Rehber ansiklopediSİ 1



Yüklə 3,06 Mb.
səhifə98/133
tarix21.10.2017
ölçüsü3,06 Mb.
#8653
1   ...   94   95   96   97   98   99   100   101   ...   133

AHMED YEKDEST CÜRYANİ


Evliyanın büyüklerinden. İsmi Ahmed’dir. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1707 (H. 1119) senesinde Mekke’de vefat etti.

Ahmed Cüryani, 1658 (H. 1069) senesinde Cüryan’dan Hindistan’a gidiyordu. Yolda çoluk-çocuğunun taun (salgın veba) hastalığından vefat ettikleri haberini aldı. Bu acı haberden sonra yolda eşkiya kafileyi basıp, yanındaki mallarını aldılar ve sol elini bileğinden kestiler. Bu yüzden ona tek elli manasına “Yekdest” denildi. Ahmed Yekdest Cüryani çok üzgün bir halde Hindistan’ın Serhend şehrine gitti. Orada İmam-ı Rabbani hazretlerinin oğlu Muhammed Masum-i Faruki hazretlerini tanıyıp talebesi oldu. Sohbetlerinde ve derslerinde bulunup, tasavvufta yetişti. On bir sene hocasının kahvesini pişirip ona hizmet etti.

Evliyalık derecelerinde o derece yükseldi ki, Muhammed Masum-i Faruki’nin dokuz yüz bin talebesi arasından yetiştirdiği yedi bin mürşid-i kamilden biri oldu. Hocası onu insanlara Allahü tealanın dinini anlatmak ve irşad etmek üzere Mekke’ye gönderdi. Ahmed Yekdest Cüryani otuz dokuz sene Mekke-i mükerremede kalıp bu vazifeyi yerine getirdi ve pekçok talebe yetiştirdi. Onun yetiştirdiği alimlerin bazıları; İstanbul’da medfun bulunan büyük evliyadan olan Mehmed Emin Tokadi, Tatar Ahmed Efendi, Hacı Muzaffer Efendi, Şeyhülislam Seyyid Mustafa Efendi, Dördüncü Mehmed Hanın baş çuhadarı Kahramanağa, Kadı Ziyaüddin Efendi, Ruznamecibaşı Muhammed Kumul Efendi, Muhammed Semerkandi ve Darüsseade Ağası Beşir Ağadır.

AHMED YESEVİ


Orta Asya Türkleri arasında İslamiyeti yayan büyük alim ve veli. İsmi Ahmed bin Muhammed bin İbrahim bin İlyas olup, “Pir-i Türkistan, Hazret-i Türkistan, Hazret-i Sultan, Hace Ahmed, Kul Ahmed Hace” lakablarıyla da bilinir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Türkistan’ın Yesi şehrinde doğduğu için Yesevi diye meşhur olmuştur. 1194 (H. 590) senesinde Yesi’de vefat etti. Vefat tarihi hakkında başka rivayetler de vardır.

Küçük yaştan itibaren babasından feyz alan Ahmed Yesevi büyük alim Baba Arslan’ın talebesi oldu. Onun kalblere hayat ve huzur veren sohbetlerinde bulundu. Teveccühlerine kavuşarak kısa zamanda tasavvufdaki yüksek derecelere ulaştı. Küçük yaşta meşhur oldu. Baba Arslan hazretlerinin vefatından sonra onun manevi işaretiyle Buhara’ya giderek Ehl-i sünnet alimlerinin en büyüklerinden olan Yusuf-ı Hemedani’den manevi ilimleri tahsil etti. İcazet alıp talebe yetiştirmekle vazifelendirildi. Hocasının vefatından sonra bir müddet Buhara’da kalıp, talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Bir müddet sonra talebelerin terbiye ve yetiştirilmesini Yusuf-i Hemedani’nin en büyük talebesi olan Abdülhalık Gondüvani’ye havale edip, Yesi’ye döndü. Türklere İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmaya ve talebe yetiştirmeye burada devam etti. Talebeleri günden güne çoğaldı, büyüklüğü ve kıymeti kısa zamanda Türkistan, Maveraünnehr, Horasan ve Harezm’e yayıldı. Zamanında bulunan alimlerin ve evliyanın en büyüklerinden, en üstünlerinden oldu. Dine olan bağlılığı sebebiyle, şaşırıp yoldan çıkmışlara sözleri kısa zamanda te’sirli oldu. Yetiştirdiği talebelerin her biri bir memlekete giderek, İslamiyeti doğru olarak öğretip yaydılar. Dergahı fakir, yetim ve çaresizler için sığınak yeri idi. Şöhretinin yayılması, pekçok kerametlerinin görülmesi, kendisini çekemeyenlerin dedikodularına sebep oldu.

Ahmed Yesevi hazretlerinin zamanında Türkistan’a ilk Türk-İslam devletlerinden Karahanlılar hakimdi. Bu devlet zamanında İslam dininin Seyhun Nehri boyları ile ahalisi göçebe olan Kazak-Kırgız, memleketlerinde kolayca yayılmasını sağladı. Sade bir Türkçe ile söyleyip yazdığı derin manalı “hikmet” denen sözleriyle  tekke edebiyatının ilk temsilcilerinden oldu ve nasihatlerde bulundu.

Çocukluğundan itibaren Resulullah efendimizin sünnetine uymakta hiç gevşeklik göstermeyen Ahmed Yesevi, 63 yaşına geldiği zaman, yer altında bir çilehane yaptırıp girdi ve burada vefatına kadar devamlı ibadet ve Allahü tealayı düşünmekle meşgul oldu. Kendisini vefat etmiş, kabre konmuş şekilde hissederek Allah korkusu ile ibadetlerini yaptı. Burada evliyalık yolundaki makam ve dereceleri kat kat arttı. Pir-i Türkistan Ahmed Yesevi hazretleri, 1194 (H. 590) senesinde vefat etti. Türkistan’ın Yesi şehrinde, Seyhun Nehrinin sağ sahilinde defnedildi. Kabri üzerindeki muazzam türbeyi ve külliyesini Timur Han (1370-1405) inşa ettirmiştir.

Ahmed Yesevi hazretleri vakitlerinin çoğunu Allahü tealaya ibadet ve taat etmekle, talebelerine zahiri ve batıni ilimleri öğretmekle geçirirdi. Kendisini ve talebelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için sanatla uğraşır ve elinin emeği ile geçinirdi. Herkese iyilik eder, kimseye sıkıntı vermezdi. İnsanların saadet ve kurtuluşu için çalışırdı.

Ahmed Yesevi’nin sade bir Türkçe ile söyleyip, derin manalı veciz sözleri ve Hikmet adlı şiirleri Divan-ı Hikmet adlı eserinde toplandı. Sohbet tarzında ve sade Türkçe ile söylenen hikmetleri kısa zamanda doğuda Çin hudutlarından, batıda Akdeniz ve Marmara sahillerine kadar yayıldı. Divan-ı Hikmet aslında İslamiyeti ve İslam ahlakını öğreten bir ahlak ve din kitabıdır.

Ahmed Yesevi ayrıca Anadolu’daki Türk edebiyatının yeşerip, gelişmesine zemin hazırlamış ve Yunus Emre gibi şairlerin yetişmesine sebeb olmuştur.

Buyurdu ki: “Ey dostlar! Sakın ha cahil olanlarla dostluk kurmayınız.”

“Gönlünde Allahü tealanın aşkını taşıyanlar dünya ile tamamen alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk içinde Hak ile olurlar. Bir an Allahü tealayı unutmazlar.”

“Kafir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırma. Kalb kırmak, Allahü tealayı incitmek demektir.”

“Gönlü kırık zavallı ve garib birini görürsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol.”

Gönül verme dünyaya

Sakın girme harama

Hakkı seven aşıklar

Hep helalden yemişler

 

Dünya benim diyenler



Cihan malın alanlar

Akbaba kuşu gibi

Haramlara dalmışlar

 

Hoca Ahmed bilmişsin



Hak yoluna girmişsin

Hak yoluna girenler

Cemalullah görmüşler

 

AHMED ZİYA AKBULUT


Astronomi ve kozmoğrafya bilgini. 1869 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Rıza Beydir.

1887’de Harp Okulundan mezun olan Ahmed Ziya, Osman Nuri Paşa ve Hoca Ali Rıza beylerden resim dersi aldı. Gelişen sanat çalışmalarına paralel olarak müsbet ilimlere de merak sardı. Kısa zamanda matematik, astronomi ve menazir (perspektif) bilimi kollarında otorite olarak tanındı. Çeşitli okullarda matematik ve astronomi hocalığı yaptı. Bir müddet hazret-i Halid Camii muvakkitliğini yürüttü. 1927 yılında Baş muvakkit oldu. İnkılab Müzesi müdürlüğü ve Güzel Sanatlar Akademisi müdür muavinliği gibi görevlerde bulundu. 1938’de İstanbul’da vefat etti.



Eserleri:

1) Amel-i Menazir, 2) Ameliye-i Fenn-i Menazir, 3) Rub’u Dairenin Esami ve Usul-i Tersimi ve 1901 yılında başlayıp, ölümü olan 1938 yılına kadar neşrettiği Takvim-i Ziya, 4) Rub’u Dairenin Suret-i İstimali.

Yüklə 3,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   94   95   96   97   98   99   100   101   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin