Ka'b bin Eşref'in Öldürülmesi:
Ka’b yahudilerin ileri gelenlerinden zengin ve şair bir kimseydi. İslam ve müslümanların en şiddetli düşmanları arasındaydı. Şiirleriyle, Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e arkadaşlarını kötüleyip müslüman hanımlar hakkında hayasızca kasideler söylüyordu. Diğer yandan da müşrikleri ve diğer İslam düşmanlarını övüyor, onları müslümanlarla savaşa teşvik edici şiirler söyüyordu. Bedir savaşından sonra Mekke’ye giderek onları müslümanlardan intikam almaya teşvik edip, bu hususta şiirler söyledi. Kureyşlilere “sizin yolunuz Muhammed’in yolundan daha doğrudur” dedi. Tüm bunları yaparken Kaynuka oğullarının başına gelenlerden hiç ibret almıyordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- artık O’nun bu zararlı faaliyetlerini durdurmak istedi ve sahabelerine “Ka’b bin Eşref’i kim öldürecek” diye sordu. Muhammed bin Mesleme, Ubbad bin Bişr, Ebu Naile, Haris bin Evs ve Ebu Abes bin Cibr gönüllü olarak çıktılar. Muhammed bin Mesleme onlara komutan olarak tayin edildi.
Muhammed bin Mesleme ve arkadaşları O’nu öldürmek için aralarında bir plan hazırladıktan sonra Ka’b’ın yanına gelip: “Muhammed bizden sadaka isteyerek, bizi zor durumda bırakıp, sıkıntıya düşürüyor”dedi. Ka’b O’nun bu sözünden çok memnun oldu ve sevindi. “O’na haddini bildirmek lazım” dedi. Muhammed bin Mesleme O’ndan bir miktar ödünç yiyecek aldıktan sonra ayrıldı.
Ertesi gün Ebu Naile de gelerek O’nunla aynı Muhammed bin Mesleme’nin konuştuğu gibi konuştu ve Ka’b’a “Benim gibi düşünen çok arkadaşım var. Onları sana getireyim de onlara satış yap ve ikramda bulun” dedi. Ka’b O’nun bu teklifini memnuniyetle kabul etti. Hicri 3. yılın Rebiul evvel ayının 14. gecesi. Sözkonusu kişiler silahlanmış olarak Ka’b’ın kalesine geldiler. O’nu dışarıya çağırdılar. Ka’b yeni evlendiği karısı ile beraberdi. Aşağı inmek isteyince karısı O’na
“Gitme, kan kokusu hissediyorum” dedi. Ancak Ka’b O’nu dinlemedi ve aşağı indi. Gelenleri karşılamak üzere dışarı çıktı. Hep beraber dolaşmaya başladılar. Ebu Naile O’na
“Ne güzel kokuyorsun” deyip başını koklamak üzere izin istedi. Ka’b iltifattan memnun olarak izin verdi. Sırayla hepsi O’nun başına sürdüğü güzel kokuyu kokladılar. Aynı şekilde ikinci ve üçüncü kere olmak üzere yine izin isteyip başını kokladılar. Bu arada bir fırsatını bulan İbni Mesleme kılıcını çekerek O’nu öldürdü. Ka’b korkunç bir çığlık attı. Kaledekiler uyandı. Ancak müslümanlar kaçarak selametle Resululah -sallallahu aleyhi vesellem-’ın yanına döndüler. Böylece büyük bir fitne ateşi söndürülmüş oldu. Yahudi yılanları bu olaydan sonra bir müddet kalelerine kapandılar.
Kırda Seriyyesi:
Kureyşliler Bedir yenilgisinden sonra ticaret kafilelerini,Batı güzergahından Şam’a göndermeye korkuyorlardı. Bu sebepten dolayı kervanlarını artık Necd yoluyla, Irak üzerinden göndermeye başladılar.Hicretin 3. yılında Cemadel-âhir ayında Kureyşliler Necd yolundan gitmek üzere Safvan bin Ümeyye komutasında büyük bir kafile hazırladılar. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- bunu haber alır almaz Zeyd bin Harise komutanlığında yüz kişilik bir süvari birliği gönderdi. Kervan Necd bölgesinde Kırda denilen bir pınarın etrafına konaklamıştı. Zeyd ani bir baskın düzenleyerek kervanın tamamını ele geçirdi.Kervanda bulunan Kureyşlilerin tamamı kaçtılar.Ancak kafilenin kılavuzluğunu yapan Furat bin Hayyan yakalanarak esir edildi.Furat daha sonra İslâm’a girdi.Ele geçen ganimet yüzbin dirhem değerindeydi. Bu, Kureyş’in Bedir hezimetinden sonra tattığı en acı darbedir.
Uhud Gazvesi:
Müşrikler Bedr’in intikamını almayı düşünürken Kırda’da hezimete uğramaları onları adeta şok etti. Öfkeden kudurdular. Müslümanları yok etmek için harekete geçtiler. Büyük bir ordu oluşurmak amacıyla bağış toplamaya başladılar. Çeşitli şairler görevlendirerek halkı savaşa teşvik edip intikam duygularını kabarttılar. Sonuçta üçbin deve, ikiyüz at ve yediyüz zırh ile donatılmış üçbin savaşçıdan müteşekkil büyük bir ordu oluşturdular. Yanlarına askerlere moral vermeleri için kadın şarkıcılar da alarak Ebu Süfyan’ın komutasında Medine’ye hareket ettiler. Bu ordunun sancaktarlığını Darr oğulları pehlivanları yapmaktaydı. Müşrik ordusu tüm kin ve öfkesiyle Medine yakınlarına kadar gelip, Uhud ve Ayneyn dağları yakınındaki geniş Kanat vadisine kamp kurdular. Bu olay, Hicri 3. yılın Şevval ayının altısında cuma günü gerçekleşmiştir.
Müşrik ordusunun çıkış haberi Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’a ulaşır ulaşmaz askeri devriyeler çıkararak, Medine’ye yönelik ani müşrik baskınına karşı tedbir aldı. Müşrik ordusu Medine yakınlarına kadar gelince Allah Rasulu -sallallahu aleyhi vesellem- müslümanlarla Medine’nin savunma planları hakkında danışmalarda bulundu. Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’in görüşü Medine’de kalmak ve bir düşman saldırısı olursa erkeklerin göğüs göğüse çarpışması, kadınların da evlerin tavanından düşmanı taşa tutması doğrultusundaydı. Münafıkların başı Abdullah bin Übey de bu görüşteydi. Böylece evinden çıkma zahmetinden kurtulmak istiyordu. Ancak gençler duygulara kapılarak, düşmanla meydan savaşına girilmesi konusunda ısrarları üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- düşmanla meydan muharebesi yapmaya karar vererek ordusunu üç alaya ayırdı.
Muhacirler Alayı: Bu alayın sancağını Musab bin Umeyr’e verdi.
Evs Alayı: Bu alayın sancağını Üseyyid bin Hudayr teslim aldı.
Hazrec Alayı: Bu alayın sancağını da Habbab bin Münzir taşıdı. İslam ordusu ikindi namazını müteakip Uhud dağına doğru harekete geçti. Şeyheyn mevkine vardıklarında Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- askeri geçit resmi yaptırarak, yaşları henüz küçük olanları geri çevirdi. Ancak Rafi bin Hudeyc ok kullanmadaki maharetinden dolayı yaşı küçük olmasına rağmen izin alarak orduda kaldı. Semure bin Cundup bunu görünce Hz. Peygambere yaklaşarak “Ben Rafi’den daha güçlüyüm. O’nu güreşte yenebiliyorum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ikisinin güreşmesini emretti. Gerçekten de Semure, Rafi’yi yenince O’na da savaşa katılma iznini verdi.
İslam ordusu akşam ve yatsıyı Şeyheyn bölgesinde kılıp, burada geceledi. Gece nöbetçi olarak elli kişi görevlendirildi. Sonra sabah namazından önce harekete geçtiler. Sabah namazını düşmanın çok yakınlarındaki Şavt mevkiinde kıldılar. Burada münafıkların başı Abdullah bin Übey üçyüz kişilik yandaşıyla beraber İslam ordusundan geri çekildi. Onların bu tavırları Seleme oğulları ve Harise oğulları arasında moral bozukluğuna neden oldu. Neredeyse onlarla dönmek üzereyken, Allah onları korudu. Ve Hakk üzere sabit kıldı. Abdullah bin Übey’in çekilmesiyle İslam ordusu bin kişiden, yediyüz kişiye düşmüştü.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- düşmanı Batı’sından bırakarak kısa yoldan Uhud Dağı’na yönelip Vadinin dağ tarafındaki ağzına mevzilendi. Arkasını dağa verdi. Böylece düşman ordusu Medine ve İslam ordusu arasında kalmış oldu
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- burada ordusunu teftiş etti ve askerine iş bölümü yaptı. Elli savaşçı seçerek Abdullah bin Cübeyr komutasında, Rima tepesine (Ayneyn Tepesi) mevzilenmelerini emretti. Orada müşrikleri ok yağmuruna tutarak cepheyi savunmalarını ve ister zafer ister yenilgi olsun mevzilerini asla terketmemeleri talimatını verdi. Müşrik süvarilerinin dağı dolaşarak orduyu arkadan vurabilecekleri ihtimaline karşı bu tedbiri aldı.
Müşrikler de ordularını savaş düzenine sokarak savaş meydanına doğru harekete geçtiler. Müşriklerin hanımları ve şarkıcı kızlar def çalıp hamasi şarkılar söyleyerek, ordu safları arasında dolaşıyor ve onları savaş ve kahramanlığa teşvik edip şu mealde beytler okuyorlardı:
“Biz sabah yıldızının kızlarıyız. Yumuşak kadifeler döşer, güzel halılar üzerinde yürürüz. İleri atılırsanız sizinle kucaklaşıp sizi mutlu ederiz; yok geri dönerseniz sizin yüzünüze bakmaz sizden ayrılırız.”
Ve sancaktarlara görevlerini hatırlatarak şöyle teğanni ediyorlardı:
“Haydin Abdü’d Darr oğulları,
Haydin arka hamiller
Vurun, keskin kılıçlarla vurun!”
Dostları ilə paylaş: |