SosiologiYA. Sosial psiXologiYA. Sİyasət sociology social pshychology politics 2022 Cild 2, n 3


SOSĠOLOGĠYA. SOSĠAL PSĠXOLOGĠYA. SĠYASƏT



Yüklə 1,75 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə66/117
tarix06.02.2023
ölçüsü1,75 Mb.
#123053
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   117
Ali Asker. Cait Çakmak. JURNAL Cild 2 N 3 (1)

SOSĠOLOGĠYA. SOSĠAL PSĠXOLOGĠYA. SĠYASƏT
SOCIOLOGY. SOCIAL PSHYCHOLOGY. POLITICS 2022 Cild 2, N 3 
49-64 
 


~ 57 ~ 
Ekmeleddin İhsanoğlu, Özal‘ın çabasını şu şekilde açıklar: “Turgut Bey‟in Bosna meselesinde de 
büyük bir katkısı oldu. O dönem Turgut Bey cumhurbaşkanıydı. Turgut Bey‟in desteğiyle bu 
meselede müdahil olduk. İki yerde; birincisi, İSEDAK toplatışına Bosna Hersek Dışişleri 
Bakanı‟nın gelmesini sağladım…İkincisi de 1992 senesindeki Dakar Zirvesi‟nde Bosna 
temsilcisinin gelmesi için Genel Sekreter‟le beraber çok uğraştım…Bosna Hersek Dışişleri Bakanı 
Dakar‟a geldi ve kapanış celsesindeki oturumda güzel bir konuşma yaptı. Bosna Hersek için büyük 
bir destek çıktı” [23, s.61]. 
Filistin ile Turgut Özal iktidarındaki Türkiye arasındaki dış ilişkilerin ana konusu Arap-İsrail 
çatışması olmuştur. Türkiye bu çatışmanın sona ermesi konusunda aktif bir politika izlemiştir. 
Yürütülen politikadaki en önemli argüman ise Barış Su Yolu Projesi olmuştur. Turgut Özal 
Filistin‘deki toprak mücadelesiyle ilgili olarak 25 Aralık 1987‘de TBMM‘de şunları ifade etmiştir: 
“Orta Doğuda adil ve kalıcı bir barışın ancak İsrail‟in 1967‟den beri işgal ettiği Arap 
topraklarından geri çekilmesi ve Filistinlilerin meşru haklarının tanınması suretiyle 
kurulabileceğine inanıyoruz. İsrail‟in işgal altındaki Arap topraklarında yaşayan yerli halkın insan 
haklarını ihlal eden keyfi tedbirler ve uygulamalarını şiddetle kınıyoruz” [38, .426]. 
Görüldüğü üzere Turgut Özal Filistin konusunda geleneksel bir tutum sergilemiştir. Buna 
göre, 15 Kasım 1988‘de Filistin‘in bağımsızlığını ilan etmesiyle Türkiye hızla Filistin devletini 
tanımıştır. Aynı yıl bölgedeki çatışmanın sona ermesine yönelik olarak Barış Su Yolu Projesi 
sunulmuş, fakat bu proje uluslararası alanda yeterli destek görmemesi ve bazı ulusal endişelerin 
ortaya çıkması sebebiyle uygulanamamıştır. Türkiye her ne kadar Filistin yanlısı bir dış politika 
izlese de bölgede İsrail‘in haklarını kabul etmiş ve İsrail ile ilişkileri 1991‘de büyükelçilik düzeyine 
çıkarmıştır [42, s.195]. Turgut Özal‘ın Başdanışmanlığını yapmış olan Engin Güner bu durumu şu 
şekilde açıklamıştır: “Özal bütün ülkelerle dostluk kurmak niyetindeydi. İsrail ile ilişkilere de büyük 
önem verirdi çünkü İsrail‟in ve Yahudi lobisinin dünyadaki önemini de bilmekteydi. Özellikle 
Amerika‟daki öneminin bilincindeydi. Onlarla da temas etmiştik. Birçok kez konferans vermiştik. 
Gerek finans dünyasında gerek iş dünyasındaki etkinliklerini de bilerek hareket etmekteydi. 
Dolayısıyla İsrail‟e karşı kesinlikle düşmanca bir tavrı olmamıştı, aksine hep onlarla ilişkileri 
geliştirmek niyetindeydi” [23, s.73]. 
Irak ile Turgut Özal iktidarındaki Türkiye arasındaki dış ilişkilerin ana konusu 2 Ağustos 
1990-28 Şubat 1991 tarihlerinde gerçekleşen Kuveyt‘in işgali ve sonrasında yaşanan Körfez Savaşı 
olmuştur. Bu savaşta Türkiye BM çerçevesinde ve özellikle ABD ile birlikte aktif bir dış politika 
yürütmek istemiştir. Fakat, politika yapımındaki ikilemden dolayı istenilen aktiflik seviyesine 
ulaşılamamıştır. Turgut Özal konuyla alakalı sitemini şu şekilde dile getirmiştir: “Dışişleri 
Bakanlığı‟nın görevi, Türkiye‟nin durumunu ve çıkarlarını korumak...Türk sınırlarını muhafaza 
etmek... İnanmışlar ki, biz başımızı çıkartırsak, bizi muhakkak vururlar. Onun için, etliye, sütlüye 
karışmayalım... Türk dış politikasında, iki çizgi var... Biri Atatürk‟ün, biri İsmet Paşa‟nın çizgisi... 
Atatürk, şartlar elverince, Hatay‟ı alıyor, Boğazlar rejimini Montrö‟de değiştiriyor... İtalya‟ya ve 
Almanya‟ya karşı, İngiltere‟nin, Fransa‟nın yanına geçiyor... Fakat İnönü‟nün çizgisi fevkalade 
tutucu... Sadece statükoyu devam ettiriyor. Alınabilecek şeyleri de almaya çekiniyor… Ama 
bürokrasi, bütün çizgisi ile İnönü çizgisindedir... Atatürk çizgisinde asla değildir... Askeri, sivili, 
hariciyesi, dahiliyesi ile Türk bürokrasisi, Atatürk‟ün değil, İsmet İnönü‟nün çizgisindedir” [12, 
s.120-121]. 
Irak‘ın 2 Ağustos 1990‘da Kuveyt‘i işgal etmesine müteakip 6 Ağustos 1990 tarihinde BM 
Güvenlik Konseyi 661 Sayılı karar [44]
ile Irak‘a ekonomik ambargo uygulamıştır. Dönemin 
cumhurbaşkanı olan Turgut Özal TBMM‘de yaptığı konuşmada konuyla alakalı şunları söylemiştir: 
“Politikamız, esas itibariyle, Irak‟ın Kuveyt‟ten kayıtsız şartsız çekilmesi; Kuveyt‟in bağımsızlık, 
egemenlik ve toprak bütünlüğünün ihyası ve meşru Kuveyt yönetiminin geri dönmesini sağlamaya 
yönelik olmuştur. Bu çerçevede BM Güvenlik Konseyinin aldığı kararlar tarafımızdan desteklenmiş 
ve vazedilen ekonomik yaptırımlar süratle uygulamaya konulmuştur. Dikkat edilirse, Güvenlik 
Konseyinin kararları, oybirliği ile alınmış kararlardır ve tarihte ilk defa, bütün dünya, bir tecavüz 
karşısında birleşmiştir” [54, s.6]. 

Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   117




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin