Ra’d Suresi (13/43)



Yüklə 0,8 Mb.
səhifə21/33
tarix02.01.2022
ölçüsü0,8 Mb.
#22358
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   33
M. Pickthall (English)

Those who disbelieve say: If only a portent were sent down upon him from his Lord! Say: Lo! Allah sendeth whom He will astray, and guideth unto Himself all who turn (unto Him),

Ra’d Suresi
28


الَّذِينَ

onlar


آمَنُوا

inananlardır



وَتَطْمَئِنُّ

ve tatmin olanlardır



قُلُوبُهُمْ

gönülleri



بِذِكْرِ

anmakla


اللَّهِۗ

Allah'ı


أَلَا

iyi bilin ki ancak



بِذِكْرِ

anmakla


اللَّهِ

Allah'ı


تَطْمَئِنُّ

huzur bulur



الْقُلُوبُ

gönüller







Türkçe Transcript (*)

Elleżîne âmenû vetatme-innu kulûbuhum biżikri(A)llâh(i)(k) elâ biżikri(A)llâhi tatme-innu-lkulûb(u)

Ali Bulaç Meali

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.

Edip Yüksel Meali

Onlar ki inanırlar ve kalpleri ALLAH'ı anmakla huzur bulur. Bilesiniz ki, kalpler ALLAH'ı anmakla yatışır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır.

Süleyman Ateş Meali

Onlar inanan ve Allah'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller, ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriyle/Kur'an'ıyla tatmin bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle/Kur'an'la tatmin bulur.

Yusuf Ali (English)

"Those who believe, and whose hearts find satisfaction in the remembrance of Allah. for without doubt in the remembrance of Allah do hearts find satisfaction.(1843) *

M. Pickthall (English)

Who have believed and whose hearts have rest in the remembrance of Allah. Verily in the remembrance of Allah do hearts find rest!

Ra’d Suresi
29


الَّذِينَ آمَنُوا

inananlar



وَعَمِلُوا

ve yapanlar



الصَّالِحَاتِ

güzel işler



طُوبَىٰ

mutluluk


لَهُمْ

onlar içindir



وَحُسْنُ

ve güzel


مَآبٍ

gelecek



















Türkçe Transcript (*)

Elleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti tûbâ lehum vehusnu meâb(in)

Ali Bulaç Meali

İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır).

Edip Yüksel Meali

İnanıp erdemli bir hayat sürenler için müjde ve en güzel dönüş yeri vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir!

Süleyman Ateş Meali

İşte mutluluk ve güzel gelecek, o inanıp güzel işler yapanlarındır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var.

Yusuf Ali (English)

"For those who believe and work righteousness, is (every) blessedness,(1844) and a beautiful place of (final) return." *

M. Pickthall (English)

Those who believe and do right: Joy is for them, and bliss (their) journey's end.

Ra’d Suresi
30


كَذَٰلِكَ

böylece


أَرْسَلْنَاكَ

seni gönderdik



فِي أُمَّةٍ

bir millete



قَدْ

elbette


خَلَتْ

geçmiş bulunan



مِنْ قَبْلِهَا

kendilerinden önce



أُمَمٌ

nice milletler



لِتَتْلُوَ

okuyasın diye



عَلَيْهِمُ

onlara


الَّذِي أَوْحَيْنَا

vahyettiğimizi



إِلَيْكَ

sana


وَهُمْ

oysa onlar



يَكْفُرُونَ

nankörlük ederler



بِالرَّحْمَٰنِۚ

Rahman'a


قُلْ

de ki


هُوَ

O


رَبِّي

benim Rabbimdir



لَا

yoktur


إِلَٰهَ

tanrı


إِلَّا

başka


هُوَ

O'ndan


عَلَيْهِ

O'na


تَوَكَّلْتُ

dayandım


وَإِلَيْهِ

ve yalnız O'nadır



مَتَابِ

tevbem



















Türkçe Transcript (*)

Keżâlike erselnâke fî ummetin kad ḣalet minkablihâ umemun litetluve ‘aleyhimu-lleżî evhaynâ ileyke vehum yekfurûne bi-rrahmân(i)(c)kul huve rabbî lâ ilâhe illâ huve ‘aleyhi tevekkeltu ve-ileyhi metâb(i)

Ali Bulaç Meali

Böylece biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: 'O, benim Rabbimdir, O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır.'

Edip Yüksel Meali

Daha önceki toplumlara olduğu gibi seni de bu topluma gönderdik ki sana vahyettiğimizi onlara okuyasın, halbuki onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O'dur benim Rabbim; O'ndan başka tanrı yoktur. O'na güvendim; dönüş O'nadır."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka tanrı yoktur. Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır.

Süleyman Ateş Meali

Seni de böylece, kendilerinden önce nice milletler geçmiş bulunan bir millete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ederler. De ki: "O (Rahman), benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. O'na dayandım, tevbem yalnız O'nadır." *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde resul kıldık ki, onlar Rahman'a küfrederlerken sen kendilerine, sana vahyettiğimizi okuyasın. De ki: "O'dur benim Rabbim, ilah yok O'ndan başka, O'na dayanmışım ben! Yalnız O'nadır tövbem!"

Yusuf Ali (English)

Thus have we sent thee amongst a People before whom (long since) have (other) Peoples (gone and) passed away;(1845) in order that thou mightest rehearse unto them what We send down unto thee by inspiration; yet do they reject (Him), the Most Gracious! Say: "He is my Lord! There is no god but He! On Him is my trust, and to Him do I turn!"(1846) *

M. Pickthall (English)

Thus We send thee (O Muhammad) unto a nation, before whom other nations have passed away, that thou mayst recite unto them that which We have inspired in thee, while they are disbelievers in the Beneficent. Say: He is my Lord; there is no God save Him. In Him do I put my trust and unto Him is my recourse.

Ra’d Suresi
31


وَلَوْ أَنَّ

eğer olsaydı



قُرْآنًا

bir Kur'an



سُيِّرَتْ

yürütüldüğü



بِهِ

kendisiyle



الْجِبَالُ

dağların


أَوْ

yahut


قُطِّعَتْ

parçalandığı



بِهِ

kendisiyle



الْأَرْضُ

arzın


أَوْ

yahut


كُلِّمَ

konuşturulduğu



بِهِ

kendisiyle



الْمَوْتَىٰۗ

ölülerin


بَلْ

hayır


لِلَّهِ

Allah'a aittir



الْأَمْرُ

işler


جَمِيعًاۗ

bütün


أَفَلَمْ يَيْأَسِ

hala anlamadılar mı?



الَّذِينَ آمَنُوا

inananlar



أَنْ لَوْ

şayet


يَشَاءُ

dileseydi



اللَّهُ

Allah


لَهَدَى

hidayet verirdi



النَّاسَ

insanlara



جَمِيعًاۗ

bütün


وَلَا يَزَالُ

geri durmaz



الَّذِينَ كَفَرُوا

inkar edenlerin



تُصِيبُهُمْ

başlarına gelmesi



بِمَا

yüzünden


صَنَعُوا

yaptıkları işler



قَارِعَةٌ

bir bela


أَوْ

yahut


تَحُلُّ

konar


قَرِيبًا

yakınına


مِنْ دَارِهِمْ

yurtlarının



حَتَّىٰ

kadar


يَأْتِيَ

gelinceye



وَعْدُ

va'di


اللَّهِۚ

Allah'ın


إِنَّ

şüphesiz


اللَّهَ

Allah


لَا يُخْلِفُ

caymaz


الْمِيعَادَ

sözünden



















Türkçe Transcript (*)

Velev enne kur-ânen suyyirat bihi-lcibâlu ev kutti’at bihi-l-ardu ev kullime bihi-lmevtâ(k) bel li(A)llâhi-l-emru cemî’â(an)(k) efelem yey-esi-lleżîne âmenû en lev yeşâu(A)llâhu lehedâ-nnâse cemî’â(an)(k) velâ yezâlu-lleżîne keferû tusîbuhum bimâ sane’û kâri’atun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye/tiye va’du(A)llâh(i)(c) inna(A)llâhe lâ yuḣlifu-lmî’âd(e)

Ali Bulaç Meali

Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)


Yüklə 0,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin