WebMasto olarak Sosyal Medya Stratejisti Haydar Özkömürcü ile yaptığımız ilk röportajımızda, sosyal medya konusunu ele aldık. • Biraz kendinizden bahseder misiniz? Haydar Özkömürcü kimdir? Dün neler yaptı, bugün neler yapıyor, yarın neler yapacak?
HAYDAR ÖZKÖMÜRCÜ: 11 yıldır dijital dünya üzerine blog tutuyorum. Üniversitelerde sosyal medya eğitimleri vererek işin teorisine, ajanslarda ise pratiğine elimden geldiğince hakim oldum. Kısa vadede 3. kitabımı tamamlamak ise en büyük arzum.
• Küçük bir çocuğun size “Sosyal medya nedir?” diye bir soru sorduğunu varsayalım, onun anlayacağı bir şekilde nasıl bir tanımlama yapardınız?
H.Ö.: “Televizyon ve gazeteleri düşün. Onların cep telefonları ve bilgisayarlardan erişilebilen haline sosyal medya diyoruz. Gazete ve televizyonlardan daha hızlı ve daha ucuz olduğu için herkes kullanıyor ve herkes birer gazeteci olabiliyor.” derdim.
• Peki teknik tanımıyla sosyal medya nedir?
H.Ö.: İletişim Bilimlerinin temelinde birkaç yapı var. Dialog, monolog gibi yapıların dışında bir de kitle iletişimi bulunmakta. Kitle iletişimi daha çok radyolar gibi tek kişinin çok kişiye seslenmesi üzerine kurulu. Sosyal medya ise çoklu çapraz bağlardan oluşan bir iletişim biçimi.
• Sosyal medyayı bir insana benzetirsek, sizce nasıl bir insan olur? Cinsiyet, karakter, davranış vs.?
H.Ö.: Doğrusunu söylemek gerekirse ne tarafından baktığınıza göre değişecektir. Eğer dezenformasyonun çok olduğu yönüne bakarsanız dedikoducu diyebilir, etkisine bakarsanız güçlü diyebiliriz. Sürekli gelişiyor ve değişiyor olması da dinamiklik olarak değerlendirilebilir. Ancak bence mahalledeki her şeyden haberdar teyzedir. Kendiniz hakkında sizin bile bilmediğiniz bilgilere sahip sosyal medya. En ilgi çekici özelliği de bu zaten.
• Genel olarak baktığımızda, içlerinde en başarılı bulduğunuz sosyal medya platformu hangisi? Ve neden başarılı?
H.Ö.: Reel başarı üzerine konuşacaksak ne söylersem söyleyeyim cevap Facebook olacak. Dünyanın her köşesinde kullanılan dev bir ağdan söz ediyoruz. Diğer yandan kimin başarılı olmasını istersin sorusunun cevabı ise Google+ olacaktır. Çünkü Google+ alt yapısı, kaliteli ve özgün içeriklerin üretilebileceği bir platform olmaya daha uygun. İnternetin asıl ihtiyacı da özgün içerik.
• Bugün Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarının profillerine baktığımız zaman birçok kişinin biyografisinde “sosyal medya uzmanı” yazdığını görüyoruz. Sosyal medya uzmanı olmak bu kadar basit mi? Sosyal medya uzmanı tam olarak ne iş yapar?
H.Ö.: Sosyal Medya Uzmanlığı diye bir meslek var evet ancak her uzmanım diyen uzman değil. Hem pazarlama hem iletişim bilen, hem de dijital stratejiler geliştirebilen ve uygulayabilen kişi sosyal medya uzmanıyım diyebilir. Ben bunun bağlayıcılığının sertifikalarla olduğunu düşünmüyorum. İçerik ya da topluluk yöneticisi olmak için sertifika yetebilir belki ama sosyal medyanın uzmanı olmak çok daha kapsamlı.
• Sosyal medya ekosistemi üzerine açılan uzmanlık kurslarında verilen eğitimler sizce yeterli mi?
H.Ö.: Bu eğitimlerde eğitmen olarak görev yapmış biri olarak oldukça yetersiz olduklarını düşünüyorum. Sosyal Medya 40-50 saatte öğrenilebilecek bir meslek değil maalesef. Mesleki eğitim veren 2 ila 4 yıllık okullar açıldığında gerçekten bu eğitim iyi veriliyor diyebileceğiz belki. Sadece sosyal medya uzmanlığı eğitimleri ile bir yere gelmek mümkün değil. Teknik açıdan da yeterli uzunlukta bir eğitimi vermek mümkün değil. 1000-1500 saatlik bir eğitime kimse katılmayacağı gibi, ücretini de karşılayabilecek kişi sayısı oldukça az.
• Sosyal medya platformları insanları gerçekten sosyalleştiriyor mu? Yoksa asosyal hale mi getiriyor?
H.Ö.: Nasıl kullandığınızla alakalı bu durum. Facebook’a girdiğinizde arkadaşlarınızın fotoğraf albümlerinde geziyor, oyun davetleri ile ilgileniyorsanız asosyalleştirecektir. Ancak hayatınızı kolaylaştırmak, iletişim kurmak ve reel networkünüzü genişletme amacıyla kullandığınızda sosyalleşecektir.
• Sosyal medyanın doğru kullanımı ne demek?
H.Ö.: Doğru kullanımı biraz açacak olursak, hedef kitleye yönelik kullanım diyebiliriz. İletişimde doğru iletişim diye bir kalıp yok. Muhatabınızla iletişim kurabiliyorsanız, o iletişim doğru bir şekilde kurulmuş diyebiliriz ancak. Eğer kitleniz argo konuşan bir kitleyse tabii ki mesajlarınızda argoya yer vermeniz gerekecek ki hedefe ulaşsın.
• Bir pazarlama aracı olarak düşünürsek, Türkiye’deki markaların sosyal medyayı etkin bir şekilde kullandığını düşünüyor musunuz?
H.Ö.: Markadan markaya değişmekle birlikte gerçekten dünyaya örnek olmakta olan projelerimiz oluyor. Ancak büyük ya da küçük firma demeden halen dijitale önem vermeyen ve işin ehli olmayan, patron yeğenleriyle çalışılan firmalar da mevcut. Bu firmalar iflas ederek bu ekosistemden yavaşça silinecekler. Bugüne dek birkaç örneğini gördük, çok daha fazlasını da göreceğimize inanıyorum.
• Türk televizyon kanallarının sosyal medya yarışı ile ilgili bir çalışma yapmıştınız. Biraz bundan bahseder misiniz?
H.Ö.: Türkiye’de en çok izlenen televizyon kanallarının sosyal medyada aktifliğinin basit bir şekilde analiz edildiği araştırma oldukça ilgi gördü. Bir çok TV kanalı ve gazete araştırmayı sahiplendi. Ancak sonuca baktığımız zaman geleneksel medyanın halen dijitale ayak uydurmakta zorlandığını görüyoruz. Bazı kanallar bu alanda çalışmalar yapmışken, irili ufaklı kanalların daha içerik yöneticisinin bile olmaması oldukça düşündürücü.
• Sosyal medyanın geleneksel medyaya göre avantajları ve dezavantajları nelerdir?
H.Ö.: Geleneksele göre bir dezavantaj ben göremiyorum. Genellikle bilgi güvenliği konusundan dem vurulmakta. Hani Twitter’da okuduğumuz şey yalan olabilirmiş. Aslında aynı durum geleneksel için de geçerli. Bu nedenle bilginin doğru olup olmamasını avantaj ya da dezavantaj saymanın da çok bir önemi yok.
• Sosyal medya sektörüne yeni giren kişiler sizce ne yapmalı, ne yapmamalı?
H.Ö.: Yeni giren ya da yıllardır bu sektörde olanların yapması gereken şey aslında basit. Asla ben her şeyi öğrendim demeyip, sürekli okuması ve araştırması gerekiyor. Diğer yandan her yeni öğrendiği şeyi uygulaması gerekmekte.
• Son olarak bir an için sosyal ağların artık önemini kaybettiğini, kullanıcıların artık bu platformlar ile ilgilenmediğini düşünürsek, buna sebep olan etken ne olurdu?
H.Ö.: Çok zor bir ihtimal bu. Ancak mümkün. Eğer insanların iletişimini kolaylaştıracak farklı bir yöntem ortaya çıkarsa, insanlar sosyal ağları bırakıp buraya yöneleceklerdir. Nasıl artık mektup yerine mail kullanıyorsanız, bu değişim de benzer olacaktır.
Psikolog Barış Gürkaş’a göre ; • Bir psikolog olarak Sosyal Medya’nın tanımını yapar mısın bize?
Sosyal medya ve insan davranışları üzerine her geçen gün yeni araştırmalarla karşılaşıyoruz. Araştırmaların yayınlandığı uluslararası yayınlara baktığımızda en popüler araştırmalar arasında sosyal medya ve insan etkileşimine dair araştırmalar yer alıyor. Bu durumda sosyal medyanın ne olduğu neye dönüştüğü, neye dönüşeceğine dair değişimin ve dönüşümün devam ettiğini söyleyebiliriz.
Benim bakış açıma göre, sosyal medya insanların yeni etkileşim ve paylaşım merkezleri. Ancak bu alanda normal hayattakinden daha cüretkâr ve teşhirci davrandığımız kesin. Örneğin; insanlar oldukları yerleri, hatta olmak istedikleri yerleri normal hayattaki sohbetlerinde söylemekten çekinecekleri, ayıp bulacakları şekilde deşifre ediyorlar. Hatta bu paylaşımların şeklinin kişilik tiplerine göre farklılaştığını görüyoruz.
Sosyal medyanın hayatımıza ilk girdiği dönemde paylaşımlar gizli kimlikler aracılığıyla yapılırken, bugün gelindiği noktada bizim günlük hayattaki gerçek kimliğimize yakın kimliklerimizle yapıldığını görüyoruz. “Gerçek kimliğimize yakın” diyorum, çünkü sosyal medyada sergilediğimiz kimliğimiz idealize ettiğimiz, olmak istediğimiz kimliğimizi karşılamakta. Buda birçok zaman dijitalde tanıştığımız kişinin gerçek hayatta tanıştığımızdan farklı olmasıyla sonuçlanıyor.
Dijital çağın içine doğan neslin bizden ayrıldığı en büyük noktanın buradaki ayrım olacağını düşünüyorum. Yani gerçek kimlikleriyle, sosyal medyada sergiledikleri kimlik arasında fark neredeyse hiç olmayacaktır. Buda dijitalle, gerçek hayatın daha da iç içe geçmesini
sağlayacaktır.
• Oldukça aktifsin sosyal ağlarda, dijitaldeki varlığın hakkında neler söylemek istersin?
Sosyal ağları oldukça aktif kullanmaya çalışıyorum, çünkü insanlar artık günün önemli bir kısmını ekrana bakarak geçiriyorlar. Bu durum da mesleğime dair vermem gereken mesajları onların ekranlarına düşürmem gerektiğini bana söylüyor.
İşin doğrusu bir yandan teknoloji bağımlılığı üzerine yazılar yazıp bir yandan insanların teknolojiye entegrasyonu üzerine yazmak bu zincirin en zayıf halkası. Çünkü bağımlılık diye adlandırdığımız durum bu çağın bir gerçeği. Ancak bağımlılık adına şunu çok net biliyoruz ki teknoloji okuryazarlığı bu süreci en az etkiyle atlatmamızın tek yolu.
• Ayrıca çok etkili yazı ve paylaşımlarının olduğu bir bloga ve facebook fan page’e sahipsin. Yazı ve paylaşımları genel olarak neye göre belirliyorsun? Paylaşımların ne düzeyde ilgi görüyor? Nasıl bir takipçi kitlesine sahipsin? Takipçilerinle iletişimin nasıl? Aldığın geri dönüşlerden bahseder misin?
Genel olarak psikoloji üzerine paylaşımlarda bulunuyorum. Paylaşımlarımın ilgi görmesi genellikle onlara koyacağım başlığa göre belirleniyor. Yani her konuda olduğu gibi psikolojide de insanlar başlıkta kendilerine en kısa yoldan, en hızlı şekilde en acil ihtiyaçlarına fayda sağlayacak konuları tercih ediyorlar.
Takipçi kitlem ise çok değişken, konu insan olunca herkes bizim takipçimiz olabiliyor. Genellikle takipçilerin iletişim şekilleri (mail vbz.), kendi sorunlarına cevap arama şeklinde oluyor. Onların bir maillerine bile cevap yazmak, bazen onların hayatlarında büyük değişimlerle sonuçlanıyor. Başlarda cevap olarak yazacağım mailin pek etkisi olmayacağını düşünürdüm ancak sonrasında geri dönüşleri gördükçe ben dahi inanamadım. Normal şartlar altında bir mail neyi değiştirebilir derdim, ancak bir öneriyi arkadaşları yerine bir psikologdan duymaları onların bunu uygulamaktaki güçlerini arttırdığını gözlemlememi sağladı. Günlük ilişkilerdeki uzman görüşünün uygulamadaki etkisini, bu süre boyunca mail aracılığıyla da gözlemlemiş oldum.
• Günümüz insanında internet bağımlılığı diye bir durum söz konusu mu sence? Bu konuda neler söylemek istersin?
İnternet bağımlılığı bu çağın en önemli sorunlarından, insanlar bununla yaşamak zorunda olup bundan uzak kalabilmek için çaba sarfederek sağlıklı kalmaya çalışıyorlar. Bu öyle bir hal alabiliyor ki özellikle ergenlerde günde 17 saat ekrana bakarak geçirebiliyor. Bundan kurtulmak için genellikle aileleri tarafından panik halinde psikolojik destek almak için kliniklere getiriliyorlar.
Bu yüzyılda bundan tamamen uzak kalabilmek ne mümkün ne de gerçekçi, onunla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu da ancak günlük rutinlerimizi ve ilişkilerimizi bozmayacak şekilde onunla yaşamayı öğrenmekten geçiyor. Ondan uzak kalmak hayatımıza giren yeni giyilebilir teknolojilerle (Google Gözlük vbz.) gelecekte daha da imkansız hale gelecek.
Bir diğer taraftan teknoloji bağımlılığının, televizyonsuz bir dönemi deneyimlemiş bir topluluğun bir anda her tarafını bu denli ekran saran bir çağda yaşamak zorunda kalmasının bir adaptasyon süreci olduğunu düşünüyorum. Bu çağın koşullarına ayak uyduran insanın dönüşümü, sosyalleşme adına çeşitli farklılaşmaları da beraberinde getirdiği kesin. Sosyal medya bundan 50 yıl önce dünyaya gelen birey için yozlaşma olarak değerlendirilirken, bugün doğan ve kumandalı TV ile bile karşılaşmayacak bir nesil için anlamsız bir tartışma olacaktır.
İçinde bulunduğumuz adaptasyon sürecinde teknolojiyi ateşe benzetiyorum, çok yaklaşırsanız yakar, çok uzak kalırsan ısısından faydalanamazsın, belli mesafede kalırsanız ısıtır.
Psikolog
Barış Gürkaş
İstanbul
Sosyal medya artık yaşamın bir parçası haline geldi. Prof. Dr. Bengi Semerci, Sosyal Medyanın Psikolojik Etkileri hakkında bizi bilgilendiriyor.
Sosyal medya yaygınlaşan internetle birlikte artık yaşamın bir parçası haline geldi. Artık mobil olarak da internetteyiz. Sadece istediğimizi aramak, oyun oynamak, film seyretmek, haber okumak için kullanmıyoruz. Mobil online olabilme sayesinde nerede olursak olalım kendimizden bahsedebiliyor, olduğumuz yeri paylaşabiliyor, kavga bile edebiliyoruz. Sadece sosyal medyada olanlar değil, olmayanlar da ondan bahsediyor. Sosyal medyanın giderek artan kullanımı aynı oranda artan tartışmalar da getiriyor.
Sosyal medya tüm dünyada pornoyu geride bırakmış. Tüm dünyada her üç kişiden ikisi herhangi bir sosyal ortamda. 18-25 yaş, %82 yi oluşturuyor ama diğerleri de azımsanmayacak sayıda.
Araştırma Sonuçları Gösteriyor ki:
• Sosyal medya kullananların %60’ının amacı, diğer insanların ne yaptığını görmek.
• Eklenen arkadaşların %82'si gerçek hayattan, %60’ ı arkadaşların arkadaşları, %29’ u tanımadıkları, %11'i işle ilgili.
• 2012'de her beş dakikasının birini online olmaya ayıranlar: %20
• Her bir dakikada 694.980 durum güncellemesi oluyor ve 532.080 twitt atılıyor.
• Her gün 250 milyon fotoğraf ekleniyor ve %35'i kişinin kendisine ait fotoğraflar.
• Narsistiklerin ve düşük benlik saygısı olanların sosyal medyada geçirdikleri zaman daha çok.
• Sosyal medyada çok zaman harcayanlar diğer insanların kendisinden daha iyi bir hayatı olduğuna inanıyor.
Kendimize mi takıntımız var? Yoksa sosyal medyaya mı?
• 955 milyon aktif kullanıcısı ile Facebook bir ülke olsaydı Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın en kalabalık 3. ülkesi olurdu. 307 milyon üyesi ile YouTube ise Çin ve Hindistan’ın ardından 3. en kalabalık ülke olurdu.
• Haftada bir milyar, günde ortalama 400 bin twitt atılıyor.
• İnternet kullanıcılarının sadece % 65.1’i e‐posta kullanmakta, sosyal ağları kullananlar ise %68’dir.
• 31 milyon kullanıcıyla Türkiye Facebook’ta en aktif 7. ülke.
• Türkiye, Avrupa’nın internette en çok zaman geçiren ülkesi durumundadır.
Sosyal Medyanın Psikolojik Etkisi
Sosyalleşme sadece insanlarla bir arada olmak anlamını taşımaz. İnsanlar, başka insanların hayatlarını merak eder ve kendi hayatlarının ayrıntılarını anlatmak ister.
• Sosyal medya dikizleme ve dedikodu kültürünü arttırdı.
• Pen Friend kapasitesini çoğalttı.
• İhanetin boyutunu genişletti (Bir ekran kadar dar ama dünya kadar geniş)
• Sosyal medya yüzsüzlüğü arttırıyor. Orada başka birisi olabiliyorsunuz.
• Başkasıyla yüz yüze konuşurken söyleyemeyeceğiniz her şeyi orada rahatlıkla söyleyebiliyorsunuz. Kızdığınıza bağırmak yerine twitt atıyorsunuz.
• Tehlikeleri artırıyor. Orada kimliksizleşmeye başlıyorsunuz.
• Tedbiri elden bırakıyorsunuz. Asla vermeyeceğiniz bilgileri veriyorsunuz. Gazetelerin üçüncü sayfalarında internetten tanıştı diye başlayan cinayet, tecavüz, şantaj haberlerini okuyoruz. Yeni suçlar türedi.
• İnternet suçlarından korunmak için yasalara, kendimizi korumayı öğrenmek için kurallara gereksinim doğdu.
• Popülarite arttıkça arkadaş sayısı, takip eden sayısı artıyor. Popülarite arkadaşlıkta önemli bir itici güç. Sayı arttıkça yalancı kahramanlar oluşuyor. Yüzleri, kimlikleri yok. Zaten güvenip ortaya çıktıklarında kayboluyorlar. TV gibi sosyal medya kendi kısa süreli şöhretlerini oluşturuyor.
• Aşırı paylaşım sosyal medya ile sözlüklere girdi.
• Daha çok görülme, daha çok duyulma isteği. Seyircisiz paylaşım olmaz. İzleyenler çoğaldıkça, takip etmeleri için daha fazlasını vermek: Sonuç olarak ego okşanır. "Ne kadar çok kişi takip ediyorsa o kadar iyiyim" duygusunu beslenir ve narsisizme yol açar.
• Yüz yüze iletişimi azaltıp yalnızlığı arttırıyor.
• Sosyal medya bağımlılığı hastalığımız oldu.
• Ulaşamadığı yerlere gitmeyen, yaşamını kısıtlayanlar var.
• Ulaşamadığı zaman yoksunluğa, depresyona girenler var.
• Sosyal medya devrimlerimiz oldu. Kitleleri harekete geçiren, büyük sosyal olayları örgütleyen platforma dönüştü.
• Ama her sosyal örgütlenme olumlu olmuyor. Söylenti yayarak kitleleri felakete sürüklemek mümkün.
• İş yerlerinde çalışanlar arası huzuru bozma, şirket bilgilerinin paylaşımı gibi yeni riskler.
Hiç mi Yararı Yok?
• Bağımlı hale gelmezseniz arkadaşlık bağlarını sürdürme ve haberleşeme için kullanmak yararlı.
• Kurumsal tanıtım, reklam için iyi bir platform
• Sağlık alanında çalışanlar sosyal medyanın olumsuz etkilerini tartışırken, bir yandan olumlu etkilerini keşfediyor
• Sosyal medya kullananlar sorunluysa belki sorunlara ulaşım yolu da olabilir.
• Bir yandan hastalarla facebook arkadaşlığı etik mi tartışmaları sürüyor
• Diğer yandan twitlerine bakarak, facebook güncellemelerini takip ederek hastanızın durumunu izleyebiliyorsunuz (Bunun ne kadar etik olduğu tartışılabilir)
• Özellikle riski fazla olan grupların, en çok gençlerin izlenmesi ve değerlendirilmesi için sosyal medyada teknikler geliştirilmeye çalışılıyor
• Bütüncül sosyal ağlardan bu topluluklardaki bireylerin birbirine ne şekilde bağlı olduğu, anlaşılabiliyor ve toplumda genel sağlığı ve ruh sağlığını nasıl etkileyeceği incelenebiliyor. Örneğin gençlerin riskli cinsel davranışları,hangi gençlerin daha riskli olduğu.
• Ergenlik döneminde sosyal medya ilişkileri ile gerçek dünya ilişkileri hemen hemen aynı. Kimle ve neden bağ kurdukları önemli.
• Yardım çağrılarını ve sorunlarını sosyal medyadan izlemek mümkün. İntihar eğilimlerini tespit etme ve anında müdahale çalışmaları var
Sosyal medya yaşamımıza girdi. Kullanan sayısı artıyor. Gelişimden uzak kalmak mümkün değil, aynı zaman da doğru ve sağlıklı da değil. Bugünü ve çocuklarınızın geleceğini yakalamak için öğrenmek, bilgilenmek ve kullanmak zorundasınız.
Ama .......
• Kimler daha çok kullanıyor, sorunlar, tehlikeler daha çok tartışılacak.
• Gerekli durumlarda sosyal medyayı kullanıp, gerçek iletişimden kopmamak gerekir. Çünkü yüz yüze iletişim ve paylaşım gelişim için gereklidir.
• Eğer sanal iletişim canlı iletişimin çok üstüne çıktıysa yanlış yoldasınız demektir. Yaşamı kaçırmak bir yana, gerçekle olan bağlantınız kopabilir.
• Varlığımız sadece sanal ortamda ise varlığımızı sorgulamamız gerekiyor.
SOSYAL MEDYANIN OLUMLU-OLUMSUZ ETKİLERİ
Sosyal Medyanın Topluma Etkileri
Sosyal medyadan sonra insan hayatında birçok şey değişmeye başladı. Sosyal medyada varolan içerik kullanıcı tarafından oluşturulduğundan yaratıcılık önem kazanmaya başladı ve katılım çağı doğdu. Medya'nın içeriğini üreten ve medyayı izleyen arasındaki katı ayrım ortadan kalktı. Bu oluşuma bağlı olarak değişim hızı arttı. İnsanlar için inovatif olmak ve yeniliklerde başı çekmek önem kazandı. Gerçekler değil fikirler önem kazandı, objektif olmak değil içten olmak önemli hale geldi.
Sosyal medya yeni bir ilişkiler ağı ve iletişim jargonu ortaya çıkardı. Bir müstear ismin arkasına saklanmış olmanın verdiği özgüven bireylere muazzam bir ifade özgürlüğü bahşetmiş, insanlar bilinçaltının derinliklerinde mahsur kalmış duygu ve düşünceleri rahatlıkla ifade edebilir hale getirmiştir. Ancak bunun yanında mahremiyet duygusunu köreltme gibi birtakım olumsuz özelliklerinden de bahsedilmektedir.
Ebeveynlerle çocukları arasındaki iletişim yönü değişti. Ebeveynler şimdiki teknolojik şartlara yakın şartlarda doğan çocuklarının öğrenme hızlarına yetişemedikleri için bazı şeyleri çocuklarından öğrenmeye istekli hale geldiler. Bu öğrenme sonucunda sosyal medyaya daha yatkın hale gelen ebeveynler, çocuklarıyla sanal ortamı paylaşmaya başladılar ve çocuklarının arkadaş çevrelerini de bu yolla daha yakından tanıma olanağına kavuştular.
Dostları ilə paylaş: |