SosiologiYA. Sosial psiXologiYA. Sİyasət sociology social pshychology politics 2022 Cild 2, n 3



Yüklə 1,75 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə70/117
tarix06.02.2023
ölçüsü1,75 Mb.
#123053
1   ...   66   67   68   69   70   71   72   73   ...   117
Ali Asker. Cait Çakmak. JURNAL Cild 2 N 3 (1)

5. Değerlendirme 
Darbeler zinciri ile yönetilen Türkiye‘nin iktidarına Turgut Özal liderliğindeki Anavatan 
Partisi‘nin gelmesi, sonrasında ise cumhurbaşkanlığına Turgut Özal‘ın seçilmesi iç ve dış politikada
SOSĠOLOGĠYA. SOSĠAL PSĠXOLOGĠYA. SĠYASƏT
SOCIOLOGY. SOCIAL PSHYCHOLOGY. POLITICS 2022 Cild 2, N 3 
49-64 
 


~ 60 ~ 
büyük değişikliğe sebebiyet vermiştir. Bir zamanlar devletçi ekonomi modelini ve ikameci 
politikayı benimseyen Türkiye Cumhuriyeti devleti, Turgut Özal ile birlikte liberal anlayışı kabul 
etmiştir. Buna göre ekonomide devletin rolü yeniden düzenlenmiş; serbest piyasa ekonomisi dikkate 
alınarak destekleyici ve denetleyici rol verilmiştir. Belki de Turgut Özal‘ın kişisel hayatının da bir 
etkisi olarak Türkiye bahsi geçen yıllarda Batı ve özellikle ABD ile yakın ilişkiler geliştirmiştir. 
1987‘de AET‘ye yapılan başvuru, 1990‘da Birinci Körfez Savaşı boyunca ve devamında ABD ile 
yakın iş birliği, 1991‘de Filistin‘e rağmen İsrail ile ilişkilerin büyükelçilik düzeyine çıkarılması 
ifaden edilen çabaların somut örneklerini oluşturmuştur. Aslında sıralanan dış politik hamleler 
liberal devlet anlayışının temel mantığının gereği olmuştur. Bu anlayışın gereği olan politik 
hamleler iç politikada da görülmüştür. 1987‘de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde 
bireysel başvuru hakkının tanınması, 1988‘de işkencenin ve kötü muamelenin engellenmesine 
yönelik uluslararası sözleşmenin imzalanması, 1991‘de TCK‘nın bazı maddelerinin kaldırılarak 
temel hak ve hürriyetlerin güçlendirilmesi aynı anlayışın ifaları olmuştur. Tüm bunlarla birlikte 
Turgut Özal, Türkiye‘nin gelişmekte olan bir ülke durumunun farkında olarak Türkiye‘nin 
potansiyelini tetikleyecek kuvveti Batı‘da aramıştır. Liberal ekonomi modeli ile Türkiye‘yi hızlı bir 
şekilde kalkındırmak isteyen Turgut Özal, bunu bir süre için başarsa da mevcut alt yapının yetersiz 
olmasından dolayı sonuçta başarısız olmuştur. Bu başarısızlığın en büyük iki etkeni ise 
Türkiye‘deki demokratik kültürün tam olarak oluşmaması ve özel sektörün yetersiz kalması 
olmuştur. 
İktidara geldiği ilk dönemden son anına kadar Türkiye‘yi Batı eksenli liberal ekonomi modeli 
ile kalkındırmayı amaçlayan Turgut Özal, aynı zamanda bir yönetim mücadelesi vermiştir. İktidara 
geldiği ve kurucusu olduğu Anavatan Partisi‘ni dönemin askerlerinin izni ile kuran Özal, iktidara 
geldikten sonra da askeri baskıyı hissetmiştir. Açıklanan durum Türkiye‘de özellikle dış politika 
üretiminde aktif/pasif tutum ekseninde iki başlılığa sebebiyet vermiştir. İki başlılık ise Türk dış 
politikasında hızlı, sert ve hareketli adım atılmasını engellemiştir. 1991‘de bağımsızlığını kazanan 
Türk cumhuriyetlerine yönelik politikada ağır kalınması ve sonuç itibariyle oluşan nüfuz alanının 
yeterli derecede kullanılamaması söz konusu olumsuzluğun net örneğini teşkil etmiştir. Ayrıca, 
1990‘da Birinci Körfez Savaşı‘ndaki Türkiye‘nin hamleleri ve sonrasında içeriden gelen istifaların 
seyri iki başlılığın ne derecede çetin olduğunu göstermiştir. Tüm bu süreçte ise Turgut Özal, daha 
çok muktedir olmaya başladığı bir dönemde vefat etmiştir. 
Turgut Özal, iç politikada uyguladığı liberal devlet anlayışının benzerini dış politikada 
uygulamak istemiştir. Devletler arası ilişkilerin uluslararası hukuk ve ekonomi temelinde barışçıl 
hamleleri içermesi gerektiğini düşünen Turgut Özal, bu alanda Türkiye‘nin hareketliliğini 
güçlendirmek istemiştir. 1985‘te Ekonomik İş Birliği Örgütü‘nün ve 1992‘de Karadeniz Ekonomik 
İş Birliği Örgütü‘nün kurulması, 1986‘da Barış Su Yolu Projesi‘nin ilan edilmesi dış politikadaki 
liberal anlayışın örnekleridir. Bunun yanı sıra Özal, dış politikada realist bir çizgi de benimsemiştir. 
Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerçekleşen Birinci Dağlık Karabağ Savaşı esnasında konuyla 
alakalı olarak 20 Ocak 1990 tarihinde yaptığı tarafsızlık açıklaması ve 1992‘ye kadar tarafsızlık 
tutumunu koruması realist çizgisinin bir örneği olmuştur. Türkiye‘nin 1988‘de Filistin Devleti‘ni 
tanımasına rağmen 1991‘de İsrail ile ilişkilerini büyükelçilik düzeyine çıkarması yine realist 
tutumunu göstermiştir.
Turgut Özal, her ne kadar uluslararası alanda liberalizm ve bazen de realizm ilkeleriyle 
hareket etmeye çalışsa da Türkiye‘nin mevcut potansiyelini dikkate alarak hareket etmek zorunda 
kalmıştır. Bu ise Turgut Özal‘ın dış politikasını istikrarsızlığa götürmüştür. 1992‘de başlayan Bosna 
Savaşı‘nda aktif bir dış politika izleyen Turgut Özal, BM kapsamında kararların alınması yönünde 
çaba sarf etmiş, Türkiye‘nin BM çerçevesinde uygulanan yaptırımlara ve askeri operasyonlara 
katılmasını sağlamıştır. 1990‘da başlayan Birinci Körfez Savaşı‘nda Irak‘taki Saddam Hüseyin 
iktidarının son bulması ve saldırgan tutumun terk edilmesi için yoğun çaba sarf eden Turgut Özal, 
ABD‘nin ve BM‘nin Irak‘a yönelik önlemler almasında rol oynamıştır. Türkiye‘nin BM 
çerçevesinde uygulanan yaptırımlara katılmasını sağlamış fakat içeriden gelen tepkilerden dolayı 
askeri operasyonlara katılmasını sağlayamamıştır. 1992‘den itibaren Birinci Dağlık Karabağ

Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   66   67   68   69   70   71   72   73   ...   117




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin