İçinde “çocuklarımız, kadınlarımız ve nefislerimiz” ifadesinin sadece Ali Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a. s.) İçin kullanıldığı bir başka hadis ise “şura günü” hadisidir. Bu hadiste müminlerin Emiri Hz. Ali (a. s.) Şura ashabı için (Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf, Talha, Zübeyr, Sad b. Ebi Vakkas) bu şuranın teşkil edildiği ve Osman’ın hilafetiyle sonuçlanan gün kendi faziletlerini hatırlatmaktadır.
Şöyle ki faziletlerinden her birini hatırlatarak onları Allah’a and içirmekte ve onlardan bu faziletlerin kendilerine ait olduğu hususunda itiraf almaktadır. Hadis şöyle beyan etmektedir: “Asım b. Zemere, Hubeyre ve Amr b. Vaile Hz. Ali’nin şura günü şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: “Allah’a yemin olsun ki sizlere, hiçbir Kureyşli Arap ve Acemin reddedemeyeceği ve aksini söyleyemeyeceği bir takım deliller söyleyeceğim. Sizleri kendisinden başka hiçbir ilahın olmadığı Allah’a and içiririm ki acaba sizin aranızda benden daha önce Allah’ın birliğine iman etmiş bir kimse var mıdır?” Onlar, “Allah’a yemin olsun ki hayır” dediler.
Hz. Ali (a. s.) Şöyle buyurdu: Sizleri Allah’a ant içiririm ki acaba sizin aranızda benden başka Peygamber’in bir kardeşi var mıdır? Allah resulü (s. a. a.) Müminlerin arasında kardeşlik karar kıldığı zaman beni de kendi kardeşi karar kıldı. Beni kendisine oranla Musa’nın kardeşi Harun mesabesinde gördü. Şu farkla ki ben Peygamber değilim.”
Onlar, “gerçek söylediğin gibidir” dediler.
Hz. Ali (a. s.) Şöyle buyurdu: “Acaba sizin aranızda benim gibi temiz kılınmış bir kimse var mıdır? Allah Resulü (s. a. a.) Sizin evlerinizin camiye açılan kapattığı ve benim kapımı açık bıraktığı ve de ev ve mescitte onunla olduğum bir sırada amcası Abbas ayağa kalkarak şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü, bizim evlerimizin kapılarını kapattın ve Ali’nin (a. s.) Evinin kapısını ise açık bıraktın.”
Peygamber (s. a. a.) Şöyle buyurdu: “Onun kapısının açık tutulmasını ve sizlerin kapılarınızın kapatılmasını emreden Allah idi.”
Oradakiler, “gerçekler dediğin gibidir” dediler.
Hz. Ali (a. s.) Şöyle buyurdu: “Sizleri Allah’a ant içiririm ki sizin aranızda Allah ve Resulü’nün benden daha çok sevdiği bir kimse var mıdır? Oysa Allah Resulü (s. a. a.) Hayber günü sancağı kaldırarak şöyle dedi: “Şüphesiz bu bayrağı Allah ve Resulü’nü seven ve Allah ve Resulü’nün de kendisini sevdiği bir kimseye vereceğim.
Ayrıca kızartılmış kuş hakkında da Allah Resulü (s. a. a.) Şöyle buyurmuştur: “Ey Allah’ım’! Herkesten daha çok sevdiğin kimseyi yanıma gönder de onunla yemek yiyeyim.” Bu duanın ardından ben geldim. Bu konu benden başka hanginiz hakkında gerçekleşmiştir.”
Onlar, “Gerçekler dediğin gibidir” dediler.
Hz. Ali (a. s.) Şöyle buyurdu: “Sizi Allah’a ant içiririm ki aranızda Allah hükmünü neshetmediği müddetçe, gizlice konuşmadan dolayı sadaka veren benden başka kimse var mıydı?” Onlar, “gerçekler dediğin gibidir.” Dediler.
Hz. Ali (a. s.) Şöyle dedi: “Sizi Allah’a ant içiririm ki acaba aranızda benden başka Kureyş’in ve Arapların müşriklerini Allah ve Resulü yolunda öldüren başka bir kimse var mıdır?” Onlar, “Hayır, gerçekler dediğin gibidir” dediler.
Hz. Ali şöyle buyurdu: “Sizleri Allah’a and içiririm ki acaba aranızda Allah Resulü’nün hakkında ilminin artması için dua ettiği ve işiten kulağı olmasını arzuladığı benden başka bir kimse var mıdır?” Onlar, “Hayır, gerçekler dediğin gibidir” dediler.
Hz. Ali (a. s.) Şöyle buyurdu: “Sizleri Allah’a and içiririm ki aranızda Peygamber’e akrabalığı benden daha yakın olan, Peygamber’in kendisini nefsinden saydığı çocuklarını da kendi çocuğu karar kıldığı bir başka kimse var mıdır?” Onlar, “Allah’a yemin olsun ki hayır” dediler.”1
Gördüğümüz gibi bu hadise göre Peygamber’in (s. a. a.) Allah’ın emriyle mübahele sahnesine getirdiği kimseler sadece Ali, Fatıma Hasan ve Hüseyin olmuştur.
Hadislerin Sıhhat ve İtibarı
Ehl-i Sünnet kaynaklarından naklettiğimiz bu hadislerle yetiniyoruz. Bu hadislerin içeriğinin, yani mübahele sahnesinde hazır olanların Ehl-i Beyt’ten beş kişi (Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin) olduğu hususunda sadece Hakim-i Nişaburi’nin söylediği sözleri aktarmakla yetiniyoruz: Hakimi Nişaburi, Ma’rifet’ul Ulum’il Hadis kitabında2 önce mübahele ayetinin nüzulünü İbn-i Abbas’tan nakletmektedir. Ardından Hz. Ali’nin (a. s.) Peygamber’in nefsi olduğunu, “kadınlarımız”dan maksadın Hz. Fatıma, “çocuklarımız”dan maksadın ise Hz. Hasan ve Hüseyin’in olduğu beyan etmektedir. Daha sonra da tefsir kitaplarında İbn-i Abbas ve diğerlerinden nakledilen rivayetleri mütevatir kabul ederek, “Allah resulünün (s. a. a.) Ehl-i Beytine, “Bunlar benim çocuklarım, nefislerim ve kadınlarımdır” diye buyurduğu sözünü hatırlatmaktadır. Cabir b. Abdullah, İbn-i Abbas ve Müminlerin Emiri Hz. Ali’den nakledilen bu konudaki hadisler çok çeşitli yollarla nakledilmiştir. Bütün bunları burada aktarmak mümkün değildir. Bu yüzden bu hadislerin yer aldığı veya işaret edildiği bazı kaynakları dipnotta vermek yerinde olur düşüncesindeyiz.1
2- İmamiye Şiasının Hadisleri
Şia hadisleri arasında da bu olay hakkında çok çeşitli hadisler bulmak mümkündür. Bunlardan bazı örneklerin aktarılmasının uygun olduğunu düşünüyoruz:
Birinci Hadis
İmam Sadık’tan nakledildiği üzere Necran Hıristiyanları Peygamber’in (s. a. a.) Yanına geldiği zaman namaz vakitleri gelmişti. Onlar çanlarını çalarak kendi merasimleri esasınca namazlarını kıldılar. Ashab şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! Bunlar mescidinizde böyle yapıyorlar. Peygamber şöyle buyurdu: “Onları bırakınız!”
Necran Hıristiyanları ibadetlerini bitirdikten sonra Allah resulünün yanına geldiler ve şöyle dediler: “Bizi neye davet ediyorsun?” Peygamber (s. a. a.) Şöyle buyurdu: “Allah’ın birliğine, benim Allah’ın elçisi olduğuma, İsa’nın Allah’ın yaratığı ve kulu olduğuna, yediğine, içtiğine ve def-i hacet ettiğine inanmaya.”
Onlar şöyle buyurdu: “Eğer İsa Allah’ın kulu ise o halde babası kimdir?” Bunun üzerine Peygamber’e vahiy nazil oldu ve onlara Adem hakkında ne düşündükleri soruldu. Zira Adem de Allah’ın kulu ve yaratığı idi, yiyor, içiyor ve evleniyordu.
Onlar, “Evet doğrudur” dediler. Bunun üzerine Peygamber onlara şöyle buyurdu: “Eğer Allah’ın kulu ve yaratığı olan herkesin bir babası olması gerekiyorsa o halde Adem’in babası kimdir?”
Onlar cevap veremediler. Allah şu iki ayet-i kerimeyi nazil buyurdu: “Gerçekten Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah o'nu topraktan yarattı. Sonra o'na; ol dedi, o da oluverdi. Sana ilim geldikten sonra; kim seninle tartışırsa de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra lanetleşelim. Allah'ın lanetinin yalancıların üstüne olmasını dileyelim.”1
Peygamber (s. a. a.) Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Benimle mübahele ediniz. Eğer ben doğru söylüyorsam azap sizin üzerinize nazil olur ve eğer yalan söylüyorsam azap bana nazil olacaktır.”
Onlar da bunun üzerine, “İnsaf üzere hüküm verdin” dediler. Böylece mübahale etmeyi kararlaştırdılar. Onlar evlerine döndükleri zaman başta gelenleri onlara şöyle dedi: “Eğer Muhammed kavmiyle birlikte mübahele etmeye gelecek olursa o peygamber değildir ve onunla mübahele ederiz. Ve eğer ailesini ve yakınlarını mübahele için getirecek olursa o zaman biz onunla mübahele etmeyiz.”
Sabah olduğunda Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin, Fatıma’nın, Hasan ve Hüseyin’in Peygamber (s. A. A. ) ile birlikte geldiğini gördüler, bunun üzerine, “Bunlar kimdir?” Diye sordular: Onlara şöyle dediler: “O adam Peygamber’in amcasının oğlu, vasisi ve damadı Ali b. Ebi Talip’tir. O kadın Peygamber’in kızı Fatıma’dır, o çocuklar da Hasan ve Hüseyin’dir.”
Onlar bunun zerine mübahele etmekten vazgeçtiler ve Peygamber’e şöyle dediler: “Biz senin rızayetini elde etmeye çalışacağız. Bizi mübahele etmekten maruz gör.” Bunun üzerine Peygamber de onlarla anlaşma imzaladı ve onların cizye vermeleri kararlaştırıldı.”1
Dostları ilə paylaş: |