Resim 11 : Lodovico Gonzaga'nın Ailesi, Andrea Mantegna, 1474,Palazzo Ducale,
Camera Degli Bposi, Mantua, 15.yüzyıl, 2.yarı, İtalyan Resmi, Rönesans, Fresk.
"Andera Mantegna (1431-1506) Quatrocento denilen XV.yy.'ın önemli sanatçısıdır. Rönesans'ın adeta çıkış kaynaklarından biri olan Mantegna ile Kuzey İtalya'da Rönesans, sanat hareketinde yerine alıyordu. Floransa, Padua, Venedik gibi kentler, önemli çalışmalar yapan sanatçılara sahiptiler. Padua, Venedik'ten önce elebaşlığı kazanıyordu. Bu kentte Venedikli Jacopo Bellini... Padua Resim Okulunu kurmuştu. İşte bu sanatçı Mantegna'yı daha on yaşındayken yanına almış ve yetiştirmiştir.
Mantegna için gerçek, uyumlu bir güzellikten daha önemliydi. Sanatçının problemi, hareketli bir modelin tespiti, parçaların oranları, optik görüntü, mekânın derinliği, antik sahnelerin kazanılması gibi hususlardı. O bu öğelerin gerçekleştirilmesi ile ölümsüz bir güzelliği yakalayacağına inanıyordu.
Mantegna'nın gençliğinde, Mantua sarayındaki resim üslubu, arkaik bir titizliğe, elbiselerde katı kıvrımlara ve buna rağmen vücutlarda bir kitle ifadesine dayanıyordu."31
"... Donatello'dan çok şey öğrenmiş bir ustadır. Öteki Rönesans Sanatçıları gibi Antik Çağ'a çok büyük yakınlık duyar, eski Roma anıtlarının hayranıdır ve dramatik etkisi çok olan yapıtlar yaratır. Çizdiği yüzler, derin bir anlamla gülümseyen Antik Tiyatro maskeleri gibidir. Kişilerin güçlü kas yapısı, giysilerinin kıvrımlarındaki soylu dökülüş, klasik yontularından alınmıştır. Zaman zaman çok çarpıcı olan renkleri, çizdiği her şey getirdiği kesin açıklık ve sık sık başvurduğu cesurca kısaltmalarla dikkati çeker. Resimlerinde açık seçik belirtilmemiş ve kısaltılmış bir perspektif içinde seyredenlere yöneltilmemiş tek bir nokta bulunmaz. Mantegna, yukarı İtalya'daki ilk "Sacro Conversazione"yi ve bilinen ilk grup portre resmini yapmıştır. Bu tablo, Camera degli Sposi'deki Lodovico Gonzaga'nın aile resmidir... Mekan yanıltması yaratan ilk ressam da odur. Bu resimdeki yanıltıcı mekan derinliği bakanları aldatır. Tavana perspektifi iyice abartılmış bir balustrad üzerinden görünen boş, geniş ve hareketli bir gökyüzü yapmıştır. Bu yapıtını, 46 yıl sarayında çalıştığı koruyucusu Kont Lodovico Gonzaga'nın hizmetindeyken gerçekleştirmiştir."32
Yoksul bir aileden gelen Mantegna, döneminin en büyük ressamlarından biri olmuştur. Kayaların garip biçimlerini, düş ürünü şehirleri, giysilerin katı kıvrımları gibi tüm öğeleri, sert ve kesin ayrıntılarla betimlemiştir.
"Gerçektende yapıtlarının çoğunda boyanmış mermer ya da tunç kabartma taklidi "grizay" tekniğini kullanmıştır. Yaşamının büyük bir bölümünde Mantova Dükü'nün saray ressamı olarak çalışan Mantegna, Dük için büyük bir Klasik Sanat Yapıtları Koleksiyonu oluşturmuştur. Oyma Baskı Sanatı'nda da öncülük etmiş, Klasik konuları işlediği bu tür yapıtları sonraki yıllarda Dürer ve diğer sanatçıları etkilemiştir."33
Resim 12 : Lodovico Gonzaga'nın Ailesi (Detay : Cüce - Soytarı)
Mantegna'nın bu freski, gerçektende uyumların oluşturduğu bir güzelliğin değil, gerçekleri yansıtabilmenin çabası içinde olduğunun bir göstergesidir. Bir aile resmi olan bu tablonun sağ köşesinde yer alan cüce onun böyle bir düşünce içinde bulunduğunu kanıtlayan sağlam bir öğe olmuştur. Muhtemelen ailenin soytarısı olduğu düşünülen bu figür gerçektende hayatın içinden bir unsur olarak yerini almıştır. Kendisinin aile arasında sahip olduğu nüfuzu onun özürlü oluşunu ve de yaptığı işi ikinci plana atmıştır. Bunun içindir ki üst düzeyde statüye sahip aile bireylerinin içinde oda hakkı olan yeri almış, varlığı inkâr edilmemiştir. Mantegna da, bir grup portre niteliğindeki bu yapıtında cüce figürü geçiştirmemiş, büyük bir gerçeklikle onu resmederken de gereken hassasiyeti göstermiş ve yeteneğini son haddine kadar kullanmıştır.
"Andrea Mantegna, Padua ekolündendir. Figürlerinin yüzlerindeki trajik ifadeleniş, çok geniş bir hayal gücünün yansımasıdır. İfade gücü her zaman kuvvetli olmuştur. Perspektifi (Raccourci) çok hesaplı bir şekilde tuvallerine yansıtmayı başarabilmiş bir ressamdır."34
Resim 13 : Pallas Expelling the Vices from the Garden of Virtue
(Palas Athena), Andrea Mantegna
Mantegna, "Pallas Expelling the Vices from the Garden of Virtue" adlı çalışmasında da görülmemiş, acayip bir fanteziden ortaya çıkmış olan allegorikal figürlerini kullanmıştır. "1499-1502 yılları arasında Tuval bezi üzerine Tempera Tekniği ile 5'3¼ '' x 6'37/8 '' (1,6 x 1,9m) ebatlarında yapılan ve bugün Paris Louvre Müzesi'nde"35 bulunan bu yapıt maymunu andıran çirkin, canavar görünümlü yarı insana benzeyen figürlerle bezelidir.
Ayrıca aynı eserde tuvalin sol alt kısmındaki iki kolu olmayan figür hemen dikkatimizi çeker ve Mantegna'nın mitolojik olayları bile yaşamsal gerçeklerle bir araya getirdiğini gösterir. Özürlü insanlar, Mantegna'nın sanat anlayışı ile kimi zaman sarayda kimi zamanda böyle mitolojik olguların içinde yani her ortamda yerini almıştır.
Resim 14 : Pallas Expelling the Vices Form the Garden of Virtue
(Palas Athena). (Detay I).
Resim 15 : Deliler Teknesi, Hieronymus Bosch (57,8 x 32,5 cm).Louvre Müzesi-Paris,
Felemenk Hollandalı Rönesans Sanatçısı-Sürrealist, Tuval üzerine yağlıboya.
Kuzey ve Orta Avrupa memleketlerinde, XV.yy.dan itibaren yağlıboyanın kullanılması nedeniyle, sanatta önemli bir yenilik olmuştur. Sınırları zamanla değişen bir bölge olan, Belçika, Fransa'nın bir parçası ve Hollanda'nın da bir bölümünü içine alan Flandra insanları realist kişilerdi. Resim sanatında da bu realizm görülür. "Sanatçılar tablolarında kişilerin anatomik deformasyonlarını, yüzlerindeki derin çizgileri göstermekten çekinmemişlerdir."36 Hieronymus Bosch (1450-1516) XV.yy.ın sonunu değerlendiren resim sanatçısıdır. Bosch, yeni bir şiir dünyasını dile getirmiştir. XVI. yy.ın eşiğinde yetişmiş bulunan Hieronymus Bosch garip hayvan, bitki ve yaratık formlarını, hayal ürünü ifritleri, sembolleri tasvir etmeyi seven bir sanatçıdır. Ortaçağ sonlarının en yaratıcı ve üstün yetenekli ressamlarındandır. Yaşamı, eğitimi, etkilendiği kaynaklar hakkında çok az şey bilinir. Yaptığı yağlıboyalardaki, işlediği temalar sebebiyle bir tarikata mensup olduğu düşünülmektedir.
"Konusu ne olursa olsun Hieronymus Bosch flaman ekolünün ortaklaşa özelliği olan alışkanlıkla en ince detaylara inmiş, zengin ve göze çarpan renkler kullanılmıştır. Karakterleri ifade için deformasyona da yöneldiği görülmektedir. Bilinçaltı dünyasını, ya da dış dünyanın hicve değer olaylarını anlaşılması çoğunlukla güç sembolik formlarla ifade eden bu sanatçı bir bakıma gerçek bir sürrealisttir."37 Figürlerinin tasvirinde, her zaman konunun gereği deformasyon uygulanmıştır. Çalışmalarından bazıları "üçleme (triptych) halindedir. Bosch'un önemli eserleri arasında Ot Arabası, Deliler Teknesi, Hokkabaz anılmaya değer olanlarından bazılarıdır. Bu eserler bir poliptiğin parçalarıdır.
Deliler Teknesi toplumu hicveden bir konudur. Strasbourg'lu Hümanist Sebastien Brant'ın (1458-1541) ünlü satirik nitelikteki eseridir. Bu eserde insanların her düzeydeki işlemlerinde, davranışlarında değişen derecede akılsızlıklar, çılgınlıklar bulunduğu açıklanmak istenmiştir.
Tablo, Diyoganel Kompozisyonla yapılmıştır. Kompozisyon aşağı çekilmiş, geminin içindeki figürler sıkışıktır. Boşluk çok azdır. Simgelere yer verilmiştir. Turuncu, pembe, mavi, yeşil ve kahverengi tonları kullanılmıştır. Figürler deforme olmuş, minyatür özelliği gösterir.
"Deliler Teknesi; çok yüklü bir kayıkla, yolculuğa çıkan toplumun çeşitli kesitlerine mensup insanları tasvir etmektedir. Pisboğazlık, sarhoşluk, hiddet ve özellikle, vurdumduymazlık bu insanların belirtilmek istenen nitelikleridir. Tabloda birçok sembol vardır. Bayrak üzerindeki ay, sırığın üzerindeki desti, ağaçtaki baykuş batıl inançları simgeliyor. Oldukça koyu mavi renkli su, kirazlar ve kürek yerine kullanılan kaşık da, ayrı ayrı anlam taşıyan sembollerdir. Figürler belirli ölçüde deforme ve karikatüre edilmiştir."38
Dünya sonsuz bir denizde, amaçsız bir şekilde yüzen, içi; yiyip içen, kavga eden delilerle dolu bir gemiye benzetilmiştir. Cesur bir deli kızaran etten bir parça koparmak için direğe tırmanır. Fakat hiçbiri bilgeliğin simgesi olan baykuşun yanına çıkmayı akıl edemez.
Hieronymus Bosch, diğer eserlerinde olduğu gibi bu tablosunda da pisboğazlık, sarhoşluk ve özellikle dünyadan bihaber oluşları bedenlerine yansıtılmış böylece fiziksel deformasyona uğramış figürler ortaya çıkmıştır. Ruhlarındaki ve yaşamlarındaki çirkinlikleri yüzlerine yansıtmış ve figürlerin birer akıl hastası gibi görünmelerine sebebiyet vermiştir.
Resim 16 : Le Portement De Croıx (Haç Taşırken), Hieronymus Bosch,
(74 x 81 cm), Musée des Beaux-Arts, Gand, Felemenk Hollandalı
Rönesans Sanatçısı-Sürrealist, Tuval üzerine yağlıboya.
"İster dinsel, ister hümanist açıdan görülmüş ve alınmış olsun, insanların yaşamlarında baş gösteren sapıklıklar, dengesizlikler, sanatın konusu olmuştur."39
Bir sanatçı, belki de ilk ve son kez, Ortaçağ insanının yakasını hiçbir zaman bırakmayan korkuya somut ve elle tutulur bir biçim vermesini başarmıştır. Böyle bir yapıt ancak eski figürün-figürlerin hâlâ canlılığını koruduğu ve yeni sanatın, sanatçıya gördüğü şeyi betimleme yöntemlerini vermiş olduğu bu dönemde yapılabilirdi.
Bosch'un koyu bir fon üzerine yapmış olduğu bu eser bir çok portreden oluşmaktadır. Boşluk yok denecek kadar azdır. Tam ortada çarmıhını taşıyan -onu omzuna yüklenmiş ve başında dikenli tacı takılı olan Hz. İsa yer almaktadır. Tablonun sol alt köşesindeki kadının elinde tuttuğu bezin üzerinde yine Hz. İsa'nın portresi bulunmaktadır. Yine aynı mavi, pembe, gri ve kahve tonları kullanılmıştır. Bu resmi de yine belli bir anlayışı savunan kişilere yönelik bir vaaz niteliğinde olduğu için açıklaması zordur. Karmaşık ve oldukça kişisel bir üslûbu vardır. Belleğin derinliklerine inmiş, yaşamı, yaradılışı ve simgelerini betimlemiştir. Tema dinsel olmasına rağmen insanın dünyevi kötülüklere kapılarak ne kadar, çirkinleşip, bozulduğunu tasvir etmiştir. Her bir figürde psikolojik karakteri tek tek yansıtmıştır.
Bosch, bu tablosunda insan karakterini derinden kavrayan ve yapıtlarında soyut karakteri canlandıran bir ressam olduğunu yine gözler önüne sermiştir. Figürleri kaba, adi ve canavar görünüşlüdür. Kalabalığı çok sevdiği için, bu tablosu da birçok figürden oluşmuştur.
Tabloda, yüzden de yüze geçen yüzlerce yüz var diyebiliriz. Bosch, fotoğrafın bulunuşuna kadar olan dönem içinde surat-suret'in kurcaladığı ressamlardan olmuştur. Onun için yüz, "Canlı doğadan, ölü doğadan, "sahne"den ve hareketi temsil eden her şeyden önce gelmiştir. İfade "ruhun aynası", gülüş ve hüzün: İçtekinin dıştakine kazıldığı, tırmandığı, bir yandan da orada örtündüğü, kendisini örtbas ettiği, ele vermekten kaçındığı bir "tabula.". Baktıkça çeker, açığa vurur, açığa çıkar gibi olur, benzer, andırır; anıştırmalar, anılara ve anımsamalar boyu parlar, kararır. Oradadır ama: Tuvale geçtikten sonra her bakana ayrı bir tat alaşımı sunar: Kaçamak ya da dimdik, dalgın ya da uçarı - bazen bakışa, bazen de duruşa mıhlatır.
Apaçık ki tuzaktır her yüz."40
Bosch, resimlerinde, özellikle bu tablosunda yukarıdaki gerçekleri sorgulamıştır. Yaptığı her yüz, her figürde bambaşka karakterleri görmemizi sağlamıştır. "Ressam, Geç Gotik rölyeflerinde görülen üst üste yığılmayı, resimde adeta devam ettirmiştir. Boscch, çevresinde gördüğü aletleri ve eşyaları birbirilerine ekleyerek bilinmeyen bir dünya oluşturur... Tek tek figürler ve yüzler kesin biçimlendirmeler nedeniyle, sanki başka bir dünyanın modellerinden resmedilmiş gibidir."41
Resim 17 : Dilenciler, Pieter Breughel, (7 x 81/4''), Louvre Müzesi-Paris,
Felemenk Hollandalı, Rönesans Sanatçısı, Tuval üzerine yağlıboya.
Köylü Breughel'de (1525/30-1569) denen Hollanda'nın Rönesans Dönemi ressamıdır. "Bruxelles ve Antwerpen'de çalışmış. 1533'de de İtalya'ya gitmiştir. İlk kez Avrupa Resim Tarihi'nde köylü yaşamını yapıtlarına konu edinen bir sanatçı olarak yer almıştır. Ancak köylülerin trajik ve komik yönlerini, onların düğün ve eğlencelerini kendine özgü gözlem ve üslûbu ile kaba elbiseleri içinde göstermiştir. Onun figürleri kesinlikle idealize edilmemiştir. Hatta acı bir gerçeklik yapıtlarının özelliği olmuştur. Günümüze 40 kadar yağlı boyası ile 300 kadar bakır üzerine gravürü ve 100 yaprakta deseni almıştır."42
Flaman Rönesans'ı XVI. yüzyılda büyük bir realist sanatçı yetiştirmiştir. Pieter Breughel mensup olduğu toplumun yaşam ve geleneklerini gerçekliğin en acı, iğneli anlayışıyla tasvir etmiştir. Günlük yaşamın çeşitli yönleri sanatçının tuvallerinde yankı bulur. Konuların çoğu atasözlerinden alınmıştır. Yaşamın garip ve karamsarlık veren yönlerini, olaylarını ifade etmiştir. Gülünç ve hayal ürünü konuları gerçekler dünyasında bularak tasvir eder.
"Breughel'in eserlerinin yansıttığı meseller ve atasözlerinin anlamları kolayca saptanabilir. Anlatılmak ve telkin edilmek istenen olaylar, çoğunlukla, geniş bir peyzaj içinde geçer. Sanatçı Flaman Sanatı'nın, objelerin detaylarına inme geleneğini sürdürmüştür."43
"Breughel'in nefis resimleriyle yücelttiği doğa güzellikleri bütün bunlardan ayrıdır. Sicilya'ya kadar indiği İtalya gezisinde yalnız manzara resimleri yapar. Daha sonra O'na "Köylülerin Breughel'i adının verilmesine yol açan çok insanlı resimlere yönelir.
Oğulları Genç Pieter'le yaşlı Van da çok işledikleri konularına göre "Cehennem Breughel'i ve "Çiçek Breughel'i" diye anılırlar."44
Sanatçı, "Güneyin etkisinden uzakta kalıp kendi kendine yeni bir anlatıma varan ressamlardan biridir. Bereughel kendi ülkesinin köy yaşamının çekiciliğine kendini kaptırarak, buraların çalışan ve eğlenmesini bilen kaba giyimli, fakat samimi insanlarının günlük durumlarını, dramlarını ve sevinçlerini resmetti. Ancak o, bu köylü ve köy konularını gerçekçi bir gözleme dayanarak resmetmektedir. Resimleri Felemenkli koleksiyoncularca özellikle arandığından, o, sipariş değil, kendi çalışmalarını vermektedir. Böylece Breughel'in resimleri, dinsel konulu olmamakla birlikte büyük ilgi toplamış ve yeni bir gerçekçi yaşam resmi Avrupa'da yer edinmişti."45
Gerçek ve insanî olan Breughel'in gerçek yaşamı gözlemleyerek yaptığı resimlerdir bu yapıtlar. Sanatçının, köylülerin eğlencelerine katılmak için kılık değiştirdiği söylenir. Titizlikle uygulanmış ince boya tabakaları büyük bir zenginlik ve renk çeşitliliği yaratır. Pieter Breughel 16. ve 17. y.y.da ürünler veren bir ressam ailenin öncüsüdür.
Resim 18 : Dilenciler (Detay I)
İşte sanatçının incelenen yapıtlarından biri olan "Dilenciler(1568)" adlı yapıtında "dilenciler ve sakatlar grubu görülmektedir. Resmin sağında ve solunda iki tane tuğla duvar vardır. Ortada ve uzakta bir kapı görülür. Burada ana grubun yapısı görülür Bu grup çok iyi hesap edilip resme yerleştirilmiştir. Bu muhteşem hesap, resimdeki bu şanssız insanlara bir büyüklük, bir çarpıcılık katar. Buradaki insanlar ise biraz maddeleşmiş olarak görülmektedir. Bu resimde figürlerin yüzlerinde acayip bir eğlence, düşündürücü ve ürkütücü bir görünüş vardır.
Resim 19 : Dilenciler (Detay II)
Breughel, Rembrant ve Collot ile karşılaştırıldığında bu resim insanda büyük bir hayranlık uyandırır. Resim aşınmaya karşı korumalı olarak yapılmıştır. Katı betimlendiği için, bizde gereğinden çok erdem taslamayan, çağdaşları gibi, aynı türden tuhaf bir karışım, eğlence ile betimlenmiş izlenimi yaratır. Her ne kadar olağan dışı küçük boyutta bir levha olsa da kompozisyondaki korku aracılığıyla onu ayırmak mümkün. Bu yapıt hemen hemen bir anıt niteliğindedir."46
Resim 20 : Carnival ve Lent Arasındaki Kavga, Pieter Breughel,
(The Battle Between Carnıval And Lent). (461/2 x 65''), Viyana Tarih Müzesi,
Felemenk Hollandalı Rönesans sanatçısı, Tuval üzerine yağlıboya.
Çok figürlü anlatımları ile göze çarpan Breughel'in "200 yıl boyunca unutulan bazı çizimleri vardır ki bunlar Rubens'in ve Andriaen Brouwer'in çizimleri ile karıştırılmış ve onlara ait oldukları sanılmıştır."47 Breughel'e kadar olan dönem içerisinde, özürlüler gibi hayatın gerçek bir yüzünü yansıtan resimlerin, tam manasıyla izleyiciye sunulmasından söz etmek pek mümkün değildir.
Bu yapıt (1959), "Breughel'in ilk resimlerinden biridir. Bu resimde renk ve tasarımın büyük bir birleşimi vardır. Resim büyük ayrıntılar topluluğudur. Hollanda'daki günlük hayat resmedilmiştir. Konu, temizlik, saflık gibi insanî duyguları gösterir. Breughel bu eserinde bir panayırı konu almıştır. Her sene yapılan bu panayırın yüzlerce farklı yönü resmedilmiştir Önde şişman bir prensle yaşlı bir adamın kavgası göze çarpar. Bazı insanlar yemek yerken, bazıları ise kiliseden çıkarken görülür. Resim, İllüstiratif nitelikte allegonik figürlerden oluşur. Ufuk çizgisi daha yüksektedir. Güneşli bir gün resme canlılık verir."48
Resim 21 : Carnival ve Lent Arasındaki Kavga (Detay I)
Breughel, bu çalışmasında ifadeciliğin en güzel örneklerini vermiştir. Kalabalıkta, kargaşanın içinde nereye gideceğini bilemeyen sakat insanların tuvalin sol tarafında oluşturdukları endişeli savruluş hemen hissedilir.Figürlerin ruhlarındaki acı, hüzün ve bedenlerindeki eksik oluşluk ustalıkla yansıtılmıştır. Sanatçı, özürlü insanların toplumdaki yerini ve yaşam standardını ele almıştır.
Resimde, bir sokakta günlük yaşanan ne varsa resmine sokmuş, kalabalıktaki insan figürlerini ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak, hareketli bir biçimde resmetmiştir. Felemenk anane ve kültür yapısını en iyi yansıtan sanatçı, toplumun her kesimi ile ilgilendiği için, güncel yaşamdaki engelli insan olgusunu da es geçmemiş, onları da sanatına dahil etmiştir.
Resim 22 : Körler Hikâyesi (Körler/Körler Parabolu), 1568, Pieter Brueghel,
(0,86x1,54)Ulusal Müze-Napoli, Felemenk Hollandalı Rönesans
Sanatçısı, Tuval üzerine yağlıboya
Yaşlı Pieter Brueghel de, Bosch'un düşüncelerine çok yakın izler görülür. O da bu çarpık dünya üstüne düşünür ve örneğin "Körler" yapıtında olduğu gibi "düşüncelerini resme geçirir. Saçmayı, acı komikliği, çirkinliği ve alaycılığı ortaya döker. Brueghel ülkesinin İspanya ile olan savaşlarını da yaşamış, gördüklerini resme geçirmiştir. Sakat ve dilencilerden oluşan insanlarıyla bir sefaleti ortaya döker, onların yazgısını acı bir alaycılıkla yorumlar. Birbirini çukura doğru çeken körlerin resmi, bunun kanıtıdır.
"Ölümünden bir yıl önce bitirdiği "Körler Hikâyesi" insanlık dramının en dehşet verici örneğidir. İncil'den alınan konu, bahtsız bir körler topluluğunun perişan bir durumda ölüme doğru ilerlemelerini canlandırır. Bu zavallılar kümesi karşısında irkilen insanın, tüyleri diken diken olur. Sanatçı resmin gerisine sembol olarak bir kilise işlemiştir.bununla, ölenle ölünmez demek istemektedir. Onlar mezara giderken, bu kilesinin çanı ertesi sabah yeni bir günün başlangıcını müjdeleyecektir.
Brueghel, sanatçıların en realisti ve en beşerisidir. Bu itibarla insanlar yaşadıkça O'nun sanatı da bütün canlılığıyla yaşayacaktır."49
Tablonun sol üst ortasından sağ alt kenarına doğru ard arda, birbirine değnekle tutulan körler tasvir edilmektedir. Öndeki kör bir çukura yuvarlanmış, ona tutunanlar da düşerek üst üste yığılmışlardır. Anlam muhtemelen; dostunuzu iyi seçin, olabilir. Geniş bir peyzajı, yaygın bir ışığın yumuşattığı boyalarıyla bu sahne oldukça dramatik bir atmosfer yaratmaktadır.
Brueghel, dönem sanatçıları arasında dünyevi yani din dışı resmin esas üstadı olmuştur. O, dünyayı yaşanması gereken bir kader olarak kabul etmiştir. Yaşadığı dönemde Jan van Eyck'dan sonra memleketini resmeden ikinci ressam olmuştur.
Sanatçının "Körler" isimli tablosu ile ilgili olarak farklı birçok kaynaktan size sunduğumuz bilgileri toparlayacak olduğumuzda şunları söylemek mümkündür.
Arka arkaya, her biri, bir öncekinin bir tarafını tutmuş olan körlerden en önceki, flütünü çalarak giderken bir çukura düşüyor. Arkasından gelen de, onun üzerine kapaklanıyor. Üçüncü kör ise sopasını uzatarak ne olduğunu anlamak istiyor. Olay bir köy kenarında oluyor. Her taraf sakindir. Hemen arkada köyün evleri ve kilise görülüyor. Tiplerin dikkati çeken çehreleri, trajik bir kör iç dünyasının acı komedisini veriyor. Belki bu konu, Mattheus'un bir sözünden esinlenmiştir. Bu İncil yazarının, "Eğer bir kör diğerine kılavuz olursa, ikisi de çukura düşer" sözünün sanatçı için esin kaynağı olabileceği düşünülmektedir.
Sanat Tarihi içinde çok önemli bir yere sahip olan Rönesans Dönemindeki sanatçıların, özürlü figürleri yapıtlarında nasıl ele aldıklarını birkaç örnekle size sunduk. Elbette ki söz konusu figürlerin, resim sanatında işlenişi bu dönemle sınırlı kalmamış, her devre ve akımda kendini göstermiştir.
Araştırmanın geri kalan kısmında sunulan yapıtlar, peyzajda, portrede, figüratifte, enteryörde, sürrealist görüşte, zihinsel ve bedensel engelli figürlerin hangi biçimlerde ele alındığını yansıtan örneklerle sürmektedir. Bu eserleri şöyle sıraladık:
Dostları ilə paylaş: |