40:3 Tanrı’nın, övgümüzün hem kaynağı hem de amacı olduğunu bilelim. Ağzımıza yeni bir ezgi koyar; bu ezgi Tanrımız’a söylenen bir övgü ilahisidir.
Kurtarılışımız yalnızca Tanrı’yı övmekle değil, aynı zamanda başkalarına tanıklık etmekle sonuçlanır: “Çokları görüp korkacak ve Rab’be güvenecekler.” Bu, Rab İsa’nın dirilişiyle bağlantılıdır. Diri Tanrı’ya boş mezar mucizesi aracılığıyla kazandırılmış olan iman yolcularının sayısının çokluğunu düşünün.
40:4 Rab’bi tadan ve O’nun iyi olduğunu görenleri düşündüğünde, Diri Kurtarıcı ruhsal yaşamın en büyük, en temel gerçeklerinden birini dile getirir: “Ne mutlu RAB’be güvenen insana...” Gerçek mutluluk ve doyum yalnızca Tanrı’ya iman aracılığıyla gerçekleşir. Zaten başka türlü de olamazdı! Öyle bir biçimde yaratılmışız ki, yalnızca Tanrı’yı Rabbimiz ve Efendimiz olarak kabul ettiğimizde, yazgımızı fark ederiz. Pascal bunu şöyle ifade eder: “İnsan yüreğinde Tanrı’nın bulunması gereken bir boşluk vardır!” Augustine ise şöyle demiştir: “Ey Rab, bizi kendin için yarattın ve yüreklerimiz ‘Sende’ dinlenmedikçe huzur bulamayacaktır!”
Mutlu kişi Tanrı’ya yöneldiği gibi, kibirli ve sahte tanrıları izleyenlerden de sakınır. Yaşamın en büyük iki oyununa gelmez: Gururlu kişilerin onurlarının önemli olduğu düşüncesi ve materyalizm; zevk ve cinselliğe düşkünlük gibi, sahte tanrılar kavramı da insana geçici bir doyum sağlayabilir. Mutlu insan insanların değil, Tanrı’nın onayıyla ilgilenir. Sevinç kaynağının yalnızca Tanrı-nın huzurunda bulunduğunu fark etmiştir; putlara tapınanlar asla gerçek sevince sahip olamazlar.
Dostları ilə paylaş: |