Böylece Osmanlı yöneticileri yalnız Trablusgarb ve Bingazi’yi saldırıya açık bir hale getirmekle kalmamış, aynı zamanda basının bu konudaki istem ve uyarılarına da kulak tıkamıştı.11
Savaşın başlaması üzerine Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa istifa ederek,12 yerine Sait Paşa başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu.13 Yeni hükümette İtalya karşısında etkin bir politika izleyemedi. Hükümetin bu aczine karşın, İttahat ve Terrakki içersinde etkin bazı subaylar çeşitli yollarda Trablusgarb’e giderek, halkı
örgütleyip İtalyanlara karşı büyük başarılar elde ettiler.14 İtalya’nın Trablusgarb’daki kötü durumu onu baskı ve insanlık dışı davranışlara yöneltti. Bunun üzerine Osmanlı Mebusan Meclisi, “Avrupa Devletleri nezdinde İtalya’nın Protesto edilmesi”ne karar verdi.
Hiç umulmadık Osmanlı direnişi karşısında geri dönüşü olmayan tedbirler alan İtalya, 5 Kasım 1911’de Trablusgarb ve Bingazi’yi ilhak ettiğin ilan etti.15
İtalya’nın Savaşı Ege Denizi’ne
Çekme Çabası
Güçsüz bir durumda olan Osmanlı Devleti’ne karşı Trablusgarb’da üstünlük sağlayamayan İtalyan hükümeti: hem kendi kamuoyunda, hem de Avrupa devletleri nezdinde prestij kaybetmeye başladı.16 Bunun önüne geçebilmek ve üstün deniz gücünden yararlanabilmek için savaşı Ege ve Akdeniz’e kaydırmaya yöneldi.
Trablusgarb Savaşı’nın başlamasından bu yana İtalyan filosunun Akdeniz’deki faaliyetleri, limanlara grip halka sorular sorması, liman ve açık denizlerdeki gemilerde aramalar yapması, savaşı bir ölçüde Akdeniz’e taşımıştı.17
Elde edilen bilgiler İtalya’nın Ege Denizi’nde büyük bir askeri harekata girişeceğini gösteriyordu.18 Osmanlı Hükümeti İstanbul’da bulunan yabancı İtalyanların saldırıları karşısında “Boğazları uluslararası trafiğe kapama” kararlarını uygulamaya koyacaklarını bildirdi.19
İtalya’nın savaşı Ege’ye taşımasına Osmanlı Devleti yanında Avusturya da karşı çıktı. Zira Avusturya, İtalya ile yaptığı Üçlü İttifak Adlaşması’nın 7. maddesine göre; Balkanlar’da ya da Adriyatik ve Ege’deki Osmanlı Adaları ile sahillerinde status-guo’nun değiştirilmesine yönelik eylemlerin ittifak devletleri arasında kararlaştırılması gerekiyordu.20
Bu arada İtalya, Osmanlı Devleti’ni Barışa zorlamada Avrupalı güçleri de kullanabilmek için Beyrut’u bombaladı.21 Hem Hıristiyanlık için kutsal bir yer sayılması hemde içinde yaşayan halkların etnik yapısı bakımından önemli bir yer tutan Beyrut’un bombalanması üzerine Osmanlı Devleti, Boğazlar ve Anadolu sahillerindeki güvenlik önlemlerini artırırken (özellikle mayınlama) diğer devletlerde uzlaşma zemini aramak için harekete geçti. İngiltere ve Rusya Boğaz’ın açık bulundurulması için İtalya ile Osmanlı Devleti arasında bir diplomatik faaliyet yürütebileceklerini ve Boğaz’ın hal ve vaziyetine dair aralarında bir itilaf name imzalamaya hazır olduklarını bildirdi.22
Taraflar arasındaki diplomatik temaslarda İtalyanlar, Osmanlı Hükümeti’ni barışa zorlamak için Ege Denizi’nde ki birkaç adanın işgal edilmesinin veya Anadolu sahil kentlerinden birine çıkartma yapmanın üçlü ittifaka aykırı olamayacağını ileri sürüyor ve hatta Lodos ve 12 Ada’nın Avrupa’da değil Asya’da bulunduklarını iddia ediyordu.23
İtalya’nın Ege’de yapacağı harekattan haberdar edilen Avrupa devletleri ve Rusya’nın tutumları şöyleydi. Almanya, Ege adaları ile o kadar alakadar olmamakla birlikte24 Rodos ve 12 Ada’nın işgalinin İtalyanlara bir yarar getirmeyeceğini belirtirken Rusya bu harekattan memnun bir şekilde Osmanlılara daha ağır darbelerin vurulmasını istiyordu. Fransa ve İngiltere ise kendi çıkarlarına dokunulmadığı müddetçe işgale ses çıkarmayacaklarını belirtiyorlardı.25 Status-quo’yu bozucu davranışların çıkarlarına ters düştüğünü gören Avusturya İtalya’nın istemlerine karşı tavrını sürdürdü ancak üçlü ittifak antlaşmasının yenilenmesi sorunu dış işleri bakanı Aerantal’in ölümü (17 Şubat 1912) ve yerine geçen Kont Berchthold’un Avusturya ve İtalya ilişkilerini düzeltme eğiliminde olması Avusturya’nın direncini kırdı. 1912 ilkbaharında Avusturya “İşgalin geçici olması kaydı ile” İtalyan isteklerine olumlu yanıt verdi.26
Olaylar Karşısında Osmanlı
Devleti’nin Tutumu
Bu arada Osmanlı Devleti, özellikle Rusya ve İngiltere’nin Boğazlar konusundaki tutumlarını göz önünde bulundurarak savaşın Akdeniz’e kayacağını pek ihtimal vermiyordu. Fakat bu konudaki söylentilerin artması üzerine Hariciye Nazırı Osman Nizami Bey dış temsilciliklere çektiği telgrafları “İtalya’nın Adalar Denizi’ne tevsi-i muhasamat ile sevahil-i Osmaniye ye hücum ettiği takdirde Hükümeti Seniyye tarafından Memaliki Osmaniye’de bulunan İtalyanlılara karşı ittihaza medeniyet hasıl olacak ve tedabi-i zecriye ve saireyi devletlere tebliğ etmeleri talimatını verdi.27
Osmanlı elçilerinden gelen yazılar ise hiç de iç açıcı ve net bilgiler içermemekteydi. Devletler İtalya ile yaptığı anlaşmalara sadık kalarak Osmanlı elçilerine doğru bilgi vermekten kaçınmışlardır.
Osmanlı Devleti bu durum karşısında Adaların var olan kuvvetlerle savunulması, elden geldiğince karşı konulması Adalar makamlarına 10 madde de toplanarak bildirilmiş,28 Boğaz girişine mayın döşenmiş29 ordu hazırlatılmaya başlanmıştı. Bu arada 4 Nisan 1977’de toplanan Meclis-i Vükela da Armstrong firmasına 2 büyük zırhlı ısmarlanmasında kesin bir şekilde karar verildi.30 Böylesine karışık bir siyasi ortam içerisinde bu şekilde bir kararın verilmesi gerek Osmanlı Devleti içerisinde, gereksi Avrupalılarca farklı şekillerde yorumlanacaktı.31
Akdeniz’de Savaşın Başlaması ve
Rodos-Oniki Ada’nın İşgali
Trablusgarb Savaşı’nın başlangıcından beri Akdeniz’de seyreden İtalyan donanmasının ilk eylemi Beyrut’un bombardımanı oldu. Uluslararası bir öneme haiz olan bölgenin bombalanmasındaki asıl amaç ise Av-
rupa Devletlerinin, Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamasını sağlamaktı. Bu amaçla 24 Şubat 1912’de iki İtalyan savaş gemisi tarafından bir torpido ve bir top çekerimiz bunların ümitsiz fakat yürekli karşı koymalarına rağmen batırıldı.32
Bu olay Avrupa büyük devletlerinin harekete geçmelerini sağladı. 9 Mart 1912’de Roma’daki büyük elçiler İtalya Dışişleri Bakanı San Guiliano’yu birer birer görerek hükümetlerini Türk İtalyan savaşında ara buluculuk yapabileceğini ve bu arada ne gibi şartlar ileri sürdüklerini öğrenmek istedikleri bildirildi. İtalya barış şartları 15 Mart 1912’de bildirildi. İtalya’nın barış şartlarını öğrenen büyük devletler 16 Mart’ta İstanbul’daki büyük elçileri kanalıyla “İtalya’nın savaşın durdurulması için büyük devletlerin arabuluculuğunu kabul ettiğini Osmanlı Devleti’ninde savaşın durdurulması için ne gibi şartlar ileriye sürdüğünü” belirtilmesi istendi.33
Bu arada İtalyanlar Ege Denizi’ndeki askeri faaliyetlerine büyük bir hız verdi. Osmanlı adaları ve Anadolu kıyısındaki halkı taciz etmeye başladı.34 Bunların yanı sıra adaların birbirleriyle ve İstanbul ile haberleşmesini sağlayan deniz altı kabloları kesildi.35 Adalararası haberleşme ise ancak para karşılığı tutulan küçük kayıkların dolaşarak edindikleri gözlemlerden ve diğer adalardan aldıkları bilgilerle sağlanıyordu.36
Büyük devletlerin Osmanlı Devleti’ne başvurusundan iki gün sonra İtalya Doğu uluslarının kötü ve sert muameleden anladıklarına olan inancı barış sözünün ortaya çıktığı günlerde Türkleri uykuda yakalamak düşüncesi ve Osmanlı meclisinin açılış gününde mebuslar üzerinde etki yapmak sanısı ile 18 Nisan 1912 de Çanakkale Boğazı’na ani bir baskın yaptı.
Fakat İtalyanlar düşündüklerinin tam tersi bir tepkiyle karşılaştılar. Osmanlı kamuoyu ve meclisi İtalyan saldırısına büyük bir şiddetle karşı çıktılar. Bu durum meclisin büyük devletlere verilecek yanıtını da etkiledi. 23 Nisan 1912’deki Osmanlı yanıtında barış şartları oldukça sert bir dilde kaleme alınmıştır. Hükümet İtalyanların Trablusgarp ve Bingazi’den kayıtsız şartsız çekilmelerini istemekteydi.37
Büyük devletlerin arabuluculuklarının kendisine bir yarar ya da sonuç getirmeyeceğini anlayan İtalya kendisinin daha rahat hareket edebileceği adalara yöneldi. Akdeniz ticaretini ve Boğazları kontrol altında tutan adaların işgali ile Osmanlı Devleti’nin adalara karşılık Trablusgarp ve Bingazi’yi kendilerine teslim edeceğini sanmaktaydı. Ayrıca Boğazlara karşı girişilen harekattan sonra büyük devletlerin gösterdiği tepki de onu politika değiştirmeye zorladı.38 Bu arada Avrupalı Devletler İtalya’nın Boğazları bırakması karşılığında birkaç adanın işgaline göz yumabilecekleri imajı vermekteydi.39
Bu suretle doğrudan doğruya Anadolu yapılacak bir harekete karşı olduklarını öğrenen İtalyan hükümeti coğrafi mevki ve topokrafik durumu itibari ile uygun olan Astropalya (Stampalia) adasının işgaline karar verdi. Ve Amiral Presbitero komutasındaki filotilla burayı işgal etti.40
Sakız Adası mutasarrıflığından alınan 15 Nisan 328 tarih ve Sakız mutasarrıfı feyzi imzalı telgraftan anlaşıldığına göre Ada’nın işgal tarihinin 15 Nisan’dan önceki bir tarih olma ihtimali yüksektir.41
Stampalya Adası’nın işgalinden sonra İtalyanlar adalar etrafındaki denetleme işlevlerine hız verdi. Kesilmemiş olan telgraf hatlarını da kesti.42 Bunun yanı sıra Limni, Semadirek, Dedeağaç, Enes sahillerini de gemilerden uçaklardan projektörlerle tarayıp herhangi bir mukavemet hareketinin olup olmadığı ve işgal için gerekli zeminin ne noktada olduğu tasarlanmaktaydı.43
Bu hazırlıklar sonucu 4 Mayıs sabahı General Ameglio ve Amiral Viale komutasında 6000 kişilik İtalyan kuvveti Rodos Adası’na çıktı. Bir taraftan da Rodos valisine bir adam gönderilerek adanın teslimi istendi. Vali İtalyanlara karşı koymak için gerekli vasıtalara sahip olmadığını bununla birlikte işgali protesto için görevinden istifa ettiğini bildirdi.44 Bunun üzerine harekete geçen İtalyan kuvvetleri önünde 1200 kişilik Türk garnizonu savunma yapabilmek için geri çekildi.
Özellikle Ada’daki Rumların sabahlara kadar nöbet tutmaları her hareketi İtalyanlara haber vermeleri, kendilerinden on kat daha fazla İtalyan askerleri karşısında Türk garnizonunun direncini kırdı. Herhangi bir yardım da alamayan direnişçi Türkler ve garnizon 17 Mayıs da teslim olmak zorunda kaldı. Böylece İtalyanlar biri subay olmak üzere 9 ölü 20 yaralıdan ibaret çok az bir kayıp ile Rodos’un işgalini tamamladı.45
Rodos’dan sonra aynı günlerde (9 Mayıs) Herke (Kharki=Herkit) Adası’na çıkan İtalyan askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Ada’yı işgal etti. Daha sonra aradaki adaları bırakarak kuzeye yönelen filo 12 Mayıs 1912’de Kerpe (Karpatos), Kaşot (Kasos), İncirli (Nisyros), İliyaki (Piskopi, Tilos), Leros, Patmos ve Kilimli (Kalimnos) adalarını İtalyanlar herhangi bir direnişle karşılaşmadan ele geçirdi. Geriye kalan Libsos (16 Mayıs), Sömbeki (19 Mayıs) ve İstanköy (20 Mayıs) adalarını da işgal eden İtalya Rodos ve 12 Ada üzerindeki kontrolünü sağladı.46
Adaların işgali 20 Mayıs’ta tamamlanmış olmasına karşın Babıali 2 Haziran tarihine kadar işgal ile ilgili resmi bir açıklama yapmadı.47
Böylece 15 gün gibi kısa bir sürede Rodos ve 12 Adayı işgal etmişlerdir. Fakat gerek adaların birbirleriyle, gerekse tüm adaların merkezde olan haberleşme hat-
larının kesik olması dolayısıyla çok yakınındaki Aydın vilayeti bile Rodos ve 12 Ada’nın işgalinin kesin olduğu ancak Haziran başında öğrenmişlerdir.48
Sonuç
İtalya birliğini tamamladıktan sonra kendisi için en uygun olarak düşündüğü Trablusgarb ve Bingazi’ye yönelerek sömürgecilik yarışına katıldı. Elinde bulunan üstün deniz ve silah gücü ile kısa sürede elde edeceğini sandığı bu topraklarda ummadığı bir direnişle karşılaştı.
İTC içerisinde yetişmiş genç subayların önderliğinde (M. Kemal, Enver Paşa) örgütlenen sivil halk İtalyanlara kıyıdan öteye ilerleme fırsatı vermedi. Bunun üzerine daha üstün kuvvetlerle saldıran İtalyanlar 29 Kasım 1911’de buraları topraklarına kattıklarını ilan ettiler. (Saint Guiliana Genelgesi) Bu Genelge ile umduklarını elde edemeyen İtalya Hükümeti hem ulusal hem de uluslararası politikada kaybetmekte oldukları prestiji yeniden kazanarak ve Osmanlı Devleti’ni anlaşma masasına oturtmaya zorlamak için onu Akdeniz den sıkıştırmaya karar verdi.
Şubat 1912’den itibaren Akdeniz’in Anadolu ve Ege sahillerindeki hareketlerine hız veren İtalyanların ilk saldırısı Beyrut’ta oldu. Böylece Beyrut’ta çıkarları olan Avrupa Devletlerininde Osmanlıları barışa zorlayacakları düşünülmekteydi.
Beyrut saldırısından da umdukları sonuçu alamayan İtalyanlar Boğazlar’a oradan da savunmasız bir durumda olan Rodos ve 12 Ada’ya yöneldi. Gerek adalardaki Türk nüfusunun yok denecek kadar az olması gerek adadaki Hıristiyanların işgalcilerin yardımı ve gerekse Babıâlinin adalara yardım için hiçbir kuvvet göndermeyişi İtalyanların 15 gün gibi kısa bir süre içersinde adaları işgal altına aldı. Böylece Rodos ve 12 Ada’da 400 yıldan beri süregelen Osmanlı egemenliği fiilen sona ermiş oldu.
DİPNOTLAR
1 Çoşkun Üçok, Siyasi Tarih 1789-1960, A. Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları No: 369 Ankara Sevinç Matbaası.
2 Haluk Ülman, Birinci Dünya Savaşı’na Giden Yol ve Savaş, A. Ü. S. B. F. Yay. No: 355, Ankara: Sevinç Matb. 1973, s. 101.
3 A. Savelli, İtalya Tarihi c. I. II (Kısmen tamamlayan: Fernand Hayward ve Albert Faleionelli) (Çev. Galip Kemali Söylemezoğlu) İstanbul: Kanaat Kitabevi 1940, s. 399.
4 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih 1914-1980, Ankara: İş Bankası Yay. 1985, s. 32.
5 1911-1912 Türk-İtalyan Harbi Tarihi, C. I, (Çev. Afif Büyüktuğrul) T. C. Askeri Deniz Matbaası 1944, s. 10; Ülman, a.g.y., s. 193.
6 Halil Menteşe, Osmanlı Mebusan Meclisi Reis Halil Menteşe’nin Anıları, (Giriş: İsmail Arar) İstanbul: Hürriyet Vakfı Yay. 1986, s. 193.
7 İtalya’nın yaptığı Antlaşmalar için bkz: “Trablusgarb-Bingazi ve Cezair-i İsna-i Aşer Meseleleri” Tarih ve Toplum S. 78, Haziran 1990 ss. 46-48; Ülman, a.g.y., s. 102; Menteşe; a.g.y., s. 135-136; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C. I, k. I, Ankara: T. T. K. 1983, s. 150-17.
8 Savelli, a.g.y., s. 400.
9 İbrahim Hakkı Paşa Hükümeti ve Programı için bkz: İhsan Güneş “II. Meşrutiyet Dönemi Hükümet Programları” A. Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi (OTAM) Dergisi, y. 1, S. 1, Haziran 1990, s. 222-227.
10 Ahmet Bedevi Kuran, Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılap Hareketleri ve Milli Mücadele, İstanbul: Baha Matb. 1956, s. 486.
11 Mehmet Selahaddin Bey, İttihat ve Terakki’nin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti’nin Yıkılışı Hakkında Bildiklerim, İstanbul: İnkılap Yay. 1989, s. 38.
12 Sadrazam İbrahim Paşa’nın İstifanamesi için bkz: Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C. II., İstanbul: Hürriyet Vakfı yayınları 1988. s. 125.
13 Hükümet üyeleri ve program için bkz. Güneş, a.g.m., s. 229-235.
14 Tesisat, 22 Teşrin-i Sani 327; Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa (1908-1914), c. II., İstanbul: Remzi Kitabevi 1971, s. 219.
15 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Tasnifi, Kamil Paşa Evrakı, Dosya No. 86/35, Sıra No. 3449, s. 2.
16 BOA 75-1/1-1, 19/2.
17 BOA, Dahiliye Siyasi 75-11/1-4, 16.
18 BOA, Dahiliye Siyasi, 75-11/1-3, 36.
19 ATASE Arşivi Kls. 2, Ds. 90, Fhr. 20 aktaran İsrafil Kurtcephe, “İtalyan Donanmasının Çanakkale Boğazı’nın Geçme Teşebbüsleri” OTAM S. 1, Haziran 1990, s. 299.
20 Şerafettin Turan, “Rodos ve 12 Ada’nın Türk Hakimiyetinden Çıkışı” Belleten C. xxıx, S. 113, s. 87.
21 Bayur, a.g.y., C. II, K. I, s. 123.
22 Tesisat, 22 Teşrin-i Sanı 327, s. 4.
23 Tesisat, 22 Teşrin-i Sanı 327, s. 4.
24 Doktor Bukkeret, Faal Türkiye (Çev. Habil Adem), İstanbul: İkdam Mat. 1913, s. 48.
25 Turan, a.g.m., s. 87.
26 Turan, a.g.m., s. 87.
27 Kurtcephe, a.g.m., s. 208.
28 İstanköy kaymakamlığından gönderilen sifrede işgal karşısında Adadaki memurin-i mülkiye’nin Bodrum Kazası’na nakillerinin uygun olduğunun belirtilmesi üzerine verilen yanıt da “Düşman’ın geleceği vehimiyle Ada’nın şimdiden terki caiz olmadığı gibi ağır cezayı da müstehzimdir. Kuvvetleri derecesinde mukabele etmek ve icabında esir düşmek icabaatı hükümedendir. Zinhar Adayı şimdiden tahliye etmesinler” BOA, Dahliye Siyasi Dr. 75-1 Sn=1/4, 16.
29 BOA, Dahiliye Siyasi Dn. 75-11/1-4, 22.
30 Tanin, 5 Nisan 1911.
31 Hüseyin Cahit, “Zırhlılar Siparişi” Tanin, 10 Nisan 1991.
32 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarih, C. II, K. I, Ankara= T. T. K. 1983. s. 123.
33 Bayur, a.g.y., s. 125.
34 BOA., Dahiliye Siyasi 75-11/1-4, 18.
35 BOA., Dahiliye Siyasi 75-11/1-4, 39.
36 BOA., Dahiliye Siyasi 75-11/1-4, 4.
37 Bayur, a.g.y. C. II. K. I, s. 126-127.
38 Bilam Şimşir, Ege Sorunu: Belgelen, C. II, Ankara= T. T. K. 1976, s. XII.
39 Büyüktuğrul, a.g.y., c. I, s. 74.
40 Stampalio Adasının işgal tarihi; Turan, a.g.m., s. 89’da 28 Nisan Kurtcephe, a.g.m., s. 210’da 24 Nisan; Türk Silahlı Kuvvetler Tarihi, Osmanlı Devri 1911-1912 Osmanlı-İtalyan Harbi, C. III, 14 Nisan olarak gösterilmiştir.
41 “Kalimnoz’a mülhak Astropalya ceziresinin düşman tarafından işgal edildiği şayia olması üzerine kalimnoz kaymakamlığından kayık sevkı teşebbüsatında bulunmak suretiyle tahkikata tevessül olunduğu bu gece buraya uğrayan Hacı Davud vapuru kaptanının cümle-i ifadesinden bulunmuştur.”.
42 BOA Dahiliye Siyasi 75-11/1-4, 7.
43 BOA Dahiliye Siyasi 75-11/1-4, 6.
44 Kurtcephe, a.g.m., s. 212.
45 Turan, a.g.m., s. 89-90; Kurtcephe, a.g.m., s. 212-213.
46 Şerafettin Turan, “Geçmişten Günümüze Ege Adaları Sorunu Boyutlar, Taraflar” Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri, III Askeri Tarih Semineri, Ankara Genkur Basımevi 1986 s. 45.
47 BOA, Dahiliye Siyasi 75-12/1-12, 3.
48 BOA, Dahiliye Siyasi 75-12/1-12, 5.
KAYNAKLAR
A. Belgesel Kaynaklar
Başbakanlık Arşivi (BOA), Dahiliye Siyasi: (DH-SYS), Dosya no. 75-11, Sıra no. 1-4, 6.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1+4, 16.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1+4, 18.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1-4, 4.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1-4, 39.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1-4, 7.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1-4, 6.
BBA, DH-SYS, Dn. 75-1, Sn. 1-12, 3.
BBA, Yıldız Tasnifi, Kamil Paşa Evrak, Dn. 86/35, Sn. 3449 s. 2.
B. Gazeteler
Tanin.
Tesisat.
C. Anılar Araştırmalar
ARMAOĞLU, Fahir; Siyasi Tarih 1914-1980, Ankara: İş Bankası Yay. 1985.
AYDEMİR, Şevket Süreyya; Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, c. II, İstanbul: Remzi Kitabevi 1971.
BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılabı Tarihi, Ankara: T. T. K. 1983.
BUKKERET, Doktor; Faal Türkiye (Çev. Habil Adem), İstanbul: İkdam Matbaası 1913.
BÜYÜKTUĞRUL, Afif (Çeviren); Türk-İtalyan Harbi Tarihi, C. I., T. C. Askeri Deniz Matbaası 1944.
CAHİT, Hüseyin; “Zırhlıların Siparişi” Tanin, 10 Nisan 1927.
GÜNEŞ, İhsan; “II. Meşrutiyet Dönemi Hükümet Programları” A. Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM) S. 1, Haziran 1990, ss. 171-270.
KURAN, Ahmet Bedevi; Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılap Hareketleri ve Milli Mücadele, İstanbul: Baha Matb. 1956.
KURTCEPHE, İsrafil; “Rodos ve Oniki Ada’nın İtalyanlarca İşgali” OTAM S. 2 Ocak 1991.
MENTEŞE, Halil; Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe’nin Anıları, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yay. 1986.
SAVELLİ, A; İtalya Tarihi, C. I-II, (Çev, Galip Kemali Söylemezoğlu) İstanbul: Kanaat Kitabevi 1940.
Selahaddin Mehmed Bey; İttihat ve Terakki’nin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti’nin Yıkılışı Hakkında Bildiklerim, İstanbul: İnkılap Yay. 1989.
ŞİMŞİR Bilal, N; Ege Sorunu-Belgeler (1912-1913), c. II, Ankara: T. T. K. 1976.
TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler, C. II, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları 1988.
TURAN Şerafettin, “Rodos ve Oniki Ada’nın Türk Hakimiyetinden Çıkışı, Belleten, C. XXIX s. 113, ss. 78-119.
Türk Silahlı Kuvvetler Tarihi Osmanlı Devri 1911-1912, Osmanlı İtalyan Harbi, c. III, Gnkur Ask. Tar. Str. Etüd Başk. Yay., Seri No: 9, Ankara: Genkur Basımevi 1986.
ÜÇOK, Çoşkun; Siyasi Tarihi 1789-1960 A. Ü Hukuk Fak. Yay. No: 369, Ankara: Sevinç Matb. 1975.
ÜLMAN Haluk; Birinci Dünya Savaşına Giden Yol ve Savaş, A. Ü. S. B. F. Yay., No: 355, Ankara: Sevinç Mat. 1973.
Balkan Savaşları (1912-1913)
YRD. Doç. Dr. Ahmet HALAÇOĞLU
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
A. Balkan Savaşlarını
Hazırlayan Yakın Sebepler1
Balkanlar Batı’nın dinî, ekonomik ve siyasî ihtiraslarının karışımı olarak ortaya attıkları “Doğu Sorunu”nun halkalarından sadece bir tanesidir. Bu ihtiraslardan çoğu zaman dinî olanı öne çıkmaktaydı. Buna göre, her ne suretle olursa olsun, Müslüman Türklerin hakimiyetinde olan bu topraklar ve bölgede yaşayan Hıristiyanlar kurtarılmalıydı. Bu arada zaten emperyalist gayeleri de kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktı.
Bütün Avrupa Büyük Devletleri ve Balkan Devletleri bu hususta ittifak halinde ve hemfikirdiler. Ancak mirasın paylaşılması konusunda uyuşmamazlıklar çıkmaktaydı. Hele hele paylaşılacak mıntıkanın etnik ve dinî yapısının karmaşık olması ve herkesin aynı yere göz koyması durumu işi daha da güçleştirmekteydi. Ayrıca bunlara dünyayı kontrollerine almış olan sömürgeci devletlerin birbirlerini çekememeleri, ayrı bloklaşmaya doğru gitmeleri ve Balkanlar’daki menfaatlerinin ayrı olması gibi hususlar da eklenince, durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmaktaydı. Ayastefanos Antlaşması’ndan sonra büyük devletlerin müdahaleleriyle gerçekleşen Berlin Antlaşması’yla ortaya çıkan Balkan devletlerinin her biri, Avrupa’nın desteğiyle, bu mirastan koparabilecekleri en fazla payı kapmaya çalışmaktaydılar. Bunun için ise zaman kaybetmeye hiç tahammülleri yoktu.
Aslında Balkan Savaşlarının sebebini Ayastefanos Antlaşması’na kadar götürmek mümkündür. Bu antlaşmayla Bulgaristan’ın sınırları içine Makedonya’nın da katılması ve Sırbistan’ın bağımsızlığını alması, bağımsız Sırbistan’ın ilk günden itibaren topraklarını devamlı genişletmeye çalışması, Berlin Antlaşması’nın Bulgaristan’da yarattığı hayal kırıklığı ve nihayet Yunanistan’ın Osmanlı Devleti aleyhine toprak kazanmak gayesi bu savaşların sebepleri olarak görülebilir. Ayrıca bunlara Rusya’nın Balkan Slavları üzerindeki kışkırtmalarını da eklemek mümkündür. Bütün bu hadiselerde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Balkanlar’da genişleme faaliyetleri ve bu faaliyetlerin önemli safhasını teşkil eden Bosna-Hersek’in ilhakı bir dönüm noktası olmuştur. Bu durum Rusya’yı Balkan Slavlarını birleştirmek suretiyle Avusturya’nın yayılmacı politikasına karşı koymaya sevk ettiği kadar, Balkanlar’ın Slav devletlerini de aralarındaki anlaşmazlıkları gidererek, birleşmeye ve Balkanlar’da geri kalan Osmanlı topraklarını paylaşmaya götürmüştür.2
Şarkî Rumeli vilâyetinin 18 Eylül 1885 yılında Bulgaristan tarafından ilhakından sonra, bu vilâyetin ve Balkan sıradağlarının elden çıkması Osmanlı Devleti’ni Rumeli’de, bilhassa Kırklareli, Edirne, Cisr-i Mustafa Paşa, Dedeağaç ve Gümülcine bölgesinde büyük kuvvetler bulundurmaya mecbur etmişti.3 Zira Şarkî Rumeli’yi ilhaktan sonra Trakya ve Makedonya’ya da göz diken Bulgaristan’la4 Trakya arasında savunmaya elverişli Tuna nehri ve Balkan sıradağları gibi tabii bir hudut yoktu. Diğer Balkan devletçiklerinin Bulgaristan’la birleşerek, hep birlikte Doğu Rumeli’ye saldırmaları ihtimaline karşı Kırklareli, Edirne ve Bizanslılar zamanından beri İstanbul için önemli bir savunma hattı olan Çatalca’nın böyle bir savaş için hazırlanması gerekirdi.
Ancak Balkan devletçiklerinin birleşmesine pek ihtimâl vermeyen ve Bulgar ordusunu önemsemeyen Osmanlı Devleti, Rumeli’nin savunması için gereken tedbirleri almamıştı.5 Aslında 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra ordunun bir politika âleti olarak kullanılması Osmanlı ordusunun muharebe gücünü zayıflatmıştı.6 Bu arada Osmanlı Devleti II. Meşrutiyet sonrası seçimlerle uğraşırken, fırsattan istifade eden Avusturya 5 Ekim 1908’de Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini açıkladı.7 Avusturya’nın bu şe-
kilde davranmasının sebebi 1908’de Osmanlı Meclis-i Mebûsanı’na Bosna-Hersek’ten milletvekili seçilmesi ve bu durumun Bosna-Hersek’le Osmanlı Devleti arasındaki bağı daha da kuvvetlendireceği endişesi idi. Bu yüzden Avusturya, daha Meşrutiyet’in heyecanı yatışmadan, Berlin Antlaşması’nda kazanmış olduğu bu toprakların işgal ve idaresi hakkını kaybetmek istememişti. Aynı gün Girit adası da Yunanistan ile birleştiğini ilân etti.8
Dostları ilə paylaş: |