SOSYAL MEDYA NEDİR ?
Herkesin kendine göre yorumladığı ve bir anlam kattığı sosyal medya, genel anlamıyla hayatımızı kolaylaştıran ve hızlandıran öğelerden oluşan bilgi ve içerik platformudur.
Sosyal medya; en genel anlatımla yeni nesil web teknolojilerinin getirdiği kullanıcı kolaylığı ve iletişim hızıyla yakalanan eş zamanlı bilgi paylaşımının takip edildiği digital platformdur.
Zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı), paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir insanî iletişim şeklidir. Sosyal medya platformlarında insanlarla buluşur ve iletişimde bulunursunuz. İnsanlara yardım eder, yardım alır, sorularına cevap verir ve kendi sorularınızı sorarsınız. Bu bakımdan sosyal medya resmi olmayan eğitim yollarından da bir tanesidir.
İnternet ağının kişisel kullanıma uygun hale getirilip bir iletişim kanalı olmasıyla kullanıcılar aradıkları bilgiyi internet sitelerinden elde etmeye başladılar. Fakat ilk dönemlerde internet siteleri sayısı oldukça az, içeriği de son derece zayıftı. İnternet sitesi olmayanların ise herhangi bir şekilde internet ortamına içerik eklemesi söz konusu değildi. Daha sonraları kullanıcılar internet sitelerindeki içeriklere yorum olarak katkıda bulunabilmesiyle sosyal medya kavramına geçişinin ilk adımları atılırken blog siteleri, sözlük siteleri ve Wikipedia ile sosyal medya ortaya çıktı.
Bir çok insanın mobil ve online olduğu digital çağ da paylaşım ve iletişim sınırı olmadan özgür ve özgün tartışma zemini yaratan sosyal medya, kişi ve birey iletişiminin yanında marka ve kurum konumlandırması açısında da son derece önemlidir. Sağladığı etkileşim açısından, eğitim, araştırma ve bilgi sağlama anlamında da kapılarını ardına kadar açmaktadır.
Teknoloji, telekomünikasyon, sosyal iletişimin kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu ile sağlandığı bir yapıya sahiptir. İnsanlar hikâyelerini ve tecrübelerini bu bağlamda paylaştığı bir çerçeveye de sahiptir. Sosyal medya aynı zamanda "Kullanıcıların Ürettiği İçerik" ve "Müşterilerin Ürettiği Medya" kavramlarını da ortaya çıkarmış, bu yapısıyla da ticari plandaki anlamını kazanmıştır.
Transmedia dediğimiz dönüşüm, “çağımız teknolojisi ile hayatımıza giren digital mecranın, diğer geleneksel mecraların yerini alması” tahmin edilenden daha hızlı olacağa benziyor. Bu dönüşüme ayak uydurabilen kurum/markalar yakaladıkları ivme ile önümüzdeki 10 senenin yatırımını sağlamış olacaklar. Ta ki bu dönüşüm yerini yeni iletişim platformlarına bırakana kadar.
Sosyal medya içeriklerden oluşur, her bilgi bir içerik, her içerik bir kaynaktır…
Sosyal medya geleneksel mecralardan farklı olarak yaşayan bir platformdur. Gazete, tv ve diğer basılı mecralardan en büyük farkı eş zamanlı bilgi paylaşımıdır. Çift yönlü iletişimin getirdiği etkileşim seviyesi geleneksel medyanın çok ilerisindedir. Bu yüzden günümüzde markalar tarafından sıkça tercih edilmektedir. Her geçen sene dijital kanallara ayrılan bütçe oranları yükselmektedir.
Sosyal medya gazete, televizyon ve film gibi geleneksel medyadan farklıklar gösterirler. Genellikle geleneksel medya enformasyonun yayınlanması için belirli kaynaklara ihtiyaç duyarken, bilgiyi yayınlamak veya erişmek için sosyal medya göreceli olarak masrafsızdır ve erişim araçları herkese açıktır (bireyler bile kullanabilir). Bir matbaa yatırımı veya TV yayını yapmak için zorunlu olan lisansa ihtiyaç duyulmaz.
Sosyal medya ve geleneksel medya arasındaki farkları tanımlamaya yardımcı olacak özellikler, kullanılan yönteme göre farklılıklar gösterebilir. Bu özelliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
-
Erişim - Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır.
-
Erişilebilirlik - Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya hiç maliyetle kullanılabilir.
-
Kullanılırlık - Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşılmış yetenekler ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı durumlarda yetenekler tamamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üretimde bulunabilir.
-
Yenilik – Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar verir). Geleneksel medya da sosyal medya uygulamalarına adapte olmaktadır, dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır.
-
Kalıcılık - Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir.
-
Özgürlük - Geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki belki en önemli fark özgürlüktür. Geleneksel medya hükümetlerin ve reklam verenlerin baskısı altındadır ve özgürce yayın yapamaz. Sosyal medya ise kolay erişilebilir, herkes tarafından eşit düzeyde müdahale edilebilir, global bir platform olduğundan çok daha özgürdür.
Sosyal Medya, kullanıcı odaklıdır ve bir sınırlama olmaksızın herkesin söz hakkı vardır. Doğru kullanıldığında gücü ve etkisi tartışılamaz. Özellikle markalar açısından çeşitli faydalar sağlayan sosyal medyanın bireyler üzerinde de olumlu ve olumsuz etkileri mevcuttur. Gezi parkı olaylarında yaşadığımız süreç, Türk halkına sosyal medyayla ilgili birçok şey öğretti. Gelen yasaklar ve engellemeler bir çok yöntemle kırıldı ve sosyal medyanın engellenmesi zor bir güç olduğu bir daha ispatlandı. Bu durumuyla devletler içinde kontrolü güç ve yeni stratejiler üretmesi gereken bir platform haline geldi.
Yeni bir oluşum olarak düşündüğünde sosyal medyanın toplum üzerinde de etkisi büyüktür ve ülkeler arası kültür ile yaşam şartlarına bağlı olarak kullanım oranlarında da farklılıklar gözlemlenir. Ülkemizde sosyal medya kullanım oranları yükselmeye devam etmektedir. Son istatistiklere göz attığımızda Türkiye sosyal medya kullanım oranlarında Avrupa sıralamasında yer almaktadır.
Sosyal medyada bilgi paylaşımı hiçbir maliyet gerektirmeden gerçekleşir ve anında çok geniş kitlelere ulaşır. Sosyal medya için iletişimin gücü benzetmesini de yapabiliriz.
SOSYAL MEDYANIN GELİŞİM TARİHİ
Sosyal medya tarihçesi kronolojik olarak incelendiğinde hayatımızın önemli bir parçası haline gelen sosyal medyanın ne kadar hızlı geliştiği ortaya çıkıyor.
Sosyal medyanın hayatımızdaki yeri gün geçtikçe büyürken ileride nasıl bir gelişme göstereceğini tahmin etmek gerçekten pek kolay değil. İnsanlar 1990 yılında e-book’tan bahsedildiğinde bu cihazın asla kitabın yerini tutmayacağını düşünmüşlerdi fakat şimdilerde e-book’un ne kadar yaygın olarak kullanıldığını hepimiz biliyoruz.
Mashable’ın liderliğinde 2009’da başlayıp bugüne dek düzenlenen 30 Haziran Sosyal Medya Günü’nde biraz geçmişe gidelim ve son 11 yıl içerisinde sosyal medyada olanlara bir göz atalım. Aşağıdaki infografik sosyal medya tarihçesini kronolojik olarak sıralıyor.
2004
Daha önce birkaç tane sosyal medya sitesi olmasına karşın the Facebook Harvard öğrencilerine ilk kez bu yıl tanıtıldı.
MySpace de aynı yıl tanıtıldı ve çok kısa sürede bir milyon kullanıcıya ulaştı.
Digg insanların internette bulduğu haberleri paylaşmasu için sosyal haber sitesi olarak kuruldu.
Flickr imajlara ev sahipliği yapan bir site olarak tanıtıldı. Flickr’a fotoğraflarınızı yükleyebilir ve toplulukla paylaşabilirsiniz.
LinkedIn profesyoneller için kurulan bir sosyal ağ olarak bir önceki sene kurulmuştu ve yoluna devam ediyordu.
2005
The Facebook, Facebook olarak anılmaya başlandı ve lise versiyonu da ortaya çıktı. Daha sonra limitlerini kaldırarak bazı büyük şirketlerin çalışanlarına üyelik verdi.
Şubat ayında YouTube.com aktif hale getirildi ve “Me at the Zoo” (Ben, hayvanat bahçesindeyken) 23 Nisan tarihinde ilk video olarak yüklendi.
Reddit kullanıcıların kayıt olarak içerik ve paylaşımda bulunabileceği bir sosyal medya ve haber sitesi olarak tanıtıldı.
2006
Twitter tanıtıldı. 140 karakter limiti hayatımıza girdi.
En çok ziyaret edilen site MySpace oldu. Ancak 13 yaş ve üstü herkesin geçerli bir email adresi ile üye olabildiği Facebook kısa süre içinde zirveye oturdu.
2007
Tumblr bir microblogging sitesi olarak tanıtıldı ve iki hafta içinde 75,000 kullanıcıya ulaştı.
2008
Facebook MySpace’i geçerek en çok ziyaret edilen site olmaya devam etti.
Sosyal medya başkanlık seçimlerinde kilit rol oynadı.
2009
Pinterest kuruldu fakat 2010 yılına kadar resmi olarak tanıtılmadı.
Facebook “Beğen” butonunu kullanmaya başladı ve içeriğin değerine karar veren bir ölçütü devreye soktu.
Foursquare konum temelli bir sosyal ağ sitesi olarak kuruldu fakat sınırlı geçerliliğe sahipti.
2010
Instagram Pinterest ile birlikte sahneye çıktı.
Google, Gmail ile entegre çalışan bir sosyal ağ sitesi olan Buzz’ı tanıttı.
Foursquare tüm konumlardan check-in yapmayı mümkün kılan değişiklikler yaptı.
2011
Google+’a yoğunlaşılması için Buzz’dan vazgeçildi.
Google+ yalnızca davet yoluyla tanıtıldı.
Pinterest gördüğü ilgiyi artırdı. Sitenin trafiği 2011 yılında %429 artış gösterdi.
Google+ herkese açıldı. Davet koşulu ortadan kaldırıldı.
Snapchat belli bir süre limiti dahilinde görülmek üzere kullanıcıların arkadaşları ile fotoğraf ve video paylaşmasına olanak sağlayan bir site olarak tanıtıldı.
2012
Vine video paylaşım servisi kuruldu ve Twitter taradından tanıtıldı.
Facebook bir milyar kullanıcıya ulaştı.
Pheed tanıtıldı.
Sulia belli konulara abone olmayı ve bağlanmayı sağlayan bir sosyal ağ olarak tanıtıldı.
Thumb kitle kaynaklı fikirlerin ortaya çıkmasını sağlayan bir sosyal medya ağı olarak ortaya çıktı.
Tinder kullanıcıların etrafındaki insanlarla tanışması için kullanılan eğlenceli bir flört platformu olarak dikkat çekti.
2013
Medium bir blogging platformu olarak tanıtıldı.
Kleek Facebook içerisinde en yakın arkadaşlarınızla özel bir ağ oluşturulması amaçlı bir sosyal ağ olarak ortaya çıktı.
Viddy video bazı sosyal medya paylaşımları yapılabilen bir web sitesi.
2014
Atmospheir bir sosyal medya bağlantı yöneticisi ve kişisel bilgilerinizi profesyonellerden ayırıyor. Her bir bağlantınıza ayrı her şeyin listelendiği ayrı bir ID veriliyor.
Learnist ise Pinterest’in çok içerikli versiyonu olarak ortaya çıktı. Burada video, makale, imaj ve webinar bulabilirsiniz.
2015
Periscope önce iOS ile parlayan sonra da Android uygulaması ile zirve yapan bir canlı yayın platformu olarak büyük kitlelere ulaştı.Twitter’a ait bir platform olan Periscope’un başı son günlerde cinsel, vahşi ve dini konularda yapılan yayınlar nedeniyle dertte olsa da; sosyal medya kullanıcılarına her an her yerde canlı yayın yapabilme imkanı sağladığından daha da büyüyeceği öngörülüyor.
Scorp video paylaşım odaklı yeni bir sözlük denemesi olarak gençlerin yoğun ilgisini kazandı. Şubat ayında adını duyuran yerli platform Scorp şimdiden 180 bin kullanıcıya ulaşmış durumda ve kullanıcılar tarafından yüklenen günde ortalama 15 bin video ile başarıya koşuyor.
SOSYAL MEDYANIN GELECEĞİ
Sosyal medya hala gelişen ve hızla büyüyen bir platformdur. Facebook ve Twitter ekseninde dönse de çok geniş çaplı ve değişik platformları içinde barındırmaktadır. Bir sonraki adım daha önceki kullanıcı davranışlarının takip edilerek, kullanıcının alışkanlıkları yönünde, aranılan bilginin en doğru şekilde sunulduğu Semantik Web kavramının her alana yayılmasıyla olacak diye tahmin edilmektedir.
İletişim ve Sosyal Medya
Yaşamak başlı başına iletişim faaliyetlerini kapsayan bir olgudur. “İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliğinin, merak edebilmesi” olduğu söylenir. İnsanlığın gelişimi önce kendini ve çevreyi tanımakla başlamıştır. Amaç Yaşamını sürdürmek ve korunmak olsa da İnsan elindekiyle yetinmemiş doğası gereği sürekli bilgi elde etmeye çalışmıştır. Bununla beraber öğrenmek, merakını gidermek insan için tek başına yeterli değildir. Paylaşmak ta Öğrenmek kadar önemlidir İnsan İçin..
İlk çağ İnsanının, av öyküsünü başkalarına anlatmak için mağara duvarına çizdiği resimlerle başlayan bilgi paylaşma, yüzyıllar boyunca gelişerek devam etmiştir.
Günümüzde Teknolojik gelişimin doğal sonucu olarak gelişen ve elektronikleşen iletişim araçları, iletişime sürat ve kolaylık sağlamakla kalmamış; aynı zamanda iletişimi, kitle iletişimine çevirmiştir. Özellikle İnternet ve sonrasında Web 2.0 dönemi ile birlikte Kitle iletişim, insanların kolektif olarak toplumsal gerçekliği yaratıp düzenledikleri bir sürece dönüşmüştür. iş ve yaşam alanımızın her noktasına bilgiyi gönderme ve eriştirme özelliği ile iletişim devrimi gerçekleşmiştir.
Bu çerçevede bireylerin, kurumların, kuruluşların, markaların, grupların, toplulukların, örgütlerin, siyasal aktörlerin, ünlülerin vb.. hedefinde hedef kitlelerine iletiler tasarlama ve sunma gereksinimi daha da önem kazanmıştır.
2005 yılından itibaren İnternet tabanlı olarak gelişen ve Sosyal Medya olarak tanımlanan uygulamalarla, zaman ve mekân sınırlaması olmadan paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir iletişim şekli daha gelişmiştir.
Bireylerin internette birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların oluştuğu Sosyal Medyada Sosyal ağlar ve gruplar yer alır.
Yeni Medya Düzeni olarak da Tanımlanan Sosyal Medya en yüksek ve en güncel paylaşımların gerçekleştiği bir platformdur ve genel olarak aşağıdaki özellikleri İçerir.
Katılımcılar vardır : Sosyal Medyanın temel öğesi Katılımcılardır. Sosyal Medya İnsanları paylaşmaya ve geri bildirim yapmaya cesaretlendirir. Her geri bildirim ilgili topluluğun şekillenmesine katkı sağlar.
Açıktır : Paylaşmak ve Açıklık mantığı ile katılımcıların sürekli etkileşim halinde olması sağlanır. Sosyal Medya katılımcılarına oylama, yorum ve bilgi paylaşımı gibi konularda cesaret aşılarlar. Bunlar çok nadir ulaşıma yönelik engeller koyarlar.
Çok Taraflı İletişim Söz Konusudur : Geleneksel medya da tek taraflı iletişim söz konusuyken (içerik aktarımı ) sosyal medyada iletişim çok taraflıdır.
.
Topluluklar içerir : Sosyal medya da topluluklar çok çabuk oluşturulabilir. Sosyal Medya etkili bir oluşum oluşturmak için en uygun platformdur. Topluluklarda her hangi bir konuda içerik ve bilgi paylaşımı yapılabilir.
Bağlantılar Sağlar : Sosyal medya kişi ve grupların bağlantı kurmasını sağlar. Bağlantılar sayesinde grubumuz harici diğer gruplarla, iletişim kurabilir ve ilgili olunan herhangi bir konuda link paylaşımı yapabiliriz.
Sosyal medyanın bu özellikler çerçevesinde geleneksel medyadan farkı ise şöyledir;
Erişim: Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır.
Erişilebilirlik: Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir;
Sosyal Medya Araçları genel olarak herkes tarafından az veya sıfır maliyetle kullanılabilir.
Kullanılırlık: Geleneksel medya üretimi, çoğunlukla uzmanlaşmış yetenekler ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir, yani herkes üretimde bulunabilir.
Yenilik: Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir. (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar verir). Geleneksel medya da sosyal medya araçlarına adapte olmaktadır.
Kalıcılık: Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz); oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir.
Sosyal medya İle ilgili yapılan en önemli eleştiri, sosyal medyanın çok hızlı yayılması nedeni ile takibinin ve kontrolünün zor olmasıdır.
2007 yılında, e‐mail filtreleme ve web sağlama amaçlı çalışan bir iletişim güvenliği kurumu olan ve Dünya çapında faaliyet gösteren Clearswift yetkilileri, sosyal medyanın kullanım genişliğini tanımlamak için araştırma gerçekleştirmiş ve şu sonuçlara ulaşmışlardır.
Amerikan çalışanlarının %83’ü ofis araçlarını sosyal medyaya ulaşmak için kullanmaktadır.
Amerika’daki ofis çalışanlarının %30’u ve Birleşik Krallık’taki ofis çalışanlarının %42’si işle ilgili konuları sosyal medya uygulamaları aracılığıyla konuştuklarını itiraf etmiştir.
Öte yandan sosyal medya için dünya çapında rakamsal bir değerlendirme yapıldığında şöyle bir tabloyla karşılaşılmaktadır.
1. Twitter’ın geçtiğimiz yıl için büyüme oranı: %1.500.
2. Dünya üzerinde her üç kişiden ikisi sosyal ağları ziyaret etmektedir.
3. Her gün Youtube’ta 100 milyon video izlenmekte ve her dakika 20 saatlik video yüklenmektedir.
4. Her gün Facebook üzerinde 8 milyar dakika geçirilmekte ve 285 milyon adet içerik paylaşılmaktadır.
5. 350 milyon aktif kullanıcısı ile Facebook bir ülke olsaydı Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın en kalabalık 3. ülkesi olurdu.
6. 307 milyon üyesi ile YouTube ise Çin ve Hindistan’ın ardından 3. en kalabalık ülke olurdu.
7. Twitter’a açıldığı günden bu yana 6.7 milyar tweet gönderildi.
8. İnternet kullanıcılarının sadece % 65.1’i e‐posta kullanmakta, sosyal ağları kullananlar ise %68’dir.
9. 14 milyondan fazla kullanıcıyla Türkiye Facebook’ta en aktif 3. ülke
10. Friendfeed’in Dünya’da en popüler olduğu ülke Türkiye.
11. Türkiye, Avrupa’nın internette en çok zaman geçiren ülkesi durumundadır.
Dünyanın en önemli devrimlerden biri olan Arap Baharı ayaklanmalarında Sosyal Medyanın etkisinin olduğu da göz önünde bulundurulursa Sosyal Medyanın ne kadar büyük bir güç olduğu fark edilecektir. Bu noktada hala Sosyal Medya’da var olmayan marka, kişi ve topluluklarında yakın gelecekte tıpkı cep telefonu kullanımını red eden kimsenin kalmaması gibi, Sosyal Medyada var olmayı red edemeyecekleri ve Sosyal Medya kullanımını öğrenecekleri düşünülmektedir.
SOSYAL MEDYANIN KÜLTÜRE ETKİSİ
Sosyal Medya kavramı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her geçen gün hızla büyümeye ve toplumun her alanını etkilemeye devam ediyor.Daha çok iletişimi etkileyen sosyal medya kavramı iletişimin yanında dijital pazarlama , sosyoloji ,insan kaynakları,online siyaset vb. birçok alanda toplumsal bir dönüşümü tetikliyor.Türkiye ve dünyadaki sosyal medya makale ve akademik yazıların baktığımızda sosyal medyanın pazarlama ve iletişim yönü sıklıkla ele alınıyor. Henüz sosyal medyanın kültüre bakan yönü toplumların gelişimine ve dönüşümüne olan etkisi irdelenmiş değil. Oysaki sosyal medya en çok da yeni nesiller üzerinde kültürel birikimi kökten değiştirecek unsurları içinde barındırıyor. Sosyal medyanın kültüre etkisine bakacak olursak gençlerin sıklıkla kullandıkları sosyal ağlar kültür kodlarımızı da olumlu-olumsuz etkiliyor.Öncelikle kültür kavramının tanımıyla başlayalım.TDK kültür kavramını şöyle açıklıyor:
Tarihsel ,toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada,sonraki nesillere iletmede kullanılan,insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü.
Sosyal medyanın oluşturduğu sosyal insanla beraber eski kültürel kavramları sürdürebilirliği zorlaşıyor. Bunun yerine yeni iletişimin getirdiği dijital bir kültür altyapısı oluşuyor. Özellikle dilbilgisi anlamında ister istemez bir yozlaşma ,dil tahribatı ve kavramların içinin boşalması kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkıyor. Hatta en çok kullanılan sosyal ağlardan birisi olan Twitter’da lolcat (kedi dili) dil seçenekleri arasında yer alıyor.Bu dil tamamen sosyal medyada oluşmuş, İngilizce’nin yozlaştırılarak basite indirgenmiş haline deniliyor.
Türkçe dil desteği olmayan sosyal ağların terimleri daha sonra dil desteği sağlansa bile eski haliyle kullanılmaya devam ediyor. Böylelikle bu durum İngilizceyi diğer diller arasında bir adım öne geçiriyor. Twitter gibi bazı sosyal ağlardaki karakter sınırı, eşanlamlı sözcüklerden kısa olanı seçmeye ve dili ,çoğu kez sesli harfler kelimelerden çıkartılarak basit bir dil haline getirmeye yönlendiriyor.
Sosyal medyada sıklıkla yayılan Mevlana, Yunus Emre ,hadis-i şerif ,Türk ve dünya şairlerinin sözleri,edebi metinler kaynak gösterilmeden ,yanlış kaynak gösterilerek ,kelimeler değiştirilerek soysal medyada ciddi bir kültürel erozyona sebep oluyor .Atasözleri, deyişler, mizah malzemeleri olarak kültür dilimizden uzaklaştırılıyor.
Peki tüm bunlar karşısında olumlu yönde neler gerçekleştiriliyor? Yazar ve düşünce adamları,şairler okuyucu ile sıkı bir bağ içerisinde olabiliyor. Yazın tarihi sosyal medyadaki tekst tabanlı iletişimle beraber tarihte hiç olmadığı kadar yetenekli yazarların ortaya çıkmasına imkan tanıyor. Hatta sosyal medya iletişimiyle beraber oluşan yazarlık türüne dizüstü edebiyat diye bir de isim verilmiş durumda .İletişim kültürünün değişmesiyle beraber sosyal insanlar arasındaki iletişim maksimum boyuta ulaşmış,sosyal ağ tanışmaları,blog buluşmaları ve sözlük zirveleri ile beraber farklı kültürlerden birçok kişi bir araya gelerek bir kültür harmanı oluşturabiliyorlar.Sosyal medyanın sağlamış olduğu düşünce özgürlüğü farklı etnik kültürlerin kendilerini rahatça sergileyebilmesi ,kültür aktarımında kullanılan multimedya verileri Anadolu gibi kültürel açıdan zengin medeniyetlerin sosyal medyadaki kazanımlarını da olumlu yönde etkiliyor.
NELER YAPILMALI ?
Öncelikle kültür bakanlığı kendi sosyal medya hesapları ve alt birimleri sosyal medyayı çok aktif bir şekilde kullanmalı ; TDK ve TTK,Milli Eğitim Bakanlığı sosyal medyada kültür algısının gelişmesine katkıda bulunmalı,toplumsal kodlarımızın yeni nesillere aktarımı için uygulamalar ,multimedya içerikler,fotoğraflar,kültür buluşmaları,sanat etkinlikleri gibi faaliyetlere sosyal medya kullanıcılarını dahil etmelidirler. Sanatçılar ve sanat toplulukları ,sosyal medya hesaplarını kesinlikle aktif etmeli ,online itibar yönetimini dikkate almalı, kendisi hakkında oluşabilecek bilgi kirliliğini anında önlemeli ,sosyal medyadaki gençlere kültür ve sanat anlamında öncülük etmelidir.
Sosyal Medya ile Hayatı Ayırabilir miyiz?
Sosyal medyada insanların kendilerini olduklarından farklı gösterdikleri önermesi, sosyal medya ile ilgili yapılan sanırım en yaygın eleştiri.
Ben bu eleştiriye başka bir açıdan bakmak istiyorum. Evet, kabul ediyorum bu söylenene yakın sosyal medya kullanım yapan kişiler mutlaka vardır ama burada sorun sizce de sosyal medya mı? işte bu noktada benim düşüncem aslında bunu yapanların sadece sosyal medyada değil sosyal hayatlarında da bu davranışı gerçekleştirdikleri yönünde.
Biraz beyin fırtınası yapalım. Facebook, Twitter ya da Instagram da arkadaşlarımızı, ünlüleri ya da çeşitli profesyonelleri takip ediyoruz, bir düşünün bu takip ettiğimiz kişiler bir şeyler paylaşmazlarsa bu sosyal ağlara girmek için bir nedeniniz var mı? Tabii ki yok. Bu nedenle ne kadar çok paylaşım yapılırsa sosyal medyada geçirdiğiniz birim zamanda çok daha fazla içeriğe erişmiş olursunuz, gelin kendimizi kandırmayalım sosyal medyanın amacı bu değil mi? Sosyal medyanın faylarından bahsetmek gibi bir niyetim yok, zaten bu makalenin konusu da değil ama sosyal medya paylaşım olmadan hiç bir anlam ifade etmeyen basit bir düz beyaz kağıttan farksız.
İşte bu bağlamda düşünecek olursak insanların paylaşım yapması zaten sosyal medya ekosisteminin yaşaması için şart. Sosyal medyayı sevmemek, ona dahil olmamak tabii ki bir tercih ama içinde olup da paylaşım eleştirisi yapmak, TV’de beğendiğiniz bir programı dikkatle izlemeye benziyor. Sosyal medyada paylaşımlardan rahatsız olmayı engellemek TV’de kanal değiştirmek kadar kolay.
Tekrar dönelim sosyal medya ile hayatı ayırabilir miyiz sorusuna. Sosyal medyada yaşadığımız her şeyi paylaşmak bence en doğru olanı. Tabii ki onun sınırlarını da siz belirleyeceksiniz ama, ‘dijital gerçeklik’ konusu dünyada sıkça konuşulurken bunu yapmamak bence sosyal medyanın doğasına aykırı. Sosyal medyada rahatsız edici olan her anını paylaşan değil, yalanları paylaşanlar olduğunu söylemek gerek. Sosyal medyada kendini olduğundan farklı gösteren biriyle de arkadaşlığını gözden geçirmek sanırım en doğru yol olacaktır.
Özetleyecek olursak. Hayatı sosyal medyaya taşımak bunu dijital bir araçla sevdiklerinize ulaştırmanın onlarla aranızdaki bağı daha da sağlamlaştırmanız anlamına geliyor. Yeni medya okuryazarlığı olan kişiler olarak ne yaşıyorsanız onu görmeyi seviyor ve kendi hayatımızı paylaşmaktan hoşlanıyoruz. Umarım kısa süre içerisinde sosyal medyanın aslında hayatın yansıması olduğunu anlama sürecimiz tamamlanacaktır.
SOSYAL MEDYA UZMANI İSMAİL POSTALCIOĞLU ANLATIYOR.
Bir tartışmaya başlamadan önce kavramları netleştirmek gerekiyor. Sence sosyal medya nedir? Artık medya zaten sosyal mi? Başına sosyal kelimesini eklememize gerek var mı? Ya da medya hala yeterince sosyal değil mi?
İnternet aslında ilk kurulduğunda tamamen çift yönlü bir iletişim aracıydı. Fiziksel olarak bile altyapısı telefon hattıdır. Ama işin içine o dönemdeki profesyonel iletişimciler girince, tek yönlü klasik kurumsal iletişim yapan websiteleri İnternet’e hakim oldu. Şimdi okuyucunun aynı zamanda yayıncı olmasıyla İnternet özüne dönüyor, ilk hali kitleselleşiyor. Sosyal medya bu ara formun adı bence. Şu anda gelişen şeye “sosyal medya” dememizin sebebi sadece eski versiyondan ayırt etme ihtiyacı. Ama eninde sonunda bu kavram yalınlaşacak ve internet’in zaten sosyal medyanın ta kendisi olduğunu anlayacağız.
“Yeterince sosyal mi” kısmı ise biraz karışık. Örneğin konuşmak yeterince sosyal mi? Her iletişim iki tarafın izin verdiği ölçüde sosyal. Dijital olarak çift yönlü iletişim kurduğumuz her yer sosyal medyanın bir parçası. Sosyal medya sana yeterince sosyal olacak imkanları veriyor. Biz bu imkanları alışkanlıklardan dolayı yeterince kullanamadığımız için henüz sınırlı işler yapılabiliyor yoksa teknik olarak önümüzde neredeyse hiç bir engel yok.
Bir asker şehit oluyor herkes sosyal medya üzerinden dua ya da beddua ediyor, ya da Soma felaketi oluyor herkesin profil fotolarında işçiler ve kömürler ama fiziksel uzantısı olmayan bu tepki bir hafta sonra ortadan kayboluyor ve olaya konu olan şeyler unutuluyor. Peki sosyal medyadaki sadakat da aslında benim “PASİF AKTİVİZM” olarak tanımladığım durumda olduğu gibi “PASİF SADAKAT” mi yaratıyor? Değilse neden?
Her eylemin derin bir duygusal karşılığı olmak zorunda değil. Şu anda çok fazla uyaranla karşılaştığımız bir hayat yaşıyoruz. Sadece iki-üç yüz sene önce bir insanın dünyası, bir atın gidebileceği uzaklıkla sınırlıydı. Bu sınır içindeki uyaranlara tepki verdiğinde vicdanını rahatlatmış oluyordu. Şu anda bir günde dünya turu yapılabiliyor.
İki-üç yüz yıl önce sadece kendi kasabanda olanlar sende tepki yaratırken, şimdi Brezilya’daki olayları görebiliyorsun. Aynı zamanda maçları izliyorsun, aynı zamanda Kanada’daki fok katliamını seyrediyorsun. Bir yanda Fransa’da tatil yapan arkadaşının fotoğrafını görebiliyorsun ve aynı gün Japonya’dan deprem haberi geliyor. Dolayısıyla o zamanlar çok kısıtlı çevredeki olaylara tepki verme ihtiyacı duyarken şimdi dünyadaki her uyarana tepki verme ihtiyacı duyuyorsun.Vicdanımız bütün uyaranlara tepki veremediği için rahatsız, bu yüzden hepsine doğru tepki veriyor gibi görünmeye çalışıyoruz. Mecburen bazıları daha duygu yaratamadan refleks olarak verilmiş tepkiler oluyor. Sonuçta kendi neslimize haksızlık etmeyelim, tüm bu olayları 18. yüzyıldaki insanın zeka seviyesiyle yapmaya çalışıyoruz.
Bunu pazarlamaya bağlayacak olursak, bu refleks olarak adlandırdığım kısım önemli. Markalar aldıkları etkileşime sevinseler de, refleks olarak gösterilen etkileşimle mutlu olduklarında ancak kendilerini kandırmış oluyorlar. Çünkü duygu yaratmadan tepki verilen mesajlar hemen unutuluyor. O tepki bir şey ifade etmiyor ve kalıcı olmuyor. Etkileşim raporlarındaki rakamlara dönüşüyor. Bu kalabalıkta ancak duygu üretebilen markalar akılda kalıyorlar.
Sosyal medya marka değeri inşa eden eylemlere yönelik nasıl kullanılmalı? kadar nicel mi? Değilse neden?
Sosyal medyadaki hiç bir KPI’ın bütün markalar için geçerli olduğuna inanmıyorum. Çünkü sonuçta KPI’ın işlevi başarıyı ölçmek. Başarı senin hedefine ne kadar yaklaştığına bağlı. Hedef de her marka için farklıdır. Hatta bir marka için zaman içerisinde bile değişir.
Yukarıda söylediklerim bununla da ilgili, bu kalabalık uyaranlar denizi içerisinde bir duygu yaratmadığın sürece kendini hatırlatma şansın yok. Sosyal medya insan kaynaklı bir iletişim olduğu için aslında müthiş bir duygu yaratma aracı. Eğer bu duyguyu insan hikayeleriyle beraber yaratabilirsen, marka değerini çok yukarılara taşıyabiliyorsun. Ayrıca sosyal medya duygu yaratmana imkan tanımakla kalmıyor, bu hikayeleri öğrenmene de izin veriyor. Biz pazarlamacılar olarak tek taraflı iletişime çok alışkınız, insanların markalarla ilgili hikayelerini dinlemeye değil yaratmaya eğilimliyiz. Halbuki artık sosyal medya aracılığıyla gerçek hikayeleri öğrenip yayma şansımız var.
Sosyal medyadaki en önemli KPI’lar neler? Sosyal medya KPI’larla denetlenebilecek Her markanın sosyal medyaya ihtiyacı var mı?
Cevap veriyorum; Şu aşamada yok. Ama senin tüketicin ve hedef kitlen internetteyse özellikle Türkiye gibi sosyal medya penetrasyonu yüksek bir ülkede o alanı göz ardı etmek zararlı olabilir. Sen farkında değilken tüketicin aslında senin hakkında konuşuyor olabilir ve işler tatsızlaştığında müdahale şansın kalmaz. Geçmişte, Twitter’da kötü bir şekilde trendlere giren ama Twitter yönetimi yapmadığı için eli kolu bağlanan markalar oldu. Pazarlamacı bu konuşmalara katılmak istiyorsa tüketicinin olduğu yerde olmak durumunda.
Bu soru sektöre atılmak isteyen gençlere yönelik bir soru; İdeal sosyal medya uzmanı nasıl olmalı ya da sosyal medyanın uzmanı olur mu?
Bu soru en sevdiğim soru galiba, Sana öyle bir insan tarif edeceğim ki dünya üzerinde böyle biri yok. Estetik anlayışı olması lazım, çünkü artık görselsiz sosyal medya diye bir şey yok.
Dili çok iyi kullanması lazım, bu çok bariz olduğu için sebep eklemiyorum.
Gündemi takip etmesi lazım, çünkü öyle bir an gelir ki senin hiç düşünmediğin bir içerik gündeme gönderme yapıyormuş gibi algılanır. Pazarlamadan zaten anlamak zorunda, klasik reklamcılığı da bilmeli çünkü yeni bir şey yapıyoruz gibi görünse de klasik reklamcılık inanılmaz bir öğretmen bizim için (Bknz. Bill Bernbach, David Ogilvy) Kendi konusunu sürekli yeniden öğrenmesi gerekiyor çünkü Facebook’un bir günde yaptığı bir değişiklik o güne kadarki stratejinin yarısını geçersiz hale getirebilir. Analitik de düşünmek zorunda çünkü ne kadar büyüleyici içerikler hazırlarsa hazırlasın etkileşim raporları onun için çok önemli. Ama bütün bunları bir kenara koyuyorum: Güvenilir olmazsa yukarıdakilerin hiç bir değeri yok, çünkü tek hareketiyle bir milyon kişilik bir sayfaya marka adına yanlış içerik gönderebilecek tek insan o!
Sektör bazlı olarak sosyal medya ajanslarında hangi iş gücü uzmanlıklarının bulunması gerekiyor?
Yaptığımız iş çok yeni olduğu için hepimiz bu işin her alanında uzmanlaşmaya çalışıyoruz. Her ne kadar sıfatlar değişse de tecrübeye bağlı olarak bir pozisyonda gördüğün insan yarın diğer bir pozisyona geçebiliyor. Bu tip konularda uzmanlıklar bence zaman içinde oluşuyor. Mesela reklamcılıkta metin yazarıyla art direktörün birbirinden ayrılması çok uzun zaman sonra gerçekleşti. Bizde ne kadar sürede olur bilmiyorum çünkü her şey çok hızlı gelişiyor ama olduğu zaman birbirine zıt olabilecek işlevler için farklı insanların çalışması en ideali. Eninde sonuda yaratıcı içerik oluşturanla analitik raporlamayı yapan tamamen ayrışır diye tahmin ediyorum, şu anda bu başladı özellikle yurt dışında. Yani bu alanda da sağ beyin ve sol beyin pozisyonları net bir şekilde ayrışacak. Benzer şekilde, içerik yaratanla topluluk yönetimi yapan da ayrışacak -ki bu süreç de son zamanlarda başladı zaten. Birçok firma topluluk yönetimini içeriden yapıyor ama yaratıcı içerik, kurgular ve uzmanlık için ajanslara ihtiyaç var.
Sosyal medya sosyal hayatı nasıl etkiliyor?
Uyaranlardan bahsetmiştik ya, insanlık tarihinde ilk defa bir insan 8 ayrı kişiyle 8 ayrı diyaloğu aynı anda yürütebiliyor. Bunun için tek Facebook hesabı yeterli. Ki çoğu kişinin Facebook, Twitter, Whatsapp, Snapchat, Gtalk’u aynı anda kullanmasından hiç bahsetmiyorum. Sosyal ilişkilerdeki bu kadar büyük bir değişikliği alıp bundan sonsuza kadar sonuçlar çıkartabilirsin. Arkadaşlıklar bundan nasıl etkilenir, ikili ilişkiler neye dönüşür? Daha bu soruların cevaplarını kimse bilmiyor bence tam olarak.
Geçtiğimiz süreçte sosyal medyanın önce özgürleştirici ve her şeyden haberdar edici etkisinden epeyce konuştuk. Ama sosyal medyanın toplumu ve kişileri de manipüle edici bir özelliği var. İnsanlar aslını araştırmadan çok reflektif bir şekilde gördüğü bir haberi ya da fotoğrafı paylaşabiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Her ne kadar sosyal medyayı çok sevsem ve yarattığı potansiyeli büyüleyici bulsam da, sonuçta sadece inanılmaz derecede etkili bir araç. Sihirli değil, iyi veya kötü değil. Sadece araç işte. Etkisi büyük olduğu için, muhteşem sonuçlar da doğurabiliyor, berbat sonuçlar da. Henüz bu etkileri kusursuzca gözlemleyecek yetkinlikte tek bir kişi bile olduğunu sanmıyorum ama olduğumuz yerden görünen şu: Sosyal medyanın otomatik olarak kullanıcıyı bilgilendirdiğini varsayıyoruz. Bilgi yüce bir şey olduğuna göre, bilgiyi bu kadar hızlı yayan bir araç her şeyi otomatikman iyileştirmeli değil mi? Değil. Herkesin sosyal medyası, onun takip ettiği kişilerden oluşuyor. Ortada o kadar yoğun bilgi akışı var ki, herkes hoşuna giden kaynaklarla kendini sınırlandırıyor. Durum böyleyken, mesela sürekli sizin fikrinizi doğrulayan 1500 Twitter hesabını takip etseniz ne olur? Bilgilenmiş mi olursunuz? Bakış açınızı mı geliştirir? Aksine böylesi daha kötü. Çünkü bilgilendiğinizi sanarak fikrinizi çok daha radikal şekilde savunursunuz. “Ben bu kadar araştırıyorum, öğreniyorum, karşımdaki bunları öğrenmediğine göre cahil herhalde” diye düşünmeye başlarsınız. Karşınızdaki de aynı ilüzyonda yaşadığında birbirini cehaletle veya daha kötüsüyle suçlayan iki radikal tarafa dönüşürsünüz. Paylaşımlarınız da aynı derecede manipüle ve agresif bir hal alır.
Kısaca olay şu: Sosyal medyanın hiçbir anında hiçbir konu herkese ulaşmıyor. Hiçbir zaman da sosyal medyada herkes “bundan” veya “ondan” bahsetmiyor. Biri dünyayı kurtarmaya çalışırken diğeri “iki tabak mantı yedim, üçüncüyü ye diyenler fav” diyor. İkisi de aynı anda oluyor. İkisinin de takipçisi var.
Yakın zamana kadar içerik Kral’dı şimdi bağlamsal içerik kral. Bunu okurlarımız için biraz daha açıklayıp örneklendirebilir misin?
Bu soruyu sorman çok güzel oldu çünkü vereceğim cevap ajansımızın isminde saklı İçerik de bağlam da bizim için çok önemli. Biri olmadan diğerinin bir anlamı yok. Sosyal medya iletişimi ilk yükseldiğinde “Content is the king” söylemi popüler oldu, çünkü sosyal medya temelde içeriklerden oluşan bir bütünden başka bir şey değil. Sonra şu fark edildi: Her içeriğin algısını etkileyen bir bağlam var. Bu bağlam aslında çok geniş bir şey. O içeriğin yayınlandığı andaki gündem de bağlam olarak sayılabilir, sizin o içeriği işyerinizde veya tatilde okumanız da. Sonra bir anda içerik yerine bağlamın krallığı ilan edildi. “Context is the king” slogan haline geldi.
Ajansa Magnacarta ismini koyarken aklımızda bu vardı. Biliyorsunuz MagnaCarta, tarihte kralın yetkilerini sınırlayan ilk belgelerden biri. Benim kişisel bakış açım şu: İçerik ya da bağlam kral olabilir. Yarın başka bir kavramın krallığı da ilan edilebilir. Ama krallar ünlerini sıradan insanların anlattıklarına ve yaptıklarına borçludurlar. Arthur da hakkında anlatılanlar sayesinde efsane oldu, Steve Jobs da. Bugün bu hikayeler çok daha hızlı yayılabiliyor. Pazarlamada hangi kavramı kutsallaştırırsak kutsallaştıralım, artık gerçek insanları ve onların başından geçenleri hesaba katmak zorundayız.
Sosyal Medya Uzmanı Jay Baer’den Öneriler;
Işıl Yılmaz: Biraz kendinizden ve işinizden bahsedebilir misiniz?
Jay Baer: Sosyal medya strateji danışmanı, yazar ve konuşmacıyım. Kurumlarla çalışıyorum ve uzun vadeli sosyal medya stratejileri yaratmak adına reklam ve PR ajansları ile çalışıyorum. Ayrıca mevcut dijital pazarlama programlarını sosyal medyayla birleştirme/entegre etme üzerine tavsiyeler veriyorum.
Işıl Yılmaz: Sosyal medya uzmanını nasıl tanımlarsınız?
Jay Baer: Bunu tanımlayabileceğimizden emin değilim ve kendim de dahil herhangi bir kimseye “uzman” deme konusunda tereddütteyim. Sosyal medyada herkes öğretmendir ve öğrencidir. Bu alan çok geniş ve herkesin algılayabileceğinden daha hızlı bir şekilde büyüyor ve değişiyor. Sosyal medyada, sosyal medya yelpazesindeki belli başlı konularla ilgili olarak, çok güvenilir ve dayanağı olan bilgileri sağlayabilecek, deneyimli ve alanında uzman insanların olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat şu da var ki herkes her şeyi bilemez.
Işıl Yılmaz: Bir sosyal medya uzmanı işinde nasıl başarılı olur? Sosyal medya uzmanı için başarı tanımınız nedir? Okuyucularımız için bazı ipuçları verebilir misiniz?
Jay Baer: Burada anahtar nasıl sosyal olunacağına odaklanmak değil sosyalleşmeye odaklanmaktır. Sosyal medya üzerine yapılan konuşmaların çoğu teknoloji ve araçlar üzerine yoğunlaşır, aslında hepsi sadece bundan ibaret değildir. Her şey, şirketleri daha tanınır yapmak ve hikayeler anlatarak, insancıl olarak ve samimiyet göstererek şirketler ve müşterileri arasında yakınlık sağlamak ile ilgilidir. Teknoloji bazen buna engel olur.
Işıl Yılmaz: Sosyal medyayı ürün pazarlama konusuna nasıl dahil edebiliriz? Sosyal medyayı küçük ya da orta ölçekli işletmelere yönelik ürünlerin piyasaya sürülmesinde nasıl kullanabilir?
Jay Baer: Şüphesiz arama perspektifinden bakıldığında, sosyal medyanın nasıl arama hacmi yaratıp linkleri etkilediğini anlamak – ve dolayısıyla arama puanlarını – denklemin büyük bir parçası oluyor. Aynı zamanda, özelliklere bağlı olmayan ama hayatı kolaylaştıran ürünler hakkında hikayeler anlatmayı anlamak gerekiyor. En ideali hikayeleri şirketlerin değil müşterilerin anlatmasıdır.
Sizce, kullanıcı odaklı web siteleri marka yönetimi ya da itibar yönetimi için uygun platformlar mıdır?
İtibar yönetimi, hangi platform olursa olsun, sizin hakkınızda konuşulan her yerdedir. Uygun olanı, mümkün olduğunca çok müşterinizin ve muhtemel müşterinizin seçtiğiniz platformda sizinle bir araya gelmesidir ama bu her zaman olmayabilir. Ben sosyal medyanın doğrudan pazarlama fırsatından çok marka bağlılığı ve hatırlatma aracı olduğunu savunanlardanım.
Işıl Yılmaz: Türkiye’de sosyal medya pazarlama daha başlangıç seviyesinde. Fakat eminim ki, Amerikan şirketleri bizim şirketlerimizden daha tecrübelilerdir. Amerikan şirketleri arasında sosyal medya ile ilgili sitelerin kullanım oranı nedir? Sosyal medya pazarlaması, büyük ölçekli şirketler kadar küçük ve orta ölçekli şirketler içinde de yaygın mı? Genellikle hangi sosyal medya sitelerini pazarlama için tercih ediyorlar?
Jay Baer: Bundan o kadar emin değilim. Şüphesiz ki, birçok Amerikan şirketi bu işi oldukça iyi yapıyorlar. Fakat istatistiksel olarak bunlar azınlıkta kalıyor. Özellikle küçük ölçekli şirketler için sosyal medya kullanımı geri kalmış durumda.İncelediğim birçok araştırmada gördüğüm kadarıyla küçük ölçekli Amerikan şirketlerinin %80’i sosyal medya ile ilgili hiçbir şey yapmıyorlar. Genellikle, bu zamanla ilgili bir durum. Küçük ölçekli şirketlerin işgücü potansiyelleri sosyal medyayı etkili bir şekilde kullanmak için yeterli değil. Dolayısıyla yapmıyorlar. Genele baktığımızda, sosyal medyayı kabullenmenin temeli şirketlerin büyüklüğü ya da endüstri ile ilgili değil. Sosyal medyayı kabullenmenin temelinde kurum kültürü yatmaktadır. Eğer şirketiniz açıksa, gerçekten müşterilerini dinlemeye odaklı bir yol izliyorsa, o zaman sosyal medyaya adapte olabiliyorsunuz. Eğer şirketiniz biraz daha kapalıysa, sosyal medyayı kabullenmeniz, müşterileriniz sizi katılım için zorlasa da daha çok zaman alır.
Sosyal Medyayı Haydar Özkömürcü ’ye Sorduk;
Dostları ilə paylaş: |