Meşveretin Faydaları ve Etkileri
Akıl sahibi kimselerle meşveret etmenin birçok etkisi ve faydası vardır. Onlardan bazıları şöyledir;
〉 Hata yapma ihtimalini azaltır.
〉 Yetenekleri ortaya çıkartır.
〉 Despotluk ve zorbalığa mani olur.
〉 Birilerinin haset etmesine engel olur. Eğer meşveret etmenin neticesinde başarılı olunursa, kimileri yaşanılan rüşd ve olgunluğu kendileriyle yapılan meşverete bağlı olduğunu düşünür. Bundan ötürü meşveret eden kimseye haset edilmeyecektir. Olgunlaşan ve rüşd eden bir evlada babasının asla haset etmediği gibi. Zira onun olgunluğunu kendi olgunluğunun bir parıltısı olarak görmektedir.
〉 İlahi yardımları beraberinde getirir. Dini kültürümüzde şöyle denir: ‘Allah’ın eli cemaatin üzerindedir.’
〉 Başkalarının fikirlerinden istifade etmek gerçekleştirilmek istenilen programı daha da olgunlaştırır ve genişletir. ‘Her kim insanlarla istişare ederse, onların aklına ortak olur.’
〉 İstişare ve meşveret etmek, insanlara gösterilen bir tür saygı ve hürmettir. Yapılan istişareler sonucunda beklenilen yeni bir söz duyulmamış olabilir ancak bu eylem insanların kişiliklerine gösterilen saygıya işarettir.
〉 İnsanları tanımanın etkin bir yoludur. Şairin de dediği gibi;
İnsan bir söz söylememişse
Ayıp ve maharetleri gizlide kalmıştır.
〉 İstişare ederek, insanların ilmi ve fikri dereceleri ile sözlerine ne kadar uydukları tanınmış olur.
Soru: Acaba Hz. Peygamber’in (s.a.a) insanlarla istişare etmesinin zahiri bir yönü olduğu söylenebilir mi?
Cevap: Asla. Çünkü Hz. Peygamber’in (s.a.a) istişare ettiği hususlarda çıkan sonucun tersine bir uygulaması olmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) istişare ettikten sonra çıkan sonuçtan sonra farklı şekilde davransaydı hem ümmetine hürmet etmemiş hem de bir şekilde ümmetinin ruh halini yaralamış olacaktı.
Hz. Peygamber (s.a.a) Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Ben-i Kurayza ve Ben-i Nadir boylarıyla yapılan savaşlarda ve Mekke’nin fethinde, Tebük muharebesinde Müslümanlarla istişarede bulunmuştur.
〉 Meşveret insanları ilgilendiren konularda olmalıdır. Ancak Allah’ın emirleri ve dini hükümleri hususunda; biset, imamet, ibadet gibi konularda meşveret edilemez. Namaz, Allah’ın bir ahdidir. Allah’ın ahdini yerine getirmek gerekir ve bu gibi konularda da istişareye yer yoktur.
Ümmetin rehberliği ve imamet hususu da Allah’ın bir ahdidir. Bu yüzden Hz. İbrahim (a.s), Allah’tan zürriyetini de toplumun rehberi olarak seçmesini istedinde Allah kendisine şöyle buyurmuştur: “Zalimler ahdime erişemezler.” Rehberlik ve imamet, Allah’ın bir ahdidir. Bu makamın verilmesi Hz. İbrahim’in duasından ve isteğinden öte Allah’ın seçimiyle olur. Eğer bir şahıs (Allah’a, kendisine veya başkasına) zulüm ederse, o rehberliğe layık kimse değildir demektir.
“Ve İbrâhîm’i Rabbi kelimelerle imtihan etmişti. Nihayet (imtihan) tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: ‘Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım.’ (İbrâhîm a.s): ‘Benim zürriyetimden de (imamlar kıl).’ deyince; (Allah): ‘Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zâlimler nail olamaz.’ buyurdu.” 622
Öyleyse ümmetin rehberliğinde, seçilen kimseye koşulsuz uymamız gerekir. Kur’an’da buyrulduğu üzere; “…Ben seni insanlara imam kılacağım…” 623 İmamet ancak Allah’ın seçimiyle gerçekleşir.
〉 İslam kâmil ve câmî bir dindir.
• İtikadi meselelerde: “Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir.” 624
• Ahlaki meselelerde: “Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince…” 625
• Toplumsal meselelerde: “…Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir…” 626
• İbadetle ilgili meselelerde: “Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı ikame eder, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar…” 627
• Ekonomik meselelerde: “Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘İhtiyaçtan arta kalanı.’…” 628
• Siyasi ve askeri meselelerde: “Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.” 629
Dikkat edileceği üzere ‘yardımlaşırlar’ ifadesi geniş zaman kalıbıyla gelmiştir ki bu durum sürekliliğe işaret eder.
106.
Karşılık ve Yanıt Verme Esası
وَجَزٰؤُا سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِثْلُهَا فَمَنْ عَفَا وَاَصْلَحَ فَاَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمٖينَ
“Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.”
Şura, 40
İslam’da karşılık verme kanunları: İslam’ın kanunları akıl, fıtrat ve adalet üzerine inşa edildiği için kimi olaylar karşılıklılık esası üzerine açıklanmıştır. Biz bunlardan bazı örnekleri beyan edeceğiz.
〉 “Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır; o halde, size tecavüz edene (saldırana), size saldırdıkları gibi saldırın…” 630
〉 “…Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır…” 631
〉 “…İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kâbe’ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefarettir…” 632
〉 “Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.” 633
İlahi sünnette karşılık vermeye örnekler:
〉 “(Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.” 634
〉 “Şüphesiz münafıklar Allah’ı kandırmaya kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onları kandırmaktatır.” 635
〉 “…Şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.” 636
〉 “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” 637
〉 “…Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı…” 638
〉 “Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine dönerseniz, biz de geri döneriz (cezalandırırız)…” 639
〉 “Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır…” 640
〉 “…Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır…” 641
Onlar dünyada şöyle derlerdi: “Onlar şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir (bizim için fark etmez).” 642 Kıyamette ise şöyle derler: “…Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.” 643
〉 “Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.” 644
〉 “Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki, ben de sizi anayım…” 645
〉 Eğer Allah bize Hz. Peygamber (s.a.a)’e salavat göndermeyi emrediyorsa: “…Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” 646 Bu emrin karşısında Hz. Peygamber (s.a.a)’e de şöyle bir emir vermektedir: “Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et…” 647
107.
Mümin ve Kâfirin Mukayesesi
اَمْ حَسِبَ الَّذٖينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّپَاتِ اَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ
“Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller isleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!”
Casiye, 21
Kâfir ile müminin mukayesesinde görüyoruz ki mümin Allah’ı hatırlamakla huzur bulur, Allah’ın verdiğine razı olur, gelecekten ümitlidir, yolu açıktır. Ölümü ise büyük bir eve göçmek olarak telakki eder. Ancak kâfir her gün isyan dairesinde dönmekte ve her an ya kendi ya da başkalarının heveslerine mahkûm olmaktadır. Geleceği karanlık ve ölümü yok olmak gibi görür. Kur’an bu yüzden konunun daha iyi anlaşılması için mukayese yöntemlerini açıklamıştır. Böylelikle her ne düzeyde olursa olsun tüm vicdanlar meseleyi derk edecektir.
Müminlerin imanı artacaktır… “O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır…” 648 Ancak kâfirlerin ancak küfürleri artar. “İnandıktan sonra inkâr edip, inkârda aşırı gidenler var ya…” 649
Müminlerin velisi Allah’tır. “Allah inananların velisidir…” 650. Ancak başkalarının velisi tağutlar ve müstekbirlerdir. “…İnkâr edenlerin velileri ise tağuttur.” 651
Allah müminin kalbine sükûnet nazil eder. “Allah, inananların kalplerine huzur ve güven indirir…” 652 Ancak kâfirlerin kalbinde korku ve vahşet yaratır. “Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım” 653
İman sahibi kimseler hakka tabidirler. “İnananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayı…” 654 Ancak kâfirler batıla tabi olmuşlardır. “…inkâr edenlerin batıla uyarlar…” 655
Müminin geleceğinde neşe ve sevinç vardır. “İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.” 656 Ancak kâfirlerin geleceğinde hakaret ve zillet vardır. “…onları bir zillet kaplayacaktır.” 657
İman ehli, can verdiğinde karşılarında kendilerine selam diyen melekleri bulur. “Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, ‘Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete’ derler.”. 658 Ancak zalimler meleklerin acımasız işkenceleriyle karşı karşıyadır. “Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: ‘Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk’ diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir.” 659
İman ehlinin cihadı ve savaşı, Allah yolundadır. “İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar” 660
İman edenlerin mükâfatı Allah yanında mahfuzdur. “Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.” 661 Ancak inkâr edenlerin karşılıkları yoktur. “…Öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir...” 662
Mümin, sahip olduğu imkânların Allah’tan olduğuna inanır: “… Bu Rabbimin bana bir lütfudur.” 663 Ancak kâfir sahip olduğu imkânları ilmine, hünerine ve emeğine bağlar.
“Karun, ‘Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir’ dedi…” 664
Müminlerin işleri kalıcıdır. “…Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.” 665 “İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır.” 666
Mümin, hiç kimseden korkmaz. “…Allah’tan başka kimseden korkmazlar.” 667 Ancak kâfirler korku içindedirler. “…Bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar…” 668
Müminlere melekler nazil olur. “…Dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner…” 669 Ancak mümin olmayanlara şeytanlar gelir. “Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?” 670
İman ehli kimseler ümitlidirler. “…Erdemli davranan müminleri büyük bir ödülle müjdeler.” 671 Ancak kâfirler meyus ve ümitsizdirler. “…Başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.” 672
Hak yolu bir kelime ile ifade edilse, en iyi yoldur denir. “Allah’ın sözü ise en yücedir.” Kâfirlerin yolu ise en aşağıdır. “Kâfir olanların sözünü alçalttı…” 673
Kur’an’ın bize verdiği bu şeffaf delillere rağmen acaba şüphe edilecek bir şey kalmış mıdır? Dinde şüpheye yer yoktur. “Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen bir kitaptır…” 674 Ancak onlar kendi kendilerine vesvese yaratıp, şüpheye düşerler. “…Kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler…” 675
108.
Allah’a Bağlılık ve
Diğer Bağlılıklar Arasındaki Farklar
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَجٖيبُ لَهُ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ وَاِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ اَعْدَاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرٖينَ
“Kim, Allah’ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler. İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibadetlerini de inkâr ederler.”
Ahkaf, 5 – 6
〉 Yaşamda Allah’a ve başka güçlere bağlanmanın sonuçları farklıdır
A – Allah’ın bağlanmanın insan hayatındaki izleri
1 – İnsanın yaratıcısıdır. “Allah, insanı yarattı.” 676
2 – İnsanın Rabbi âlemlerin de Rabbidir. “Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” 677
3 – İnsanı çok sevmektedir. “…Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder.” 678
4 – İnsanın duasını işitir. “…Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” 679
5 – İnsanın feryat ve haykırışlarına cevap verir. “Yoksa darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren…” 680
6 – İnsanı en güzel yollara hidayet eder. “Ama bizim uğrumuzda üstün gayret gösterenleri, elbette bize varan yollara eriştireceğiz…” 681
7 – İnsanı himaye eder ve velayetinde tutar. “…O, bütün salihlere velilik eder.” 682
8 – İnsanı rüşd ve kemale erdirir. “O (Kur’an), doğru yola iletiyor, biz de ona iman ettik…” 683
9 – İnsana sükûnet ve huzur bağışlar. “Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” 684
10 – İnsana öğretir. “O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” 685
11 – İnsanın nimetlerini arttırır, genişlik verir. “Rabbiniz: ‘Şükrederseniz ant olsun ki, size
Dostları ilə paylaş: |