Türk tekke şİİRİ Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı Kapak Ebrusu



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə21/81
tarix31.12.2021
ölçüsü0,56 Mb.
#112073
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   81
Turk Tekke Shiiri 2013

TEKKE VE EDEBİYAT DÜNYASI
Prof. Dr.Mustafa KARA
Dinin  iç  âlemimiz,  dolayısıyla  sanat  dünyamızla  olan 
ilişkilerine  daha  önce  temas  etmiştik.  Bununla  din  ve 
müesseselerinin  gönül  medeniyetine  olan  tesirlerine  de  temas 
etmek gerekir. Sanata güzelliğe ve âhenge, dinindeki mistik yön 
sebebiyle  alışık  olan  mümin  için  güzel  sanatlar  iyi  bir  tatbikat 
sahasıydı.
Tekkelerin  diğer  kuruluşlarla  olan  münasebetlerinin  aksine 
edebiyatla  olan  ilişkilerine  Cumhuriyet  nesli  bile  yabancı 
değildir. Çünkü, gerek divan, gerek halk ve gerekse son asır Türk 
edebiyatına büyük izler bırakan Tasavvuf  edebiyatı okullarımızda 
az  da  olsa  okutulmaktadır.  Bu  izleri  fazla  ve  mübalağa  olarak 
kabul  edenler  divan  şairlerini  anlamak  ve  açıklamak  istedikleri 
zaman tasavvuf  literatür ve kültürünün tesirini göreceklerdir.
Tekkelerin kapalı oluşu, edebiyatının ise okutuluşu şöyle bir 
mahzur da ortaya çıkarmıştır: “Tasavvuf  bir edebiyat ekolüdür”, 
“Tasavvuf  sadece şair yetiştirmiştir”. Bu düşünce Cumhuriyetten 
sonra zaman zaman kasıtlı olarak ta işlenmiş ve meseleye böyle 
bir yön vermek istenmiştir. Fakat gerçek ne idi?
Mevlâna Celâleddin’in bir çoklarının meftun olduğu sanatkâr 
tarafı O’nun zahiridir. Ahenk ile kafiyenin güzel söz ile gözyaşının 
muhteşem terkibi olan sanat, kabuktaki parıltıdan ibarettir. Ancak 
halk kitlesi şekle düşkün olduğundan Hz. Mevlâna’yı da şair diye 
övmek âdet olmuştur. Güneşi güzel bir şamdan, yıldızları birer 
inci  tanesi  halinde  tasavvur  etmekten  hoşlanan  gözlerimiz,  her 
büyüklükte bir sanat arıyor. Sonsuzluğu bile sanat ölçüleri içinde 
düşünebiliyoruz. Tasavvufta sanat olsa olsa dervişin değneğidir. 
Biz onun dervişliğini bu değnekle anlıyoruz.
Evet  tekke  edebiyatı  ısmarlama  edebiyat  değildir.  Paşa  ve 
padişahlara sunulmak üzere yazılan methiyelerle de ilgisi yoktur. 
Tekke şairleri, divanlarını kabartmak için de dil dökmemişlerdir. 
Onlar  sadece  içine  daldıkları  bir  dünyadan  bize  gönderdikleri 
buketlerdir.  Aşkla,  sevgiyle,  ateşle,  gurbetle  ve  davetlerle  dolu 


29
olan bu terennümler sahihlerinin düşünceleri kadar saf, sade ve 
milli idi. Halk eğitimini omuzlayan bir müesseseye de ancak onlar 
gibi konuşup düşünmek yaraşır.
“Tekke şiirinin fikir ve edebiyat tarihimizdeki yeri milli dil ve 
edebiyat bakımından rolü ve değeri büyüktür. Bu grup, saz şiirine 
nispetle daha çok fikrî ve felsefî divan şiirine nisbetle daha fazla 
millî ve hayatidir. Her ikisine nispetle de daha tabiidir, spontanedir. 
Edebi  ve  insani  değer  bakımından  da  onlardan  aşağı  kalmaz. 
Tekke şairleri de diğer bütün şairler gibi ruhlarının ürperişlerini 
hasretlerini ve rüyalarını söylemektedirler. Yer yer fikir hayâl ve 
duygu ile dolu olarak meydana getirdikleri eserler, Türk milletinin 
ve dolayısıyla insanlık psikolojisinin enteresan bir cephesini tespit 
etmiş bulunmaktadır. Bu şahsiyetlerin en belirli tarafı kendilerine 
mahsus ruhanî ve ilâhî bir edâ taşımalarıdır. O derece ki bunlara, 
halk tarafından nerdeyse Kur’an gibi kudsiyet izafe olunmuş ve 
Allah  tarafından  ilham  edilmiş  olduklarına  inanılmıştır.  Diğer 
grupların estetiğinden ayrıldıkları bir nokta da tasannusuzluktur. 
Söz oyunları umumiyetle ekarte edilmiştir. Bütün dinî-tasavvufi 
şiirlerde yekpare bir ruh, divan edebiyatının tabiriyle yekâhenklik 
vardır. Bazı maniler ve koşmalarda ve bir çok gazellerde görülen 
vahdetsizlik  bunlarda  hiç  görülmemektedir.”(Vasfi  Mahir 
Kocatürk, Türk tekke Şiiri Antolojisi s. 5)
Şiiri  “Allah’ı  sır  ve  güzellik  yolundan  arama”,  “sonsuzluğa 
fısıltı  halinde  söylenen  dua”  şeklinde  tarif   ettikten  sonra  bu 
yazı  şeklinin  en  güzellerinin  tekkelerde  meydana  gelebileceğini 
düşünmek herhalde haksızlık olmaz. İçlerindeki musikiyi bazen 
düz  bazen  nağme  ile  bazan  da  bir  musiki  âleti  ile  terennüm 
eden  dervişler,  güzeller  güzelini  aramaktan  başka  bir  gaye  de 
gütmemişlerdir. Devamlı olarak -ölüme değil-sonsuzluğa yükselen 
bir sarhoşlukla mest olan tekke ehli her zaman gönüllerindekileri 
ifade ederek Allah aşkı ile yanan kalplerine âdeta bir serinletici 
ilâç aramışlardır. Bu arayış ve ayrılık iştiyakı onların susuzluğunu 
daha da artırmış, kâinatı ve insanları daha değişik ve orjinal bakış 
açılarıyla değerlendirmelerine yol açmıştır.
(Mustafa Kara, Tekkeler ve Zaviyeler, s.244-246, İstanbul, 1976)


30

Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin