Those who disbelieve say: If only a portent were sent down upon him from his Lord! Say: Lo! Allah sendeth whom He will astray, and guideth unto Himself all who turn (unto Him),
Onlar inanan ve Allah'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller, ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriyle/Kur'an'ıyla tatmin bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle/Kur'an'la tatmin bulur.
Yusuf Ali (English)
"Those who believe, and whose hearts find satisfaction in the remembrance of Allah. for without doubt in the remembrance of Allah do hearts find satisfaction.(1843) *
M. Pickthall (English)
Who have believed and whose hearts have rest in the remembrance of Allah. Verily in the remembrance of Allah do hearts find rest!
Böylece biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: 'O, benim Rabbimdir, O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır.'
Edip Yüksel Meali
Daha önceki toplumlara olduğu gibi seni de bu topluma gönderdik ki sana vahyettiğimizi onlara okuyasın, halbuki onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O'dur benim Rabbim; O'ndan başka tanrı yoktur. O'na güvendim; dönüş O'nadır."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka tanrı yoktur. Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır.
Süleyman Ateş Meali
Seni de böylece, kendilerinden önce nice milletler geçmiş bulunan bir millete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ederler. De ki: "O (Rahman), benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. O'na dayandım, tevbem yalnız O'nadır." *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İşte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde resul kıldık ki, onlar Rahman'a küfrederlerken sen kendilerine, sana vahyettiğimizi okuyasın. De ki: "O'dur benim Rabbim, ilah yok O'ndan başka, O'na dayanmışım ben! Yalnız O'nadır tövbem!"
Yusuf Ali (English)
Thus have we sent thee amongst a People before whom (long since) have (other) Peoples (gone and) passed away;(1845) in order that thou mightest rehearse unto them what We send down unto thee by inspiration; yet do they reject (Him), the Most Gracious! Say: "He is my Lord! There is no god but He! On Him is my trust, and to Him do I turn!"(1846) *
M. Pickthall (English)
Thus We send thee (O Muhammad) unto a nation, before whom other nations have passed away, that thou mayst recite unto them that which We have inspired in thee, while they are disbelievers in the Beneficent. Say: He is my Lord; there is no God save Him. In Him do I put my trust and unto Him is my recourse.
Ra’d Suresi 31
وَلَوْ أَنَّ
eğer olsaydı
قُرْآنًا
bir Kur'an
سُيِّرَتْ
yürütüldüğü
بِهِ
kendisiyle
الْجِبَالُ
dağların
أَوْ
yahut
قُطِّعَتْ
parçalandığı
بِهِ
kendisiyle
الْأَرْضُ
arzın
أَوْ
yahut
كُلِّمَ
konuşturulduğu
بِهِ
kendisiyle
الْمَوْتَىٰۗ
ölülerin
بَلْ
hayır
لِلَّهِ
Allah'a aittir
الْأَمْرُ
işler
جَمِيعًاۗ
bütün
أَفَلَمْ يَيْأَسِ
hala anlamadılar mı?
الَّذِينَ آمَنُوا
inananlar
أَنْ لَوْ
şayet
يَشَاءُ
dileseydi
اللَّهُ
Allah
لَهَدَى
hidayet verirdi
النَّاسَ
insanlara
جَمِيعًاۗ
bütün
وَلَا يَزَالُ
geri durmaz
الَّذِينَ كَفَرُوا
inkar edenlerin
تُصِيبُهُمْ
başlarına gelmesi
بِمَا
yüzünden
صَنَعُوا
yaptıkları işler
قَارِعَةٌ
bir bela
أَوْ
yahut
تَحُلُّ
konar
قَرِيبًا
yakınına
مِنْ دَارِهِمْ
yurtlarının
حَتَّىٰ
kadar
يَأْتِيَ
gelinceye
وَعْدُ
va'di
اللَّهِۚ
Allah'ın
إِنَّ
şüphesiz
اللَّهَ
Allah
لَا يُخْلِفُ
caymaz
الْمِيعَادَ
sözünden
Türkçe Transcript (*)
Velev enne kur-ânen suyyirat bihi-lcibâlu ev kutti’at bihi-l-ardu ev kullime bihi-lmevtâ(k) bel li(A)llâhi-l-emru cemî’â(an)(k) efelem yey-esi-lleżîne âmenû en lev yeşâu(A)llâhu lehedâ-nnâse cemî’â(an)(k) velâ yezâlu-lleżîne keferû tusîbuhum bimâ sane’û kâri’atun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye/tiye va’du(A)llâh(i)(c) inna(A)llâhe lâ yuḣlifu-lmî’âd(e)
Ali Bulaç Meali
Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)