Ulul emr Ebubekir ve Ömer de olamaz
Geçen sayfalarda da açıkça belirttiğimiz gibi ulul emr ayetinden maksat Ebubekir ve Ömer’de olamaz. Bütün bu bilgilerin yanı sıra Ebubekir ve Ömer’in sorulara cevap veremeyişi ve hatta hadis ve tarih kitaplarında yer aldığı üzere ilahi hükümlere aykırı görüş belirtmeleri bu görüşü teyit etmektedir. Bu konuda el-Gadir kitabının altıncı ve yedinci ciltlerine müracaat ediniz.
Ehl-i Sünnet kitaplarının bazısında nakledilen ve Ebu Bekir ile Ömer’e itaat edilmesini emreden bir hadiste ise şöyle yer almıştır: “Benden sonra Ebubekir ve Ömer’e iktida ediniz” bu hadiste bir çok açıdan tartışılır durumdadır. Bu hususlardan biri hadisin senedinde Abdulmelik b. Umeyr’in olmasıdır. Oysa Tehzib’ul Kemal3 adlı kitapta Ahmed b. Hanbel’den bu kimse hakkında şöyle dediği nakledilmektedir: “Abdulmelik b. Umeyr gerçekten de çelişkili hadisler nakletmiştir. Naklettiği beş yüz hadisin bir çoğunda hata etmiştir.” Ahmed b. Hanbel onun zayıf olduğunu hatırlatmış ve Ebu Hatem’den şöyle nakletmiştir: “Abdulmelik hadis hafızı değildir. Ölmeden önce hafıza kaybına uğramıştır.” Tirmizi’nin senedinde1 ise Salim b. Ala Muradi adında bir kimse vardır. İbn-i Muin ve Nesai bu kimseyi zayıf kabul etmişlerdir. 2 Aynı şekilde Tirmizi’nin senedinde Said b. Yahya b. Said’ul Emevi adlı birisi vardır ki İbn-i Hacer onun hakkında Salih b. Muhammed’den şöyle dediğini nakletmiştir: “O sürekli hata eden bir kimseydi.”3
Bundan öte eğer bu tür hadisler sabit olsaydı Ebubekir ve Ömer Sakife’de bunları delil olarak ortaya sürer ve hilafet için salahiyetleri olduğunu ispat ederlerdi. Oysa böyle bir şey kesinlikle nakledilmemiştir. Bu da böyle bir hadisin doğru olmadığını ve uydurulduğunu kesin bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ulul emr şeri velayet sahipleri de (baba gibi) değildir
Ulul emr mutlak bir şekilde baba, ata ve benzeri kimseler gibi şeri velayete sahip olan insanlar da olamaz. Bu konuda daha önce açıkladığımız bilgiler ışığında apaçık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Ululemr ve menzilet, itaat, sakaleyn hadisleri Menzilet hadisi
Hakim Haskani’nin1 Şevahid’ut Tenzil’de2 ulul emr ayetinin tefsiri hakkında naklettiği hadiste kendi isnadıyla Mücahid’den şöyle rivayet etmiştir: “Sizden olan emir sahipleri” ayeti hakkında Mücahid şöyle demiştir: Ayet-i kerime müminlerin Emiri Ali hakkında nazil olmuştur. Allah resulü onu Medine’de kendi yerine geçirdiği zaman bu ayet nazil olmuştur ve Ali (a. s.) İse şöyle buyurmuştur: “Beni kadınlara ve çocuklara sorumlu mu tayin ediyorsun?” Peygamber (s. a. a.) Şöyle buyurmuştur: “Sen bana oranla Harun’un Musa’ya olan nispeti gibi olmasını istemez misin nitekim Musa da Harun’a, “kavmim içinde benim yerime geç” diye buyurmuştur. “sizden olan emir sahipleri” ayetinin mısdakı da Ali b. Ebi Talib’tir. Allah onu bizzat Peygamber zamanında kendisinden sonra ümmete yönetici tayin etmiştir. Böylece Hz. Ali (a. s.) Medine’de Peygamber’in yerine geçmiştir. O halde Allah kullarını ona itaat etmeyi ve ona muhalefette bulunmamayı emretmiştir.”
Bu hadiste tabiiden olan büyük alim, müfessir ve mücahid ayetin nüzul sebebinin Peygamber’in (s. a. a.) Ali’yi (a. s.) Medine’de bıraktığı bir zamanda nazil olan ulul emr ayeti olduğunu söylemektedir.
Bu hadiste Harun’a Musa’ya oranla isnat edilen bütün makamlar Peygamber’e oranla Hz. Ali’ye isnat edilmiştir. Bu makamlardan biri de Harun’un Musa’nın halifesi olmasıdır. Bu hilafet –ki bunun gereği olarak bütün Müslümanlar Hz. Ali’ye itaat etmekle yükümlüdürler- Ali (a. s.) İçin karar kılınmıştır.
Şu önemli noktayı da hatırlatmak gerekir ki bu nüzul sebebinden de öte menzilet hadisi Şii ve Sünni her iki grup arasında da kesin ve sabit olan hadislerdendir. Öyle ki menzilet hadisinin beyanından sonra da mezkur nüzul sebebi hakkında hakim Haskani şöyle diyor: “Bu şeyhimiz Ebu Hazim Hafız’ın hakkında, “Ben onları beş bin senetle naklettim” diye buyurduğu menzilet hadisidir.”
Bu yüzden bu hadisin muteber oluşu hususunda hiç bir şek ve şüphe yoktur. İbn-i Esakir gibi büyük muhaddisler de kendi kitaplarında bu hadisi bir çok sahabeden rivayet etmişlerdir.”1
Bu hadisin de delalet ettiği gibi Hz. Ali (a. s.) Peygamberden sonra ümmetin en üstünü ve bilginidir, Peygamber’in kendi hayatında ve ondan sonra da yerine geçen halifesidir.
İtaat hadisi
Ulul emr ayetini Hz. Ali’ye uyarlayan güçlü delillerden biri de itaat hadisidir. Bu hadiste farklı lafız ve yollarla nakledilmiştir.
Hakim Nişaburi Kitab’ul Mustedrek Ale’l Sahiheyn’de2 bu rivayeti nakletmiştir ve Zehebi’de sayfa altındaki Telhis’te bu hadisin sahih olduğunu önemle vurgulamıştır.
Hadisin metni şöyledir: Allah Resulü (s. a. a.) Şöyle buyurmuştur: “Her kim bana itaat ederse şüphesiz Allah’a itaat etmiştir ve her kim de bana isyan ederse şüphesiz Allah’a isyan etmiştir. Her kim Ali’ye itaat ederse şüphesiz bana itaat etmiştir. Her kim de Ali’ye isyan ederse hiç şüphesiz bana isyan etmiştir.”
Bu hadiste Ali’ye itaati kendine itaat ile birlikte karar kılmıştır. Nitekim kendisine itaati de Allah’a itaat ile birlikte zikretmiştir. Aynı şekilde ona isyanı da kendisine isyan saymış ve kendisine isyanı da Allah’a isyan olarak karar kılmıştır.
Bu hadis açık bir şekilde Hz. Ali’ye itaatin kendisine itaat gibi farz olduğuna delalet etmektedir. Bu hadisin içeriği ulul emre itaatin Allah resulüne itaat olduğuna delalet eden ulul emr ayetinin içeriğinin aynısıdır. Hakikatte bu hadis müminlerin Emiri Hz. Ali^’ye uyarlanma noktasında ulul emr ayetinin tefsir edicisi konumundadır.
Aynı şekilde bu hadis Hz. Ali’nin masum olduğuna da delalet etmektedir. Zira itaat emrin bir gereğidir. Emir ve ferman olmaksızın itaat söz konusu değildir ve emir ise iradeye dayalıdır ve irade ise fiildeki maslahatı derk etmek ve şevkin sonucudur. Hz. Ali’ye itaat Peygamber’e (s. a. a.) İtaat ile birlik ve gereklilik teşkil eden hadisin gerektirdiği bir şey olunca onun emri de tıpkı Peygamber’in emri ve onun iradesi de tıpkı Peygamber’in iradesi ve maslahat derki de tıpkı Peygamber’in bir maslahatı derk etmesi gibi sayılmaktadır ve bu da Hz. Ali’nin ismetini göstermektedir.
Dostları ilə paylaş: |