31
olarak ayrılırken tekke şiiri, dînî muhtevalı, âşık tarzı şiirler ise
lâ-dînî muhtevalı bir şiir olarak gösterilmek istenmektedir. Böyle
düşünenler ve lâ-dînî şiirin en büyük temsilcisi olarak gördükleri
Karacaoğlan’ın,
“Bana güzel sever diye tan ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var?”
mısralarını nedense görmek istemezler. Böyleleri meselâ bir
Erzurumlu Emrah’ı, Everekli Seyranî’yi nereye koyacaklardır,
doğrusu bu durum bir merak konusudur.
Mesele, bir şiirin dînî olması için, içinde, mutlaka; Allah,
peygamber, günah, sevap gibi dînî kavramların olması gerekmez.
Bu kavramları dindar olmayan bir şair de kullanabilir. Önemli
olan, duyuş, hissediş ve bakış meselesidir. İçinde hiç dinî kavram
olmayan bir şiir bile pekâlâ dînî bir duyarlık taşıyabilir. Hayata,
ölüme, aşka, gurbete, hasrete, dünyaya Müslümanca bakışın
bir ifadesi olarak edebiyatımızda bu anlamda nice şiir örnekleri
gösterilebilir.
Yine bu bağlamda Tanzimat şiirine bakalım. Meselâ
Şinasi’ye... Şiirinde o da dinî kavramları kullanmıştır. Ama
dünya görüşü olarak artık tercihler değişmeye başladığı için
onun şiirlerinin okuyucuyu götürdüğü dünya çok farklıdır.
Benzer örneklemeleri Cumhuriyet ve sonrası şiir için de yapmak
mümkündür. Ama durum değişmeyecektir. Din ve tasavvuf
düşüncesi Türk şiirinin her zaman için beslendiği bir değerler
manzumesidir. Türk şiirinin geçmişine eğilenler, öncelikle
bu gerçeği kabul ederek işe başlamalıdırlar. Şiir, hayattan ve
insandan kopuk bir tür değildir. Bu yüzden insan düşüncesindeki
ve hayattaki değişiklikler, elbette şiiri de ektiler ve biçimlendirir.
Fakat, sosyal ve kültürel hayatımızdaki tercihlerimiz zaman
içerisinde nasıl değişirse değişsin din, dolayısıyla tasavvuf
düşüncesi kültürümüzün, hayatımızın vazgeçilemez dinamiğidir.
O değerler, sadece geçmişimizi oluşturmazlar. Bugünümüze ve
geleceğimize
de tesir ederler, onları şekillendirirler.
33
O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bugün sanata,
edebiyata giren değerler, biliniz ki hayatın ve insanın değerleri
olacaktır. İşte tasavvuf şiiri de bütün bu beklentilerin ve
gelişmelerin önünde çok bakir bir alan olarak durmaktadır. Çünkü
tasavvuf, bir yaşama projesidir. Dinamik bir hayat görüşüdür. Bu,
böyle bilindiği ve görüldüğü takdirde şiirimiz de bundan kendine
düşen payı elbette alacaktır.
(Mustafa Özçelik, Berceste Dergisi, sayı: 115, Ocak 2012)