R. A. Salvatore 1959 yılında Massachusetts'de doğdu. Karısı Diane ve üç çocuğuyla birlikte halen orada yaşıyor.İyi bir sporcu olan Salvatore, Beyzbol ve Halter ile uğraştı. Faal olarak Hokey koçluğu da yaptı. Lise ça



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə21/24
tarix27.10.2017
ölçüsü1,32 Mb.
#17115
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24
Ama ya Briza çılgınlığa kapılırsa? Ya Rizzen'i öldürürse? Yüreğinde büyümeye başlayan boşlukta, Drizzt umursuyor muydu, merak etti.
"Kaçmasına izin verdin!" diye kükredi Saygıdeğer SiNafay, oğluna. "Beni düş kırıklığına uğratmamayı öğreneceksin!"
"Hayır, Saygıdeğer Ana!" diyerek karşı çıktı Masoj. "Onu bir yıldırımla vurdum. Atışın kendisini hedeflediğinden şüphelenmedi bile! İşi bitiremezdim; canavar beni kendi alemine açılan kapıya kıstırdı!"
SiNafay oğlunun mantığını kabullenmeye zorlanarak dudağını ısırdı. Masoj'a zor bir misyon yüklediğini o da biliyordu. Drizzt güçlü bir düşmandı ve onu belirgin bir iz bırakmadan öldürmek kolay olmayacaktı.
"Onu yakalayacağım," diye söz verdi Masoj. Yüzünden kararlılık okunuyordu. "Silahı hazır ettim; onuncu çevrimden önce, Drizzt ölmüş olacak, tıpkı emrettiğin gibi."
"Neden sana ikinci bir şans vereyim?" diye sordu ona SiNafay. "Neden bir sonraki denemende başarılı olacağına inanayım?"
"Çünkü ölmesini istiyorum!" diye haykırdı Masoj. "Senden bile fazla, saygıdeğer ana. Drizzt Do'Urden'den yaşamını söküp almak istiyorum! Öldüğü zaman, yüreğini çıkarmak ve ganimet olarak sergilemek istiyorum!"
SiNafay oğlunun takıntısını yadsıyamazdı. "Pekala," dedi. "Onu yakala, Masoj Hun'ett. Yaşamın üstüne, Do'Urden Evi'ne ilk darbeyi indir ve ikinci oğullarını öldür."
Masoj eğilerek selam verirken suratmdaki öfkeli ifade yok olmamıştı. Sonra odadan çıktı.
"Herşeyi duydun mu?" diye işaret etti SiNafay, kapı oğlunun ardından kapandığında. Masoj'un kulağını kapıya dayamış olabileceğini biliyordu ve bu konuşmadan haberi olsun istemiyordu.
"Duydum," diye sessiz şifreyle yanıt verdi Alton, bir perdenin ardından çıkarken.
"Kararıma katılıyor musun?" diye sordu SiNafay'in elleri.
Alton ne diyeceğini bilemiyordu. Saygıdeğer anasının kararlarının arkasında durmaktan başka seçeneği yoktu, ama SiNafay'ın Masoj'u Drizzt'in peşine göndermekle akıllılık ettiğini düşünmüyordu. Alton'un sessizliği uzadı.
"Onaylamıyorsun," diye işaret etti SiNafay dobra dobra.
"Lütfen, Saygıdeğer Ana," dedi Alton çabucak. "Ben ..."
"Affedildin," diyerek güvence verdi SiNafay. "Masoj'a ikinci bir fırsat vermeli miydim, pek emin değilim. Pek çok şey yanlış gidebilir."
"O halde neden?" diye sorma cesaretini buldu Alton. "Drizzt
Do'Urden'in ölümünü herkes kadar istememe rağmen, bana ikinci bir şans vermedin."
SiNafay ona haddini bildirecek, kızgın bir bakış fırlattı. "Kararımdan şüphe mi ediyorsun?"
"Hayır!" diye bağırdı Alton yüksek sesle. Elini dudaklarına götürdü ve korkudan dizlerinin üzerine çöktü. "Asla, Saygıdeğer Ana," diye işaret etti sessizce. "Sadece sorunu senin kadar açık anlayamıyorum. Küstahlığım için beni bağışla."
SiNafay'ın kahkahası yüzlerce kızgın yılanın tıslamasını andırıyordu. "Bu konuda aynı düşünüyoruz," dedi Alton'a. "Masoj'a sana verdiğimden fazla bir şans vermeyeceğim."
"Ama-" diye karşı çıkmaya hazırlandı Alton.
"Masoj Drizzt'in peşinden gidecek, ama bu kez yalnız olmayacak," diye açıkladı SiNafay. "Sen onu izleyeceksin, Alton DeVir. Yaşamak istiyorsan, onun güvenliğini sağla ve işi bitir."
Alton nihayet intikam tadı alabileceği haberi üzerine şenlendi. SiNafay'ın son tehdidi onu ilgilendirmedi bile. "Başka türlü olabilir mi hiç?" dedi elleri.
"Düşün!" diye gürledi Malice suratını yaklaştırıp, soluğuyla Drizzt'in yüzünü ısıtırken. "Birşeyler biliyorsun!"
Drizzt ezici şahsiyetten uzaklaşarak, endişeli gözlerle bir araya gelmiş ailesine bakındı. Kısa bir süre önce aynı şekilde sorguya çekilen Dinin çenesi ellerinde çömelmişti. Saygıdeğer Malice sorgulama tekniklerinin düzeyini yükseltmeden önce bir yanıt bulmak için boşu boşuna çabaladı. Dinin, Briza'nın yılan kırbacına davrandığını gördü ama bu cesaret kırıcı görüntü hafızasına pek yardım etmedi.
Malice, Drizzt'in suratının ortasına sert bir tokat indirip geri çekildi. "Biriniz düşmanımızın kimliğini öğrendiniz," diye çıkıştı oğullarına. "Orada, devriye görevinde, biriniz bir ipucu, bir işaret gördünüz."
"Belki gördük, ama ne olduğunu bilmiyorduk," dedi Dinin.
"Sessizlik!" diye haykırdı Malice, hiddetten parlayan bir suratla. "Sorumun yanıtını anımsadığın zaman konuşabilirsin! Sadece o zaman!" Briza'ya döndü. "Dinin'e anımsamasında yardımcı ol!"
Dinin başını kollarına düşürdü, yerde dertop olup, işkenceyi kabullenmek üzere sırtını kavislendirdi. Başka türlü davranmak sadece Malice'i daha fazla kudurtmaya yarardı.
Drizzt gözlerini kapadı ve devriye görevlerinde olan bitenleri aklından geçirdi. Yılan başlı kırbacın sesini ve kardeşinin yumuşak iniltisini duyunca, istemeden irkildi.
"Masoj," diye fısıldadı Drizzt, neredeyse bilinçsizce. Briza'nın saldırılarını durdurmak üzere elini kaldıran annesine baktı.
"Masoj Hun'ett," dedi Drizzt daha yüksek sesle. "Gnomlara karşı çatışmada beni öldürmeye çalıştı."
Tüm aile, özellikle de Malice ve Dinin, Drizzt'e doğru eğildiler ve her sözcüğüne dikkatle kulak verdiler.
"Elementalla savaşırken," diye açıkladı Drizzt, ilk sözcüğü Zak-nafein'a bir lanet gibi telaffuz ederek. Silah ustasına öfkeli bir bakış fırlatarak sözlerini sürdürdü. "Masoj Hun'ett beni bir yıldırımla vurdu."
"Canavara hedef almış olabilir," diye ısrar etti Vierna. "Masoj ısrarla elementalı öldürenin kendisi olduğunu söylüyordu, ancak devriyenin yüce rahibesi bu iddiasını inkar etti."
"Masoj bekledi," diye yanıt verdi Drizzt. "Ben canavara üstünlük sağlamaya başlayana dek, hiçbir şey yapmadı. Sonra büyüsünü gönderdi; elementala olduğu kadar bana da. Sanırım her ikimizi de yok etmeyi umuyordu."
"Hun'ett Evi," diye fısıldadı Saygıdeğer Malice.
"Beşinci Ev," diye belirtti Briza, "Saygıdeğer SiNafay'ın yönetimi altında."
"Öyleyse düşmanımız o," dedi Malice.
"Belki de değil," dedi Dinin ve daha sözcükler ağzından dökülürken, neden düşüncesini kendisine saklamadığını merak etti. Teoriyi çürütmek sadece daha çok kırbaçlanmak demekti.
Dinin konuyu yeniden düşünürken, Saygıdeğer Malice bu tereddütten hoşlanmadı. "Açıkla!" diye emretti.
"Masoj Hun'ett yüzey akınının dışında bırakılmasına öfkelen mişti," dedi Dinin. "Onu şehirde bıraktık ve sadece zafer kazanarak dönüşümüze şahit oldu." Dinin gözlerini doğrudan kardeşine sabitledi. "Masoj her zaman Drizzt'i ve edindiği şöhreti kıskandı,haklı ya da haksız. Pekçokları Drizzt'i kıskanıyor ve onu ölü görmek istiyor."
Son sözlerin açık bir tehdit olduğunu bilen Drizzt, oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Zaknafein'a göz attı ve silah ustasının kendinden memnun gülümsemesini farketti.
"Söylediklerinden emin misin?" dedi Malice, Drizzt'e, onu özel düşüncelerinden uyandırarak.
"Bir de kedi var," diye araya girdi Dinin, "Masoj Hun'ett'in büyülü hayvanı, ancak büyücüden çok, Drizzt'in yanına gidiyor."
"Guenhwyvar ileri görevde benim yanımda yürüyor," diye karşı çıktı Drizzt, "senin emrettiğin bir pozisyon."
"Masoj bundan hoşlanmıyor," diye cevabı yapıştırdı Dinin. Belki de bunun için kediyi oraya koyuyorsun, diye düşündü Drizzt, ancak düşüncelerini kendine sakladı. Rastlantılarda entrika mı arıyordu? Yoksa gerçekten de dünyası alçakça düzenlerle ve gücü elde etmek için yapılan sessiz savaşlarla böylesine mi doluydu? "Söylediklerinden emin misin?" diye yeniden sordu Malice, Drizzt'e, onu düşüncelerinden çekip alarak.
"Masoj Hun'ett beni öldürmeye çalıştı," diye iddia etti Drizzt. "Nedenini bilmiyorum, ama niyetinden şüphem yok!" "Hun'ett Evi, o halde/'dedi Briza. "Güçlü bir düşman." "Onlar hakkında birşeyler öğrenmeliyiz," dedi Malice. "Keşif erlerini gönderin! Hun'ett Evi'nin askerlerinin, büyücülerinin, özellikle de rahibelerinin sayısını öğrenmek istiyorum."
"Eğer yanılıyorsak," dedi Dinin, "eğer kumpas kuran ev Hun'ett Evi değilse-"
"Yamlmıyoruz!" diye haykırdı Malice ona. "Yochlol, içimizden birinin düşmanımızın kimliğini bildiğini söyledi," diye mantık yürüttü Vierna. "Tüm sahip olduğumuz Drizzt'in Masoj'la ilgili öyküsü."
"Eğer bir şey saklamıyorsan, tabii," diye gürledi Saygıdeğer Malice, Dinin'e. Tehdit öylesine soğuk ve uğursuzdu ki, büyük oğulun yüzündeki kan çekildi.
Dinin başını şiddetle salladı ve geriledi. Konuşmaya ekleyeceği başka bir şey yoktu.
"Bir ayin hazırlayın," dedi Malice, Briza'ya. "Saygıdeğer SiN afay'ın Örümcek Kraliçe'nin gözündeki yerini öğrenelim.
Hazırlıklar çılgınca bir hızla başlayıp, Saygıdeğer Malice'in her emrini ustaca savunma eylemleri izlerken Drizzt inanamayarak seyretti. Onu hayrete düşüren ailesinin savaş planlamasındaki ustalığı değil, bütün gözlerdeki hevesli parıltıydı.

BÖLÜM 25
Silah Ustaları


"Küstah!" diye gürledi Yochlol. Mangalın içindeki ateş parladı ve yaratık yeniden Malice'in arkasında belirip, tehlikeli do-kungaçlarım bir kez daha saygıdeğer ananın omuzlarına koydu. "Beni yeniden çağırmaya cüret mi ettin?"
Malice ve kızları panik içinde çevreye göz attılar. Kudretli yaratığın onlarla oynamadığını biliyorlardı; hizmetkar bu kez gerçekten öfkeden kudurmuştu.
"Do'Urden Evi Örümcek Kraliçe'yi hoşnut kıldı, bu doğru," diye yanıtladı Yochlol onların söylenmeyen düşüncelerini, "ama bu bir tek şey, yakın geçmişte ailenin Lloth'da uyandırdığı memnuyet-sizliği yok etmeye yetmez. Herşeyin bağışlandığını sanma, Saygıdeğer Malice Do'Urden."
Saygıdeğer Malice şimdi nasıl da küçülmüş ve kolay incinir hissediyordu! Kudreti, Lloth'un kişisel hizmetkarlarının birinin gazabı karşısında solmuştu.
"Memnuniyetsizlik mi?" diye fısıldayacak cesareti buldu.
"Ailem Örümcek Kraliçe'ye nasıl memnuniyetsizlik getirdi? Hangi davranışla?"
Hizmetkarın kahkahası, bir alevler ve uçuşan örümcekler seliyle patladı, ama yüce rahibeler konumlarını bozmadılar. Isıyı ve üzerlerine tırmanan yaratıkları kefaretlerinin bir parçası olarak kabullendiler.
"Sana daha önce söyledim, Saygıdeğer Malice Do'Urden," diye homurdandı Yochlol sarkık ağzıyla, "ve son bir kez daha söyleyeceğim. Örümcek Kraliçe yanıtı zaten bilinen sorulara cevap vermez!" Hizmetkar, Do'Urden Evi'nin dört dişisini yere yuvarlayan patlayıcı bir enerji dalgası eşliğinde gitti.
Kendini ilk toplayan Briza oldu. İhtiyatlı bir şekilde, mangala koştu ve geri kalan alevleri boğarak, Yochlol'un alemi olan Abyss'in kapısını kapattı.
"Kim?" diye haykırdı Malice, yeniden kudretli aile reisi kimliğine bürünerek. "Ailemde kim Lloth'un gazabını uyandırdı?" Sonra, Yochlol'un uyarısının sonuçlan fazlaca açık hale gelince, Malice bir kez daha kendini küçük hissetti. Do'Urden Evi güçlü bir aileyle savaşa girmek üzereydi. Lloth'un inayeti olmadan, Do'Urden Evi'nin varlığının sona ermesi büyük bir olasılıktı.
"Suçluyu bulmalıyız," dedi Malice kızlarına. Onlardan hiçbirinin işin içinde olmadığından emindi. Hepsi yüce rahibelerdi. İçlerinden herhangi biri Örümcek Kraliçe'nin gözünde kötü olan bir şey yapmış olsaydı, Yochlol cezayı kesinlikle anında verirdi. Hizmetkar Do'Urden Evi'ni tek başına yerle bir ederdi.
Briza yılan kırbacı kemerinden aldı. "İhtiyacımız olan bilgiyi elde edeceğim!" sözünü verdi.
"Hayır!" dedi Saygıdeğer Malice. "Araştırmamızı açığa vurma-malıyız. Do'Urden Evi'ni ister bir askeri, isterse üyesi suçlu olsun, suçlu kişi eğitimli ve acıya dayanıklı. İtirafı ağzından işkenceyle alabileceğimizi umamayız; hareketlerinin sonuçlarını biliyorken olmaz. Lloth'un memnuniyetsizliğinin nedenini derhal bulmalı ve suçluyu gereken şekilde cezalandırmahyız. Örümcek Kraliçe çabalarımızda bize destek olacaktır!"
"O halde, suçluyu nasıl bulacağız?" diye şikayet etti en büyük kız, yılan kırbacını isteksizce kemerine geri yerleştirirken.
"Vierna ve Maya, bizi yalnız bırakın," diye buyurdu Saygıdeğer Malice. "Bu olanlarla ilgili hiçbir şey söylemeyin ve amacımızı ele verebilecek hiçbir şey yapmayın."
Vierna ve Maya eğilerek selam verdiler ve aceleyle çekildiler. İkincil rollerinden memnun değillerdi, ancak bu konuda yapabilecekleri bir şey yoktu.
"Önce bakınacağız," dedi Malice, Briza'ya. "Suçlu olanı uzaktan öğrenip öğrenemeyeceğimizi göreceğiz."
Briza anlamıştı. "Scrying kasesi," dedi. Bekleme odasından, mabedin asıl bölümüne seğirtti. Değerli nesneyi ortadaki sunakta buldu: siyah incilerle işlenmiş, altın bir kase. Titreyen ellerle, kaseyi sunağın üzerine yerleştiren Briza, birçok bölmeden en kutsal olanına uzandı. Bu Do'Urden Evi'nin en değerli eşyalarını barındıran kap idi; büyük bir oniks kupa.
Sonra Malice asıl mabette Briza'ya katıldı ve kupayı ondan aldı. Büyük salonun girişindeki geniş kurnaya ilerleyen Malice, kupayı yapışkan bir sıvıya, dininin uğursuz suyuna daldırdı. Sonra, "spiderae aught icon ven," dedi. Tören tamamlanınca, Malice sunağa geri dönüp, uğursuz suyu altın kaseye döktü.
Briza'yla ikisi durup izlemeye koyuldular.
Drizzt, Zaknafein'ın idman salonunun zeminine on yıldan fazla zamandır ilk kez ayak bastı ve sanki eve dönmüş gibi hissetti. Genç yaşamının en iyi yıllarını-neredeyse tamamen-burada geçirmişti. O zamanlardan beri karşılaştığı-ve şüphesiz tüm yaşamı boyunca karşılaşamaya devam edeceği-tüm düş kırıklıklarına karşılık, Drizzt o kısa masumiyet parıltısını, Zaknafein'ın idman salonunda bir öğrenciyken duyduğu o büyük mutluluğu hiçbir zaman unutmayacaktı.
Zaknafein salona girdi ve eski öğrencisiyle yüzleşmek için yürüdü. Drizzt, silah ustasının yüzünde tanıdık, ya da rahatlatıcı hiçbir şey görmedi. O eski gülümsemenin yerini şimdi ebedi bir kaş çatış almıştı. Bu, çevresindeki herşeyden, belki de en çok Drizzt'ten nefret eden bir tutumdu. Yoksa, Zaknafein'ın yüzünde bu acılı ifade hep mi varolmuştu? Nostalji, Drizzt'in o ilk eğitim yılları ile ilgili anıları daha mı parlak gösteriyordu? Bir zamanlar Drizzt'in yüreğini gamsız kahkahalarla sık sık ısıtan bu danışman aslında Drizzt'in şimdi önünde gördüğü bu soğuk, sinsi canavar mıydı?
"Hangisi değişti, Zaknafein," diye sordu Drizzt yüksek sesle, "sen mi, anılarım mı, yoksa algılarım mı?"
Zak bu fısıldanan soruyu duymuşa bile benzemiyordu. "Ah, genç kahraman döndü," dedi, "yaşının ötesinde yiğitliklere sahip savaşçı."
"Neden benimle alay ediyorsun?" dedi Drizzt.
"Kancalı dehşetleri öldüren," diye sürdürdü Zak. Şimdi kılıçları elindeydi ve Drizzt de palalarını çekerek karşılık verdi. Bu karşılaşmada kuralları ya da silah seçimini sormaya gerek yoktu.
Drizzt daha buraya gelmeden önce biliyordu ki, bu kez kural yoktu. Silahlar kendi silahları, her birinin sayısız düşmanı öldürmekte kullandığı kılıçlar olacaktı.
"Toprak elementalını öldüren," diye homurdandı Zak alay ederek. Ölçülü bir saldırı gerçekleştirdi, tek bir kılıçla basit bir hamle. Drizzt savuşturma üzerine kafa bile yormadan, kılıca vurarak yana itti.
Zak'ın gözlerinde birden ateşler yandı, sanki bu ilk temas, hamlesini yumuşatan tüm duygusal bağları paramparça etmiş gibi. "Yüzey ciflerinin kız çocuğunu öldüren!" diye haykırdı, bir övgü değil, suçlamayla. Sonra, acımasız ve güçlü ikinci saldırı geldi; Dnzzt'in kafasına inmekte olan kavisli bir darbe. "Kendi kana su-samışlığını tatmin etmek için onu ikiye ayıran!"
Zak'ın sözcükleri, Drizzt'in duygusal savunmasını kırdı ve bir tür zalim zihinsel kırbaç gibi, yüreğini karmaşayla sarmaladı. Ancak Drizzt deneyimli bir savaşçıydı ve refleksleri duygusal şaşkınlığını yansıtmıyordu. Bir pala, üzerine inen kılıcı karşılamak üzere kalktı ve zararsızca yana gönderdi.
"Katil!" diye homurdandı Zak açıkça. "Ölen çocuğun çığlıklarından hoşlandın mı?" Bir öfke girdabıyla Drizzt'e atılırken, kılıçlarını her şekilde savuruyor, her açıdan saldırıyordu.
Bu sahtekarın suçlamaları ile hiddetten çılgına dönen Drizzt öfkeyle karşılık verdi ve kendi sesindeki hiddeti duymaktan başka sebebi olmaksızın haykırdı.
Dövüşü seyreden herhangi birinin, sonraki birkaç görülmesi zor hareket üzerine, soluğu kesilirdi. Karanlıkaltı asla, iki kılıç ustasının diğerini-ve kendini-tutsak eden iblise saldırdığı böylesi zalim bir dövüşe tanık olmamıştı. Adamantit çentilip, kıvılcımlar saçıyor, her iki dövüşçünün de üzerine kan damlaları sıçrıyordu. Ancak, ikisi de ne acıyı hissediyor, ne de diğerini yaraladığını fark ediyordu.
Drizzt, iki kılıçla yandan bir darbe ile gelip, Zak'ın kılıçlarını iki yana açtı. Zak harekete çabuk karşılık verdi ve tam bir daire çizerek, Drizzt'in palalarına, genç savaşçının ayaklarını yerden kesmeye yetecek güçte bir darbe indirdi. Drizzt yuvarlanıp, hücuma geçmiş hasmıyla karşılaşmak üzere yeniden ayağa dikildi.
Sonra aklına bir fikir geldi.
Drizzt yükseldi; fazlaca yükseldi ve Zak onu topuklarının üzerine getirdi. Drizzt pek yakında olacakları biliyordu; bunu açıkça davet etmişti. Zak birçok birleşik manevrayla Drizzt'in silahlarını yüksekte tuttu. Sonra, geçmişte Drizzt'i alt ettiği harekete girişti. Drizzt'in yapabileceği en iyi şeyin eşit konumda kalmak; yani alçaktan çift hamle olduğunu sanıyordu.
Drizzt, uygun düşen aşağıda çapraz savunmayı yapması gereken şekilde gerçekleştirdi ve Zak, hevesli rakibinin hareketi geliştirmeye çalışmasını bekleyerek gerildi. "Çocuk katili!" diye homurdandı Drizzt'i teşvik ederek.
Drizzt'in çözümü bulmuş olduğunu bilmiyordu.
Şimdiye kadar hissettiği tüm öfkeyle ve genç yaşamının tüm düş kırıklıkları birikmişken, Drizzt Zak'a odaklandı. O kendinden hoşnut surat, sahte gülümsemeler ve kana susamışlık.
Kabzalar arasından tekmeledi Drizzt, öfkesinin her bir dirhemini tek bir darbede biriktirerek.
Zak'ın burnu çatırdayarak dümdüz oldu. Gözleri yukarı kaydı ve çukur yanaklarına kan fışkırdı. Zak düşmekte olduğunu, bu şeytani genç savaşçının, Zak'ın üstesinden gelmeyi umamayacağı bir avantajla, bir an sonra tepesinde olacağını biliyordu.
"Ne haber, Zaknafein Do'Urden?" diye homurdandığını duydu Drizzt'in uzaklardan, sanki uzağa düşüyormuş gibi. "Do'Urden Evi'nin silah ustasının marifetlerini işittim! Öldürmekten nasıl haz duyduğunu!" Ses şimdi daha yakındaydı; Drizzt yakına gelmiş ve
Zaknafein'ın seken hiddeti, onu, döne döne, dövüşe geri yollamıştı.
"Zaknafein için cinayet işlemenin ne kadar kolay olduğunu işittim!" dedi Drizzt alay edercesine. "Rahibeleri, diğer drowları öldürmenin! Bütün bunlardan çok mu hoşlanıyordun?" Sorusunu her palasından bir darbeyle; Zak'ı öldürmeyi, her ikisinin de içindeki iblisi öldürmeyi hedefleyen saldırılarla tamamladı.
Ancak Zaknafein şimdi tamamen kendindeydi ve kendinden de Drizzt'ten olduğu kadar nefret ediyordu. Son anda, kılıçları şimşek hızıyla yukarı kalkıp çaprazlandı ve Drizzt'in kollarını iki yana açtı. sonra Zak bir tekmeyle bitirdi. Tekmesi, yüzü koyun konumundan ötürü, çok kuvvetli değildi, ancak Drizzt'in kasıklarını doğru şekilde bulmuştu.
Drizzt soluğunu tuttu ve hala biraz sersemlemiş halde olan Zaknafein'ın kalkmakta olduğunu görünce, kendini toplamaya çalışarak, fırıl fırıl döndü. "Bütün bunlar çok mu hoşuna gidiyor?" diye sormayı becerdi, yeniden.
"Hoşuma mı gidiyor?" diye tekrarladı silah ustası.
"Bu sana haz mı veriyor?" dedi Drizzt suratını ekşiterek.
"Haz!" diyerek onayladı Zak. "Öldürüyorum. Evet, öldürüyorum.
"Diğerlerine öldürmeyi öğretiyorsun!"
"Drow öldürmeyi!" diye kükredi Zak. Yeniden Drizzt'le yüz yüzeydi ve silahlarını kaldırmıştı, ama bir sonraki hareketi Drizzt'in yapmasını bekliyordu.
Zak'ın sözleri Drizzt'i bir kez daha şaşkınlık tuzağına düşürdü. Kimdi bu karşısında duran drow?
"Sanıyor musun ki, uğursuz planlarına hizmet etmeseydim, annen yaşamama izin verirdi?" diye haykırdı Zak.
Drizzt anlamamıştı.
"Benden nefret ediyor," dedi Zak, Drizzt'in şaşkınlığını anlamaya başlayınca daha kontrollü olmuştu. "Bildiklerim yüzünden beni küçük görüyor." Drizzt başını salladı.
"Etrafındaki kötülüklere bu denli kör müsün?" diye bağırdı Zak, Drizzt'in suratına. "Yoksa kötülük, herkes gibi, seni de mi yaşam dediğimiz bu öldürme çılgınlığı içinde tüketti?"
"Seni de avucunda tutan çılgınlık mı?" diye cevabı yapıştırdı
Drizzt, ama şimdi sesindeki inanç o kadar güçlü değildi. Eğer Zak'ın sözlerini doğru anladıysa-eğer Zak bu ölüm oyununu sadece sapkın drowlara duyduğu nefret yüzünden oynuyorsa--Drizzt onu en fazla korkaklıkla suçlayabilirdi.
"Beni avucunda tutan bir çılgınlık yok," diye yanıtladı Zak. "Elimden geldiği kadar iyi yaşıyorum. Bana ait olmayan, yüreğime ait olmayan bir dünyada hayatta kalıyorum." Sözlerindeki matem, çaresizliğini itiraf ederken başını eğişi, Drizzt'te tanıdık duygular uyandırdı. "Öldürüyorum, Saygıdeğer Malice'e hizmet etmek için drow canı alıyorum. Ruhumdaki hiddeti, düş kırıklığını teskin etmek için. Çocukların çığlıklarını duyduğumda.." Bakışları Drizzt'e döndü ve öfkesi on kat artarak apansız saldırdı.
Drizzt palalarını kaldırmayı denedi, ancak Zak birini odanın diğer tarafına uçururken, diğerini de yana itti. Drizzt'in tuhaf geri çekilişi üzerine saldırıyı sürdürdü, ta ki Drizzt'i duvara mıhlayana dek. Zak'ın kılıcının ucu Drizzt'in boğazından bir kan damlacığı çıkardı.
"Çocuk yaşıyor," dedi Drizzt soluk soluğa. "Yemin ederim, elf çocuğunu öldürmedim!"
Zak bir parça gevşedi ama kılıcı hala Drizzt'in boğazındaydı. "Dinin dedi ki-"
"Dinin yanılıyor," diye karşılık verdi Drizzt çılgın gibi. "Onu kandırdım. Çocuğu yere yıktım-sadece korumak için-ve kendi korkaklığımı maskelemek için, onu katledilmiş annesinin kanına buladım!"
Zak etkilenerek geri sıçradı.
"Artık biliyoruz," dedi Briza, kaseye bakarak, Drizzt'le Za fein arasındaki savaşın sonunu seyredip, her sözcüğü işitirkı "Örümcek Kraliçe'yi kızdıran Drizzt'ti."
"En başından beri ondan şüpheleniyordun, tıpkı benim gibi,' diye karşılık verdi Saygıdeğer Malice, "yine de, ikimiz de farklı ol masını ümit ediyorduk."
"O gün hiç elf öldürmedim," dedi ona Drizzt. "Öldürmeyi arzuladıklarım sadece kendi arkadaşlarımdı!"
"Ne sözler vermişti!" diye kederlendi Briza. "Yerini ve değerlerini öğrenmiş olmasını ne kadar isterdim. Belki.. ."
"Merhamet?" diye karşılık verdi Saygıdeğer Malice, sertçe. "Örümcek Kraliçe'nin hoşnutsuzluğunu daha da arttıracak merhameti mi gösteriyorsun?"
"Hayır, Saygıdeğer Ana," diye yanıtladı Briza. "Sadece gelecekte Drizzt'i kullanabileceğimizi ümit ediyordum, tıpkı Zaknafein'ı bunca yıldır kullandığın gibi. Zaknafein yaşlanıyor."
"Bir savaşa girmek üzereyiz, kızım," diye anımsattı ona Malice. "Lloth memnun edilmeli. Kardeşin kendi kaderini kendi çizdi; kendi hareketlerine kendisi karar verdi."
"Yanlış karar verdi."
Sözcükler Zaknafein'a Drizzt'in çizmesinden daha sert vurmuşlardı. Silah ustası kılıçlarını odanın diğer ucuna fırlatarak Drizzt'e atıldı. Onu öyle yoğun bir kucaklamayla boğdu ki, genç drow'un ne olduğunun farkına varması uzun zaman aldı.
"Hayatta kaldın!" dedi Zak, içine akıttığı gözyaşları yüzünden sesi boğularak. "Tüm diğerlerinin öldüğü Akademi'den sağ kurtuldun!"
Drizzt kucaklamaya tereddütle karşılık verdi. Zak'ın coşkunluğunun derinliğini hala tahmin edemiyordu.
"Oğlum!"
Hep şüphelendiği şey itiraf edilince ve daha da fazlası; bu karanlık dünyada drowların yöntemlerine öfkelenen tek kişi olmadığını öğrenince, Drizzt neredeyse bayılıyordu. Yalnız değildi.
"Neden?" diye sordu Drizzt, Zak'ı bir kol boyu iterek. "Neden kaldın?"
Zak inanamayarak ona baktı. "Nereye gidecektim? Hiç kimse hatta bir drow silah ustası bile, Karanlıkaltı'nın mağaralarında uzun süre hayatta kalamaz. Kara elflerin tatlı kanına susamış çok fazla canavar ve diğer ırklar var."
"Mutlaka seçeneklerin vardı."
"Yüzey mi?" diye yanıtladı Zak. "Her gün o ıstırap veren cehennemle yüzleşmek mi? Hayır, oğlum. Ben kapana kısıldım, tıpkı senin gibi."
Drizzt hep bu sözden korkuyordu; yeni bulduğu babasının, yaşamı olan ikileme bir çözüm bulamamasından korkuyordu. Belki de yanıt yoktu.
"Menzoberranzan'da tutunacaksın," dedi Zak, onu rahatlatmak için. "Güçlüsün. Saygıdeğer Malice senin yeteneklerin için uygun bir yer bulacaktır, yüreğinin istediği bir yer."
"Katliamlarla dolu bir yaşam sürmek mi, tıpkı senin gibi?" diye sordu Drizzt, sözlerindeki öfkeyi boş yere uzaklaştırmaya çabaladı.
"Önümüzde başka hangi seçenek var?" diye yanıtladı Zak, gözleri zeminin yargılamayan taşında gezinerek.
"Ben drow öldürmeyeceğim," diye bildirdi Drizzt dümdüz.
Zak'ın gözleri yeniden Drizzt'e döndü. "Öldüreceksin," diye garanti verdi oğluna. "Menzoberranzan'da ya öldürür ya da öldürülürsün."
Drizzt gözlerini kaçırdı, ama Zak'ın sözleri onu takip ediyor ve kaçmasına izin vermiyorlardı.

Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin