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından açıkça duyurulması istenmiştir: “De ki:…”
2 – Allah, insanı muhatap olarak kabul etmiştir: “Ey…”
3 – Allah tüm beşeriyeti rahmetine alacak liyakatte ve kulları olarak kabul etmiştir. “…kullarım…”
4 – Günahkârlar ancak kendilerine zulüm etmişler ve Allah’a zarar verememişlerdir: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım…”
5 – Rahmetten ümit kesmek, haramdır. “…Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin…”
6 – Allah’ın rahmeti kısıtlı ve sınırlı değildir. “Allah’ın rahmetinden…” Ayetteki Arapça ifadesinde ‘rahmetullah’ yerine ‘rahmeti’ yani rahmetim ifadesi geçebilirdi. Allah’ın rahmeti ifadesinin geçmiş olması rahmetin genişliğine işarettir. Çünkü ‘Allah’ lafzı, O’nun mana olarak en geniş ismidir.
7 – Allah’ın rahmet vaadi kat’idir. “…Şüphesiz Allah…”
8 – Allah’ın işlerinden biri de, daima affetmesidir. “…Çünkü O, çok bağışlayandır…”
9 – Allah tüm günahları bağışlamaktadır: “…bütün günahları affeder…”
10 – Allah, bütün günahları affedeceğini tekit ederek beyan etmektedir: “…bütün günahları…”
11 – Allah çok affedici ve rahmet edendir: “…Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
100.
Söyleşi ve Cedelin Adab ve Çeşitleri
مَا يُجَادِلُ فٖى اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذٖينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِى الْبِلَادِ
“Allah’ın ayetleri üzerinde, inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.”
Mü’min, 4
Cidal ve tartışma iki türlüdür:
1 - İlki, Peygamberlerin metotlarından olan, insanların irşadı için gayret ve bir çeşit müzakere olarak adlandırılan cidal ve tartışmadır. Hud suresinde geçtiği gibi: “Kâfirler dedi ki: ‘Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karşı cidal etmede – mücadele etmede –çok ileri gittin’…” 549
2 - İkincisi, karşı tarafı ezmek ya da hakkın gücünü azaltmak amacıyla yapılan cidal ve tartışmadır. Burda cidal ve tartışmadan kasıt, çeşitli sapkınve bâtıl yolları kullanarak mücadele etmektir. “…Bâtılı hakkin yerine koymak için mücadele etmişlerdi…” 550
İlmi ve akidevi meselelerde cidal ve tartışmadan uzak durulmalıdır. Eğer yukarıda değinilen iyi cidal ve tartışma olursa başka… “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan cidal edin – mücadele edin – …” 551
İyi cidalin numunelerden;
Hz. İbrahim (a.s), Nemrud’u Allah’a inanmaya davet etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a kulluk yap ki; ölüm de hayat da O’nun elindedir.” Nemrud ise şöyle cevap verdi: “Ölüm ve hayat benim de elimde. Ben herhangi bir kimsenin idam edilmesini sağlayabilir ya da idam kararı verilmiş kimseyi de özgürlüğüne kavuşturabilirim.” Hz. İbrahim (a.s) ise bunun karşısında şöyle buyurmuştur: “Allah güneşi doğudan doğudandır. Sen de güneşi batıdan doğur öyleyse… Nemrud bu söz karşısında şaşkına dönmüştür.” 552
Kur’an-ı Kerim defalarca muhaliflere olan hitaplarında eğer kendisi gibi bir kitabı ya da on hatta tek bir sureyi getirirlerse davetini geri çekeceği hususunda meydan okumuştur. Yardım için herkesi davet edebileceklerini ancak asla Kur’an’ın bir suresi gibi bir sure getiremeyeceklerini haber vermiştir. 553
Yersiz ve batıl tartışma ancak şeytanın tahrik etmesiyle olur. “Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar…” 554
Bâtıl Tartışmanın Zararları
1 – Yoldan çıkma nedenlerindendir: “Hidayete ermiş guruplar ancak boş ve batıl tartışma içinde olduklarından sapmışlardır.” 555
2 – İlahi kahrın gelme nedenlerindendir: “Her kim bilgisi olmadan bir konuda tartışmaya girerse, tartışmayı bırakana kadar ilahi kahır üzerinedir.” 556
3 – Pişman olmaya sebeptir: “Tartışmanın çıkış nedeni olan inatlaşmaktan sakın. Başı cahillik sonu pişmanlıktır.” 557
Kabul ve tavsiye edilen tartışma, cidal yöntemleri;
1 – Muhataptan delil istenir: “…De ki: ‘Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin.’ ” 558
2 – En baştan kendisini kazanan ve üstün gibi görmemelidir: “…De ki: “Allah’tır. Öyleyse doğru yolda veya apaçık bir sapıklıkta olan ya biziz ya sizsiniz.” 559
3 – Geçerli ve maslahatı olan bir durum olmadığı takdirde hak her ne ise kabul edilmelidir: “Şarap ve kumarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” 560
4 – Muhataba düşünme fırsatı verilmelidir: “Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse,Allah’ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver…” 561
5 – Edep ve metanete riayet edilmelidir: “Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler.” 562
6 – İnsaflı olunmalıdır ve herkesi aynı gözle görmemek gerekir: “… Sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.” 563
7 – Mantıklı söz söylenmelidir: “Ey inananlar! Allah’tan sakının, dürüst söz söyleyin…” 564
8 – Söz, mülayim bir edayla söylenmelidir: “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır veya korkar.” 565
101.
İlahi Nusret ve Zaferin Çeşitli Görüntüleri
اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُ
“Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.”
Mümin, 51
İlahi zafer ve başarı, peygamberler ve müminlere çeşitli şekillerde ulaşır:
Kimi zaman ünsiyetin icat edilmesiyle ve kalplerin yönlendirilmesi ile; “…Sizi arıtmak, sizden şeytan vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve sebatınızı artırmak için gökten size su indirmişti.” 566 “Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır…” 567
Kimi zamanda dualara icabet edilmesiyle; “Rabbi, onun duasını kabul etti…” 568 “Nuh, şöyle dedi: ‘Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!’ ” 569
Bazen de mucize ve hüccetin tamamlanmasıyla; “Ant olsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik…” 570
Kimi zaman devlet bahşedilmesiyle; “…İbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik.” 571
Kimi zaman savaşta galip gelinmesiyle; “And olsun ki Allah size birçok yerlerde ve Huneyn gününde yardım etmişti…” 572
Kimi zaman sükûnet ve emniyetin kalbe nazil edilmesiyle; “Allah da ona (kalbine) sükûnet ve emniyet indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemişti…” 573
Kimi zaman düşmanın helak edilip, onun intikamının alınmasıyla; “Bu sebeple onlardan intikam aldık…” 574
Kimi zaman gaybi yardımlar ve meleklerin nazil olmasıyla; “Hani sen müminlere, ‘Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?’ diyordun.” 575
Kimi zaman düşmanların kalplerine korku bırakılmasıyla; “…kalplerine korku saldı;” 576
Kimi zaman peygamberlere uyan kimselerin düşünce ve kültürlerinin gelişmesiyle; “… Dinini bütün dinlere üstün kılmak için…” 577
Kimi zaman tehlikelerden korumayla; “Biz onu ve gemidekileri kurtardık…” 578
Kimi zaman hile ve kurulan tezgâhları etkisiz hale getirmekle; “…Şüphesiz Allah, kâfirlerin tuzağını bozar.” 579
102.
Hz. Peygamber’in (s.a.a)
İnsanlara Davranışı
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَاِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذٖى نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَاِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
“Onun için (Resulüm), sen sabret! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.”
Mümin, 77
Hz. Peygamber’in (s.a.a) insanlara olan tüm tutumu, Allah’ın emri üzerine olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.a) insanlara keyfi ve fevri davranışlarda bulunmadığı gibi, bu davranışları değişik olaylarda çeşitli kimselere göre de farklılık gösteriyordu. Bu konudaki ayetleri iki başlıkta sınıflandırabiliriz: Birinci bölüm; insanlara yumuşaklıkla gösterilen tutum ve davranışlar hakkında nazil olan ayetler. İkinci bölüm ise yoldan çıkan ve doğru yolu reddeden kimselere karşı gösterilen sert tutum ve davranışlar hakkında nazil olan ayetler. Şimdi bu iki bölüm için nazil olan ayetlerden bazı örnekler sunalım.
Birinci bölüm: Hz. Peygamber’in (s.a.a) insanlara olan yumuşak davranışları hakkında nazil olan ayetler:
〉 “(Resulüm), sen sabret…” (ele aldığımız konunun ayeti)
〉 “Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.” 580
〉 “Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir…” 581
〉 “Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…” 582
〉 “Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et, iş hakkında onlara danış …” 583
〉 “Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle…” 584
〉 “De ki: ‘Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz…’” 585
〉 “… Sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile…” 586
〉 “…Deki: ‘O sizin için bir hayır kulağıdır…’” 587
〉 Ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: “Selâm olsun size!” 588
〉 “… Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi…” 589
〉 “Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sende barışa eğilim göster…” 590
〉 “Allah’tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.” 591
İkinci bölüm: Hidayet olmayacak doğru yolu reddeden kimselere gösterilen keskin davranışlar hakkında nazil olan ayetler:
〉 “Artık sen onları bırak ve bekle…” 592
〉 “O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.” 593
〉 “Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et, onlara karşı sert davran…” 594
〉 “… Düşmanın onlardır. Onlardan sakın…” 595
〉 “Ant olsun, ikiyüzlüler, kalplerinde hastalık bulunanlar, şehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.” 596
〉 “Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma…” 597
〉 “… (Resulüm) sen ‘Allah’ de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!” 598
〉 “Onun içinde (mescid-i dirar da) asla namaz kılma!” 599
〉 “Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma…” 600
103.
Din Muhaliflerine Karşı Davranış Yöntemleri
وَلَا تَسْتَوِى الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ فَاِذَا الَّذٖى بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَاَنَّهُ وَلِىٌّ حَمٖيمٌ
“İyilikle kötülük bir olmaz, Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”
Fussilet, 34
Dine karşı muhalif olanlar birkaç gruptan oluşur ki bu grupların her birine karşı ayrı bir davranış şekli gösterilmelidir.
〉 Kimi zaman bazıları cahillik ve bilgisizliklerinden dolayı hakkın karşısında yer alır ve düşmanlık gösterirler. Ele alınan konunun başındaki ayet de ihsan ve muhabbetle davranılmasını emreder. Bu konu hakkında başka ayetler de Kur’an’da yer almıştır:
1 – Cahiller kendilerine kötü sözlerle muhatap olmak istediklerinde hoşgörülü bir söz ya da selam derler: “… Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler.” 601
2 – Boş ve gereksiz bir şeyle karşılaştıklarında erdemli davranırlar. “… Faydasız bir şeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler.” 602
〉 Kimi zamanda dine muhalefet eden kimseler şek ve şüphe içinde olan kimselerden oluşur. Onlar karşısında delil üzerine ve şüphelerini yok edecek şekilde bir yaklaşım içinde olunmalıdır.
Allah hakkında duyulan şüphe; “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” 603
Kıyamet ve mahşer günü hakkında duyulan şüphe; “Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz bilin ki…” 604
Hz. Peygamber’e (s.a.a) ve kendisine indirilen kitap hakkında duyulan şüphe; “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz…” 605
〉 Kimi zaman muhalefet haset ve kin esası üzerinedir. Bu durumda onların bu davranışları karşısında görmezden gelen bir tutum sergilenmelidir.
Hz. Yusuf’un (a.s) kardeşleri hasetlerini ve yaptıkları hataları itiraf etmişlerdi. Bu itiraflarının karşılığı olarak, Hz. Yusuf’tan (a.s) affetme vaadini aldılar. “… ‘Allah’a yemin ederiz ki, Allah seni bizden üstün tutmuştur; doğrusu biz suç işlemiştik’ dediler. Yusuf dedi ki: ‘Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.’” 606
Habil, kardeşi Kabil’in haset etmesinden dolayı kendisine şöyle dedi: Eğer beni öldürme kastın var ise, bilmelisin ki; ben asla böyle bir işe yeltenmem. “Beni öldürmek üzere elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam, çünkü ben, Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” 607
Kimi zaman muhalefet, konumların, refah ve maddi gelirlerinin korunması için yapılır. Bu durumda hüccetin tamamlanması yeterlidir. “… Bırak onları…” 608 ve “…onlardan yüz çevir…” 609 cümleleri bu tür kimseler içindir.
Kimi zaman da muhalefet, insanların imanlarını sabote etmek ve zayıf düşürmek kalıbındadır ki bu gruba karşı bağların kopartılması, tutuklanmaları ve kimi zaman da öldürülmelerine varacak kadar çetin bir tavrın gerekliliğine dair ayetler nazil olmuştur:
1 – “Ey peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et ve onlara karşı çetin ol!” 610
2 – “... ‘Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz’…” 611
3 – “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar…” 612
4 – “Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve hem de öldürülürler.” 613
Bazen de onların düşmanlıkları ellerine silah alarak savaşma şeklindedir. Kur’an’ı Kerim bu hususta şöyle buyurur: “Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır; o halde, size tecavüz edene (saldırana), size saldırdıkları gibi saldırın…” 614
Kimileri Şura suresinin 40. ayeti olan “Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür.” ayeti için şöyle demişlerdir: Bu ayette kastedilen şudur: eğer bir kimsenin kötülüğüne kötülük ile yanıt verirseniz, siz de onun gibi biri olursunuz. Bununla birlikte aynı surenin 43. ayetinde şöyle buyrulur: “Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.”
104.
Rızık ve Geçim
لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ اِنَّهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ
“Göklerin ve yerin kilitleri O’nundur. Dilediğine rızkı yayar ve isterse kısar, bir ölçüye göre verir. Doğrusu O her şeyi bilendir.”
Şura, 12
‘Makalid’ kapatmak ve açmak için kullanılan anahtar anlamına gelen ‘maklid’ kelimesinin çoğuludur. Her kim yeryüzünün ve gökyüzünün anahtarına sahipse, rızık hazinelerini bir kimseye açabilir ya da kapatabilir.
Varlık anahtarları kimi zaman feyzin ulaşmasına vesile olan maddi etkenlerdir. Yağmurun toprak ve yeryüzünün canlanmasına neden olması örneğindeki gibi. “Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda…” 615
Kimi zaman da Allah’ın güzel isimleri anahtar olarak tanıtılmıştır. ‘Semat’ duasında şöyle geçer: “Allah’ım! Seni o güzel isimlerinle çağırıyorum ki; eğer gökyüzünün kapalı kapılarına o isimler okunsa senin rahmetinle açılırlar…”
Rızkın genişlemesi ya da daralması ilahi kahrın ya da muhabbetin bir nişanesi değildir. Çünkü Kur’an şöyle buyurur: “Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.” 616
Her ne kadar rızkın artması ya da daralması Allah’ın elinde de olsa, insan rızkını ele geçirmek için çabalamayı, koşuşturmayı bırakmamalıdır. Kur’an şöyle emreder: “…Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın…” 617
Rızık her zaman maddi değildir. Zira duada şöyle deniliyor: “Allah’ım bana sana hakkıyla kulluk etme ve günahlardan kaçınma muvaffakiyet rızkını bağışla…”
Kur’an’ı Kerim, rızkın arttırılma anahtarlarını da bizlere öğretmiştir:
〉 “Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: ‘And olsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!’” 618
〉 “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.” 619
〉 “…Allah, kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği yerden rızık verir. Allah’a güvenen kimseye O yeter. Allah, buyruğunu yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü var etmiştir.” 620
105.
Şura ve Meşveret
وَالَّذٖينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
“Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.”
Şura, 38
Talha ve Zübeyr, Hz. Emiru’l Müminin Ali’ye (a.s) şöyle dediler: “Bizimle her konuda meşveret etmen şartıyla seninle birlikte hareket edebiliriz. Çünkü bizim hesabımız başkalarının hesabından farklı olmalıdır.” Hz. Ali (a.s) onlara şöyle buyurdu: “Ben Allah’ın Kitabı ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) sünnetine bakar ve ona göre amel ederim. Sizin ve diğerlerin rey ve meşveretinize ihtiyacım yok. Ancak Allah’ın Kitabı ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) sünnetine göre bir delil bulamazsam meşveret etmem gerekecek ki, işte o zaman sizinle meşveret edebilirim.”
38. ayet-i kerimede toplum işlerinin idaresi için şura sisteminin gerekliliği ve bunun tekidi üzerinde durulmuştur. Bu yüzden bu sureye Şura suresi ismi verilmiştir. Biz de bu münasebetle bazı rivayetleri meşveret ve şura bölümünde zikredeceğiz. 621
‘Hür ve özgür bilginlerle meşveret yapınız.’
‘Meşveret edeceğin kimse Allah’tan korkuyor olmalıdır.’
‘Kıyamet gününü dünya hayatına tercih eden takvalı kimselerle meşveret etmelisin’
‘İlim ve tecrübeye sahip akil kimselerle meşveret etmelisin.’
‘Cimri, korkak ve ihtiras sahibi kimselerle meşveret etme.’
‘Meşveret ettiğin kimsenin tercihi onun tecrübesinin miktarı kadardır.’
‘Öyle kimselerle meşveret et ki; doğru sözlü ve hür iradeli kimseler olsunlar. İşte böyle kimseyi sırrından haberdar et ki sana geniş ve doğru bir bilgi sunumu yapabilsin.’
‘Akıl sahibi ve senin hayrını isteyen kimseyle yapılan meşveret, berekettir, olgunlaşmadır ve ilahi muvaffakiyettir.’
‘İşlerinde şu beş özelliğe sahip olan kimselerle istişarede bulun: akıl, ilim, tecrübe, hayrını istemesi ve takva.’
Dostları ilə paylaş: |