4.2. Batı ve Liberal Vizyon Üç başlı dış politikanın birincisini Batı ile ilişkiler oluşturmuştur. Batı ile ilişkiler genel
anlamda AET; dar anlamda ise ABD ile Türkiye arasındaki olumlu/olumsuz gelişmeleri içermiştir.
Bu kapsamda ABD-Türkiye ilişkileri olumlu gelişmeleri içerirken AET-Türkiye ilişkileri ise
olumsuz gelişmeleri içermiştir. Uygulanan iç politikadaki liberalleşme-demokratikleşme hamleleri
ve Türkiye ve ABD‘nin Orta Doğu politikasındaki istikrarlı bir şekilde uyum içerisinde olması ifade
edilen olumlu gelişmelerin ana hatlarını oluşturmuştur. 22 Eylül 1980-20 Ağustos 1988 tarihleri
arasında gerçekleşen İran-Irak Savaşı‘nda pasif; 2 Ağustos 1990-28 Şubat 1991 tarihlerinde
gerçekleşen Birinci Körfez Savaşı‘ndaki izlenen aktif dış politika islenmesi; Arap-İsrail
anlaşmazlığında radikal düzeyde İsrail karşıtı dış politika güdülmemesi ifade edilen uyumun somut
örnekleridir. Bunun yanı sıra AET-Türkiye ilişkileri farklı şekilde gelişmiştir. Türkiye 14 Nisan
1987‘de mevcut şartları tamamlamadan başvurusunu gerçekleştirmiştir [7, s.20]. 27 Nisan 1987
tarihinde Türkiye‘nin üyelik başvurusu için AET çerçevesinde değerlendirme süreci başlamıştır.
Aslında belirtilen başvuru tarihinden de önce 1986 yılında Türkiye AET ile ilişkileri geliştirmek
amacıyla işçilerin serbest dolaşımının sağlanması için girişimde bulunmuştur. Fakat bu girişim 24
Kasım 1986 tarihinde Türkiye‘deki mevcut hukuki yapının standartlara uygun olmadığı
gerekçesiyle reddedilmiştir [6, s.51]. Bu kez yapılan üyelik başvurusu ise 18 Aralık 1989‘da
AET‘nin kendi iç gerekçeleriyle reddedilmiştir [53]. Açıklanan süreç ise Türkiye‘de farklı
yorumlara yol açmıştır. Dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Bozer, Turgut Özal‘ın AET ile
ilişkilerdeki politikasını şu şekilde yorumlamıştır: “Almayacaklarını biliyordu demeyelim, ama uzun bir dönem içereceğini ve ilerideki konjonktüre meselenin bağlı olduğunu biliyordu. Bu yola girmiş olmanın dahi Türkiye‟nin demokratikleşmesinde, Batı ile ilişkilerinin gelişmesinde çok büyük yararı olacağına kani idi” [23, s.14]. Üyelik başvurusunun yapıldığı dönemde Türkiye‘nin
içerisinden erken hamle-seçim hamlesi başlığında eleştiriler de gelmiştir. 1986-1992 yıllarında
Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi olan Timothy Daunt bahsi geçen eleştirileri şu şekilde
gündeme getirmiştir: “Bana göre bu hamle gerçekçi değildi. Çünkü Türkiye‟nin istekliliği, AET‟ye üyelik konusunda can atıyor oluşunun, AET‟de karşılığı yoktu. AET Türkiye‟yi dahil etme