~ 59 ~
yönelik hamlelerinin yetersiz ve başarısız olduğu görülmüştür.
Buna sebep olarak yeni
bağımsızlığını kazanmış Türk cumhuriyetlerinin hami devlet sendromu ve Türkiye‘nin politikalarını
yavaş şekilde yürütmesi gösterilebilir. Turgut Özal‘ın başdanışmanlığını yapmış olan Engin Güner
söz konusu başarısızlığı ―geciktik‖ şeklinde yorumlamıştır [23, s.77]. Tüm bunlarla birlikte Turgut
Özal kurmaylarına Türk cumhuriyetleriyle ilişkileri geliştirecek birkaç maddelik direktifler
vermiştir. Söz konusu direktifler Türk cumhuriyetlerinin ekonomik kalkınmasını; Türkiye ile
kültürel bağlarının güçlendirilmesini ve halklar arasında köprü kurulmasını hedeflemiştir. Aslında
Özal‘ın Türk cumhuriyetlerine yönelik politikası her ne kadar geç kalmışsa
da oldukça olumlu
politikalar içermiştir. Turgut Özal‘ın ani vefatı ise Türkiye ile Türk cumhuriyetleri arasındaki bağı
derinden etkilemiş, bu ülkelerle ilişkilerin seyrini değiştirmiştir.
Azerbaycan ile Turgut Özal iktidarındaki Türkiye arasındaki dış ilişkilerin ana konusu 20
Şubat 1988-12 Mayıs 1994 tarihlerinde gerçekleşen Birinci Dağlık Karabağ Savaşı olmuştur.
Azerbaycan Cumhuriyeti 18 Ekim 1991‘de bağımsızlığını kazanmış ve Türkiye 9 Kasım 1991‘de
bu yeni Türk devletini tanıyan ilk devlet olmuştur. 14 Ocak 1992 tarihinde imzalanan protokol ile
ilişkiler büyükelçilik düzeyine çıkarılmıştır. Türk dış politikasının Türk cumhuriyetlerine yönelik
hamlelerinin örnekleri olarak Azerbaycan ile 24 Ocak 1992‘de Dostluk, İş Birliği ve İyi Komşuluk
Antlaşması; 11 Ağustos 1992‘de Askeri Eğitim İş Birliği Antlaşması; 2 Kasım 1992‘de Ticari ve
Ekonomik İş Birliği Antlaşması; 6 Mart 1993‘de Karadeniz Ekonomik İş Birliği Eğitim, Kültür ve
Haberleşme Anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca, Batı‘nın da yardımıyla
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol
Boru Hattı çalışmaları başlatılmıştır [7, s.26]. Turgut Özal iktidarındaki Türkiye‘nin Karabağ
meselesindeki tutumuysa genel Türk cumhuriyetlerine yönelik Türk dış politikasının istisnalarından
birini oluşturmuştur. Bu meselede Türkiye iki farklı politika izlemiştir. Farklı politika izlenmesinin
sebebi ise Sovyetler Birliği‘nin varlığıyla alakalı olmuştur. Bilindiği üzere Azerbaycan Cumhuriyeti
18 Ekim 1991 tarihine kadar Sovyetler Birliği‘nin bir parçası olmuştur. Türkiye bu süreçte
Sovyetler Birliği‘nin iç işlerine karışmak istememiş ve tarafsızlık ilkesini benimsemiştir. Türk dış
politikası için talihsizlik ise 20 Ocak 1990 tarihinde yaşanmıştır.
Bu olay üzerine Turgut Özal
―Onlar Şii, biz Sünni‘yiz‖ şeklinde bir açıklama yapmıştır [39].
Azerbaycan Cumhuriyeti‘nin bağımsızlığını kazanmasından sonra Türkiye, Karabağ
meselesinde Azerbaycan‘ın yanında yer alarak somut hamlelerde bulunmuştur.
Bu durumda dahi
Türkiye‘deki politika üretimindeki ikilem kendisini göstermiştir. Dönemin Başbakanı Süleyman
Demirel, Kafkasya‘daki barış durumunun devam ettirilmesi için Ermenistan ile arasında yaşanan
problemde Azerbaycan‘ın temkinli davranmasını istemiştir [27, 68]. Kısacası
Türk bürokrasisi
saldırgan Ermenistan‘a karşı aktiflik ilkesiyle Azerbaycan‘ın yanında yer almak istememiştir. 25-26
Şubat 1992 tarihlerinde yaşanan Hocalı Katliamı ve 27 Mart- 3 Nisan 1993 tarihlerinde Kelbecer
bölgesinde gerçekleştirilen saldırılar sonrasında Turgut Özal inisiyatifi eline alarak Ermenistan ile
sınırı kapatma kararı almıştır. Söz konusu toprakların Azerbaycan‘a ait olduğunu belirten Turgut
Özal 5 Nisan 1993‘de Ermenistan‘a yönelik askeri müdahaleyi gündeme getirmişse de [17] olumlu
bir sonuç alamamıştır. Turgut Özal 28 Nisan 1992 tarihinde ise Karabağ Değişim Planı‘nı
sunmuştur. Buna göre Ermenistan‘a Dağlık Karabağ bölgesi; Azerbaycan‘a ise Nahçıvan ile
arasındaki bölge verilecekti [41]. Çatışmaların devam ettiği evrede
ise Turgut Özal işgalci
Ermenistan‘ın geri çekilmesi için BM çatısı altında çalışmalarda bulunmuş ve sonuç olarak BM
Güvenlik Konseyi‘nin dört kararı çıkarılmıştır. Fakat bu kararlar istenildiği ölçüde
uygulanamamıştır [37, s.227]. Gerek uluslararası aktörlerin BM Güvenlik Konseyi kararlarını
uygulamaya istekli olmaması gerekse Rusya‘nın Ermenistan‘ı
desteklemesi sonucu Türkiye
Azerbaycan‘a yönelik destek politikasında yalnız bırakılmıştır. Tüm bunlarla birlikte Türkiye‘nin
Azerbaycan‘ın bağımsızlığı sonrası Karabağ meselesine yönelik tutumu tarafsızlık ilkesinden
taraflılık ilkesine geçse de etki bazında yetersiz olmuş, Türkiye fiili olarak Azerbaycan‘a
destek
vermemiştir [25, s.25].
Dostları ilə paylaş: