İsnâaşeriyye (On İki İmamcılar) denmiştir (el-Katib, 2005, s. 139-147).
Sonuç olarak, “imamın nassla tayini” ilkesinin benimsendiği ilk
dönemdeki Şiîler arasında Hişam b. Hakem gibi İmâmî görüntüsü veren
şahıslar olmasına rağmen, “on iki imam” şeklinde bir biçimlenme başlangıçta
söz konusu değildi. Zira 260/874’de on birinci imam Askerî’nin ölmesi ve on
ikinci imamın kaybolması iddiasına kadar, böyle bir oluşum
gerçekleşmemiştir. İmâmiyye-İsnâaşeriyye mezhebinin geliştiği siyasî ve
fikrî hareketliliğin vuku bulması, hicri 290’lı yıllara kadar gecikmiştir. 4/10.
asrın ikinci yarısında ise İmâmiyye-İsnâaşeriyye akidesinin ılımlı Şiîlerce
büyük ölçüde kabul edilmeye başlandığı ve bu arada rakip zümrelerin
çoğunun da taraftarsız kalarak ortadan kalktıkları anlaşılmaktadır. İmâmî
fikirlerin hicri 3/9. asrın sonlarına doğru ilanıyla birlikte, erken dönem Şîa
tarihi, dönemin müelliflerince yeniden ele alındı ve son gelinen aşamada
genel kabul görmüş inançlara uyumlu hale getirilmeye çalışıldı.