Eğitim meselesi yıl içerisinde gerek gazetelerde gerek Mecliste gündeme gelen bir konu olarak ayrıca dikkat çekmektedir. Cumhuriyet’in ilanına kadar Halkçılık ilkesiyle de koşutluk oluşturacak şekilde iyileştirilmeye çalışılan eğitim hizmeti Cumhuriyet’in ilanıyla “yeni düzen”e uygun olarak verilmesi gereken bir hizmet ve devletin temel görevi olarak görülmeye başlanmıştır denebilir.
1923 yılı savaş boyunca ihmal edilmek durumunda kalınan eğitim alanının yeniden düzenlenmeye başlandığı yıl olarak öne çıkmaktadır. Hükümet programı eğitim konusunda birkaç önemli noktaya vurgu yapmaktadır.112 Buna göre ilköğretimin zorunlu kılınmasına ve ilköğretimde eğitim verecek kadroları yetiştirecek “iptidai ve orta darülmuallimin mektepleri” açılmasına ağırlık verilecektir. Bu yolla ülke genelinde ilköğretimin yayılmasına çalışılacaktır. Bir diğer önemli nokta ise ilköğretimi bitirenlerin mesleki eğitime yönlendirilmesidir. Bunun için “altı senelik iptidaî tahsilinden sonra tedricen ziraat, sanayi ve ticarete müteveccih iki senelik ikmal sınıfları açılarak yüksek tahsil edemiyen gençlerin bu sınıflara devamları mecburî tutulacaktır.” Savaş sonrasında özellikle ticaret ve zanaatla uğraşan gayrimüslimlerin büyük bir kısmının göç etmesi ya da mübadeleye tabi tutulmasının bu alanda bir boşluğa neden olduğu düşünülürse, mesleki eğitime verilen önem daha kolay anlaşılacaktır. Ayrıca kadınların eğitim görmesine de önem verilmesi dikkat çekicidir. Programın Maarif başlığının 9. Maddesi bununla ilgilidir. “Kadınların tahsiline de erkeklerin tahsili kadar ehemmiyet verilecektir. Bu maksatla muhtelif merkezlerde mütekâmil darülmuallimatlar ve kız liseleri açılmaya başlanılmıştır. Tedricen kız sanai idadileri de açılacaktır.”
Hükümetin eğitim programı açısından darülfünunların özel bir öneme sahip oldukları bilinmektedir. Özellikle ilköğretimin içinde bulunduğu kötü durum açısından önce öğretmen okullarının ıslahı ve yaygınlaştırılmasına gidildiği anlaşılmaktadır.113 Bir taraftan da bu okulların nitelikli personel gereksinimi dikkat çekmektedir. Özellikle Yozgad darülmualliminine öğretmen tahsis edilemeyişi üzerine çıkan tartışmalar, Maarif Vekili İsmail Sefa Bey hakkında verilen gensoru oylamasına kadar gidecektir. Tartışmalar 5 Eylül günlü içtimada Bozok mebusları Süleyman Sırrı ve Hamdi Beyler tarafından verilen soru önergesiyle başlamış, Vekil 17 Eylül’de önergeye yanıt vermiştir. Buna göre öğretmen okullarında ders verecek yeterli personelin bulunamadığı, ayrıca Yozgat’taki okuldaki üç öğretmenin yalnızca birisinin idadi mezunu olduğu ve diğerlerinin ilkokul ve medrese mezunu oldukları ifade edilmiştir. Bu öğretmenlerin, öğretmen yetiştirecek durumda olmadığını, ama hepsinin ilkokullarda ders verebileceğini, bunun da üç iptidai mektep demek olduğunu dile getiren Vekil, ülke genelinde öğretmen yetiştirmenin bir sorun olduğunu ve bunun için yeni öğretmen okulları kurmaya çalıştıklarını bildirmiştir. Tartışmalar usul gereği (sual takrirlerine verilen yanıtların yarım saatle sınırlandırılması nedeniyle) kesilmişse de herhangi bir karar alınamamıştır. Bunun üzerine Süleyman Sırrı Bey 29 Eylül günlü içtimada ademiitimat önerisinde bulunmuştur. Uzun süren beyanat ve tartışmaların sonrasında Maarif Vekili güvensizlik oyu almamıştır.114
Bu konuda en temel sorun il özel idarelerinin yetersiz bütçeleri nedeniyle iptidai mektepleri kapatmak zorunda kalmaları gibi görünmektedir. Gazetede sıkça karşımıza çıkan haberlere göre çoğu il özel idaresi okulları kapatmak durumunda kalmaktadır. Ayrıca özel idarelerin öğretmen maaşlarını ödeyemediklerinden dolayı öğretmenlerin greve gitmesi söz konusu olacaktır.115
Eğitim konusundaki bir önemli program maddesi de Heyeti İlmiye kurulmasıdır. Bugünkü eğitim şûralarının bir bakıma atası olan bu Heyetin düzeltilerek ilmi konularda Maarif Vekaleti’ne destek olması sağlanacaktır.
Heyeti İlmiye’nin toplanması hakkında bir düzenleme Şubat ayında gündeme gelecektir. Hakimiyeti Milliye’nin haberine göre 1923 senesinde, bütçe hazırlanması sürecinde Heyeti İlmiye adıyla bir danışma heyeti toplanacak ve ilmi konularda Maarif Vekaleti’ne yardımcı olacaktır.116 Habere göre, Maarif Vekaleti 1339 (1923) bütçesi kadrosuna, "maarifin ıslahı için" yeni bir teşkilat ithal etmektedir. Fransa ve İspanya eğitim sistemlerinden alınan uygulamayla bakanlık teşkilatı "ilmi ve idari iki kısma" ayrılacaktır. Senede iki ay toplanacak olan bir heyet oluşturulacaktır. Çeşitli mıntıka ve müdüriyetlerden temsilcilerin katılacağı bu heyet (heyeti ilmiye) bilimsel konularda kararlar verecektir. Bu yolla idari kısımla bilimsel kısım iki ayrı birimce yönetilecektir.
Heyet ilk toplantısında önce kendine bir başkan ve başkan vekili seçecektir. 117 Buna göre Maarif Vekili müsteşarının ise başkan yardımcısı olması kararlaştırılacaktır. Heyeti İlmiye, Nafia ve Maarif vekaletlerinden gelen temsilcilerin dışında darülfünun fakültelerinden müderrisler, basından isimler, uzmanlar ve Heyeti İlmiye tarafından seçilecek uzmanlardan oluşacaktır. İlk toplantıda Maarif Vekili "Yeni doğan Türkiye'ye yeni bir maarif istikameti çizilmesi" gerektiğini vurgulayacaktır. 17 Temmuz günlü Hakimiyeti Milliye'de de Heyetin üyelerinin isimleri yayınlanacaktır.118 İsim listesinde Ziya Gökalp, Köprülüzade Fuat, Ağaoğlu Ahmet, Mustafa Rahmi, İsmail Hakkı Beyler gibi isimler bulunmaktadır ki bu isimler dönemin önemli düşün adamları ve üniversite hocaları arasındadır. Heyet Ankara’da bir üniversite kurulması, İstanbul’daki Darülfünunun kendine has bir alameti (arması) bulunması, bir İçtimaiyat (Toplumbilim) fakültesi kurulması gibi konuları tartışmış ve 15 Ağustos’ta toplantılarını tamamlamıştır.
Eğitim konusunda dikkat çeken bir beyan Mart ayında vilayetlere gönderilen Maarif Vekaleti tamimidir.119 Metinde Fransız Devrimi ve devrim sonrası duruma çokça atıf bulunmasının yanında, metnin dili ve üslubu da dikkat çekicidir. Ayrıca yıl başında denebilecek dönemde gönderilen tamim genel eğitim politikasının anlayışı hakkında yol göstericidir. Özellikle millet anlayışı, halkçılık, ittihat gibi noktalara yapılan vurgu dikkat çekmektedir milli hislerden ve bununla donatılacak gençlerden söz edilmektedir. Gençler “fikren çok kuvvetli, ilmen iyi hazırlanmış oldukları kadar ahlaken de sarsılmaz bir seciye ile mücehhez bulunmalı” “memleket dahilinde kuvvetli bir hiss-i milli ile” birleşmelidirler. Eğitim gayelerinin de kısaca açıklandığı metinde halkçılığa yapılan vurgu dikkat çekmektedir. “Halkçılığın seviye-i içtimaiye farklarını bütün ref etmesi ihtimali daha birçok zaman için bir hayaldir” ancak yine de zümre seçmeden faydalı bir eğitim verilmesini zorunlu kılar. “Halk mekteplerinin yetiştireceği güzideler avamdan olmadıkları gibi avamfirib (demagog) de olamazlar. Onlar cemiyetin faidesiz ve müstehlik unsurları değil, bilakis en faideli ve müstahsil fertleri olacaklardır.” Yapılacak olan faydalı bir eğitim vermektir. Genel bilgi verildikten sonra 1923’te uygulanacak Maarif programından söz edilmektedir. Bu programda “darülmuallimin mıntıkaları” dikkat çekmektedir. Darülmuallimin mıntıkaları Anadolu’da 15 tane olacaktır.120 Her mıntıkada “tam devreli birer sultani mektebi ile 200 talebelik birer darülmuallimat bulunacaktır.” Ayrıca “maarif merkezinde terbiye ve tedrisatın vahdetini temin için muntazaman birleşecek aleni ve faydalı münakaşalarda bulunacak bir terbiye heyeti bulunacaktır. Bu heyet doğrudan eğitime katılmayacak ancak “bilhassa terbiye-i umumiyye ve halk bilgilerine ait neşriyatla meşgul olmak, heyetin muntazaman ifa edeceği vezaiften olacaktır.” Bunların yanında köy imamlarının da ilköğretimde görev alması önerilmekte ve en azından okuma yazma konusunda onlara önem verildiği anlaşılmaktadır.
Bir diğer konu da dil derslerinin geliştirilmesi ve etkin hale getirilmesi yönündedir. Yeterli öğretmen ve imkan olmadığında yabancı dillerin eğitiminin neredeyse durmuş olduğu anlatılmakta olup “Bu noksanı süratle telafi için yeniden tali mekteplere lisan muallimi yetiştirecek bir müessese vücuda getirmeye muhtaç” olunduğu, “sultanilerde ulum ve fünundan bir kısmını Galatasaray Sultanisinde olduğu gibi Fransızca öğretmenin zorunlu olduğu belirtilmekte ve ilk tecrübe olmak üzere İzmir, Samsun ve Adana ile ecnebi iktisadiyatı ile en fazla temas eden ticaret merkezlerindeki sultanilerde bu” yöntemin deneneceği bildirilmektedir.
Bu tamime paralel olacak şekilde yıl sonunda Cumhuriyetle ilgili bir tamim daha gönderilmiştir. Görece kısa olan bu tamimde ülke genelinde Cumhuriyetin ilanıyla beraber yeni durumun eğitiminin verilmesi ve eski düzenin temel kabullerinin öğretilmemesi tembihlenmektedir. Ülke genelinde “Cumhuriyet eğitimi”yle ilgili olarak yayımlanan tamim Aralık ayında tüm illere gönderilecektir. Hakimiyeti Milliye’nin haberine göre Maarif Vekaleti tamimle okullara, yeni yılda verilecek eğitimin eski idareyle bağının koparılarak Cumhuriyet esaslarını dikkate alacak şekilde verilmesini bildirmektedir.121
Habere göre idadi ve darülmuallimlerin, il özel idarelerinden alınarak muvazenei umumiyeye [genel bütçeye] dahil edildikleri tamimen bildirilmektedir. Bu yolla bu okulların öğretmenlerinin maaşları ve sayıları üzerinde Maliye ve Maarif Vekaletlerinin hakimiyeti sağlanmaktadır.
Bu dönemde kimi kurumlarca verilen dersler de dikkat çekmektedir. Bunların bir kısmı (örneğin Muallime ve Muallimler Cemiyeti’nin Ankara’da verdikleri) mesleki olabilirken bir kısmı da daha teknik ya da politik olabilmektedir. Hakimiyeti Milliye’ye yansıyan Türk Ocaklarında verilen ve Fransız Devriminin anlatıldığı dersler buna örnektir. Edebiyattan hukuka, siyasi tarihten dış politikaya kadar çok sayıda konu Darülmuallimin hocaları ya da bazı mebuslar tarafından anlatılabilmektedir. Yılın sonuna doğru yapılan duyuruda Ankara'da Türk Ocağı'nda, Ankara'da bulunan darülfünun müderrislerinin ve bilim mütehassıslarının kendi alanlarında serbest dersler vermeye başlayacakları; bir bakıma serbest darülfünun olacak bu yapıda Ziya Gökalp'ten Mustafa Şeref'e kadar çok sayıda ismin, Hukuku İdare'den Fransız Edebiyatı'na kadar çok sayıda ders vereceği duyurulmaktadır.122
Ayrıca kuruluş çalışmalarına 1921’de başlanmış olan ve Serbest Âli Dersler Müessesei İlmiyesi adıyla kurulacak olan heyetin verdiği “serbest âli” dersleri de dikkat çekicidir.123 1921 Aralığında verilmeye başlanan dersler 1923’te de devam etmekte olup Hakimiyeti Milliye de sık sık programı sunulmaktadır. İktisattan Edebiyata kadar çok farklı alanlarda, Yusuf Akçura’dan Halide Edib’e kadar dönemin çok sayıda ünlü entelektüeli dersler verecektir.
Eğitimle ilgili bir diğer gelişme de Darülfünunla ilgilidir. 1923 Temmuzunda Darülfünunu temsil etmek üzere bir amblem oluşturulduğu haber edilmektedir.124 Yılın sonuna doğruysa Darülfünuna tüm dünyada olduğu gibi bir tüzel kişilik (şahsiyeti hükmiye) verilmesine ilişkin bir layiha hazırlanacaktır. Layiha 3 Kasım günlü içtimada Maarif ve Muvazenei Maliye Encümenlerine havale edilecekse de yıl içerisinde tekrar gündeme gelmeyecektir. Ayrıca Ankara’da bir üniversite kurulması çalışması da söz konusudur.125
Dostları ilə paylaş: |