108 Fahir Armaoğlu, “Harbord Misyonu Nasıl Ortaya Çıktı”, Belleten, C. LXI, Aralık 1997, Ankara, S. 232, s. 701-706, Seçil Akgün, General Harbord’un Anadolu Gezisi ve (Ermeni Meselesine Dair) Raporu Kurtuluş Savaşı Başlangıcında, s. 63-90.
109 Bilal Şimşir, “Harbord Misyonu Nasıl Ortaya Çıktı”, s. 280, CA, 030-18-01/02-38-19, Tarih: 18. 01. 1921, S. 533.
110 CA, 18. 04. 37. 13/04. 37-13, 09. 05. 1920, CA, 030. 18. 01/04. 39 20, Tarih, 04. 12. 1921, S. 1240.
111 Joseph Grabill, a.g.e., Joseph Grew, Atatürk ve İnönü (Bir Amerikan Elçisinin Hatıraları), Çeviren, Muzaffer Aşkın, İstanbul, 1966, s. 53 vd.
112 Bilal Şimşir, “Türk-Amerikan İlişkilerinin Yeniden Kurulması ve Ahmet Muhtar Bey’in Waşington Büyükelçiliği (1920-1927)”, s. 277. J. C. Hurrewitz, a.g.m., s. 409-508.
113 Antlaşmanın Türkçe Metni için bkz. Erdal Açıkses, Lozan’da Türkiye İle Amerika Birleşik Devletleri Arasında İmzalanan 6 Ağustos 1923 Tarihli Antlaşma, Atatürk Yolu, A. Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Dergisi, Yıl 11, Sayı 21, s. 1-31, Mine Erol, Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Amerika’nın Türkiye’ye Karşı Tutumu, s. 54.
114 Bilal Şimşir, “Türk-Amerikan İlişkilerinin Yeniden Kurulması ve Ahmet Muhtar Beyin Vaşington Büyükelçiliği (1920-1927)”, s. 291-301.
115 Mine Erol, Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Amerika’nın Türkiye’ye Karşı Tutumu, s. 16, 21, 25.
116 Osman Ulugay, Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, (New York Times, 10 Ocak 1923’den Naklen), İstanbul, 1974, s. 240.
-
Osman Ulugay, a.g.e., (New York Times, 3 Şubat 1922’den Naklen), s. 153.
118 CA, 030-18-01/013-31-16, Tarih 24. 01. 1925, Sayı 1963.
119 Bilal Şimşir, “Türk-Amerikan İlişkilerinin Yeniden Kurulması ve Ahmet Muhtar Bey’in Washington Büyükelçiliği (1920-1927)”, s. 283-303. Burada dikkati çeken noktalardan biri de 19. yüzyıldan beri sürekli olarak Türk aleyhtarlığı yapmış olan misyonerlerin bu kez Lozan’dan yana tavır koymalarıdır. Çünkü onlar bu antlaşma onaylanmazsa Türkiye’den ayaklarının büsbütün kesileceğinden endişe etmekteydiler. Amerikalı tüccarlarınsa başlıca iki kaygısı vardı;.
1) Normal ilişkiler kurulamadığı için Amerika’nın Türkiye ile ticaret hacmi hızla düşüyor, Türkiye pazarı önemli ölçüde başkalarına kaptırılıyordu.
2) Bu gerginlik sürerse Türkiye, Amerikan ticaretine karşı kısıtlayıcı önlemler alabilirdi.
120 Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 110 vd.
121 Bilal Şimşir, “Türk-Amerikan İlişkilerinin Yeniden Kurulması ve Ahmet Muhtar Beyin Vaşington Büyükelçiliği (1920-1927)”, s. 310-327, Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 110.
122 Grew’in hatıraları için bkz. Joseph Grew, Atatürk ve İnönü (Bir Amerikan Elçisinin Hatıraları), (Çev. Muzaffer Aşkın), İst., 1966.
123 CA, 030-18-01/024-33-2, Tarih 22. 05. 1927, Sayı 5219.
124 Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 113.
125 Ayten Sezer, “Osmanlı’dan Cumhuriyete Misyonerlerin Türkiye’de Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri”, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ekim 99, Osmanlı Devleti’nin 700. Yılı Özel Sayısı, s. 178.
126 CA, 030-18-01/59-87-5, Tarih 18. 11. 1935, Sayı 3529 ve ekleri (Gaziantep, Mardin, Maraş’taki Amerikan Okullarının pazarlık usulüyle satın alınması ile ilgilidir.
KAYNAKLAR
1. Arşivler
Başbakanlık Osmanlı Arşivi.
Yıldız Esas Evrakı Tasnifi.
İrade-i Hususi Tasnifi (Yıl 1315).
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi.
American National Archives.
U. S. Consular Officals at Kharput 1895-1906, Micropy, T-579, Rol 1.
2. Düstur
1. Tertib, ikinci cilt, s. 184-219.
3. Gazete
Asbarez Daily, Friday-Saturday, April 23-24, 1999, Special Issue Dedicated to the 84th Anniversary of The Armanian Genocide.
4. Tetik Eserler
AÇIKSES, Erdal, Tanzimat Sonrası Harput (Mamuratül-Aziz)’ta Amerikan Misyoner Faaliyetleri, A. Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, (Türk Tarih Kurumu Tarafından Basılmaktadır) Ankara, 1991.
AÇIKSES, Erdal; “Amerika’dan Harput’a Harput’tan Amerika’ya Göç”, Dünü ve Bugünüyle Harput, C. 1, Elazığ, 1999, s. 145-168.
AÇIKSES, Erdal; “Lozan’da Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri Arasımda İmzalanan 6 Ağustos 1923 Tarihli Antlaşma”, Atatürk Yolu, Yıl: 11, C. 6, S. 21, Ankara, 1998, s. 1-31.
AÇIKSES, Erdal; “Merzifon Amerikan Koleji’nin Kuruluş ve Faaliyetleri ile İlgili Kısa Bir Değerlendirme”, XIII. Türk Tarih Kongresi, 4-8 Ekim 1999, Ankara, (sunulan tebliğ).
AKÇORA, Ergünöz; “Ermenilerin Urfa’da Çıkardıkları İsyan ve Talat Paşanın Raporu”, XI. Türk tarih Kongresi, (Ankara, 5-9 Eylül 1990), Ankara, 1990, s. 1-21.
AKGÜN, Seçil; “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesinde Rolü”, Atatürk Yolu, (Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Dergisi), Yıl 1, S. 1, Ankara, 1988, s. 1-12.
AKGÜN, Seçil; General Harbord’un Anadolu Gezisi ve Raporu, İstanbul, 1981.
AKYÜZ, Yahya; “Abdülhamit Devri’nde Protestan Okulları ile İlgili Orijinal İki Belge”, A. Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi, C. 3, S. 1-4, Ankara, 1970, s. 121-128.
ALLEN, Henry Elisha; The Turkish Transformation A Study in Social and Religious Development, Chicago, 1935.
ARMAOĞLU, Fahir, Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri, Ankara, 1991.
ARMAOĞLU, Fahir; “Harbord Misyonu Nasıl Ortaya Çıktı”, Belleten, C. LXI, S. 232, Aralık, Ankara, 1997, s. 701-708.
ATKINSON, Harriet H.; “Mrs. Harriet Atkinson’s Eyewitness Account of The Massacres at Harpoot”, The Armenian Reviev, Vol 29, No. 1-113, Boston, 1976, s. 2-25.
BARNUM, Herman, N.; “The New Euphrates College”, The Missionary Herald, Vol. 99, No. 1, January, 1903, s. 290-292.
BRYSON, Thomas A.; American Diplomatic Relations With The Middle East, 1784-1975: A Survey, Metuchen, N. J., 1977.
CAN, Bülent Bilmez; Demiryolundan Petrole Chester Projesi, İstanbul, 2000.
CHATELİER, A Le; La Conquete du Monde Musulmans Missions Evangeliques Anglo-Saxonnes et Germeniques, Paris, 1912.
ÇAVDAR, Tevfik; Osmanlıların Yarı Sömürge Oluşu, İstanbul, 1970.
ÇETİN, Atilla; “II. Abdülhamit’e Sunulmuş Beyrut Vilayetindeki Yabancı Okullara Dair Bir Rapor”, Türk Kültürü Dergisi, S. 253, Ankara, 1985, s. 316-324.
ÇETİN, Atilla; “Maarif Nazırı Ahmet Zühtü Paşa’nın Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Yabancı Okullar Hakkında Raporu”, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S. 10-11, İstanbul, 1983, s. 189-219.
DİNÇER, Nahit; “Yabancı Özel Okullar”, Milli Eğitim ve Din Hayatı, İstanbul, 1981, s.
EDDY, David Brewer; What Next in Turkey, The American Board, Boston, 1913.
ERHAN, Çağrı; “1830 Osmanlı-Amerikan Antlaşmasının Gizli Maddesi ve Sonuçları”, Belleten, C. LXII, S. 30, Ankara, s. 457-465.
EROL, Mine; Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Amerika’nın Türkiye’ye Karşı Tutumu, Ankara, 1976.
EROL, Mine; “Amerika’nın Cezayir ile Olan İlişkileri (1785-1816)”, İ. Ü. Tarih Dergisi, S. XXXII, İstanbul, 1979, s. 689-730.
EROL, Mine; “Amerika’nın Tunus ile Olan İlişkileri (1796-1815), A. Ü. D. T. C. F. Dergisi, C. XXX, S. 1-2, Ankara, 1984, s. 115-128.
GRABİL, Joseph L., Protestant Diplomacy and The Near East Missionary Influance on American Policy 1810-1927, Minneapolis, 1971.
GREW, Joseph; Atatürk ve İnönü (Bir Amerikan Elçisinin Hatıraları), (Çev. Muzaffer Aşkın), İstanbul, 1966.
HACIEMİNOĞLU, Necmettin Hacı; “Yabancı Okullar ve Kültür Emperyalizmi”, Milli Eğitim ve Din Hayatı, Milliyetçiler III. Büyük İlmi Kurultayı, Tebliğler, Açıklamalar, Müzakereler, İstanbul, 1983.
HAMLİN, Cyrus; My Life and Times, New York, 1878.
HOWARD, Henry N.; “The Bicentennial in American Turkish Relations”, Middle East Journal, S. 30, 1976, s. 291-303.
HURREWİTZ, J. C.; “Türk-Amerikan İlişkileri ve Atatürk”, Çağdaş Düşünce Işığında Atatürk, İstanbul, 1983, s. 485-514.
KARAL, Enver Ziya; Osmanlı Tarihi, C. VII, 2. Baskı, Ankara, 1977.
KIRŞEHİRLİOĞLU, Erol; Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri, İstanbul, 1963.
KOCABAŞOĞLU, Uygur; Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, İstanbul, 1989.
KOCABAŞOĞLU, Uygur; “Osmanlı İmparatorluğu’nda XIX. yüzyılda Amerikan Yüksek Okulları”, Bahri Savcı’ya Armağan, Ankara, 1988, s. 305-326.
KOCABAŞOĞLU, Uygur; “Osmanlı İmparatorluğu’nda XIX. yüzyılda Amerikan Matbaaları ve Yayımcılığı”, Murat Sarıca Armağanı, İstanbul, 1988, s. 267-285.
KODAMAN, Bayram; Türk Milli Bütünlüğü İçerisinde Doğu Anadolu, (İkinci Tıpkı Basım), Ankara, 1986.
KÖPRÜLÜ, Orhan Fuat; “Tarihte Türk-Amerikan Münasebetleri”, Belleten, C. 11, S. 200, Ankara, 1987, s. 927-947.
KURAT, Akdes Nimet; Türk-Amerikan Münasebetlerine Kısa bir Bakış (1900-1959), Ankara, 1959.
KURAT, Akdes Nimet; “Berberi Ocakları ile Amerika Birleşik Devletleri Münasebetleri (1774-1916)”, A. Ü. D. T. C. F. Tarih Araştırmaları Dergisi, C. II, S. 2-3, Ankara, 1964, s. 175-214.
KURAT, Akdes Nimet; “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri Arasındaki Münasebetlere Ait Arşiv Vesikaları”, A. Ü. D. T. C. F. Tarih Araştırmaları Dergisi, C. V, S. 8-9, Ankara, 1967, s. 287-372.
MAHMUT CEVAT; Maarif-i Umumiye Nezâret-i Tarihçe-i Teşkilat ve İcraatı, İstanbul, 1338.
MERGUERIAN, Barbara J.; “An American in Kharpert”, The Armenian Review, Vol. 24, No. 2, Boston, 1983, s. 24-30.
NURİ BEKİR; “Şarkta Fransız Mektepleri”, Terbiye Mecmuası, S. 2, s. 59-64.
OKAN, Kenan; Türkiye’deki Yabancı Okullar Üzerine Bir İnceleme, Basılmamış Bir İnceleme, Milli Kütüphane, No. 1971, AD. 4339, Ankara, 1971.
ORTAYLI, İlber; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerikan Okulları Üzerine Gözlemler”, Amme İdaresi Dergisi, C. 14, S. 3, Ankara 1982, s. 87-96.
ÖZKAYA, Sevda; Amerikan Konsolosluklarının Raporlarına Göre Doğu Anadolu Bölgesinin Siyasi-Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Elazığ, 2001.
ÖZSOY, Osman; “Türk-Amerikan İlişkilerinin İlk Dönemi ve Amerika’daki İlk Tanıtım Faaliyetleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, 114, Haziran 98, s. 193-201.
POLAT, İlknur; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Açılan Amerikan Okulları Üzerine Bir İnceleme”, Belleten, C. 7, S. 203, Ank., 1990, s. 627-652.
POLAT, İlknur; “Atatürk ve Milli Eğitim”, Atatürk Yolu, A. Ü. İnkılap Tarihi Enstitüsü Dergisi, Yıl 2, S. 3, Mayıs, Ankara, 1989.
POOLE, Stanley Lane; Lord Stratford Canning’in Türkiye Anıları, (Çeviren; Can Yücel), İkinci Basım, Ankara, 1988.
RAWLİNSON, A.; Adventures in The Near East 1918-1922, London, 1923.
SANDER, Oral-FİŞEK, Kurthan; ABD. Dışişleri Belgeleriyle Türk-ABD. Silah Ticaretinin İlk yüzyılı 1829-1929, İstanbul, 1977.
SEZER, Ayten; “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Misyonerlerin Türkiye’de Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ekim 99, Osmanlı Devleti’nin 700. Yılı Özel Sayısı, Ankara, 1999, s. 169-183.
SONYEL, Salahi R.; Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, Ankara, 1987.
SOYSAL, İsmail; “Türk-Amerikan Siyasal İlişkilerinin Ana Çizgileri”, Belleten, C. XLI, S. 162, Nisan, Ankara, 1977, s. 257-275.
STONE, Frank Andrews, Academies for Anatolia, Boston, 1984.
SÜSLÜ, Azmi; Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara, 1990.
ŞİMŞİR, Bilal; “Ermeni Propagandasının Amerikan Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984, Ankara, 1985, s. 79-124.
ŞİMŞİR, Bilal; “Türk-Amerikan İlişkilerinin Yeniden Başlaması ve Ahmet Muhtar Bey’in Washington Büyük Elçiliği (1920-1927)”, Belleten, C. XLI, S. 162, Ankara, 1977, s. 277-311.
TRASK, R. Roger; The United States Response to Turkish Nationalism and Reform 1914-1939, (Microfilms), Minneapolis, 1986.
ULUGAY, Osman; Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, (New York Times, 10 Ocak 1923’ten Naklen), İstanbul, 1974.
UNAT, Faik Reşit; Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara, 1964.
Yenileşme Dönemi
Osmanlı Devlet Teşkilâtı
Doç. Dr. Mehmet SeyİtdanlIoĞlu
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Bilindiği üzere, XIX. yüzyıl Osmanlı tarihi, mağrur, büyük ve geleneksel bir imparatorluğun sancılı ve zorunlu değişim ve dönüşümünün tarihidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun geçirdiği bu büyük metamorfoz, 3 Kasım 1839 tarihiyle içerisine girdiği, geri dönülmez bir tarihsel dönemeçle ivme kazanır. Bu tarihte ilân edilen Tanzimat Fermanı ile artık, Lâle Devri’nin (1718-1730) veya III. Selim Dönemi’nin (1789-1807) disipline dayalı ya da reformcuların kişilikleri ve ömürleriyle sınırlı kalmış reformlarının yerini köklü, derin ve yapısal bir değişim almıştır. Gerek yıkılışı durdurmaya çalışan reformcuların zihinlerindeki “modernizm” ve gerekse kaçınılmaz değişimi zorunlu kılan iç ve dış dinamikler, İmparatorluğu merkezi, hızlı işleyen, modern bir devlet ve yönetim aygıtı kurmaya yönlendirmiş görünmektedir. Öte yandan “model” alınan Avrupa ve Avrupalı kurumlar, aynen adapte edilmek yerine, yüzyılların birikiminin getirdiği bilgece derinlik içerisinde Osmanlı’ya özgü bir sentez, bir bileşkeye ulaşmıştır.1
Osmanlı İmparatorluğu, on dokuzuncu yüzyıl başlarında Avrupa’da bütün Balkanlar, Asya’da Anadolu ve bütün Orta Doğu’yu ve Kuzey Afrika’yı içerisine alan büyük ve dağınık bir coğrafyaya yayılmış bulunuyordu. 30 milyonu aşkın nüfusu her türlü birlikten yoksun, farklı milliyet, dil, din, mezhep ve ırklardan oluşan çok yapılı ve çok unsurlu bir nitelikteydi.2 Devlet yönetimi geleneksel yapısını koruyor, Avrupa’da meydana gelen gelişmelerden etkilenmiş görünmüyordu. Tımar sistemi bozulmuş, buna bağlı olarak toprak yönetimi, ziraat ve eyalet orduları ve güvenliği ciddi bir biçimde yenilenmeye muhtaçtı. Merkez İstanbul’da Yeniçeri Ocakları çürümüş, savaşçı fonksiyonlarını yitirmiş, devlet için bir güç kaynağı olmaktan çıkarak giderek artan bir oranda sorun olmaya başlamıştı.3 Medreseler kendisini yenilemekten, imparatorluğu ve dış dünyayı anlayıp yorumlamaktan uzak, imparatorluğun sorunlarına yeni yaklaşımlar getirebilecek cereyanlar yaratmak konusunda ilgisiz kalmıştı. Bu nedenle adalet sistemi ve eğitim sistemi, hak dağıtamıyor, Osmanlı toplumunu eğitemiyordu (Akçura). Devleti oluşturan idari katmanlar yani kalemiye (bürokrasi), seyfiye (ordu) ve ilmiye (adalet, eğitim, bilim) sınıfları harekete geçebilecek dinamizmden yoksundu.4
İmparatorluğun klâsik döneminden kalma merkezi yönetim organları başta Divân-ı Hümayûn olmak üzere varlığını sürdürmekle birlikte fonksiyonel olmaktan uzaklaşmış, merkezi oto-
rite özellikle eyalet yönetiminde gücünü kaybetmiş, müteallibe, ayân ve derebeyler, bölgesel güçler olarak varlıklarını sürdürmeye başlamışlardı.5 Osmanlı devlet adamları geleneksel yönetim anlayışları yoluyla imparatorlukta asayiş ve tebaanın güvenliğini sağlamak ve buna bağlı olarak da zamanın ulaşım teknolojisinin elverdiği ölçüde düzenli vergi toplamak gibi korumacı bir yönetim tarzını benimseyip sürdürüyorlardı.
Öte yandan, Osmanlı’yı kuşatan dış dünya büyük bir değişim geçirmiş ve geçirmekteydi. Doğudaki atalet ve durgunluğun aksine Avrupa sömürgeler edinmek yoluyla tüm dünyaya yayılmış, Amerika, Afrika, Asya kıtalarından akan altın ve gümüşün yarattığı büyük servet, Sanayi Devrimi’ni doğurarak, köklü sosyo-ekonomik değişimlere yol açmıştı. Avrupa’da yükselen yeni teknoloji, yeni sosyal gruplar, yeni bir hayat tarzı ve yepyeni bir ideoloji ve yönetim anlayışı doğurmuştu.
1789 Fransız İhtilali ile doğan yeni fikirler ve kabaran duygular halinde tüm dünyaya yayılmaktaydı. II. Petro’dan bu yana güçlenen Çarlık Rusyası, güçlü ve kabına sığmayan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, bir dünya devleti haline gelmiş olan İngiltere ve nihayet Fransa on dokuzuncu yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nu hedef alan politikalar benimsemiş bulunuyorlardı.6
1789 yılında Sultan III. Selim (1789-1807) Osmanlı tahtına çıktığında karşı karşıya olduğu dünya bu durumdaydı. Önünde imparatorluğun reformlar yoluyla yenilemek seçeneği ve devasa sorunlar vardı.7 XIX. yüzyıl idari reformları III. Selim ile birlikte başladı. Tahta çıktığında devlet Rusya ile savaşmaktaydı. 1792’de biten ve Osmanlı için ağır yenilgilerle sonuçlanan bir dizi savaştan sonra III. Selim Nizâm-ı Cedîd adını verdiği genel kapsamlı reformlarını başlattı. Öncelikle reform programı hazırlıklarına girişildi. Dönemin devlet adamlarından, devletin ve ordusunun durumu ile çözüm önerilerini içeren raporlar istendi. Aralarında biri Fransız iki yabancının da kaleme aldığı yirmi iki “Islahat Layihası” henüz yeni bitmiş savaşın da etkisiyle ağırlıklı olarak bir ordunun modernleştirilmesiyle ilgiliydi.8 Bundan sonra Nizam-ı Cedid Ordusu adı verilen yeni bir silahlı gücün kurulmasına başlandı. Avrupa’dan yeni ordunun eğitimi için subaylar getirtildi.
Modern etkili silahlarla ve yeni üniformalarıyla gerçekten de gelecek vaat eden bir orduydu. Ayrıca, tophane ve deniz kuvvetlerinde de ıslahat ve iyileştirme çalışmaları yapıldı. Ordunun subay ihtiyacını karşılamak amacıyla Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1794 yılında kuruldu. III. Selim’in karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan birisi de reformların finansmanı idi. Bu amaçla klâsik dönemin artık işlevini kaybetmiş olan Tımar sisteminden tasfiye edilebilen tımarlarından ayrılan gelirlerin yanı sıra bir kısım tütün, içki vergileri, bu amaçla yeni kurulmuş olan İrâd-ı Cedid Hazinesi’ne aktarıldı. Devlet yönetiminde ise disiplinsel önlemler alınmakla yetinildi.9
III. Selim’in Osmanlı devlet yönetiminde yaptığı bir diğer önemli ve kalıcı reform da dış politikada olmuştur. III. Selim, İmparatorluğu’nu bir yandan Avrupalı güçlere karşı korumak üzeri askeri-idari tedbirler alırken, diğer yandan da etkilerini günümüze değin devam ettiren ve Avrupalı güçleri birbirine karşı kullanmak suretiyle yürütülen “denge politikasını” yürürlüğe koymuştur. Bu yeni politikayı yürütecek dışişleri kadrolarının oluşturulmaya başlanması da III. Selim’in Nizam-ı Cedîd reformlarının göz ardı edilmemesi gereken yönlerindendir. Uluslararası politikada denge siyaseti uygulayarak Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünün korunabileceğini görmüş ve bu çerçevede ilk sürekli Osmanlı elçiliklerini Viyana, Paris, Londra ve Berlin gibi diplomatik ağırlığı olan Avrupalı başkentlerde kurmuştur.10
III. Selim, Nizam-ı Cedid programını uygularken içte ve dışta pek çok sorun ve güçlü bir muhalefetle de uğraşmak zorunda kalmıştır. 1787’de başlamış olan Osmanlı-Rus Savaşı 1792’ye kadar sürmüş, 1789’da başlayan Napoleon’un Mısır’ı işgali 1801’e kadar Selim’i uğraştırmış, reformlara ayrılacak mali kaynakları sınırlamıştır.11
İstanbul’da da reformlara karşı güçlü bir direnç ve muhalefetle yüz yüze kalan III. Selim özellikle varlığını sürdüren Yeniçeri Ocağı, Ulema ve bir kısım muhalif devlet adamları ile taşrada âyânın hoşnutsuzlukları ile başetmek durumunda kalmıştır. Kurmakta olduğu yeni ordu, Yeniçeri Ocağı’nın devlet içerisindeki statüsünü sarsmış, yine taşrada âyânın hakimiyetine gölge düşürmeye başlamıştı. Bilhassa, reformları yürütmek amacıyla aldığı mali önlemler ve yeni vergiler, eski düzenden çıkarı olanları reformlara karşı muhalefete itmiş, ulema ve İstanbul kamuoyu III. Selim’in aleyhine dönmüştü. Nizam-ı-Cedid ordusunun finansmanı için kurduğu yeni hazineye bağladığı gelirler, artırılan vergi oranları, hükümdar beratlarına ücret uygulanması, taşrada âyân ve mütegallibeyi Nizâm-ı Cedid’e düşman etmişti. Eski değerlerin sarsılmasının getirdiği rahatsızlıklar, yeni denge ve kurumlar henüz yeterince oluşmadan en üst düzeye çıkmıştı.12
1807 yılı muhalefetin doruğa çıkması ve III. Selim’in bir ihtilâlle tahttan indirilmesiyle sonuçlandı. 1808 yılına uzanan kaos dönemi yalnızca III. Selim’in hayatını kaybetmesi ile değil aynı zamanda Nizâm-ı Cedid reformlarının sonuçlarıyla beraber yok olmasıyla bitti. Aslında 1789-1807 yılları arasında doğup gelişen Nizâm-ı Cedid eski ile yeni, geleneksel ile bid’at arasında
kalan ve birbirlerini reddeden iki farklı dünyanın çatışması ile geçmişti.13
II. Mahmud Dönemi (1808-1839) modern Osmanlı idaresinin kurulmaya başlandığı dönem olmuştur. Bu devirde yapılan reformlar, kendinden öncekilerden farklı olarak yüzeysel “zabtu rabt” altına almaktan öte derin ve köklüdür. II. Mahmud tahta bir ihtilal neticesinde çıktığında, Alemdar Mustafa Paşa ve Rumeli ve Anadolu âyânı İstanbul’da egemen konumdaydı. Gerçekte Alemdar Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı ve Sened-i İttifak’ın imzası (7 Ekim 1808) XVII ve XVIII. yüzyıllar boyunca güçlünün taşra âyân ve derebeylerinin güçlerinin en üst noktasını oluşturur. Bu belge ile âyan hükümdarın egemenliğini tanır ve biat ve bağlılığını teyit ederken, hükümdar da âyanın eyalet yönetimindeki varlığını ve iktidarı kabul etmektedir. Sened-i İttifak ile padişah daha adil ve eşit vergi yönetimi vaat ederek iktidarını ilk kez sınırlamış görünüyordu. Kuşkusuz, anayasal tarihimiz bakımından bir ilk olan Sened’i İttifak olgusu, Avrupa’da 1215 tarihli Magna Carta ile gelişen hükümdarın yetkilerinin sınırlanması ve demokrasiye yöneliş yolundaki gelişmelerden uzak bir durumdu. Çünkü, kendi aralarında birlikten yoksun âyan yalnızca kendi varlığını garanti altına almaya çalışıyor, II. Mahmud ise mutlak egemenliğinden taviz verirken bunu konjoktürel sebeplerle, daha sonraki gelişmelerin de açıkça gösterdiği gibi, kabul etmek zorunda kalıyordu. İktidarın iplerini yeniden ele aldığında âyanlar ile yaptığı mücadele, bunun açık bir göstergesi olmuştur. Sonuç olarak, anayasal gelişmemizde bir ilk adım olduğu kabul edilen Sened-i İttifak, hukuksal olarak herhangi bir yürürlüğü ve işlerliği olmayan ölü doğmuş bir belgedir. Nitekim, Tanzimat Dönemi sonrasının Yeni Osmanlılar veya İttihat ve Terakki fikir hareketlerinde 1808 senedinin izine rastlanmaz. Anayasacı Osmanlı entelektüelleri ve Jön Türkler Sened-i İttifak-ı bir meşrutiyet davasının başlangıcı, katalizörü veya dayanağı olarak görüp kullanmışlardır.14
Öte yandan, II. Mahmud saltanatının ilk yıllarını otoritesini sağlamlaştırmak ve uygulamayı tasarladığı yeniliklere engel olduğunu düşündüğü Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak için uygun ortam hazırlamakla geçirmekteydi. Bir yandan, Sened-i İttifak’la iyice güçlenmiş olan âyanı ve derebeylerini kimi zaman kanlı, bazen de barışçı yollarla etkisiz hale getirerek iktidarını sağlamlaştırıyor, diğer yandan özellikle topçu ocağını güçlendirerek Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak için uygun fırsatı bekliyordu. Bu ocağın özellikle Yunan ihtilâli sırasında başarısızlıkları üzerine bu kararını uygulamaya koydu. 15 Haziran 1826’da başlattıkları son İsyan Topçu Ocağı’nın gayretleriyle bastırılarak Ocak yok edildi.15
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından itibaren 1839 yılında II. Mahmud’un ölümüne kadar geçen süre, onun askeri ve idari reformlarının başarıyla uygulandığı dönem olmuştur. Bir bakıma 1826 tarihi Tanzimat Dönemi’nin başlangıcı sayılmalıdır. Çünkü, modern, merkezi ve güçlü bir Osmanlı İmparatorluğu’nun temelleri bundan sonra atılmış, Tanzimat’ın güçlü Bâb-ı Âli’si bu yıllarda doğmuştur. II. Mahmud da III. Selim gibi reformlarına askeri alanda başlamıştır. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmış olması ve devam eden Yunan ayaklanması yeni bir ordunun kurulmasını gerekli kılmaktaydı. Muallem Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye üç gün içerisinde teşkil edilmeye başlanmıştır. Yeni ordunun başına Ağa Hüseyin Paşa getirilerek kendisine Serasker unvanı verilmişti. Eğitimlerine hemen başlanan ilk 1500 kişilik alay Bayezit’te konuşlandırılarak, imparatorluğun sonuna kadar yaşayan ve modern Genelkurmay’ın çekirdeğini oluşturan Bâb-ı Seraskerî kuruldu. Yeni ordu için Nizâm-ı Cedid’inki örnek alınarak bir nizamnâme hazırlanmıştı. Buna göre yeni merkezî silahlı kuvveti toplam 12.000 kişiden meydana gelecek ve 8 alaya bölünecekti.
Her birinin başında birer binbaşının bulunacağı alaylar 12 adet top ve 12 piyade bölüğünden müteşekkil olacaktı. Askerlik süresi 12 yıl olarak belirlenmiş ve eski ordu için kullanılan “esame” cüzdanları kaldırılarak, fiilen askerlik yapanlara aylık maaş ödenmesi sistemine geçilmişti. Asakir-i Mansure’nin başına 1827 yılında Hüsrev Paşa serasker olarak atandı. Hüsrev Paşa reformlarına hızla başladı. Fransız ordusu modeline göre “tabur” esaslı yeni bir yapılanmaya gidildi. 8 piyade bölüğünden 1 tabur, 3 taburun birleştirilmesinden ise “alay” oluşuyordu. Asakir-i Mansure İstanbul’da 10 ve vilayetlerde 21 yeni taburla kısa zamanda 27.000 kişilik bir mevcuda ulaştı. Alayların başlarına ise çoğunluğu Hüsrev’in yetiştirmeleri olan miralay ve kaymakam rütbeli subaylar tayin edilmişti.16
Dostları ilə paylaş: |