31
Ancak yeni durum, yeni problemlere de kapı araladı: Kabile kültü
içerisinde yaşamaya alışık pek çok bedevi için şehir yaşamı ekonomik, siyasi
ve kültürel açılardan sorunlarla doluydu. Hayatın kesin ve katı çizgilerle
belirlendiği bir yaşama biçimine ve kültürüne sahip olan yeni sakinler için bu
durum zaman zaman oldukça bunaltıcı olabiliyordu. Bu bir anlamda hızlı ve
baş döndürücü bir kültür değişimiydi ve yeni duruma intibak sorununu
beraberinde taşıyordu. İslâm düşüncesinde ortaya çıkan siyasi ve itikadi ilk
mezhep olan Hariciler, yeni duruma intibak edememenin en somut örneğini
oluşturdular.
Emevîler ve Abbasîler zamanında İslâm coğrafyasının sınırları daha da
genişledi. Bu durum, Müslümanların muhatap olduğu kültür ve medeniyet-
lerin çoğalmasına yol açtığı gibi, birebir etkileşimlere de sebebiyet verdi.
Bunun sonucu olarak fethedilen topraklardaki insanların, önemli bir kısmı
Müslüman oldu ve Kufe gibi yeni kurulan şehirlerde toplumun çeşitli
katmanlarında farklı roller üstlenerek yaşamaya başladı. Ortak paydaları
İslâm olmasına karşın, farklı kültürel aidiyetlere sahiptiler. Bu da çoğulcu ve
katılımcı bir yaşama biçimini gerektiriyordu. Nitekim çoğulcu yaşama
biçiminin en önemli temsilcilerinden olan Mürcie’nin bu türden şehirlerde
taban bulması tesadüf değildir.
Müslümanların semavi dinin diğer temsilcileri olan Yahudiler ve
Hristiyanlar’la etkileşimi genelde İslâm düşüncesine özelde de İslâm
mezheplerinin ortaya çıkışına belirli ölçüde tesir etti. Her şeyden önce İslâm
dininin, son din olması dolayısıyla diğerlerine karşı üstün olduğu
Müslümanlarca temellendirilmeye çalışıldı. Özellikle Allah’ın sıfatları, kader,
husun-kubuh gibi konularda Yahudi veya Hıristiyan din adamlarıyla
tartışmalara girdiler. Bu çaba hem Kelam ilminin gelişimine hem de
Mutezile’nin ortaya çıkışına doğrudan etkide bulundu.
Başta Yunan medeniyeti olmak üzere çeşitli felsefi gelenekler de İslâm
düşüncesine ve mezheplerin doğuşuna etkide bulundu. Emevîler döneminde
başlayan ve Abbasîler döneminde artarak devam eden tercüme faaliyetleri ile
söz konusu medeniyetlere ait felsefi birikim İslâm dünyasına aktarıldı. Bu
durum, alemin yaratılması, Allah’ın sıfatları gibi konulardaki mevcut
tartışmalara etkide bulunduğu gibi yeni konuların da İslâm düşüncesine
taşınmasını beraberinde getirdi. Mutezile bu tartışmaların en fazla içinde olan
mezhep olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mutezilî âlimler, felsefecilerin tanrı tasavvuruna ve yaratma ile ilgili
yaklaşımlarına karşı çıkan tutumlarıyla İslâm kelamının şekillenme sürecine
doğrudan katkıda bulundular. Öte yandan Yunan ve Mısır medeniyetlerine ait
felsefi birikim Şiî mezhepler içerisinde değerlendirilen İsmailîliğin
görüşlerinin şekillenmesine doğrudan tesir etti. Özellikle Neo-Platonist ve
Gnostik düşünme biçimi ve fikirler İsmailîlik aracılığıyla İslâm düşüncesine
taşındı.
Yabancı kültürlerden yapılan tercüme faaliyetleri kapsamında ne tür eserlerin
çevirisi yapıldı? Tercüme faaliyetlerine yön veren temel faktörler nelerdi?
Dostları ilə paylaş: