Yesevîlik, 13. yüzyılda Baba İlyas’ın önderliği dolayısıyla Babaîlik, Hacı
Bektaş Veli’yle irtibatı dolayısıyla 15. yüzyılın ardından belli bölgelerde
Bektaşîlik, Safevî tarikatı sonrasında 15. yüzyılın son çeyreğinden itibaren
bazı ocaklar açısından Kızılbaşlık, bazı bölgelerdeki mensuplarının
meşguliyetlerine bağlı olarak Tahtacılar bu adlandırmalardan bazılarıdır.
Günümüzde ise bazan sadece Alevîlik ve Bektaşîlik bazan araya tire
konularak Alevîlik-Bektaşîlik bazan da tek kelime ile Alevîlik biçiminde
anılmaktadır.
Şurası önemle belirtilmelidir ki bu yapı, içinden geldiği tarihsel süreçteki
dalgalanmaların ardından, en geç 16. yüzyıldan itibaren son şeklini almış,
bundan sonra temel karakterinde ciddi değişmeler olmamıştır. İşte bu
yönüyle Alevîlik tarihsel bakımından ilki Kızılbaşlık, ikincisi Bektaşîlik
olmak üzere iki ana yapıyı ifade etmektedir. Bazan Kızılbaşlık yerine
Alevîlik kullanılarak aradaki farklılığı belirtmek üzere Alevîlik ve Bektaşîlik
ifadesine yer verilmiştir. Geniş bir ortak paydayı paylaşan Kızılbaşlık ve
Bektaşîlik iç içe geçmiş olmakla birlikte bazı bakımlardan birbirinden
ayrılmıştır. Bu farklılığı dikkate almayan kullanımlarda kimi zaman bu iki
yapı birbiriyle karıştırılmış, kimi zaman da birbiriyle aynileştirilmiştir.
Burada müşterek olarak bu iki yapıya ifade etmek üzere Alevîlik, farklılaştığı
yerlerde ise Kızılbaşlık ve Bektaşîlik tabirleri kullanılacaktır.
Girişte son olarak şuna da işaret edilmelidir: Bünyesinde ilgili
coğrafyalardaki önceki inanç ve gelenekler ile zaman içinde etkilendiği
batınî, mistik öğeler ve Şiî, Hurûfî unsurlar taşıyan Alevîlik, tasavvufî
karakteri dolayısıyla Tasavvuf ilminin; batınî, Şiî ve Hurûfî özellikleri
dolayısıyla da Mezhepler Tarihi’nin konusu olmuştur.