Türk tekke şİİRİ Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı Kapak Ebrusu



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/81
tarix31.12.2021
ölçüsü0,56 Mb.
#112073
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   81
Turk Tekke Shiiri 2013

Sanat ve Estetik Anlayış
Tasavvuf,  aynı  zamanda  çok  büyük  bir  coğrafyanın 
klasik  dönem  şiir  anlayışlarını  şekillendiren  en  önemli  estetik 
fenomenlerden  biridir.  Yayıldığı  coğrafyalarda  halkın  her 
kesiminden  taraftarlar  ve  ilgililer  bulan  bu  mistik  cereyan  bir 
yandan renkli ve cazibeli dünyası ile entelektüel çevrelerde yankı 
bulurken, diğer yanda da kendi müessese ve eğitim kurumlarında 
daha  çok  didaktik  hüviyeti  ön  planda  olan  bir  edebî  tarzın 
oluşmasına vesile olmuştur.
Genellikle tekke ve çevresinde oluşan bu tasavvufî karakterli 
Türk  şiiri  şairlerinin  aynı  asırlarda  ve  aynı  coğrafyada  yaşayan 
diğer  sanatkârlardan  ayrılan  en  önemli  özellikleri,  kendi  bediî 


26
ihtiyaçlarını gidermekten ziyade tasavvufu anlatmak ve öğretmek 
amacıyla şiir yazmalarıdır. Özellikle divan şairlerinde olan estetik 
endişe  ve  sanat  gösterisi  kaygısı  tekke  şairleri  için  söz  konusu 
değildir.
Tasavvufî  Türk  şiiri;  nazım  şekli,  nazım  birimi  ve  vezin 
açısından  hem  saz  şiiri  hem  de  divan  şiiri  ile  ortaklıklar  taşır. 
Daha  doğru  bir  ifade  ile  mutasavvıf   şairler  teknik  bakımdan 
belli  kurallara  uygunluktan  ziyade  samimiyetin  peşindedirler. 
Kullandıkları sade dil ile halkın büyük kesimini oluşturan orta ve 
düşük tahsilli insanları hedef  okuyucu kitlesi olarak belirlemişlerdir. 
Okuyanın  dikkatini  ve  gönlünü  cezbetmek  için  kimi  zaman 
hece, kimi zaman aruz ve kimi zamansa aruza yakın hece vezni 
kullanırlar. Cezbe halinde söylenilmiş ruhanî bir hava taşıyan bu 
şiirlerde hece eksiklikleri, vezin aksaklıkları, kelime tekrarları vb. 
teknik  kusurlara  rastlanılmasına  rağmen,  nasıl  söylendiği  değil 
ne söylendiği ve niçin söylendiği önemsendiğinden halk arasında 
kabul görür. Yazılan manzumeler tabiî bir yekparelik arz eder.
Mutasavvıfların şiirle olan yakınlıklarında Kur’an’ın önemli 
bir etken olduğu söylenmişti. Onların şiir yazmak için ilk büyük 
örnek telâkki ettikleri Kur’an-ı Kerim’de “Şairlere gelince, onlara 
da sapıklar uyar” (Şuarâ 26/224) buyrulduğu hatırlanırsa, hem 
sûfî  şairlerin  şiir  anlayışı  hem  de  onların  yazdıklarına  nasıl 
yaklaşılması gerektiği daha açık görülebilir. Mutasavvıflar âdeta, 
gönülden  kabul  ettikleri  Tanrı  inancını  bildirmek  ve  yaymak 
amacıyla  yazdıkları  manzumelerin  şiir  olmadığını,  şiirin  sanat 
kaygısıyla  ve  malayani  konularda  yazılan  mısralara  deneceğini 
düşünürler.  Bu  nedenle  şiiri  alabildiğine  rahat  ve  kayıtsız 
söylerler.  Zira  amaçlan,  şiir  yazmaktan  çok  meramlarını  ifade 
etmektir.  Dolayısıyla  tasavvufî  şiir;  kapılarını,  teknik  ve  retorik 
değerlendirmelerden ziyade tematik ve terminolojik yaklaşımlara 
açar. Nitekim bu durum tasavvufun, hemen her şeyin içi, özü ve 
manasıyla ilgilenen harcıâlem anlayışına da son derece uygundur.
Yine  bu  şiirin  kendine  mahsus  bir  lirizmi  vardır.  Divan 
şiirindeki teslimiyet ve saz şiirindeki mağduriyetin yerini bu şiirde 
çok hassas dengelerle birbirine bağlanmış olan tevekkül ve arayış 


27
almıştır.  İlâhî  bir  sevgi  ve  sevgilinin  anlatıldığı  manzumelerde, 
âşık-maşuk resmiyetinden öte bir samimiyet hissedilir. Hatta kimi 
türlerde  bu  samimiyet,  diğer  geleneklerde  görülemeyecek  bir 
tarzda âşığın maşuka naz ve sitem etmesine dönüşür.
Anadolu’daki  tasavvufî  yapılanmanın  gösterdiği  gelişim 
özellikleri tasavvufî şiir geleneğine de aynen yansımıştır. Şöhretli 
bir  pirin  etrafında  toplanan  talebeler,  son  derece  öznel  ve 
öğretici  merkezli  bir  formasyon  olan  tasavvuf   eğitimlerinden 
sonra,  pirlerinin  geleneğini devam  ettirirler. Bu anlayış  şiir  için 
de geçerlidir. Zira şiir, tekkelerde sıradan bir edebî faaliyet değil, 
aynı zamanda bir eğitim aracıdır. Şeyhler, eğitim sırasında daha 
önceki  mutasavvıfların  şiirlerinden  açıklama  (şerh),  benzerini 
yazma (tanzir), belli bir makam dâhilinde okuma (gülbank, ayin) 
vb. usullerle fiilen yararlandıkları gibi, aldıkları eğitimin bir gereği 
olarak kendileri de şiir söylerler. Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Velî, 
Eşrefoğlu Rumî ve Niyazî-i Mısrî gibi şöhret ve tesirleri tarikat 
taassubunu aşmış olan mutasavvıfların şiirleri hemen bütün tekke 
mensuplarınca bilinir ve okunur.
(Ömür Ceylan, Böyle Buyurdu Sûfî, s. 42-45 İstanbul, 2005)


28

Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin