111
davranışın niteliğine, önemine ve küçüğün gelişme derecesine göre ayırt etme gücünün bulunup
bulunmadığı araştırılmalıdır.
Akıl Hastalığı
Akıl hastalığı, makul biçimde davranabilme yeteneğini ortadan kaldırıyorsa ayırt etme
gücünün varlığından söz edilemez. Ancak akıl hastalıklarında her olayda ayırt etme gücünün
bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Akıl Zayıflığı
Akıl zayıflığı, kişinin akli yeteneklerinin yeterince gelişmemiş veya sonradan
zayıflamış olmasını ifade eder. Akıl zayıflığı da ancak kişinin makul biçimde davranma
yeteneğini ortadan kaldırıyorsa bu kişinin ayırt etme gücünün bulunmadığı kabul edilir. Bundan
dolayı her somut olayda akıl zayıflığının araştırılması gerekir.
Sarhoşluk
Sarhoşluk, alkolün zihin ve irade yeteneklerini etkilemesi, geçici de olsa kişinin
bilincinde karışıklık, bulanıklık meydana gelmesi demektir. Bu durum, kişinin makul biçimde
davranabilme yeteneğini ortadan kaldırıyorsa kişinin ayırt etme gücünün bulunmadığı kabul
edilir.
Yukarıda açıklanan haller, örnek niteliğinde belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla ayırt etme
gücünü ortadan kaldıran haller bunlardan ibaret değildir. Daha teknik bir anlatımla ayırt etme
gücünü ortadan kaldıran durumlar sınırlı sayıda (numerus clauses/tahdidi) nitelikte değildir.
Ayırt etme gücünü kaldırdığı yukarıda belirtilen durumlara benzer durumlar söz konusu
olduğunda ayırt etme gücü yine ortadan kalkar. Benzer nedenlere afyon, morfin, kokain, bonzai,
eroin gibi uyuşturucu maddeleri almak, ateşli bir hastalığa tutulmak, manyetizma veya
hipnotizmayla uyutulmuş olmak da örnek olarak gösterilebilir. Bu durumlarda kişinin ayırt
etme gücünden yoksun olduğu bir karine olarak kabul edilmektedir. Buna, ayırt etme gücünün
(temyiz kudretinin) yokluğu karinesi denir. Bu durumların dışındaysa ergin bir kimsenin ayırt
etme gücüne sahip bulunduğu bir karine olarak kabul edilmektedir. Buna da ayırt etme gücünün
varlığı karinesi adı verilir (Akıntürk 2015: 123).
Ergin (Reşit) Olmak
Fiil ehliyeti, yukarıda da belirtildiği gibi, bir kimsenin bizzat kendi fiil ya da işlemleriyle
kendi lehine haklar ve aleyhine borçlar yaratabilme gücü olduğuna göre, bu güce sahip
olunabilmesi için belli bir düşünsel olgunluğa erişilmesi gerekir. Bu olgunluksa ancak
insanların belli bir yaşa gelmeleriyle mümkündür. İşte fiil ehliyetine sahip olabilmek için bir
kimsenin yasanın kabul ettiği yaş sınırını aşmasına ergin (reşit) olmak, bu yaşa da erginlik (rüşt)
yaşı denir. Bu yaş sınırını
aşanlara ergin, aşmayanlara ise küçük denir (Akıntürk 2015: 123).
Türk Medeni Kanununa göre “Erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar.” Bu,
normal/doğal erginlik yaşıdır. Bunun yanında “Evlenme kişiyi ergin kılar.” (TMK, m. 11/2).
Kural olarak bir erkek veya kadın on yedi yaşını doldurdukları takdirde yasal temsilcilerinin
112
(veli veya vasi) rızasıyla evlenebilir (TMK, m. 124/1). Böylece bu kimseler de evlenmeyle
birlikte ergin olurlar. Hatta Türk Medeni Kanununa göre “Hâkim olağanüstü durumlarda ve
pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin
verebilir.” (m. 124/2-c.1). Bu kişiler de evlenmeyle birlikte ergin olurlar.
Diğer yandan yine Türk Medeni Kanununa göre , “On beş yaşını dolduran küçük, kendi
isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.” (TMK, m. 12).
Bu durumda erginlik
yargı kararıyla olduğundan, öğretide bu yola “yargısal erginlik” adı verilmektedir. Yaş
koşulunun dışında bir yolla (evlenmek suretiyle ve yargısal yolla), diğer bir anlatımla on sekiz
yaşını tamamlamadan ergin olan kişiler, yaş koşulu aranan hukuksal işlemleri yapabilmeleri
için o işlemin gerektirdiği yaşa ulaşmaları gerekir. Örneğin evlenmeyle veya yargısal kararla
ergin olan kimse, on sekiz yaşını bitirmeden bir derneğe üye olamaz, seçimlerde oy kullanamaz,
milletvekili seçilemez, sürücü belgesi alamaz. Çünkü ilgili yasalarda bu hakların kullanılması
için on sekiz yaşın tamamlanması aranmaktadır (Gözübüyük 2016: 102; Kayıhan 2008: 71).
Olumsuz Koşul: Kısıtlı (Mahcur) Olmamak
Fiil ehliyetinin üçüncü koşulu, olumsuz bir şekilde ifade edilen kısıtlanmamış olmaktır.
Bir kişinin kısıtlanabilmesi için ergin olması ve Türk Medeni Kanunu gösterilen nedenlerden
birinin kendisinde bulunması gerekir. Kısıtlama kararı mahkeme tarafından verilir. Diğer bir
anlatımla kısıtlama, yargısal bir karardır. Dolayısıyla kısıtlama kararı, vali, kaymakam,
belediye başkanı gibi kişiler tarafından verilemez. Kısıtlama nedenleri Türk Medeni
Kanununda sayılmıştır. Bunlar (TMK, m. 405-408; Kayıhan 2008: 72):
-Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı.
-Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü
yönetim.
-Bir yıl veya daha uzun süre hapis cezasına mahkûmiyet.
-Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı nedeniyle işlerini gerektiği gibi
yönetemediğini kanıtlayan her ergin kişi mahkemeden kısıtlanmasını talep edebilir.
Dostları ilə paylaş: