~ 56 ~
konusunda istekli değildi. O nedenle, böyle bir hamle gerçekçi olarak mı yoksa Türkiye‟nin
siyasetine hizmet eden basit bir aygıt olarak mı bakmalıyız, bilemiyorum?” [24, s.246].
Sonuç olarak Türkiye-AET ilişkileri Matutes Paketi gibi olumlu; Richard Balfe Raporu gibi
olumsuz süreçleri barındırarak istikrarsız bir şekilde gelişmiştir. Belçika, Lüksemburg, İngiltere ve
Yunanistan‘ın çekimser tutumlarına karşın Türkiye‘nin yapmış olduğu bu girişimler ileride
gerçekleşen Gümrük Birliği‘ne yol açmıştır. Turgut Özal, görev süresi boyunca Türkiye‘nin başta
ABD olmak üzere Batı‘ya karşı bağımlılığını kademli olarak azaltmayı başarmış ve eski Osmanlı
dünyasına yönelik olarak politika üretilmesini savunmuştur [30, s.148].
4.3. Orta Doğu Politikası ve Ġslami Vizyon
Turgut Özal merkezli Türk dış politikasının bir boyutunu da İslam dünyası oluşturmuştur. Bu
konuda ağırlıklı olarak Orta Doğu coğrafyasına yönelen Turgut Özal buradaki politik eğilimi üç
temelde görmüştür; ekonomik kalkınma, güvenlik sorunu ve su sorunu. 1985 yılında Türkiye ile
bölgenin ihracat seviyesi 3 milyar dolara [20, s.172] çıkarken Turgut Özal‘ın genel dış politika
unsurundan biri olan ekonomik ilişkiler İslam dünyası için de geçerli unsur haline gelmiştir. Bu
kapsamda 1985‘te Pakistan, İran ve Türkiye arasında Ekonomik İş Birliği Teşkilatı kurulmuştur.
Komşularla olası sorunlardan kaçınılması ve İslam dünyası ile yakın ilişkiler kurulması Turgut
Özal‘ın izlediği barışçıl politikayı oluşturmuştur. Turgut Özal‘ın başbakanlığı döneminde İslam
dünyası ile ilişkilerden sorumlu olan bürokrat Ekmeleddin İhsanoğlu, Özal‘ın İSEDAK
konusundaki isteğinin ve çabasının üst düzeyde olduğunu belirtmiştir [23, s.59]. Kısacası, İslam
dünyası ile geliştirilecek ekonomik ilişkiler Ekonomik İş Birliği Teşkilatı, İslam Konferansı,
İSEDAK gibi yapılarla gerçekleştirilmek istenmiştir. Güvenlik sorunuyla ilgili olarak, totaliter ve
uluslararası hukuk kurallarını ihlal eden iktidarları tehdit olarak gören Turgut Özal bu hususta
özellikle ABD ile birlikte hareket etmiştir. Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak‘ı Orta Doğu‘daki
barışa ve güvenliğe bir tehdit unsuru olarak gören Türkiye, ABD yönetimini sıkça uyarmış ve
Irak‘ın Kuveyt‘i işgal etmesiyle aktif bir dış politika izlemiştir. 1986‘da Turgut Özal tarafından Orta
Doğu‘da güvenlik ve ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi, ayrıca su sorununun çözüme
kavuşturulması amacıyla Barış Su Yolu Projesi uluslararası kamuoyuna duyurulmuştur. 1988
yılında proje kapsamında ilgili çalışmalar yapılmış ve taraflara bu projenin detayları anlatılmıştır.
Buna göre, doğu ve batı olmak üzere iki ana hattan oluşan Barış Su Yolu Projesi‘nin aktarımı şu
şekilde planlanmıştır. Türkiye-Suriye-Ürdün-Körfez Ülkeleri (Doğu); Türkiye-Suriye-Ürdün-Suudi
Arabistan (Batı). Fakat bu proje Arap devletlerinin su konusunda Türkiye‘ye bağlı kalmak
istememesi [20, s.186] ve hatların güvenlik sorunu [23, s.194] gerekçesiyle gerçekleşememiştir.
Turgut Özal‘ın ―hem Doğu hem de Batı için vazgeçilmez ülke‖ sözü aslında bir modüldür.
Cemal‘in de belirttiği gibi Özal, Batı‘da güçlendikçe Doğu‘da daha rahat hareket edebileceğine
inanmıştır [14, s.180]; ya da Turgut Özal‘ın belirttiği gibi Doğu‘da ne kadar söz sahibi olur isek
Batı‘da nüfuzumuz o kadar fazla olacaktır [38, s.148]. Tüm bunlarla birlikte Turgut Özal merkezli
Türk dış politikası İslam ülkelerine yönelik olarak barışın ve güvenliğin istikrarlı bir şekilde
korunması, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve mevcut sorunların çözülmesini amaçlamıştır.
Ayrıca Özal bu amacı gerçekleştirirken yöntem olarak Türkiye‘nin İslam dünyasına liderlik
misyonunu savunmuştur [8, s.4].
Bosna-Hersek ile Özal iktidarındaki Türkiye arasındaki dış ilişkilerin ana konusu 1 Mart
1992-14 Aralık 1995 tarihlerinde gerçekleşen Bosna Savaşı olmuştur. Bu savaşta Türkiye özellikle
Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinde aktif bir politika izlemiştir. Buna göre BM Güvenlik
Konseyi Bosna-Hersek‘te gerilimin ve insanlık suçunun artmasından sonra 30 Mayıs 1992 tarihli
757 Sayılı karar [46] ile bölgeye ekonomik ambargo uygulamıştır. Türkiye ise 8 Aralık 1992
tarihinde BM Barış Gücü‘ne yani Bosna-Hersek‘e asker gönderilmesi için kanun çıkarmıştır [13,
s.301]. BM Güvenlik Konseyi 31 Mart 1993 tarihli 816 Sayılı kararı ile bölgede uçuş yasağı ilan
etmiş [47]; Türkiye de ekonomik ambargonun ve uçuş yasağının uygulanmasına katkı sağlamak
amacıyla havadan ve denizden operasyonlara fiili destek sağlamıştır. Bosna-Hersek‘te yaşanan
insanlık krizinin çözümüne yönelik olarak Turgut Özal İslam ülkelerini harekete geçirmek
istemiştir. Bu noktada İslam İş Birliği Teşkilatı rol oynamıştır. O dönemde bürokrat olan
Dostları ilə paylaş: