YUNUS EMRE ÜZERİNE NOTLAR
Prof. Dr.Faruk K. TİMURTAŞ
Yunus Emre için birçok kimseler “ozan” deyimini
kullanıyorlar. Büyük halk ozanı Yunus Emre deniyor. Yunus Emre
“ozan” değildir. Çünkü, Türkçe olup olmadığı tespit edilemeyen,
etimolojisi belli olmayan ozan kelimesi, Türk kültür tarihinde bir
ara, saz beraberliğinde şiir söyleyen kimseler, yani “saz şairleri”
için kullanılmıştır. İslâmiyetten önceki devrenin “şaman, kam,
baskı”ların yerine “Ozan” denmiştir. Ozan’ın yerini ise, daha
sonra “saz şâiri” ve “âşık” tutmuştur. Ozan kelimesi ayrıca,
“geveze, boşboğaz, çenesi düşük, saçma sapan söz söyleyen”
manası da ifade etmiştir.
Yunus için ozan denmesi yanlıştır. O, bir saz şairi değildir.
Şair kelimesini Arapça asıllıdır diye beğenmeyip yerine, başka,
bir manaya gelen ozan kelimesini kullanmak isabetli bir hareket
sayılamaz. Fakat, nedense bir ozan modasıdır almış gidiyor.
Yalnız, Yunus Emre için değil, başka şairlerimiz için de ozan
deyimine yer veriliyor. Böylece Mevlânâ da, Fuzûlî de, Bakî de,
Şeyh Galip de, Abdülhak Hâmid de, Mehmet Âkif de, başkaları
da hep ozan oluyor. Halbuki, bunların hiç birisi ozan değil. Ozan,
yâni “saz şâiri” olan Karacaoğlan, Dertli, Zihni, Dadaloğlu v.s.
Ama, yıllardır bu yanlış tekrarlanıp duruyor. Mevlânâ için şahsen
kaç kere ben, “büyük Türk düşünürü ve ozan’ı” demeyip “büyük
Türk mutasavvıfı ve şairi” diyelim diye uyardım. Lâkin, en aklı
başında sandıklarımıza bile tesir etmedi. Anlaşılan, moda, akla
olduğu bâzan ilme de galip geliyor.
Yunus için “halk şairi” deyiminin de pek yerinde olmadığı
kanaatindeyim. Yunus halk içinden yetişmiş ve halka da hitap
edem bir şair olmakla beraber, bir halk şairi değildir. Tekke
şairidir, şiirlerini saz refakatinde söylememiştir; İlâhiler suretinde
terennüm etmiştir. Onun için belki “mutasavvıf halk şairi”dir
denilebilir. Fakat doğrusu, o yalnız halkın değil, hepinizin şairidir.
Hepimizin hattâ bütün insanlığın...
Bütün insanlığın şairi denince hatıra hemen onun
“hümanistliği” gelir ve ortaya bu hususla ilgili başka bir yanlış
anlaşılma meselesi- çıkar. Yerli yabancı birçok edebiyatçılar, hattâ
35
araştırmacılar Yunus’taki insan sevgisini ve onun bağlı olduğu
dünya görüşünü bilerek ve bilmeyerek ters bir şekilde anlamış ve
anlatmışlardır. Yunus, bu adamlarca Doğu âleminde ve Türklük
dünyasında benzeri olmayan, bu köklerle ilgisiz bir hümanist ve bir
kozmopolit olarak yorumlanmakta ve bu suretle gösterilmektedir.
Bilhassa yabancı kimseler ayrıca Türklük ve İslâmlık âlemlerinin
insan sevgisinden mahrum bir anlayışa sahip olduğunu, Yunus’un
nasılsa ortaya çıktığını ileri sürüyorlar. Bütün bu görüşler baştan
aşağı yanlıştır. Yunus Emre İslâm tasavvufunun esasını teşkil eden
ve Türkün günlük hayatında hâkim unsur olarak görünen ve
tam manisiyle yaşanan insan sevgisini, insana verilen değeri dile
getirmiştir.
Yunus Emre’nin hümanizmasının kaynağını başka yerlerde
aramak manasızdır. Onda görülen bu insan sevgisi tamamıyla
İslâm dininin esaslarına ve bunu en iyi şekilde tatbik eden
Türk milletinin değer hükümlerine dayanmaktadır. Kur’ân-ı
Kerim’de “müminler birbirinin kardeşidir” buyrulmuştur. Hz.
Peygamberimizin ise, “Ey Allahın kulları, hepiniz kardeş olun”,
“Kendisi için sevdiği şeyi mümin kardeşi için de sevmeyen
tam mümin olamaz”, “Birbirinize kin tutmayınız, birbirinizi
kıskanmayınız, birbirinize sırt çevirip alâkasız davranmayınız”
gibi hadisleri vardır. İslâmiyette “İnsan”ın çok büyük değeri
vardır, İslâm insanı “zübbe-i âlem” ve “eşref-i mahlûkat” olarak
kabul etmektedir.
Yunus Emre de, başkaları gibi, İslâmın insan anlayışını ve
görüşünü, hayat telâkkisini anlatmıştır. Onun büyüklüğü bunları
ifade edişteki kudretinden ileri gelmektedir. İslâm tasavvufunu
ve İslâm’ın insan telâkkisi ve görüşünü Fars dilinde en güzel
şekilde Mevlânâ, Türkçede ise Yunus Emre ifade etmiştir.
Yunus’un büyüklüğü buradadır. Yoksa, tasavvufu, vahdet-i vücut
görüşünü, insan sevgisini işleyen pek çok kimse çıkmıştır. Yunus
Emre, İslâm’ın ve Türkün insanını, köyden, kentten çizgiler ve
levhalar içerisinde dile getirmiş; “varlığın birliği” felsefesini çok
sade, fakat derin şekilde işlemiştir. Yunus Emre, Türkçeyi en güzel
şekilde kullanan, onu yeni bir edebiyat dili hâline getiren büyük
şairimizdir.
(Türk Yurdu, sayı:319 İstanbul, 1966)
|