ADİ BİN HATİM-İ TAİ
Eshab-ı kiramdan. Cömertliği ile meşhur bir şair olan Hatim-i Tai’nin oğludur. Ebu Ta’rif ismiyle de bilinir. Tebük’ün doğusunda yaşayan Tay kabilesinin reisi idi. 630 (H. 9) senesinde müslüman oldu. Hazret-i Ebu Bekr zamanında kavminin mürted olmasına (dinden dönmesine) mani oldu. Hazret-i Ömer zamanında Irak seferinde bulundu. Hazret-i Ali’nin sancaktarlığını yaptı. Cesareti ve cömertliğiyle meşhur oldu. Kufe’de yaşadı. 686 (H. 67) senesinde 120 yaşındayken Kufe’de vefat etti. Kabri oradadır.
Peygamber efendimizden 66 hadis-i şerif rivayet etti. Onun rivayet ettiği hadis-i şeriflerden Sahih-i Buhari’de 7, Sahih-i Müslim’de 5 tane vardır. Tamamı, Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde bulunmaktadır.
Rivayet ettiği bir hadis-i şerif şudur:
Sizden biriniz elbette Allahü tealanın huzurunda duracak, arada perde olmayacaktır. Allahü teala o kimseye; “Ben sana, nimet verip, servet vermedim mi?” diye soracak. Adam; “Evet!” diyecek. “Sana peygamber göndermedim mi?” diye soracak. Adam; “Evet!” diyecek. Sonra o kimse sağına bakacak Cehennem’den başka bir şey göremeyecek, soluna bakacak yine Cehennem’den başka bir şey göremeyecektir. O halde bir yarım hurma ile de olsa Cehennem’den korununuz. Buna da gücünüz yetmiyorsa tatlı dil ile, güzel söz ile konuşmaya çalışınız.
ADİ BİN MÜSAFİR
Irak’ta yetişen evliyanın büyüklerinden. Adeviyye yolunun kurucusudur. İsmi, Adi bin Müsafir bin İsmail bin Musa bin Mervan el-Emevi, künyesi Ebü’l-Fadl’dır. 1074 (H. 467) senesinde Ba’lebek civarında Beyt-i far denilen yerde doğdu. 1160 (H. 555) senesinde Hakkari’de vefat etti. Musul yakınında vefat ettiği de bildirilmiştir.
Zamanının alimlerinden din ve fen ilimlerini tahsil eden Adi bin Müsafir, tasavvuf yoluna girip Ukayl-i Münbeci, Hammad-i Debbas, Abdülkadir Şehrezuri, Abdülkadir-i Geylani, Ebü’l-Vefa Hulvani gibi meşhur evliyanın sohbetinde bulundu. İcazet aldı. Sonra Hakkari dağlarında bir dergah edinip orada ibadet ve irşadla (İnsanlara doğru yolu göstermekle) meşgul oldu. Çeşitli yerlerden gelenler hep onun dergahında yetişip irşadda bulundular. Abdülkadir-i Geylani daima onun üstün hallerinden anlatır; “Eğer peygamberlik çalışma ile elde edilseydi, Adi bin Müsafir mutlaka buna kavuşurdu.” buyururdu.
İlk zamanlar seyyah gibi dağları, sahraları dolaşan Adi bin Müsafir, daha sonra insanları yetiştirmeye, güzel ahlakı, doğru itikadı öğretmeye başladı. Çok kerametleri görüldü. Yüksek halleri ve kerametleri kitaplarda yazılıdır. “Kükremiş aslanın yanında onun ismi söylense, aslan durur, duası sayesinde denizin dalgaları Allahü tealanın izniyle sükunet bulurdu.” sözü onun hakkında meşhurdur.
Adi bin Müsafir rahmetullahi aleyh buyurdu ki:
“Edebini, edeb öğreten hocadan almayan, kendisine uyanları yanlış yola götürür.”
“En küçük bid’atten bile kaçınmayandan, zararı dokunmasın diye siz kaçın.”
“İlimden yalnız konuşma ile yetinen ve hakikatı ile sıfatlanmayan helak olur. İbadet yaparken fıkhın gereğini yerine getirmeyen, ibadet yapmış sayılmaz. Fıkıh bilgisi öğrenirken vera sahibi (şüphelilerden sakınan) olmayan aldanır. Kendisine lazım olan işleri yapan ise kurtulur.”
“Elinden adet dışı şeyler zuhur eden birini görürseniz, o haline hemen aldanmayın. Hak tealanın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmasını görünceye kadar dikkatli olun.”
Eserleri:
1) İtikadu Ehl-is-Sünne, 2) Vesaya, 3) Adab-ün Nefs.
ADI MUHAKEME USULÜ
Alm. Ordentliches Prozessverfahren (n), Fr. Procedure ordinaire, İng. Ordinary judical procedure. Kanunun özel bir muhakeme usulüne tabi tutmadığı, bütün hukuk davalarında uygulanan muhakeme (yargılama) usulü. Yazılı muhakeme usulü de denir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda özel muhakeme usulüne tabi haller hariç, anlatılan muhakeme usulü, adi muhakeme usulüdür.
Bu usul, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemelerinde uygulanan genel yargılama usulüdür. Özel ve istisnai hallerde uygulanan genel yargılama usulleri şunlardır: Basit muhakeme usulü, seri (hızlı) muhakeme usulü, şifahi (sözlü) muhakeme usulü.
Adi muhakeme usulünün özellikleri: 1) Taraflar, iddia, müdafaa, itiraz ve karşı davalarını kanun veya hakimin tesbit ettiği süre içinde mahkeme kalemine verecekleri ve diğer tarafa tebliğ ettirecekleri(ulaştıracakları) dilekçe ile bildirirler. Dava, dilekçenin hakim tarafından imzalandıktan sonra mahkeme kalemine verilmesiyle açılmış olur. 2) Dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilirken, gelmezse de yokluğunda duruşmaya devam edileceği meşruhatı bildirilir. 3) Deliller, tebliği takiben tarafların hazır bulundukları açık celsede (oturumda) tartışılır. 4) Hüküm, tarafların yüzüne karşı verilse bile kanun yollarına (davanın yeniden incelenmesi için üst mercie başvurma) müracaat süresi, hükmün tebliği tarihinden itibaren başlar.
ADİ ŞİRKET
(Bkz. Şirketler)
ADİLE SULTAN
Osmanlı hanım sultan ve şairlerinden. Babası Sultan İkinci Mahmud Han, annesi Zernigar Kadın Efendidir. 1825 senesinde doğdu. Küçük yaşta annesini kaybetti. Sultan İkinci Mahmud, kızı Adile Sultanı çocukları yaşamayan başkadın Nevfidan Kadına büyütmek üzere verdi. O da Adile Sultanı kendi evladı gibi büyütüp yetiştirdi. Mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. 1845 senesinde Kaptan-ı derya Mehmed Ali Paşa ile evlendi. Sultan Abdülmecid devrinde bir seneye yakın sadrazamlık yapan Mehmed Ali Paşa 1868 senesinde vefat etti.
Adile Sultan, kocasının arkasından da kızının ölümü üzerine evine çekilmiş, her şeyi bırakarak kendini ibadete vermiş ve fakir fukarayı beslemekle vakit geçirmiştir. Dindar, hassas, hayırseverliğiyle tanınmış ve ömrü boyunca herkesten daima hürmet görmüştür. Mektep ve fukara evlerini tamir ettirip, çocukların okuması için gayret sarfetti. Gelinlik kızlara çeyiz yaptırdı. Kurumuş çeşmelere su getirtti. Adile Sultan hayatının son günlerini Fındıklı’da bugün Güzel Sanatlar Akademisi olan Sahilsaray’da geçirdi ve 1898 senesi Ocak ayında vefat edince, kocası Mehmed Ali Paşanın Eyyub’deki türbesine defnedildi.
Yetmiş üç sene yaşadı ve bu süre zarfında, İkinci Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz, Beşinci Murad ve İkinci Abdülhamid’in saltanatını gördü. Başta babası olmak üzere kardeşleri ve yeğenleri tarafından sevilen ve devlet işlerine karışmayan Adile Sultan, aynı zamanda Osmanlı hanedanına mensup divan sahibi tek kadın şairdir. Özellikle Fuzuli ve Şeyh Galib’e nazireler ve Yunus Emre tarzında hece vezniyle şiirler yazmıştır. Şiirleri teknik bakımdan basit ifadeli gibi görünürse de samimidir. O, bu samimi sözleriyle kardeşi sultan Abdülaziz Hanın şehid edilmesine de ışık tutmuştur.
Nasıl yanmam ki ben oldu olanlar Şah-ı devrana,
Bilinmez oldu hali, kıydılar ol zıll-ı Yezdana.
Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hana,
Meded Allah mübarek cismi boyandı kızıl kana.
Nasıl hemşiresi bu Adile yanmaz o Hakana,
Ki kıydı bunca zalimler karındaş-ı cihanbana
Rıza virmezdi adl ü şefkati zulm-i müşirana
Bütün nar-ı firakı saldı kalb-i ehl-i imana.
Adile Sultanın bu mısraları Sultan Abdülaziz Hanın intihar etmeyip, öldürüldüğüne dair nice vesika yanısıra kıymetli bir şehadettir. Adile Sultanın basılmamış olan Divan’ının yazma nüshaları Üniversite ve Topkapı Sarayı Kütüphanelerinde mevcuttur. Atası Kanuni Sultan Süleyman Hanın şiirlerini, Divan-ı Muhibbi adıyla, ilk defa yayınlanmasını sağlamıştır.
ADİLE SULTANIN DİVAN'INDAN
Ya Resulallah!
Yüzün Mir’at-ı Zat-ı Kibriyadır ya Resulallah,
Vücudun mazhar-ı nur-ı Hudadır ya Resulallah,
Kabul eyle anı aşkından azad eyleme bir an,
Kapunda Adile kemter gedadır ya Resulallah.
Var iken destgirim sen gibi bir şah-ı zi-şanım,
Kime arz eyleyim, eyle meded hal-i perişanım,
Sözün makbul-i dergah-ı Hudadır ulu Sultanım,
Kapunda adile kemter gedadır ya Resulallah.
Sana ümmetliğim iki cihanda emr-i cazimdir,
Bilirsin halimi arz u beyan etmek ne lazımdır,
Nazar kıl lutf ile senden diğer kim çaresazımdır,
Kapunda Adile kemter gedadır ya Resulallah.
Dostları ilə paylaş: |