Yabancıların bir ülkedeki politik ve iktisadi sorunlardan etkilenerek sahip oldukları o ülke varlıklarının önemli bir kısmını aniden satıp dövize dönüştürerek güvenli liman olarak tabir edilen başka ülkelere transfer edilmeleri sermaye kaçışı olarak adlandırılır.
Fitch ve S&P(Standard and Poors) gibi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ülkenin kredi notunu, ülkede siyasi riskin arttığı gerekçesiyle yatırım yapılabilir ülke notundan yatırım yapılamaz ülke notuna düşürürmüşlerdir.
Fitch ve S&P(Standard and Poors) gibi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ülkenin kredi notunu, ülkede siyasi riskin arttığı gerekçesiyle yatırım yapılabilir ülke notundan yatırım yapılamaz ülke notuna düşürürmüşlerdir.
Bu gelişmeden etkilenen-ülkenin artık riskli olduğuna inanan yabancı yatırımcılar, sahip oldukları ülke varlıklarının en azından bir kısmını satarak ve dövize dönüştürerek güvenli limanlara transfer ederler, yani ülke sermaye kaçışına maruz kalır.
Faiz haddi yükselince yurtiçi tahvillerin getirisi yabancı tahvillerin getirisine oranla kıyasla yükselir ve bu da yerli ve yabancı yatırımcıların daha fazla ülke tahvili satın almalarına ve böylece yabancı tasarrufun artmasına yol açar.
Dolayısıyla, sermaye kaçışı net ihracatın AD kadar artmasına yol açmıştır.
Dolayısıyla, sermaye kaçışı net ihracatın AD kadar artmasına yol açmıştır.
Özetlemek gerekirse, ülke siyasi riskin bedelini, daha yüksek bir reel faiz ödemek ve daha düşük bir büyüme hızına razı olmak suretiyle ödemektedir.
Miktar teorisi bir başka açıdan değerlendirilirse, klasik modelin üretim fonksiyonu, emek piyasası(sermaye piyasası) analizleri üzerine inşa edilen miktar teorisine göre, parasal bir değişikliğin uzun dönemde hasılayı etkilemesi-parasal bir değişikliğin uzun dönemde reel değişikliğe yol açması mümkün değildir.
Bu önemli husus yani parasal değişikliğin uzun dönemde reel bir değişikliğe yol açmaması hususu, kısaca paranın yansızlığı olarak nitelendirilir.